• Sonuç bulunamadı

Popüler kültür bazı temel özellikleri bakımından, folk kültürü ve seçkinler kültürü gibi, çağdaş dönemden daha önceleri de varolmuş bir kültürdür. Ancak, toplumun, bazı ‘eksik’ açıklamalarda kullanılan terim ile kitle toplumuna dönüşmeye başladığı 19. yüzyıl ortalarından itibaren çok önemli yeni işlevler ve özellikler kazanmıştır (Oskay, 1982: 172). Nüfusun çoğunluğu tarafından paylaşılan popüler kültürün kaliteden yoksunluğu kitle toplumu ve kitle kültürü kavramları ile ilişki içinde ele alınır. Popüler kültür teknolojik gelişim sayesinde kendini gösterir ve hızla yaygınlaşmakta olan kitlesel bir olgu olarak dikkat çeker. Bu yönüyle popüler kültür, kitle kültürü ile bir arada, tümüyle onun eşanlamlısı biçiminde algılanır. Bazıları ise böyle bir iddianın anlamsız olduğunu ileri sürer (Güngör, 1996: 10).

20. yüzyıl boyunca en yaygın tartışma ve incelemeler arasında, kitle kültürü, alçak ve yüksek kültür konusu yer almıştır. 19. Yüzyıl sonlarında sosyal bilimciler,

kuramsal olarak, toplumlar modernleştikçe ve ilerledikçe, bireylerin oynadıkları rollerin artan bir şekilde farklılaştığını ve uzmanlaştığını belirttiler. Modernleşmenin merkezden dışa doğru olan ve yerel bağları zayıflatan ve benzeşmeyen inanç ve davranışlar çıkartan bir güç olduğunu anlattılar. Buna zıt bir şekilde modernleşme aynı zamanda yayılan fonksiyonel karşılıklı bağımlılıklar ağının geliştirdiği sosyal dayanışmayla yeni merkezleşme yönelimleri oluşturdu. Bu sosyolojik çevreden kitle toplumu fikri gelmiş ve 1940’lara kadar yoğun olarak ele alınıp incelenmiştir (Alemdar ve Erdoğan, 2002: 257-258). Popüler kültür ile kitle kültürü, modernizme ait kültür türleridir. Esasen modernizm, kültürel değişimde temel ölçüt olarak kabul edilirse şöyle bir sıralama yapılabilir: Folk kültür, popüler kültür, kitle kültürü, post- modern kültür (Güneş, 2001:131).

Popüler kültürün kitle kültürü ile olan ilişkisini daha net ortaya koymak için kitle toplumunu ortaya çıkaran gelişmeleri şöyle sıralamak mümkündür: “Kapitalist üretimin gelişmesi ve işbölümünün artması, nüfusun kentlerde toplanması, karar alma süreçlerinin merkezileşmesi, iletişim teknolojilerindeki gelişmeler ve kitlesel işçi hareketleri. Toplumsal hayatta ve egemenlik ilişkilerinde yaşanan bu değişim, özellikle kitle üretiminin çıkmasıyla kitle kültürünü de oluşturmuştur. Kitle üretimiyle ortaya çıkan ve çoğulculuk, farklılık ve bireycilik sloganlarıyla gelen homojen ve standartlaşmış kültürle ‘kitle kültürü’ kavramı doğmuştur” (Erdoğan, 2002:142).

Kitle kültürü ile teknolojik gelişme arasında yakın bir ilişki vardır. Teknolojik gelişme tarihi birikimi zayıflatarak kitle kültürünün oluşumunu hızlandırmaktadır. Aslında, kitle toplumunda kültürel tüketim daha önce hiçbir dönemde görülmemiş bir ölçekte yaygınlaşmasına karşın, bu artış bütün kültür katmanlarında aynı ölçüde olmamıştır. Kültürel tüketimden daha büyük payları alt kültür katmanları almaktadır (Avcı, 1990: 38). Kültürel tüketimin bu kadar artmasının nedeni nüfusun büyük bir bölümünün boş zaman imkanına kavuşmasıdır. Teknolojik gelişim sonucunda çalışma süresinin azalması, daha az fiziksel enerji harcanması, çalışanların gelir ve okur-yazarlık düzeylerinin yükselmesi, bunlara paralel olarak bireyselliğin yaygınlaşması kültürel üretim sektörünün büyümesine yol açmıştır. Bu gelişmeler öncelikle toplumun orta ve kaba kültür katmanlarının kültürel tüketim imkanlarını artırmıştır (Bayhan, 1997: 50-51).

