• Sonuç bulunamadı

Küresel Ġklim DeğiĢikliği ve Türkiye

Küresel düzeyde etkili olan iklim değiĢikliği tüm dünya üzerinde etkisini artarak gösterirken söz konusu değiĢimin ülkeler üzerinde ortaya çıkaracağı etkilerin de birbirinden farklılık göstereceği beklenmektedir. Türkiye ise karmaĢık iklim yapısı içinde, özellikle küresel ısınmaya bağlı olarak görülebilecek bir iklim değiĢikliğinden en fazla etkilenecek ülkelerden biridir.

Türkiye, küresel ısınmanın özellikle su kaynaklarının zayıflaması, orman yangınları, kuraklık ve çölleĢme ile bunlara bağlı ekolojik bozulmalar gibi öngörülen olumsuz yönlerinden etkilenecektir ve küresel ısınmanın potansiyel etkileri açısından risk grubu ülkeler arasındadır. Atmosferdeki sera gazı birikimlerinin artıĢına bağlı olarak önümüzdeki yıllarda gerçekleĢebilecek bir iklim değiĢikliğinin, Türkiye'de neden olabileceği çevresel ve sosyoekonomik etkilerden bazıları Ģunlardır (TürkeĢ, 2000a:13):

Sıcak ve kurak devrenin uzunluğundaki ve Ģiddetindeki artıĢa bağlı olarak, orman yangınlarının frekansı, etki alanı ve süresi artabilir;

Türkiye'nin kurak ve yarı kurak alanlarındaki, özellikle kentlerdeki su kaynakları sorunlarına yenileri eklenebilir; tarımsal ve içme amaçlı su gereksinimi daha da artabilir.

Rüzgâr ve güneĢ gibi yenilenebilir enerji kaynakları üzerindeki etkiler bölgelere göre farklılık gösterecek olmakla birlikte, rüzgâr esme sayısı ve kuvveti ile güneĢlenme süresi ve Ģiddeti değiĢebilir.

Deniz seviyesi yükselmesine bağlı olarak, Türkiye'nin yoğun yerleĢme, turizm ve tarım alanları durumundaki, alçak taĢkın-delta ve kıyı ovaları ile haliç ve ria tipi kıyıları sular altında kalabilir.

Mevsimlik kar ve kalıcı kar-buz örtüsünün kapladığı alan ve karla örtülü devrenin uzunluğu azalabilir; ani kar erimeleri ve kar çığları artabilir;

Kar erimesinden kaynaklanan akıĢın zamanlamasında ve hacmindeki değiĢiklik, su kaynaklarını, tarım, ulaĢtırma ve rekreasyon sektörlerini etkileyebilir.

Ġklim kuĢakları, Yerküre'nin jeolojik geçmiĢinde olduğu gibi, ekvatordan kutuplara doğru yüzlerce kilometre kayabilir ve bunun sonucunda da Türkiye, bugün Orta Doğu'da ve Kuzey Afrika'da egemen olan daha sıcak ve kurak bir iklim kuĢağının etkisinde kalabilir.

Ġklimde meydana gelebilecek herhangi bir değiĢme yağıĢ, buharlaĢma, yüzey akıĢ ve topraktaki kullanılabilir suyun miktarını değiĢtirir. Mevsimler ve yıllık yağıĢlarda görülecek değiĢmeler hem su kaynaklarının depo edilmesi, hem de topraktaki nem rejiminin düzenlenmesi açısından oldukça önemlidir. Bitkilerin çiçeklenme, tozlanma, meyve oluĢumu ve tane dolumu sırasında meydana gelebilecek su yetersizliği verimin önemli ölçüde düĢmesine neden olur. Sıcaklıkların artması nedeniyle, toprakta meydana gelen buharlaĢma ve bitkide olan terlemenin (evapotranspirasyon) artmasıyla beraber bitki strese gireceğinden, kuraklığa dayanıklı bitki türlerinin geliĢtirilmesi zorunlu hâle gelebilir.

Meydana gelecek iklim değiĢiklikleri tarımsal faaliyetlerde, hayvan ve bitkilerin doğal yaĢam alanlarında değiĢikliklere yol açabilir; yaĢam alanları daralabilir, büyük göçler yaĢanabilir, yeni koĢullara uyum sağlayamayan çok sayıdaki bitki, böcek ve kuĢ türü ortadan kalkabilir. Yeni iklim değiĢiklikleri, çiftçilerin ürettikleri ürünleri değiĢtirmeye zorlayabilir, ekim ve dikim tarihlerinde ve ürün türlerinde önemli değiĢiklikler olabilir. Ġklimde meydana gelen değiĢme, sulanan ve sulanmayan alanlarda özellikle buğday, mısır, soya fasulyesi gibi daha birçok ürünün üretiminde verim düĢüklüğü ortaya çıkabilir (Öztürk, 2002:60).

