• Sonuç bulunamadı

KÜRESELLEŞME VE TERÖRİZM ARASINDAKİ BAĞ

Terörizm gibi, küreselleşmeyi de tanımlamak zordur. Bunun bir çok sebebi vardır ve küreselleşmeyi küreselleşme yapan şey bu sebeplerdir. Küreselleşme, içinde yaşadığımız gelişmiş ve birleştirilmiş sistemdir. Bu, aslında etrafımızda gördüğümüz bir durumdur. Varlığının temelinde serbest pazar, teknoloji ve politik ve sosyal ilişkiler yatmaktadır.

Daha az küreselleşmiş soğuk savaş döneminde dünya politikaları arasında bir denge mevcuttu. Politikalar güvenlik kaygılarıyla şekillenirken caydırma ve güçler dengesi savunmasız bir dengeye yol açmaktaydı. Daha önemli hiçbir dış problemleri olmadığından, devletler kendi işleriyle uğraşıp iç refahlarını geliştirebilmekteydi. Muhafazakar komünist blokların aksine, batılı devletler demokrasi, insanlık, refah, hukuk ve bilim alanlarındaki gelişmeler üzerine yoğunlaşmışlardı. Bu süreçte, uluslararası ve bölgesel örgütler tarafından serbest ticaretin ve geçişlerin kurulması ve kendi toplumları için şartların geliştirilmesi gibi önemli sosyal ve politik adımlar atılmıştır. Bu gelişmeler küreselleşme tarafından desteklenirken 11 Eylül saldırılarından sonra olaylar tersine dönmüş ve küreselleşme bu gelişmelerin önünde engel teşkil etmeye başlamıştır. Artık bu denge bozulduğundan Birleşik Devletler geride kalan tek süper güç olarak görünse de ortaya çıkmakta olan yeni güçler mevcuttur. Uluslararası veya milletler üstü bağlamdaki terörist örgütlerdeki artış ve farklı yollardan politika fikri daha geniş bir çerçeveye yerleştirilmiş ve güvenlik daha büyük bir sorun halini almıştır. Terörist örgütlerdeki bu artışla beraber ortaya çıkmakta olan bu yeni güçler herhangi bir siyasi ve de sosyal inanç dalgasına kayabilirler. Soğuk savaştan sonra küreselleşmenin hızlanması ve alışılmadık savaşların ortaya çıkışıyla, terörizmin gelecekte artış göstermesi daha olası bir hal almıştır. Genel stratejik durum geleneksel olmayan savaşı desteklemektedir. Nükleer terörün dengesi ve olası nükleer bir çatışmaya yol açabilecek şiddet artışından bütün büyük devletlerin kaçınmak istedikleri gerçeği önemli unsurladır. Bugün çoğu devletler, artış gösterebilecek pahalı ve uzatmalı geleneksel çatışmalardan korkmaktadırlar. Buna kıyasla sıra dışı savaş daha çekici bir hal almaktadır. Maliyet etkinliği anlamında bu, politik diplomatik amaçların gerçekleştirilmesi için en zorlayıcı yol olarak görülebilir (Freedman, 1998:41). Devletler ya açıkça ya da zımnen bazı terörist hareketlere destek vermektedirler. Açık destek halinde, bu yukarıdan aşağıya doğru bir terörizmdir.

Terörist ağlar küreselleşmeden yararlanırken özelleştirmenin ve devlet dışı örgütlerin yaklaşımlarını kullanmışlardır. Terörizm ulusal sınırların ötesine geçer ve küresel bir mevcudiyettir. Bir problemle karşılaşıldığında, teröristler tıpkı çok ulusluların yaptığı gibi, daha iyi bir fırsat için iş alanlarını başka bir ülkeye kaydırabilirler (Roy, 2001:75). Devlet dışı mevcudiyetler uluslararası alanda serbestçe hareket edebilirler. Sınırların çok daha katı bir şekilde çizildiği ve ilişkilerin ve hareket özgürlüğünün çok daha sınırlı olduğu küreselleşmeden önceki dönemde, ekonomi az çok devlet tarafından kontrol edilmekteydi ve devlet dışı mevcudiyetler çok daha güçsüzdü. Fakat, küreselleşme hükümet dışı örgütlere yeni olanaklar sağlamıştır. Devletin sorunlu baskı bölgesinin dışında kaldıkları için özel girişimler gibi işlev göstermektedirler. Bunlar, kendi ekonomik idari ve stratejik planlarına sahiptirler. Bu örgütlerin kendilerine ait farklı ehliyetleri ve amaçları mevcuttur. Bu devlet dışı mevcudiyetlerin bir örneği olarak teröristler küreselleşmeden yararlanmışlardır. Bu yüzden sebep oldukları mağduriyetler çok daha yüksek tutarlı, ancak çok daha kolay uygulanabilirdir. Faaliyet alanının genişlemesi ve her mevcudiyetin dünya üzerinde istediği yere ulaşabilme yetisi toplumun ilgisini ve sebep olunan zayiatı arttırmıştır. Ne yazık ki bu yeni dünyada terör insan haklarına dayanan demokrasilerden çok daha önce küreselleşmiştir. Dünya küreselleştikçe belli devletlerin serbest ilişkilerine yönelik terörist hareketler artık gelişmiş ülkeler anlamına gelen küreselleşmiş dünyayı ve liberal demokrasiyi hedef almaktadır.