Oskay’a göre, kitle kültürü, burjuvazinin tarihin en ileri sınıfı olarak hayatta gerçekleştirdiği büyük dönüşümlerden sonra tutuculaşmasıyla birlikte ortaya çıkan siyasal ve kültürel bir tercihin ürünüdür. Teknolojinin bu yöndeki belirleyiciliğinin de rüşeym halindeki ilk biçimlenişi bu siyasal/kültürel tercihten kaynaklanmıştır. Eğlence endüstrisi ve bilinç endüstrisi olarak adlandırdığımız basın ve radyo- televizyon şebekeleri ile sahne ve gösteri etkinlikleri ile reklam etkinlikleri ile, halkla ilişkiler ve tanıtım sektörleri ile ilgili eğitim ve dinden de büyük etkinliklerle modern toplumların kültür hayatını biçimlendiren kitlesel üretim/kitlesel tüketim olgusunun yaşandığı kitle toplumu, popüler kültüre 1950’lere dek karşı çıkmıştır (Oskay, 1990: 20).

Popüler kültür ile kitle kültürünün en önemli ortak noktaları yeniden üretim yoluyla yaygınlaştırılabilmeleri ve en düşük beğeni seviyesine bile hitap edecek kadar bayağılaştırmalarıdır. Bogart’a göre bir ürünün kitle kültürü ürünü olabilmesi için şu ölçüler gereklidir:

a. İzleyici kitlenin geniş ve heterojen olması,

b. Sanatçı ve izleyici arasında doğrudan eleştirel bir ilişkinin yokluğu, c. Başarı ölçütü olarak tecimsel ölçütün alınması,

d. İzleyicinin baştan özdeşleşebileceği basit, tutucu temalar ve sembolik, stilize insan unsurlarının kullanılması,

e. İzleyiciden düşük düzeyde bir dikkat ve çabanın talep edilmemesidir (Aktaran: Türkoğlu, 1988: 65). Yani kitle kültürü ürünleri, geniş kitlelere ulaşan, tüketicisi ile özdeşleşmeyi esas alan, ticari kazanç kaygılarını ön planda tutan, tüketicisinin reel hayat karşısında hafıza kaybına yönelmesine yol açan ürünlerdir.

Kitle kültürünün ortaya çıkışı direkt olarak kitlesel üretimin, kitlesel tüketimin ve yeniden üretimin yaygınlaşmasıyla ilişkili olup, teknolojiyle, teknolojiyi istihdam eden sermaye ile doğrudan bağlantılıdır. Kitle kültürü, kültür ürünlerinin çoğaltılabilmesiyle zaman ve mekan sınırı tanımaksızın piyasaya sokulup sistemleşmekte ve kitle kültürü bütün eski popüler kültürleri yutarak yerel ya da yöresel farkları duyarlılıkları homojenleştirmektedir (Ahıska, 1989: 9). Kitle kültürü, her şeye sahip ve bu yüzden hiçbir şeyin değerli olmadığı bir toplum, bir uyuşturucu olarak anlaşılmaktadır. O, her şeye kayıtsızdır ve artık insanın önemli isteklerini

değil yalnızca anlık, doyumsal isteklerini ticari bir biçimde karşılamak yapay zevk sağlar (Bigsby, 1999: 85).

