• Sonuç bulunamadı

2.TANZİMAT’TAN GÜNÜMÜZE ÇOCUK ve GENÇLİK EDEBİYAT

3. İPEK ONGUN’ UN ESERLERİNDE TEMATİK SORUNLAR

3.1. Aile-Genç İlişkis

3.1.1. Anne Genç İlişkis

Aile, gencin yargılarının oluştuğu, kişilik oluşumu için gerekli olan özdeşleştirmenin yapıldığı yerdir. Anne -babanın gençle olan etkileşimi, gencin aile içindeki yerini belirler. Çocuğa ilk terbiyeyi veren anne, gençle de en çok meşgul olan kişidir.

Bir Genç Kızın Gizli Defteri adlı romanda Serra ile annesi arasındaki bu yönüyle

ilişki dikkat çeker. Anne, bir arkadaş gibidir:

“Ben annemle çok gezmişimdir. Annemle her gidilen yer renklenir, çünkü konuşur, şakalaşır, güler. Tarihî bir yerler bulur, beni sürükler veya hiçbir şey bulmasa bir müze keşfeder, beni inlete inlete gezdirir, sonra da bir yere oturur, bir şeyler yeriz.”42

      

Serra’nın annesi, yürütemediği evliliği noktalamaya karar verdiğinde bu yükü nasıl taşıyacağını uzun uzun düşünür. Güçlü bir kadın olan anne, hissettiklerini kızıyla paylaşır. Böylece, Serra’nın kendisini anlamasına yardımcı olur. Bu özelliğiyle anne, kızına örnek olur. Zorlukların üstesinden gelebilen, mantıklı bir kadın resmi çizer:

“Boşanmayı planlamaya başladığım günlerde ilk düşüncem ekonomik durumumuz oldu. Nasıl geçinecektik? Gerçi baban da yardım ederdi, sonra anneannenle deden de var bize destek olacak, ama başkalarına güvenerek yola çıkmak istemiyordum. Ve işte o zaman çalıştığım, bir işim olduğu için Tanrı’ ya şükrettim. Benim maaşımla, dikkat eder, daha tutumlu davranırsak yaşayabileceğimi görünce, bu işe kalkıştım. Ve o zaman, babamın benim için yaptıklarının değerini ilk kez tam anlamıyla kavradım.

İkimiz de susuyorduk. Annem ilk kez benimle böylesine dertleşiyor, düşüncelerini bu denli açıklıkla anlatıyordu. Uzanıp elini tuttum, birbirimize gülümsedik.”43

Arkadaşlar Arasında adlı romanda, Serra’nın Ankara’dan İstanbul’a taşınması ve

bu yer değişikliğinin yol açtığı bocalama anlatılır. Serra çok sevdiği arkadaşlarından, annesinin İstanbul’da çalışmaya başlayacak olmasından dolayı ayrılır. Ayrılığın verdiği üzüntü, yeni bir ortama uyum sağlama zorluğu Serra’yı yıpratır. Anne bu aşamada da kızını rahatlatan, ona destek olan insandır. Serra yaşadıklarını annesiyle paylaşır:

“Böylece anneme ilk günden başlayarak her şeyi ama her şeyi anlattım.

Sözlerimi bitirdiğimde ne diyecek diye kuşkuyla ona bakıyordum. Canım annem bana sarıldı. “Keşke bunları daha önce anlatsaydın da bunca sıkıntıyı tek başına çekmeseydin. Üzülme tatlım, herkesin başına böyle şeyler gelebilir.”44

      

43 İpek Ongun, Bir Genç Kızın Gizli Defteri, İstanbul, s.224 44 İpek Ongun, Arkadaşlar Arasında, İstanbul 2009, s.243 

“ ‘Yeni bir okulda yalnız olmak öyle zor ki, anne ’ dedim. ‘eski okulumda her türlü derdimde bana el uzatacak arkadaşlarım vardı.’ ‘Serra’ dedi annem. ‘Kendine inanmak zorundasın. Aksi halde hayat boyu sana el uzatacak birini beklersin.’ ”45

Kendi Ayakları Üstünde adlı romanda Serra’nın annesi yaşam koçu

rolündedir. Anne, ergenliğin tam ortasında olan kızına yön verir. Serra, arkadaşlarıyla olan paylaşımlarından zaman zaman annesinin konuşmalarını hatırlar:

“Birden yazın annemle yaptığımız bir konuşma geliverdi aklıma. Annem, “İnsanoğlu prizma gibidir; kimi yanı olumlu, kimi yanı olumsuz; kimileriyle ilişkileri pürüzsüz, kimileriyle çekilmezdir. Ve bu her insan için böyledir.” demişti babamla ilgili olarak.”46

“Ve hemen hayat dersini sıkıştırmıştı, annem. Hiç fırsatı kaçırır mı?...

