• Sonuç bulunamadı

BirleĢmiĢ Milletler Ġklim DeğiĢikliği Çerçeve SözleĢmesi (1992)

1.5 Ġklim DeğiĢikliğiyle Mücadelede Atılan Uluslararası Adımlar

1.5.1 BirleĢmiĢ Milletler Ġklim DeğiĢikliği Çerçeve SözleĢmesi (1992)

BirleĢmiĢ Milletler öncülüğünde imzalanan küresel ısınmaya yönelik hükümetler arası ilk çevre sözleĢmesidir. SözleĢme 1992 yılında Brezilya‟nın Rio de Janeiro kentinde düzenlenen BirleĢmiĢ Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı‟nda (Dünya Zirvesi) imzaya açılmıĢ ve aradan geçen süre içerisinde 188 ülkenin yanı sıra Avrupa Birliği‟nin onaylamasıyla 1994 yılında yürürlüğe girmiĢtir. Çok sayıda ülke tarafından onaylanması nedeniyle sözleĢme uluslararası anlaĢmalar arasında en geniĢ kabul gören ve iklim değiĢikliyle mücadelede atılan en önemli adım haline gelmiĢtir.

SözleĢme insan kaynaklı kirliliklerin iklim değiĢiklikleri üzerinde tehlikeli etkileri olduğunu kabul ederek atmosferdeki sera gazları oranlarını düĢürmeyi ve bu gazların olumsuz etkilerini en aza indirerek belli bir seviyede tutmayı amaçlamaktadır. Söz konusu gazların belli bir seviyede tutulmasıyla birlikte bu gazların iklim değiĢikliği üzerindeki sosyo-ekonomik ve çevresel etkilerine karĢı bir takım önlemler alınabileceği düĢünülmektedir (Lovett, 2005:94).

SözleĢmenin nihai amacı (Madde 2), „„SözleĢmenin ilgili hükümlerine göre; atmosferdeki sera gazı birikimlerini, iklim sistemi üzerindeki tehlikeli insan kaynaklı etkiyi önleyecek bir düzeyde durdurmayı baĢarmaktır. Böyle bir düzeye, ekosistemin iklim değiĢikliğine doğal bir Ģekilde uyum sağlamasına, gıda üretiminin zarar görmeyeceği ve ekonomik kalkınmanın sürdürülebilir Ģekilde devamına izin verecek bir zaman dâhilinde ulaĢılmalıdır.‟‟ Ģeklinde ifade edilmiĢtir. SözleĢme'de ülkelerin ortak fakat farklı sorumlulukları, ulusal ve bölgesel kalkınma öncelikleri, amaçları ve özel koĢulları dikkate alınarak, tüm taraflara insan kaynaklı sera gazı salımlarının

azaltılması, iklim değiĢikliğinin önlenmesi ve etkilerinin azaltılması vb. alanlarda ortak yükümlülükler verilmiĢtir (TürkeĢ, 2001:2-3). Ayrıca sözleĢmede tarafların belirtilen yükümlülükleri ve hükümleri yerine getirmek için yapacakları eylemlerinde, diğer hususlar meyanında, Tablo-5‟te belirtilen ilkelerin yol göstereceği ifade edilmiĢtir.

Tablo 5: BMĠDÇS‟nin Üç Temel Ġlkesi

Ġlke Açıklama

EĢitlik ve ortak fakat farklılaĢtırılmıĢ sorumluluklar

Ġklim değiĢikliği küresel bir sorundur ve böyle ele alınması gerekir. Ancak, Ģu da bir gerçektir ki sanayileĢmiĢ ülkeler tarihsel olarak hem bu sorunun ortaya çıkmasında daha fazla pay sahibidirler, hem de karĢı önlemleri alabilecek kaynakları ellerinde bulundurmaktadırlar. Buna karĢılık; geliĢmekte olan ülkeler iklim değiĢikliğinin olumsuz sonuçlarından daha ağır etkilenmektedirler ve karĢı önlem alma kapasiteleri de göreceli olarak sınırlıdır.