Frith’e göre de, kitle kültürünün dünyaya bakışı, sıradan ve önemsizdir, geçmişi inkar eder, moda ve değişim düşüncelerini saplantı haline dönüştürmüştür. Böyle bir kültür duyguları yozlaştırır, tüketicilerden talepte bulunmaz, meydana getirdiği yıldızlarıyla sıradan insanları değerinden fazla övmesiyle, insanları salt bir tüketici olarak sunmasıyla izleyicisine, dinleyicisine zevk verir eğlendirir (Frith, 1992: 48).

Gerçekte birey kültürü ve kitle kültürü arsındaki ikilem sadece yüzeyseldir ve sık sık belli bir amaç dahilinde ortaya konmaktadır. Bir yanda insan, kişi, kültürün biricik öznesi durumunda yer almaktadır. Diğer yanda ise günümüzde merkezini kitleler üzerine oturtan, büyük teknolojik devrimlerin ürünü, kendi özgürlüklerine sahip olabilen kültüre erişme araçları vardır. Oysa boyutları ne olursa olsun kitlenin kendisi bireylerden oluşmaktadır. Bu bireyler kar ve haz elde ederler. Ancak aynı zamanda, kendiliklerinden seçmeyecekleri yönelimlere bilinçsizce boyun eğerler (Dollot, 1994: 18).

Horkheimer ve Adorno’ya göre; “Kitle toplumunda kültür tekelleri diğer tekeller karşısında zayıftırlar. Faaliyetlerini sürdürebilmek için gerçek iktidar sahiplerini görmezlikten gelemezler. Kitleye içerikleri özdeş olan kültürel medyalar, dışsal öğeleri farklılaştırılarak verilir. Böylece, gelir düzeyi, cinsiyet, oturduğu semt, eğitim, etnik köken v.b. bakımdan belirli kategorilerde toplanan herkese bir şeyler hazırlanır ki, çeşitli kalitede mallar ortaya konabilsin, herkes için bir şeyler hazırlanması aracılığı ile de kimsenin kaçmaması sağlanabilsin. Mekanik yönden farklı olan ürünler, sonunda böylece birbirinin özdeşi olurlar; ucuzu, pahalısı, rol alan yıldızların sayısı, aldıkları ücretin düzeyleri ve yararlandıkları psikolojik formüller farklı farklı da olsa, özde hepsi aynı olmaktadır; bu estetiğin gerilemesi ve yatırımların zaferidir.” (Aktaran: Oskay, 1990: 84).

Kitle ürünleri o zafere ulaşanların da, o ürünleri oluşturanların da kişiliğini taşımaz, tüketici ise iletişim araçlarından yayılan bu kültürü her zaman, her yerden istediği biçimde alabilir, önemli olan formülün tutup tutmamasıdır. Eğer formül bir kez tuttuysa, kitle kültürü ürününün kimler tarafından, hangi amaçla sunulduğunun zaten önemi kalmayacaktır. Kitle iletişim araçlarında bir şecere ilişkisi vardır ve bu

araçlar hafızadan yoksundur, her ne kadar bu iki özellik birbiriyle bağdaşamayacak özellikler olsa da bir şecere ilişkisi içindedirler. Çünkü kitle iletişim araçlarındaki her buluş zincirleme taklitler üretir, bir tür ortak dil oluşturur. Hafızadan yoksundurlar. Çünkü bir kez taklitler zincirinin sonuna varıldığında kimse başlangıcı kimin yaptığını hatırlayamaz (Eco, 1991: 146).

Öte yandan kitle kültürünün, gerek ulusal, gerekse uluslar arası boyutlarda varlık alanını genişletebilmesinin başlıca maddi nedeni de kültür endüstrisi ve kitle iletişim araçlarına egemenliktir. Biraz da böyle bir egemenlik sonucu, kamu aracılığıyla kültürel iletişim, zengin bir kazanç kaynağı olarak uluslar arası ölçekte yaygınlaşmıştır (Çalışlar, 1982: 38).