‘Sadece baban değil, her insan böyledir. İyi ve kötü yanları, daha az iyileri, daha zararsız kötüleri vardır. Bütün mesele, denge. Dengeye bakacaksın, iyiler ağır basıyor ve senin beklentilerinle uyuşuyorsa, o insanla ilişkilerin, ister arkadaşın olsun, ister sevgilin ya da kocan, başarıyla yürüme şansına sahip.”47

Anne hayat tecrübelerini her fırsatta kızı ile paylaşır. Kendi evliliğinden, yaptığı hatalardan, pişmanlıklardan bahseder. Serra konuşurken duygusal anlar yaşayan annesine destek olur.

“Annem o günlere dönmüşçesine kendine öfkelenmişti. Herkes iki gün

konuşur, üçüncü gün daha ilginç bir konu çıkınca seni unutur gider. Sense olduğun yerde kalakalırsın. Ama demek ki, o günlerde hiç de akıllı bir genç kız değilmişim.

      

45 İpek Ongun, Arkadaşlar Arasında, İstanbul 2009, s.244

46 İpek Ongun, Kendi Ayakları Üstünde, İstanbul 2009, s.156 - 157 47 İpek Ongun, a.g.e, s.157

‘Canım benim’ diyerek sarılmıştım ona. ‘Ama bak sonra ne güçlü bir kadın oldum.”48

Romanda Serra, her fırsatta annesiyle konuşur. Arkadaşlarının aile bireylerinden gördüğü şiddet Serra’yı üzer. Bu konuyla ilgili yine annesinin sözlerini dinler. Annesi Serra’yı şaşırtır:

“Serra’cığım, aslında bu dayak olayı en ummadığın yerlerde, en ummadığın kişiler tarafından da yapılabiliyor. Benim bir arkadaşım kocasından sürekli dayak yediği için ayrıldı. Üstelik kocası üniversitede öğretim görevlisiydi.

‘İnanmıyorum. Hem de bu kadar eğitimli bir insan.’ ”49

Adım Adım Hayata adlı romanda Serra’nın üniversite yılları anlatılır.

Önceleri çocukluk ile gençlik arasında bocalayan Serra bu romanda bir ergen olarak karşımıza çıkar. Serra’nın annesi ile olan konuşmaları, iki yetişkinin sohbeti gibidir. Romanda Serra’nın cinsellik, “karşı cinsle arkadaşlık” gibi konularda merak ettikleri cevap bulur. Anne psikolog edasıyla kızını bilgilendirir. Serra’nın annesi, ideal anne modeline örnektir:

“Bir genç kendine güvenmeli ve özsaygıyı geliştirmeli. Kendine bedenine saygısı varsa, herkesten kendine ve bedenine saygı gösterilmesini bekleyecektir. Böylece bedenini eğlence için, popüler olmak için ya da erkek arkadaşının ilgisini çekmek için kullanmayacaktır.

Cinsellik ancak aşkla, sevgiyle el ele gittiği zaman bir anlam kazanır. Sırf eğlence için, sırf cinsellik için yapıldığında, bir süre sonra o genç kız kendini kullanılmış hisseder. Bunu ben söylemiyorum. Yapılan araştırmalar sonucunda, özellikle küçük yaşlarda, yani on dört, on beş, on altılarda iş olsun diye buna kalkışanlar, daha sonra ‘Keşke acele etmeyip daha anlamlı bir ilişkiyi bekleseydim’

      

48 İpek Ongun, Kendi Ayakları Üstünde, İstanbul 2009, s.159 49 İpek Ongun, a.g.e, s.202

sözleriyle düş kırıklıklarını dile getiriyor, bu, özsaygı eksikliğinin, bedenine ve kendine yeterli saygı duymamanın getirdiği üzücü sonuç. Daha o gencecik yaştaki düş kırıklıkları.”50

