• Sonuç bulunamadı

KÜRESEL İŞBİRLİĞİ KONUSUNDA ENGELLER

TERÖRİZME SAVAŞ KAVRAMININ ANALİZİ

4.4 KÜRESEL İŞBİRLİĞİ KONUSUNDA ENGELLER

Uluslararası işbirliği başarılması kolay olan bir iş değildir. Kimi devletler bazı diğerlerine karşı seferber olmaktadırlar. İşbirliğindeki en büyük engel bilgi paylaşımı alanındadır. Bilgi paylaşımı siyasileştirilmiştir ki bu en hassas değerdir. Ulusal güvenlik en büyük dokunulmazlıktır. Kişisel düzeyde sırlar var olduğunda, kim gizli görevde çalışıyor, kim hangi bilgiye sahip bilmek imkansızdır. Her şey gizlenebilir. Çok iyi bilinir ki uluslararası işbirliğini bir kenara atmak, ulusal düzeyde işbirliği yapmak bilgi anlamında zordur. Bilgi toplamadaki en büyük engel bu alandaki insanların kimliklerinin gizliliğidir (Kibaroğlu, 2001:36). Herkes terörizmi suçlu bulmaktadır ancak ortak bir yaklaşım yoktur. Değişik bakış açıları başarı için gereklidir ama sınırlı sayıda devletin tanımlaması yeterli değildir.

Terörizmle mücadele konusunda uluslararası alanda, özellikle 11 Eylül 2001 saldırıları sonrasında giderek ivme kazanan uluslararası işbirliği çabaları gelecek için ümit vaat etmektedir. Buna mukabil, teröre zemin yaratan sebepler dikkate alındığında, özellikle Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgede terörün azalacağı konusunda iyimser olmak zor

görünmektedir. 11 Eylül saldırıları sonrasında dünyada meydana gelen gelişmeler, terörizmle mücadelenin uluslararası gündemin en üst sıralarına yerleşmesi, uluslararası işbirliğini geliştirmeye verilen önemin artması, BM Güvenlik Konseyi'nin tüm ülkeleri terörizmle mücadelede gerekli önlemleri almaya ve işbirliği yapmaya yönelten bağlayıcı nitelikteki kararları ve son dönemde giderek yoğunlaşan ve ülkemizin yanı sıra Batı ülkelerinde de büyük can kaybına yol açan terör saldırıları, bugüne kadar AB ülkeleri başta olmak üzere, tüm dünyada terörizmle mücadele bağlamında yapılmış ve yapılmakta olan faaliyetlerin gözden geçirilmesini ve koordinasyonunu zorunlu kılmıştır.

Bununla birlikte, terörizm konusunda uluslararası alanda halen ortak bir anlayışa bağlı olarak tek bir tanım geliştirilememiş olması önemli bir eksiklik olarak karşımıza çıkmaktadır. Bazı devletler “terörizm” ile “yabancı işgaline karşı” ve “kendi kaderini tayin amaçlı meşru mücadele” arasında bir ayrıma gitmektedir. Ülkelerin yaklaşımındaki farklılıklar tanımı zorlaştıran en önemli etkenlerin başında gelmektedir. Ancak, “her türü ve biçimiyle terörizm” (terrorism in all its forms and manifestations) ifadesi farklı bakış açılarına sahip devletlerce değişik yorumları içine alan “kapsayıcı” bir formül olarak kullanılabilmektedir.

Türkiye, hiçbir gerekçenin terör eylemlerini mazur gösteremeyeceği inancındadır. Hangi gerekçeyle yapılırsa yapılsın ve nereden gelirse gelsin, Türkiye her tür terör eyleminin karşısında yer almaktadır. Bu bakımdan Türkiye, diğer ülkelerle imzaladığı ikili terörizmle mücadele işbirliği anlaşmalarında, “her türü ve biçimiyle terörizm” ifadesini kullanmaktadır.

Bazı Avrupa ülkeleri PKK terör örgütünün basın ve yayın organlarının ülkelerinde barınmasına ve terörü desteklemenin de ötesinde, teşvik eden faaliyetlerine göz yummaya ve himaye etmeye devam etmektedirler.

Aranan teröristlere sığınma hakkı veya vatandaşlık hakkı tanıyanlar, diplomatik himaye sağlayanlar, PKK’nın yayın organı haline gelmiş ROJ TV’yi yasaklamamakta direnenler, PKK’nın Avrupa’daki faaliyetlerinin merkezi haline gelmenin de ötesinde teröristleri yargılamamakta direnenler, yargılamadan serbest bırakanlar, önceden terörist ilan ettiği bir örgütün daha sonra terörist olmadığına hükmedenler, aranan teröristlerin Avrupa’da serbestçe dolaşmalarına imkan sağlayanlar, Avrupa Parlamentosunda teröristlerin toplantılarına katılmalarına müsaade edenler, hatta beraber basın toplantıları düzenleyenler, hatta ve hatta Türk Dışişleri Bakanına bu parlamentonun toplantı salonunda saldırı düzenleyenler, topraklarında yıllarca terör örgütü kampları kurulmasına müsaade etmektedirler.

