• Sonuç bulunamadı

2.2. Kültürlerarası İletişimsel Yeterlilik Yaklaşımı

2.2.2. Kültürel Süreçler

Kültürel süreçler, kültürün çevre ile olan ilişkisini, kültürün oluşumunu, kültürel değişmeyi, bireylerin kültürlenmesini, kültürlerarası etkileşmelerde itici güç veya aracı olan etki ve baskıları içerir (İzbul, 2004). Kültürlerarası iletişimsel yeterlilik ilgili çalışmalarda kültürel süreçlerin ve bireyler üzerinde bıraktığı etkilerin bilinmesi büyük önem taşımaktadır.

Kültürel süreçlerin birçok çeşidi vardır. Bu çalışmada kültürleme, kültürlenme, kültürleşme ve kültürel şok üzerinde durulacaktır.

2.2.2.1.Kültürleme

Bireylerin ait oldukları topluma uygun davranmaları ve sorunsuz bir biçimde yaşamlarını sürdürebilmeleri için, o toplumun kültürünü kavramaları gerekir. Bu yüzden her toplum, kendisini oluşturan bireylere var olan kültürünü benimsetir. Bu durum kültürleme sürecini meydana getirir.

Güvenç’e (1997: 85) göre kültürleme, toplumların bireylere belli bir kültürü aktarma, kazandırma, toplumun istediği insanı eğitme ve onu denetim altında tutarak, kültürel birlik ve beraberliği oluşturma, bu yolla da toplumsal barış ve huzuru sağlamadır.

Kültürlemeyi geniş anlamıyla eğitim ve öğrenme olarak tanımlayan Coşut’a (2005: 57) göre avcılıkla yaşamlarını sürdüren toplumlarda babaların çocuklarına ok atmayı öğretmesi, günümüz toplumlarında annelerini gözlemleyen kız çocuklarının oyuncak bebeklerine mama yedirmeleri, kültürlemeye örnek oluşturabilecek durumlardır.

Kültürleme süreci, toplumdaki bireyler için belli bir noktada tamamlanmaz, yaşamları boyunca devam eder. Fakat süreç içerisinde bazı farklılıklar gösterir. Bu duruma dikkat çeken Herskovits’e (1955:327) göre her insan toplumun bir üyesi olarak

kültürleme sürecinden geçer. Bu süreç bireyin çocukluk döneminde birtakım temel alışkanlıkların kazandırılmasıyla başlar. Ancak öğrenme bireyler için burada tamamlanmaz. Kültürleme sürecinin başlarında bireylerin öğrenme davranışları farkında olmadan, olağan süreç içerisinde gelişirken, birey yetişkin olduğunda toplumun ona yüklediği rolü ve hangi durumlarda nasıl davranması gerektiğini bilir.

2.2.2.2.Kültürleşme

Savaş, göç, doğal afet, ticaret gibi çeşitli sebeplerle farklı kültürlerin karşılaşması ve bunun sonucunda birbirlerini etkilemeleri kültürleşme sürecini oluşturur. Küreselleşmenin hızlandığı günümüzde, kültürleşme kavramı eskiye göre daha çok tartışılır hale gelmiştir.

Kültürleşme kavramını, kültürlemenin tersi olarak değerlendiren Güvenç’e (1991:126) göre, kültürleme insanın kendi kültüründen öğrendikleridir. Kültürleşme ise, insanın diğer toplumlardan öğrendikleri veya bir toplumun diğerinden aldığı ögeler, farklı toplumların karşılıklı olarak birbirini etkilemesidir.

Çok kültürlü toplumlar içinde, çeşitli kültürlerden gelen insanların, birlikte nasıl yaşayabilecekleri sorusundan yola çıkarak yaptığı çalışmasında Berry (1998: 13) kültürleşme konusu ile ilgili gelenekselleşmiş iki ayrı çalışma bulunduğunu ifade etmektedir. Bu çalışmaların ilkinde, iki veya daha fazla kültürel grubun birbirleriyle temasları sonucu, kültürel grubun üyelerindeki psikolojik değişikliklerin yaşandığı kültürel değişim sürecinin sonuçları üzerinde durulurken, ilgili araştırmaların ikincisinde, etnik ilişkiler konu edilmiştir. Bu kapsamda farklı etnik grupların, etnik sınırlar içinde birbirlerine karşı bakış açıları, değerlendirmeleri, davranışları ele alınmıştır.