Bugün en aydın ana babalarda bile çocuğu ile yüz göz olmak korkusu egemendir. Bu tür “ ayıp ve gizli” konuların konuşulmasının, ana baba ve genç arasındaki saygılı uzaklığı bozacağı kaygısı vardır. Gence cinsel bilgiler vermenin, onun cinsel davranışında sorumsuzluğa iteceği düşünülür. Oysa yanlış bilgilerle bocalayan, kendini suçlayan bir gencin, gerçek bilgiye gereksinimi ana babaların sandığından çoktur. Cinsel bilgi edinmekte, sorumsuz davranmak apayrı şeylerdir. Gerçek bilgilerle donatılmış bir gence kılavuzluk etmek, davranışındaki yanlışı düzeltmek çok daha kolaydır.51

Serra’nın annesi, üstüne basa basa, amacının bilgilendirmek, yön vermek olduğunu söyler. Zaman zaman kendini de eleştirir:

“ ‘Ve bu yaşlı anacığın da elinden geldiğince engin tecrübeleriyle sana

yardımcı olmak istiyor.’ Gülüyordu, sonra elini havaya kaldırarak, ‘Sakın öğüt vereceğimi zannetme, o yaşlar geride kaldı. Olsa olsa sana fikir verebilir değişik yollar gösterebilir ve o yollarda neler olabileceğini, tahminlerimi ortaya koyabilirim, sonra da, eğer istersen karşılıklı tartışabiliriz.”52

“Seninle cinsellik hakkında on üç, on dört yaşına geldiğinde konuşmalıydım.

Niye seninle cinsellik konusunda bir türlü konuşamadım, biliyor musun? (…)

      

50 İpek Ongun, Adım Adım Hayata, İstanbul 2008, s. 163

51 Atalay Yörükoğlu, Çocuk Ruh Sağlığı, Özgür Yayıncılık, 1994, s.386 52 İpek Ongun, Adım Adım Hayata, İstanbul 2008, s. 155 - 156

Utanıyordum da ondan! İnanabiliyor musun, koca bir kadın, evlenmiş, çocuk doğurmuş ama kendi kızına cinselliği anlatamıyor, çünkü… U – ta – nı – yor!”53

Romanda annenin bilgi verdiği bölümler çoktur:

“Konumuza dönersek, bir de hamile kalmak var ki, o da gencin hayatını

altüst edebilecek bir başka olay. İşte aklını kullanan genç tüm bunları düşünecek, eğitimini, geleceğini tehlikeye atacak davranışlardan uzak duracaktır.

(…)

“Cinsellik, hafife alınacak bir konu değil. Belli bir yaşa gelip olgunluğa

eriştikten, kendini ve duygularını iyice tanımlayabildikten sonra, özsaygıyı zedelemeyecekse, hayatını karabasana çevirmeyecekse ve mutlaka sevdiği, derin duygularla bağlı olduğu biriyle yaşanmalı, diye düşünüyorum”54

Bir Genç Kızın Gizli Defteri serisinde Serra ile annesi arasındaki genelde iyi,

yapıcı olan diyalogları görürüz. Kurulan bağ sevgi yüklü ve paylaşıma dayalıdır.

Yaş On Yedi romanında annesi ölmüş olan genç ile karşılaşırız. Roman

kahramanı Bahar annesinin ölümü ile yalnız kalır. Annesi, Bahar için sırlarını, sıkıntılarını paylaştığı kişi durumundadır. Bahar, annesinin ölümünden sonra eve gelen hala ile anlaşamaz. Sık sık sorun yaşarlar. Bahar, her defasında annesini arar:

“Serdar kim? Niye seni motosikletine aldı? Bu yaptığın doğru değil, elalem

ne der sonra? Oysa bir okul arkadaşı onu evine bırakmıştı, işte hepsi bu kadar. Bu kadarcık bir şeyi bile rahatça söyleyememek, yalanlara saplanmak zorunda bırakılmak… İşte bu çok öfkelendiriyordu Bahar’ı. Doğru ol, dürüst ol derler, sonra da insanı en masum bir gerçeği bile söylemekten çekinir hale getirirler, diye

      

53 İpek Ongun, Adım Adım Hayata, İstanbul 2008, s. 158 54 İpek Ongun, a.g.e, s. 164

mırıldandı kendi kendine. Annesi başkaydı annesi bunların dışındaydı… Onunla her şey konuşulurdu. Tartışırlardı, ama annesinden korkmazdı.”55

Annesi ile iyi geçinen Bahar’a karşın, Bahar’ın arkadaşı Keriman, annesi ile sorunlar yaşar:

“Dün gece annem beni feci şekilde azarladı! dedi içini çekerek. (…) Bana neler söyledi, bir bilseniz! Keriman tekrar ağlamaya başlamıştı.”56

Benzer Belgeler