Sosyologlar ve iletişimciler popüler kültür konusuna bir kültür meselesi olarak bakmakta ve popüler kültürü geniş bir kitleyi içine alması yönüyle üçe ayırmaktadır. Bu üçe ayırma biçimini de insan topluluklarının yaşadığı mekana göre yapılmaktadır. Köy ve kırsal alandaki kültürün adı ‘folk kültürü’dür. Bu kültürün şekli de gelenek, töre, halk kültürü, anane kelimeleriyle ifade edilmektedir. İkincisi, şehrin göbeğinde kent merkezinde yaşayan insanların oluşturduğu kültür şekli var ki, buna da kitle kültürü adı verilmektedir. Bu kültürün adı da şekli de moderndir. Modern kelimesiyle kitle kültürü kavramı hep yakın ilişki içerisinde ele alınmıştır. Aynı zamanda kitle kültürü içinde ideolojiyi barındırır. Sanata, müziğe, romana ideolojik işlevler yüklenir ve geniş bir kitle onunla etkilenmeye çalışılır. Popüler kültürü popülerleştiren vasıtalar burada da kullanılır. Bir de köy ile kent arasında dediğimiz kitle kültürü ile folk kültürü arasında bir ara kültür oluşmuştur. Buna da ‘popüler kültür’ denilmektedir. Bunun şekli de yarı-modern yarı-gelenek olarak konumlanır. Şekil olarak modern, muhteva olarak geleneğe bağlıdır. Örneğin İbrahim Tatlıses bu konuda hep örnek olarak verilir. Popüler bir şarkıcı olarak İbrahim Tatlıses örneğin, en modern, son derece lüks bir oto ile gezer ama lahmacun yer; bir otelin en lüks katında ızgara yapar. Görülüyor ki, bu ara kültürde, hem modern unsurlar var hem de popüler unsurlardır. Bir nevi arabesk, popüler bir biçim olarak folk kültürü ile modern kültürün karışımıdır. Şekil olarak modern; içerik, öz, tavır, gelenek olarak geleneğin devamıdır. (Sağlık, 2004: 43-44).

Alemdar ve Erdoğan’a göre ise, başlangıç itibariyle popüler kültür, kitle kültüründen farklı görülür ve geleneksel folk kültürünün çağdaş bir şekli olarak

alınır. Bu kültürün olduğu yer, halkın kendilerini doğrudan ifade ettiği ve bu ifadelerin kültür endüstrisinin yozlaştırılmasından geçmeksizin geri döndüğü yerdir (Alemdar ve Erdoğan, 1994: 107). Popüler kültür veya kitle kültürü kavramının varlığı, işçi sınıfının kapitalist düzenle bütünleşmesi sonucu değil, ekonomik ve eğitim açısından orta tabakayı oluşturanların ticarileşmiş burjuva kültürüne entegrasyonunun sürecidir (Alemdar ve Erdoğan, 1994: 9).

Marksist edebiyat literatüründe yaygın olan iki temel yaklaşım, esasında popüler kültür ile kitle kültürü arasındaki ilişkinin anlaşılmasında oldukça önemli görülmektedir. Birinci yaklaşıma göre; popüler kültür, homojen tüketiciler kitlesi olarak algılanan halkın, denetleme olanağının olmadığı ve onu, herhangi bir yaratıcı ve geliştirici niteliğe sahip olarak tanımayan ticari araçlar tarafından üretilen ve dağıtılan zorlama bir kitle kültürü olarak algılanmaktadır. İkinci yaklaşımda ise; birinci yaklaşımdaki popüler kültür ile kitle kültürünün özdeşleştirilmesinin aksine bu ikisi birbirinden ayrıştırılmıştır. Süreç içinde geleneksel folk kültürünün çağdaş bir değişkeni olarak kabul edilmiştir. İnsanların düşünce ve duygularının kültür endüstrisi süzgecinden geçmeden kendilerine geri döndüğü, halkın kendisini doğrudan ifade ettiği bir alandır burası (Bonnett, 1999: 66-69).