Belirtilen çalışmada, kültürleşme kavramının açıklanması ve daha iyi anlaşılmasının sağlanması amacıyla Berry (1998: 14) tarafından dört strateji ortaya konulmuştur. Bu stratejiler, grupların (baskın veya baskın olmayan ) kabul edilmesine bağlı olarak farklı isimler taşımaktadır. Bu stratejiler şöyledir:

Asimilasyon stratejisi: Baskın olmayan grupların bakış açısından, bireylerin kültürel kimliklerini korumak istememesi ve diğer kültürlerle gündelik etkileşim arayışında bulunmaları asimilasyon stratejisi olarak tanımlanır.

Ayrıştırma stratejisi: Asimilasyon stratejisine karşıt olarak bireyler kendi kültürlerini bir değer olarak muhafaza etmesi, aynı zamanda diğer kültürlerle etkileşime girmekten sakınması, ayrıştırma stratejisi olarak tanımlanır.

Uyum stratejisi: Kişinin kendi kültürünü koruyup, diğer kültürlerle günlük etkileşime girmesi uyum stratejisini oluşturur. Burada bireyler, kültürel bir toplumun üyesi olmak gibi, büyük bir sosyal ağın ayrılmaz bir parçası olma durumunu sürdürürken, kendi kültürel bütünlükleri de devam ettirirler.

Aykırı olma stratejisi: Bireylerin kültürel kimliklerinin devam ettirilmesinde çok az ilgiye sahip olmaları (sıklıkla asimilasyon sırasında uygulanan kültürel kayba uğrama nedenlerinden dolayı), aynı şekilde diğer kültürlerle de etkileşim kurmak için çaba göstermemeleri (ayrımcılık ve dışlanma gibi nedenlerden dolayı) aykırı olmak şeklinde tanımlanır.

2.2.2.3. Kültür Şoku

Farklı bir kültürde yaşamaya başlayan bireylerin, karşılaştıkları yeni durumda var olan farklılıklardan ötürü uyum sorunları yaşamaları ve buna yönelik tepki geliştirmeleri kültür şoku olarak tanımlanabilir.

Bu kavramı ilk kez tanımlayan Kalervo Oberg’e göre, kültür şoku bireylerin sosyal ilişkilerde bildiği işaret ve sembolleri kaybetmesinin sonucunda doğan kaygı ve endişedir. Bu işaret veya ipuçlarını günlük yaşamımızdaki durumları yönlendirirken kullanırız: Ne zaman el sıkacağımız, insanlarla tanıştığımızda ne söylememiz gerektiği gibi… Bireyler farklı bir kültüre girdiklerinde ise tanıdık ipuçları kalkar. Bu süreçte bireyler ne kadar açık fikirli ve iyi niyetli olsalar da, kafalarında hayal kırıklığı ve kaygı hislerinin tetiklediği durumlar vardır ve insanlar bu durumlarda benzer tepkiler verirler. İlk olarak bireyler bulundukları çevreyi, rahatsızlığın nedeni olarak görüp, reddederler (1960:177).

Bu süreçte kişilerin yaşadığı duygular Barutçugil (2011: 36) tarafından şöyle sıralanmıştır:

 Endişe, kaygı, kuşku

 Sürekli uyum sağlamaya çalışmaktan yorulma, usanma  Kaybetme, reddedilme korkusu

 Yetkinliklerinin değersizliği hissi

 Kimlik algısının ve özgün kültürel değerlerinin zayıflaması şeklinde kendisini gösterecektir.

Kültür şokunu, olumsuz sonuçlarının yanı sıra olumlu sonuçları da olan eğitim ve gelişme süreci olarak tanımlayan Peter Adler (1975) kültür şoku sürecine ilişkin beş aşama belirlemiştir:

İlk aşama, ilk temas evresi denilen süreçtir. Bireyler yeni vardıkları bu yerde bir turistin merak ve heyecanıyla bireysel bir tecrübe yaşarlar. Ancak birey temel kimliğini korumakta ve bulunduğu yere kendisini tam olarak ait hissetmemektedir.