Diğer yandan Türkiye‟de ısı dalgalarında gözlenen artıĢ nedeniyle ortaya çıkan ölümlerde ve vektör dağılımına bağlı olarak bazı bulaĢıcı hastalıklarda

artma beklenmektedir. Sıtma, Türkiye‟de büyük ölçüde kontrol altına alınmasına karĢın, bazı bölgelerde endemik olarak görülmektedir. Hava sıcaklıklarının artmasına bağlı olarak, sivrisinek yaĢama alanlarının geniĢlemesi nedeniyle etkilenen nüfusun daha da artacağı beklenmektedir. Ülkede yaĢanan doğal afetler (fırtınalar, Ģiddetli yağıĢlar, seller, taĢkınlar, vb.), su ile bulaĢan hastalıklarda ve vektör üremesine uygun ortamların oluĢması ile leptospro gibi bulaĢıcı hastalıklarda artıĢa yol açmıĢtır. Artan çevresel afetler sonucunda çevresel göçmenlerin artması, su ve besin kaynaklarının azalmasıyla iliĢkili beslenme bozuklukları ve su kaynaklı hastalıkların artması, gelecekte Türkiye için önemli halk sağlığı sorunlarından olacaktır (TürkeĢ, 2002: 10).

Farklı konumu ve özel koĢulları temelinde Türkiye‟nin iklim değiĢikliğinin olumsuz etkilerine açık bir bölge olan Akdeniz havzasında yer alması nedeniyle iklim değiĢikliğine uyum açısından da önemli mali ve teknolojik ihtiyaçları bulunmaktadır. Bu konumu Türkiye‟yi, düzensiz yağıĢlar, sel, su kıtlığı ve çölleĢme gibi çeĢitli sorunlarla karĢı karĢıya bırakabilmektedir. Daha sık ve Ģiddetli olarak hissedilen bu sorunlar sonucunda, can ve mal kaybı oluĢmakta, altyapı sistemleri büyük zarar görmekte ve dolayısıyla büyük sosyo-ekonomik maliyetler ortaya çıkmaktadır. Bu bakımdan Türkiye, sera gazı emisyonlarının sınırlandırılmasının yanında iklim değiĢmelerine uyum eylemleri için teknoloji transferi ve finansman desteğine ihtiyaç duymaktadır. Türkiye uyum kapsamında sağlanacak fonların iklim değiĢikliğinden etkilenebilirlik, karĢılaĢılan riskin boyutu ve tarafların teknik ve mali kapasitesi gibi kriterlerin dikkate alınarak sağlanması gerektiğini dile getirmektedir. Teknoloji alanında ise Türkiye, mevcut emisyonların ortaya çıkmasında tarihsel sorumluluğa ve yeterli teknolojik ve mali kapasiteye sahip ülkelerin öncü rol oynaması gerektiği fikrini benimsemekte ve gelecekte teknoloji transferinden yararlanabileceği yeni bir teknoloji mekanizmasının kurulmasını desteklemektedir.

Küresel düzeyde ülkeler tarafından farklı önlemler alınan iklim değiĢikliği kavramına karĢı Türkiye‟de de birtakım önlemler alınmaktadır. Mevcut uluslararası iklim değiĢikliği kapsamında herhangi bir emisyon hedefi bulunmayan Türkiye, ulusal düzeyde iklim değiĢikliğiyle mücadele amacıyla doğrudan ve dolaylı bazı düzenlemelere baĢvurmaktadır. Bu düzenlemelerden en önemlisi 2010-2020 dönemi için Türkiye‟nin iklim değiĢikliği politikalarına rehberlik edecek olan Ulusal Ġklim

DeğiĢikliği Strateji Belgesi (2010-2020)‟dir. Strateji belgesinde Türkiye‟nin iklim değiĢikliği alanında öncelik arz eden hedefleri Ģu Ģekildedir (Saylan, 2010:176):

Ortak fakat farklılaĢtırılmıĢ sorumluluklar ilkesi temelinde ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri, yoksullukla mücadele çabaları ve özel koĢulları çerçevesinde iklim değiĢikliğiyle mücadele ve uyum önlemlerinin kalkınma planlarına dâhil edilmesi,

Sera gazı emisyon artıĢ hızını sınırlayarak iklim değiĢikliğiyle mücadelede katkıda bulunulması,

Ġklim değiĢikliğine uyum sağlanması için ulusal hazırlık seviyesi ile kapasitesinin artırılması,

Emisyon azaltım ve uyum faaliyetleri için gerekli olan mali kaynaklara eriĢimin artırılması,

Ar-Ge ve inovasyon kapasitesinin artırılması ve

Ġklim değiĢikliği konusunda kamuoyu bilincinin artırılması, bu alanda bütüncül bir bilgi yönetim sisteminin oluĢturulması ve Ģeffaf, katılımcı ve bilimsel çalıĢmalara dayalı karar alma süreçlerinin geliĢtirilmesi hedeflenmektedir.