Geleneksel popüler kültür çoğunlukla egemenliğe karşı çıkanların direniş kültürüydü. Ezilenlerin umutlarının, bu yönde direnişlerinin ve mücadelelerinin ifadesiydi. Bugünkü dünya düzeninde gelişmiş kapitalist ülkelerde ve bu ülkelerin boyunduruğu altında yaşamlarını kapitalist yaşam ve düşünce biçimine göre düzenlemeye yöneltilen ülkelerde, popüler kültür muhalefet karakterini büyük ölçüde kaybetmiş ve sınıf egemenliğinin aygıtı haline dönüştürülmüştür. Bu sayede, popüler kültür, kitle iletişim araçlarıyla yönlendirilen kitle kültürü içine çökertildi (Alemdar ve Erdoğan, 1994: 12). Yani kitle kültürünü tüketen bağımlı konumdaki insan kendi realitesinden kaçmakta ve gerçek hayat karşısında unutmalara yönelmektedir. Giderek popüler kültürü sınırları içine alan kitle kültürü, sanayileşme sonunda başta eğlence endüstrisi olmak üzere, diğer tüm sanat alanlarındaki kültürel ürünlerin kitlesel halde üretimle yaygınlaşmasını ve bayağılaştırılmasını vurgulayan bir olgudur.

Böylece popüler kültür, kitle üretimi yapan pazarın ekonomik, siyasal ve bilişselliğin ifadesi olan kitle kültürünün somut şekillerinden biridir. Popüler kültür

aynı zamanda, egemen toplumsal ve ekonomik ilişkileri destekler, haklı çıkarır ve sürüp gitmesinde yardımcı olur. Kitle kültürü tekelci kapitalizmin hem mal hem de imajlar satışını yapan, uluslar arası pazarın değişmelerine ve gereksinimlerine göre biçimlenip değişen, önceden yapılmış, önceden kesilip biçilmiş, paketlenip sunulmuş bir kültürü anlatır. Popüler kültür kapitalizmin, kendi için üretirken ve yaratılan zenginliği kendine ayırırken, kitleleri ücretli köle olarak kullanarak ‘kitleler için’ yaptığı üretim ve bu üretimle gelen ‘kimlik, duyma, hissetme, yaratma, bugününe, geçmişine ve geleceğine bakma biçimi, yaşama yoludur.’ Bu bağlam içinde popüler kültür, pazar tarafından pazarda tüketim için ‘sipariş edilen, ısmarlama’ kitle kültürünün en çok kullanılan (en popüler) ürünlerini, bu ürünlerin tüketilmesini ve bu ürünleri teşvik eden düşünceleri ve duyarlılıkları anlatır (Erdoğan, 2004: 9). Örneğin son zamanların en popüler pratikleri ve bu pratikleri destekleyen düşünceleri arasında özelleştirme, demokratikleştirme, post-modernlik, esnek üretim, küreselleşme, yerelleşme yer almaktadır. Bilişsel bağlamda, popüler kültürde anlamlar ve zevkler aktif bir şekilde toplumda üretilir ve dağıtılır. Bu üretim ve dağıtımın en planlı yanı endüstriyel faaliyetlerin kendisidir ve güdümlenmiş yanı ise çeşitli örgütlü yapılardaki kişiler arası ilişki ve iletişimdir (Erdoğan, 2002: 77).

Alemdar ve Erdoğan’ın aksine Oskay’a göre, bugün artık halk arasında yaygın olduğu için popüler kültür denilen kültürün yaşama şansı kalmamıştır. Günümüzün gelişmişlik düzeyiyle popüler kültürün değil, kitle kültürünün gelişmişlik düzeyi arasında bir paralellik söz konusudur. Artık popüler kültür ortadan kalkmıştır. Tektipleşmiş, sınai şekilde birtakım kuruluşlarca üretilen, kriterleri, beğeni ölçüleri merkezi birtakım organlarca tayin edilen bir kültür ortaya çıkmıştır ve bu kültürün adı popüler kültür değil kitle kültürüdür (Oskay, 1990: 21). Görüldüğü gibi popüler kültüre her dönemde olumlu ve olumsuz yaklaşımlar mevcutken kitle kültürüne daima olumsuz bir yaklaşım söz konusudur. Popüler kültürü ‘halkın’ anlamında kullandığımızda kitle kültürü neredeyse bunun tam karşıtıdır. Kitle kültürü seçim öğesini yok sayar, edilgen tüketicilerin, sorgulamadan basitçe yuttukları metalarla piyasayı istila eden kültür endüstrisinin ürünüdür (Shumway, 1999: 76).