İkinci aşama ise, bireyin bildiği, tanıdığı ipuçlarının kaybolmasını içerir ve yeni kültürün getirdiği gereksinimler bireyi bunaltır. Yaşanan zorluklar bireylerin kişisel yetersizlik duygusuna kapılmalarına ve kendilerini suçlamalarına neden olur.

Üçüncü aşama, yeniden bütünleşme ve yeni kültürdeki iletişim becerilerinde gelişmeyi içerir. Eskiye göre daha yetersiz hissedilmesi ve yeni kültürde yaşanan zorluklar bireyin öfke ve kızgınlığını yeni kültüre yöneltmesine sebep olur.

Dördüncü aşama kademeli özerkliğe doğru yeniden bütünleşme sürecidir. Bireylerin hem eski hem de yeni kültürdeki iyi ve kötü ögeleri görme yeteneği artar.

Beşinci aşama karşılıklı bağımlılık aşaması olarak tanımlanabilir. Birey her iki kültürde de rahat davranır. İki kültürlü olma durumunu başarabilmiştir (Akt.: Pedersen, 1995: 3).

Kültür şokunun bireyin üzerindeki psikolojik etkisi ve bireyin yaşamında yarattığı zorluklar düşünüldüğünde, bireylerin bulundukları topluma uyum sağlamalarının gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Aksoy’a göre kültür şokunun en kısa sürede atlatılması ve böyle zorlukların yaşanmaması için, bireylerden içinde

bulundukları kültüre uyum göstermeleri beklenir. Ancak uyum sağlama, kendi kültürünü göz ardı etmek olarak algılanmamalıdır. Kültürlerarası iletişimde önemli bir yere sahip olan kültürel uyum meselesi, yanlış anlaşılabilmektedir. Kültürel uyum asimilasyon olarak düşünülmemelidir. Asimilasyon yeni bir birey meydana getirirken, uyum ile çok kültürlü bireylerin ortaya çıkması hedeflenmektedir (2012:299-300). Sonuç olarak, kültürel uyum, bireyin öz kültürünü kaybetmeden, yeni bakış açıları ve değerler kazandığı bir süreçtir.

2.2.2.4. Kültürel Değişme

Kültürel değişme süreci diğer kültürel süreçlerle birebir ilişkilidir. Bu süreçleri etkilediği gibi, bu süreçlerden de etkilenir. Herakleitos’un, “değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” sözünden yola çıkarak, değişimin tüm alanlarda olduğu gibi kültür için de kaçınılmaz olduğunu söyleyebiliriz.

Turhan’ın, kültür değişmesi ilgili yapılan tanımlar içinde en iyisi olduğunu belirttiği Malinovski’nin tanımına göre “Kültür değişmesi, bir cemiyetin mevcut nizamını yani içtimaî, maddî ve manevî medeniyetini bir tipten başka bir tipe kalbeden bir prosestir. Böylece kültür değişmesi, bir cemiyetin siyasî yapısında, idarî müesseselerinde ve toprağa yerleşme ve iskân tarzında, iman ve kanaatlerinde, bilgi sisteminde, terbiye cihazında, kanunlarında, maddî alet ve vasıtalarında, bunların kullanılmasında, içtimaî iktisadının dayandığı istihlâk maddelerinin sarfında az çok husule gelen tahavvülleri ihtiva eder. Terimin en geniş mânasıyla kültür değişmesi, insan medeniyetinin daimî bir faktörüdür; her yerde ve her zaman vukua gelmektedir.” (Turhan, 2010: 49).

Kültürel değişme sürecine etki eden birçok unsur vardır. Toplumların inanç sistemleri, alışkanlıkları, tarih boyunca yaşadıkları siyasi, iktisadi, teknolojik gelişmeler, diğer toplumlarla kurdukları ilişkiler kültürel değişmeyi etkileyen faktörler arasında sayılabilir. Aksoy’a (2000: 57) göre bu faktörler değişimi hem engelleyici hem de teşvik edici nitelikte olabilir.

Benzer Belgeler