Önceden önlem alma yaklaĢımı

Ġklim değiĢikliği konusunda henüz belirsizlik taĢıyan birçok nokta bulunmasına rağmen; harekete geçmek ya da önlem almak için bilimsel kesinlik beklemek, en kötü etkilerle karĢılaĢıldığında çok geç kalınması gibi bir risk de içerir. SözleĢme bu bağlamda Ģöyle demektedir: 'ciddi ya da telafisi mümkün olmayan tehditler söz konusu olduğunda, tam bir bilimsel kesinliğin olmaması, gerekli önlemleri ertelemenin gerekçesi olamaz.'

Kalkınma ile iklim değiĢikliğinin birbirine bağlı olduğunun kabulü

Enerji tüketimi, toprak kullanımı ve nüfus, büyüme kalıpları her iki sürecin de temel itici gücünü oluĢturmaktadır. SözleĢme sürdürülebilir ekonomik büyüme ve kalkınmayı iklim değiĢikliği sorununun üstesinden gelecek baĢarılı politikaların bir parçası olarak görmektedir. SözleĢme iklim değiĢikliğiyle ilgili politika ve önlemlerin maliyet etkin olması, baĢka deyiĢle mümkün olan en fazla küresel yararı en düĢük maliyet karĢılığı sağlaması gerektiğini vurgulamaktadır.

Kaynak: UNFCCC, Ġklime Özen Göstermek, 2004.

SözleĢme kapsamında açıklanan „„eĢitlik ve ortak fakat farklılaĢtırılmıĢ sorumluluklar ilkesi‟‟ ülkelerin iklim değiĢikliğine katkılarının birbirlerinden farklı olduğu görüĢüne dayanmaktadır. Sanayi devriminden sonra geliĢmiĢ ülkelerin geliĢmekte olan ülkelere kıyasla atmosfere saldıkları sera gazlarının daha fazla sera etkisine yol açtığı düĢünülmektedir. Bu sebeple küresel iklim değiĢikliğinde farklı

sorumluluklara sahip ülkelerin katlanmak zorunda oldukları yükümlülüklerin de birbirlerinden farklı olması gerektiği bilinciyle sözleĢme ülkeleri iki gruba ayırmıĢtır:

Tablo-6‟da görüldüğü gibi Ek-I ülkeleri içerisinde sanayileĢmiĢ ülkeler (OECD‟nin 1992 yılındaki üyeleri) ile birlikte Avrupa Birliği ve pazar ekonomisine geçiĢ sürecindeki (PEGSÜ) ülkeler ile Türkiye, LihtenĢtayn ve Monako yer almaktadır (United Nations Framework Convention on Climate Change [UNFCCC], 1992). Bu ülkeler sera gazı emisyonlarını sınırlandırmak, sera gazı yutaklarını korumak ve geliĢtirmek, ayrıca, iklim değiĢikliğini önlemek için aldıkları önlemleri ve izledikleri politikaları BMĠDÇS Sekretaryasına bildirmek ve mevcut sera gazı emisyonlarını ve emisyonlarla ilgili verileri iletmekle yükümlüdürler (Arı, 2010:13).

Ek-II ülkeleri içerisinde ise yine Tablo-6‟dan görüldüğü gibi BMĠDÇS‟ nin imzaya açıldığı 1992 yılı itibarıyla OECD üyesi olan ülkeler ve AB yer almaktadır. Bu ülkeler, Ek-I‟de üstlendikleri yükümlülüklere ilaveten çevreye uyumlu teknolojilerin özellikle geliĢme yolundaki taraf ülkelere aktarılması veya bu teknolojilere eriĢimin teĢvik edilmesi, kolaylaĢtırılması ve finanse edilmesi hususlarında sorumlu kılınmıĢlardır (Dutt and Gaioli, 2007: 4242).

Tablo 6: SözleĢme Kapsamında Ülkelerin Sınıflandırılması

EK-I Ülkeleri (40+AB) SanayileĢmiĢ Ülkeler (26+AB)+PEGSÜ(14)

Ek-II Ülkeleri (23+AB)

SanayileĢmiĢ Ülkeler:

Almanya, ABD, AB, Avustralya, Avusturya, Belçika, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Ġngiltere, Hollanda, Ġrlanda, Ġspanya, Ġsveç, Ġsviçre, Ġtalya, Ġzlanda, Japonya, Lüksemburg, Kanada, Norveç, Portekiz, Yeni Zelanda, Yunanistan.