Terörün herhangi bir çeşidiyle başa çıkmak çok zordur. Küreselleşmenin etkilerinden ve sağladığı yeterliliklerden sonra, terörizmin etkisi çok daha açık bir hale gelmiştir. Nükleer, biyolojik ve kimyasal terörden sonra, dünyanın yeni kabusu sanal terör olacaktır. Ayrıca, 11 Eylül sürecinden önce, teröristlerin çoğunlukla belirli amaçları ve hedefleri vardı ve bu anlamda istedikleri ilgiyi görebilmek için, her defasında adlarını duyurmak konusunda çok hevesliydiler. Fakat 11 Eylül’den sonra, hiçbir resmi üstlenme açıklaması olmamıştır. Önceden, örgütler genellikle bir ulustan ya da gruptandı, ancak küreselleşme sürecini takiben ortaya çıkan millet üstücülük, arama ve kimlik tespiti için gerekli zemini genişletmiştir. Günümüzde düşman, önceden olduğu kadar açık bir şekilde ortada değildir. Önceden, terör suçlarını kimin işlediğine dair hiçbir karmaşa yoktu. Ancak, 11 Eylül bunu değiştirdi (Örgün, 2001:108). Uluslararası terörizm küreselleşmenin bir sonucu değildir. Küreselleşmenin teknoloji ve mücadeleye yardımcı olan istihbarat gibi olumlu etkileri mevcuttur.

11 Eylül, küreselleşmeden kaynaklanan terörizmin yalnızca sonuçları anlamında değil, aynı zamanda kaynakları anlamında da çok daha tehlikeli bir tehdit olduğunu açıkça ortaya

koymuştur. Bu olay, Belin duvarının yıkılmasından sonra yenidünyayı etkileyen en göze çarpıcı olay olarak ele alınabilir. Güç dengelerindeki değişimler ve uluslararası ilişkilerdeki farklılaşma gelenekselden sıra dışı savaşa olan kaymaya sebep olmuştur. Soğuk savaşın olmazsa olmazı olarak ortaya çıkan psikolojik savaş ve psikolojik savaşın kaçınılmaz bir sonucu olarak kendini gösteren düşük yoğunluk savaşı Birleşik Devletlere yapılan bu saldırıyla beraber küresel anlamda ön plana çıkmışlardır (Örgün, 2001:12).

Özgürlük, demokrasi, hukuk ve insan hakları gibi insanlık tarafından yavaş yavaş oluşturulmuş, çoğu temel değerler güvenlik ihtiyacı yüzünden yok olma tehlikesi geçirmektedirler. Bunlar, soğuk savaş süresince ve ayrıca ondan önceki olgunlaşma sürecinde önemliydiler. 11 Eylülden sonra terörizm ve küreselleşmedeki gelişmelerle, güvenlik, devletlerin ulusal meseleleri arasında birinci sıraya yerleşmiştir. Hareket özgürlüğündeki insan haklarının artmakta olan ehemmiyetindeki ve hukuk uygulamasındaki olumlu adımlar 11 Eylül olayları tarafından durdurulmuştur. Bu tarih, birbirinden ayrılan güvenlik derecelerinin, cephaneye harcadıkları bütçeyi açıklayan farklı devletler için sorun olmadığını göstermiştir. Birleşik Devletler büyük ihtimalle güvenlik meselelerine en çok önem veren ve en çok para harcayan ülkeydi ve ABD bir özgürlük, demokrasi ve liberalizm sembolüydü. Birleşik Devletlerin tüm bu açık ve eşit fırsatları yüzünden teröristler saldırılarını sıradan ulaşım araçlarını kullanarak gerçekleştirdiler. Bu sebeple demokrasinin içinde yer alan temel değerler yok edilme tehlikesi geçirmektedir. Dünya vatandaşları olarak onlar, seyahat etme ve mal ve para nakliyatı özgürlüğüne sahiptiler. Şimdi tüm bu hakları ellerinden alınmıştır. Gelecekte olabilecek benzeri bir girişimi önlemek için şüpheliler ve birtakım sıradan insanlar takip edilecek, araştırılacak ve incelenecektir. Bu, 11 Eylül öncesinde insanların sahip olduğu değerlere ve özgürlüğe getirilen bir kısıtlamadır. İnsanlık yeni bir çağa adım atarken iletişim ve bilgi teknolojisi devrimleri en korkulu rüya ve en güvenilen kurtarıcı olarak sahnede yerlerini alacaklardır. Küreselleşme süreci yaşanırken; evrensel barışın, refahın,adaletin, demokrasinin,insanca yaşam şartlarının yaygınlaştırılmasını ve bilimin,sanatın,estetiğin değer kazanmasını,kültürel ve sosyal çeşitliliğin devamını,çevre sorunlarının ve küresel ısınmanın çözümlenmesine yönelik işbirliğini sağlamak; açlık, işsizlik, yoksulluk, insan haklarından yoksunluk, eğitimsizlik, köşe dönmecilik, adaletsizlik, uyuşturucu, mafya, terör gibi tüm dünyanın sorunu olan kavramların ise tümden yok edilemese dahi ,evrensel işbirliği ile gitgide azalan sorunlar bütünü olmasına çalışmak tüm dünya ülkelerinin öncelikli amacı ve görevi olarak benimsenmelidir.

BÖLÜM 2