Sonuç olarak, ister popüler, ister kitle veya sınıf kültürü olsun, isterse bir materyalin veya materyal olmayanın (düşünselin, inancın) üretimi olsun, kültürle üretilen, belli biçimdeki materyal yaşam ve bu yaşamın ideolojisi ve bilincidir.

Yaşamın ideolojisi ve bilincinin üretimi de, materyal kültürün üretim özellikleriyle beraber gider, onun tarafından belirlendikten sonra, onunla etkileşme başlar. Bu etkileşim sürecinde, sadece egemen kültürler yeniden üretilip sürekliliği sağlanmaya çalışılmaz, aynı zamanda, karşıt olan kültürler üretilir ve mücadele verirler. Dolayısıyla, kültür alanı, insan yaşamının tümünü kapsayan egemenlik ve mücadele alanıdır (Erdoğan, 2004: 19).

“Kitle kültürü ya da popüler kültür, genel olarak kültürel ‘şeylerin’ mekanik üretimi ve geniş işbölümü etrafında kurulan kapitalist üretim, pazarlama, dağıtım ve tüketim biçimlerine dayanan bir kültür olarak değerlendirilir. Bunun iktisadi bir tanımlama olduğu açıktır. Soru şudur: Endüstrileşme, teknoloji, kitle iletişim araçları v.b. insanları güdüp yönetmekte midir? Yoksa demokratikleşme potansiyeli taşıyan özgürleştirici yanlar barındırdığı için, insanların yararına mıdır? Birinci soruya verilen evet yanıtını, öncüleri ile birlikte Frankfurt Okulu’ndan Horkheimer, Adorno ve Marcuse’un çalışmalarında geliştirmiş ve bu gelenek 1970’lere kadar hakim olmuştur. İkinci soruya evet yanıtı, Walter Benjamin’den gelir, Benjamin’in bu anlamdaki ilk olma özelliği, kendisinden sonra gelen ve popüler kültürde insanların yararına şeyler arayan araştırmacılara kaynak olma niteliği ile örtüşür” (Erol, 2002: 44-45).

Görüldüğü gibi, popüler kültürün ‘özgürleştirici veya hegemonik’ özellikleri konusunda ana hatlarıyla iki görüş bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, popüler kültürü kitle kültürüyle aynı olarak ele alır ve konuyu yüksek kültür ile kitle kültürü ikilemi tartışması içinde inceler, Marx, Gramsci, Althusser ve Frankfurt Okulu Temsilcileri popüler kültüre olumsuz yaklaşmakta, kitle kültürüyle eş görmekte ve kitleleri ‘güdüp yöneterek’ ‘yanlış bilinçlendirdiğini’ ileri sürmektedirler. İkinci görüş ise, popüler kültürü kitle kültüründen ayırarak, ‘halkın sesi’ olarak görür ve özellikle tüketilme anında halkın bilinçli tercihine vurgu yaparak, popüler kültür içerisindeki özgürleşim olanaklarını işaret eder. İngiliz Kültürel Çalışmalar Okulu ve onları takip eden De Carteau ve John Fiske popüler kültüre olumlu yaklaşan sosyal bilimcilerdir.

Popüler kültüre yaklaşımlar, birden çok alanı içerir; bir aydının veya ilgi alanının üstesinden gelemeyeceği kadar geniştir, dolayısıyla oldukça çeşitlidir. Biz, ölçümüzü siyasal ideoloji olarak tanımlarsak, bu çeşitlilikleri, bazı haksızlıklar ve

haddinden fazla genelleştirmeler tehlikesine rağmen, birkaç ana grup içinde birleştirebiliriz (Erdoğan, 1999: 44).

Benzer Belgeler