Terörizmle mücadeledeki asıl sıkıntı, ulusal hukuk sistemlerine uluslararası siyasi iradenin yansıtılmamış olmasıdır. Bu durum, bugün terörizmle mücadelede kendini taahhüt altına sokan karar ve belgelere imza atmış pek çok ulus devletin gerçekte ne ile mücadele edileceğine dair bir tanım ortaya konulamamış olmasını da gerekçe yaparak bu konudaki takdir yetkilerini keyfi olarak kullanmalarına yol açmaktadır. Avrupa, kendi içinde oluşturduğu özgürlükçü sistemin, terörizmin küreselleşmesi olgusuyla baş edecek düzenlemeleri içermemekte, terörle mücadelede beyan edilen iradenin uygulanmasına imkan sağlayacak kapsamlı hukuki ve cezai düzenlemeler yapılmamaktadır. Terörizmle mücadele konusunda, terörizmin üzerinde mutabık kalınmış bir tanımının olmayışının da arkasına saklanılarak iç huzurlarının bozulmaması için kendilerine doğrudan zarar vermeyen terör örgütleri ve teröristlerin üzerine gitmemeleri, onları korumaları, himaye etmeleri, bazı durumlarda ise siyasi amaçlarının tahakkuku için bir vasıta olarak kullanmayı tercih etmeleri yatmaktadır. Terörizmle uluslararası mücadelede ortak ve kararlı bir hareketin top yekûn bir biçimde yürütülmesi için siyasi ve ekonomik destek başta olmak üzere, terörizme yönelik her türlü desteğin kesilmesi şarttır.

Bugün terör örgütleri, sınır aşan suç örgütleriyle mafya tipi bir iş birliği geliştirmekte ve onların faaliyetlerinden yararlanmaktadır. Bu kapsamda, 3 kıtada 40’tan fazla ülkede faaliyetlerde bulunan PKK terör örgütü, küresel bir terörist örgüt ve hatta mafya tipi yapılanmasıyla da aynı zamanda organize bir suç örgütü olduğu aşikardır. Örgüt, başta uyuşturucu kaçakçılığı olmak üzere insan, sigara, akaryakıt ve silah kaçakçılığı, haraç toplama, sahtecilik ve kara para aklama gibi yasa dışı faaliyetler yoluyla örgüte mali kaynak temin etmektedir. Bunun yanı sıra; paravan şirket, dernek ve vakıflar aracılığıyla, yasal görünüm altında ticaret ve bağış gibi yollarla da kaynak temin edebilmektedirler. Terör örgütünün legal ve illegal yollarla elde ettiği yıllık gelirinin 400-500 milyon avro civarında olduğu, bunun 200-250 milyon avrosunun uyuşturucudan, 100-150 milyon avrosunun kaçakçılıktan (akaryakıt, sigara, insan kaçakçılığı vb.), 15-20 milyon avrosunun toplanan yardımlardan ve 20-25 milyon avrosunun da diğer faaliyetlerden sağlandığı değerlendirilmektedir.

PKK terör örgütü, göçmen kaçakçılığı örgütleriyle işbirliği yapıp örgüte kazanç sağlamanın yanı sıra, özellikle Avrupa ülkelerine giden yasadışı göçmenlerin ilticasını örgüt propagandası için kullanmakta ve bu kişiler üzerinden haraç toplayabilmektedir.Ayrıca silah kaçakçılığı da yapan terör örgütü sadece kendi yandaşlarına değil, çok uzaklardaki teröristlere de silah

sağlamaktadır. PKK terör örgütüne destek veren zihniyetin unutmaması gereken gerçeklerden biri de, bugün Avrupa’daki uyuşturucu ticaretinin % 80’ini elinde bulunduran PKK terör örgütünün aslında tüm dünya vatandaşlarının yanı sıra kendi halklarını zehirlediği gerçeğidir.

PKK bu konudaki tek örnek değildir elbette,uluslararası terör örgütlerinin çoğu gelirlerini yasadışı yollardan bu şekilde temin etmekte ve organize suçların sonucunda elde ettikleri gelirleri terörist faaliyetlerini yaymak ve şiddetini arttırmak amaçlı kullanmaktadırlar. Organize suçların uluslararası boyutta takibi,istihbarat alışverişi,ve suçluların en ciddi şekilde cezalandırılışının gerekliği bu sebeplerle de büyük öncelik ve önem arz etmektedir.