Türkiye, LihtanĢtayn, Monako.

Pazar Ekonomisine GeçiĢ Sürecinde Olan Ülkeler (PEGSÜ): Beyaz Rusya, Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Macaristan, Polonya, Romanya, Rusya Federasyonu, Ukrayna, Çek

Cumhuriyeti,Slovenya, Slovakya, Hırvatistan.

SanayileĢmiĢ Ülkeler:

Almanya, ABD, AB, Avustralya, Avusturya, Belçika, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Ġngiltere, Hollanda, Ġrlanda, Ġspanya, Ġsveç, Ġsviçre, Ġtalya, Ġzlanda, Japonya, Lüksemburg, Kanada, Norveç, Portekiz, Yeni Zelanda, Yunanistan.

Yürürlüğe giriĢ tarihinden sonra (sözleĢmeyi kendi yasama organlarından geçiren, onaylayan, kabul eden ya da kabul etme niyeti sergileyen) devletler, Taraflar Konferansı ya da kısaca COP (Conferences of the Parties) olarak bilinen yıllık toplantılarda bir araya gelmektedirler. Bu yıllık toplantıların amacı; SözleĢme‟nin uygulanmasını hızlandırmak ve izlemek, ayrıca iklim değiĢikliği sorununun en iyi nasıl ele alınabileceği konusunda karĢılıklı görüĢmelerde bulunmaktır. COP oturumlarında birbiri ardına alınan kararlar SözleĢme‟nin pratik ve etkili biçimde uygulanması açısından ayrıntılı bir kurallar demeti oluĢturmaktadır. Ancak, BMĠDÇS‟ nde yer alan hükümlerin iklim değiĢikliği sorunu açısından kendi baĢına çözüm oluĢturmayacağını SözleĢme‟yi benimseyen ülkeler de bilmektedirler (UNFCCC, 2004:8). Çünkü BMĠDÇS gerçekleĢtirilecek eylemlerin çerçevesini çizmiĢ, sera gazı emisyonlarının azaltılması için politika ve programların benimsenmesini öngörmüĢtür. Fakat sözleĢme, taraf ülkelere yasal bağlayıcı emisyon hedefleri getirmemiĢtir. Bu durum sözleĢmenin koymuĢ olduğu hedeflerin tutturulmasını olanaksız hale getirmiĢtir. Bu nedenle daha sonra gerçekleĢtirilen Berlin Konferansı‟nın en önemli katkısı; Ġklim DeğiĢikliği Çevre SözleĢmesi‟nin dıĢında emisyonu düĢürmek için uluslararası yeni bir düzenlemenin yapılması gerekliliğini ortaya koymasıdır. Bu arayıĢlar nedeni ile Aralık 1997‟de Japonya‟nın Kyoto kentinde büyük bir konferans daha düzenlenmesi kararlaĢtırılmıĢtır (Özel ve Kılıç, 2006:152). Böylece Berlin buyruğu ile baĢlatılan ve yasal açıdan bağlayıcı bir protokolün kabul edilmesini amaçlayan süreç baĢarıyla sonuçlandırılmıĢtır. Bu süreçte çeĢitli konularda görüĢ ayrılıkları yaĢanmıĢtır. Örneğin, Ek-I taraflarının emisyonların sınırlandırılması ve azaltılması konusundaki yükümlülükleri ile geliĢmekte olan ülkelerin sürece ne Ģekilde katılacağı hususlarında ciddi tartıĢmalar yaĢanmıĢtır. Özellikle geliĢmiĢ ülkeler geliĢmekte olan ülkelerden emisyonların azaltılması yönündeki çabalara katkı sağlamalarını; geliĢmekte olan ülkeler ise, tarihsel sorumlulukları nedeniyle geliĢmiĢ ülkelerin daha ciddi taahhütler üstlenmelerini beklemiĢlerdir. Ancak, bu tür görüĢ ayrılıkları Kyoto Protokolü ile bir Ģekilde uzlaĢtırılmıĢ ve iklim değiĢikliğiyle mücadelede tarihi bir adım atılması sağlanmıĢtır (Saylan, 2010: 54).