• Sonuç bulunamadı

ESERLERĐNDE ŞAHIS KADROSU

2.9. Kösem Sultan

2.9.1. Eserin Tanıtımı ve Özeti

Kösem Sultan18, yazarın her biri yedi sahneden oluşan üç perdelik bir eseridir; “iktidar üçlemesi” içinde yer alır. Bu eserde, Kösem Sultan’ın torunu Mehmet’in tahta oturmasından Kösem’in, gelini Turhan’ın adamlarından Kuşçu Mehmet tarafından boğulmasına kadar geçen süreç işlenir.

Birinci perdenin ilk sahnesinde mekân Topkapı Sarayı’nda arz odasıdır. Çocuk padişah Mehmet tahtında oturmaktadır. Büyük Valide Kösem Sultan’ın buyruğuyla Sultan Mehmet, yeniçeri önde geleni Kara Murat’ı sadrazam yapar. Kösem Sultan, Osmanlı geleneği gereği, Eski Saray’a çekilmek istemektedir sözde. Yeniçeri ağaları Kösem’in Eski Saray’a gitmesini istemezler. Turhan Sultan’la padişahın Kösem’in bilgisinden, görgüsünden yararlanmaları gerektiği düşüncesindedirler. Turhan Kösem’in “şimdilik”, Topkapı’da kalmasına rıza göstermek zorunda kalır. Kösem’le Bektaş Ağa yalnız kalınca Kösem gerçek benliğiyle konuşur. Gönlünden Bektaş’ı sadrazam yapmak geçse



2



de onu daha güvenli bir yerde bulundurmak için, yeniçeri ağası olarak kalmasını uygun görür (s. 19). Kösem’in “Davamızı sonuna dek yürütebilmemiz için…” (s. 19) ifadesi, Kösem Sultan ile Yeniçeri Ocağı arasında gizli bir şeyler olduğunun göstergesidir. Kösem Sultan ile Bektaş arasındaki konuşmalardan valiliklerin, devlet kurumlarının rüşvetle dağıtıldığını, Bektaş’ın Kösem’e âşık olduğunu, Kösem’in iktidar hırsının ne kadar büyük olduğunu öğreniyoruz.

Đkinci sahnede Đstanbullular Kösem’in genç yaşta dul kalışının kendi öz oğlunu

boğduracak kadar iktidar çılgınlığına yol açtığını, eşkıyanın can, ırz ve mal güvenliği bırakmadığını; ülkenin, padişahı katledenler ortadan kaldırılmadıkça düzene giremeyeceğini dile getirmektedir (s. 21-22).

Sipahiler Sultan Genç Osman ve Đbrahim’in öldürülmesinden yeniçerileri sorumlu tutup bunun hesabını onlardan sormak isterken Kethüda Bey gelip iki tarafı ayırır.

Üçüncü sahnede Sultan Mehmet, Süleyman Ağa ile yazı yazma talimi yapmaktadır. Çocuk olduğu için, padişahlığı bir oyun sanmaktadır. Turhan gelince Süleyman çıkar. Turhan, oğluna büyükannesi yüzünden babasız kaldığını söyler. Turhan’ın sözlerinden Kösem Sultan ile yeniçeri ağaları yüzünden ülkede kargaşanın hüküm sürdüğünü, bu kötü gidişe Sultan Mehmet’in son vermesini istediğini anlıyoruz. Sultan Mehmet babasını kimin öldürdüğünü sorunca Turhan konuyu değiştirmek istercesine, insanlara her gün bir can karşılığında su veren ejderhanın günün birinde de padişahı alıp yuttuğu masalı anlatmaya başlar. Mehmet bu masaldaki ejderhaya okunu saplama talimi yaparken Kösem gelir. Padişah, bahçede ok atma talimi yapmak için gider. Kösem’le Turhan birbirlerine sahte sevgi gösterisinde bulunmaktadır. Kösem’in içinden geçirdiği “Gözlerindeki kurnaz parıltı derinliklerime işliyor, onda kendimi görür gibi oldukça yüreğim ürküp kabuğuna çekiliyor sanki” (s. 34) biçimindeki fikirlerle açıktan söylediği “…Beni Đbrahim’in ölümünden daha çok üzen ölümünü benden bilmeleridir. (…) Masallarda anlatılan o, doğurduklarıyla beslenir canavar mıyım ben?” (s. 34) ifadeleri ve Turhan’ın “(…) Hem de kaç başlı canavar! (…)Bendeki Kösem alt edecek Kösem’i. Onun bundan haberi yok, benim üstünlüğüm burada. Çünkü kötülük, iyiliğe yardımcı olsun diye düşünülmüş yukarda” (s. 35) şeklindeki iç sesi, ikisi arasındaki düşmanlığı, çatışmayı ortaya belki de en iyi koyan bölümlerdir.



Dördüncü sahnede Kethüda Bey yeniçeri kışlasında askerlere hatalarını anlatır, eleştirilerini dile getirir, onları düzeni korumak için ikna etmeye çalışır. Yeniçeriler Kösem Sultan’ın Topkapı’da kalmasına karşıdırlar ve padişahı öldürenlerin kesinlikle cezalandırılmasını isterler.

Beşinci sahnede askerler Đbrahim’in öldürülmesini unutmadığı ve katilleri cezalandırmakta kararlı olduğu için, Kösem Sultan yeniçerilerin lideri Bektaş ve Mustafa’yı azarlar. Sipahilerin, Sultan Đbrahim’in başına karşılık kendi başını isteme olasılıkları karşısında, kendisini askerlere unutturmak için, iki asker ocağını birbirine düşürecek bir yangın planlar. Bunu Kösem “Bize karşı olan yeniçerilerden birini öldürüp sipahi ocağının önüne atıvermek, sonra da ‘Bir yoldaşımız sipahiler elinde can verdi. Yeniçerinin namusunu kurtarma günüdür.’ demek pek mi zor gelir benim yiğitlerime?” (s. 41) sözleriyle dile getirir. O, iki ocak çatıştığında Yeniçeri Ocağı’nın galip olacağına inanmaktadır.

Altıncı sahnede Đstanbullular almış başını giden rüşvetin Kösem Sultan ile yeniçeri ağalarının kesesini şişirdiğini, makamların açık artırmayla satıldığını belirtirken Meddah Tıflî sahneye çıkar. Onun sözlerinden de rüşvetin hat safhada olduğunu, her

şeye zam yapıldığını öğreniyoruz. Derken silah ve bağrışma sesleri işitilir. Đstanbullulardan birinin söylediğine göre, Kösem’in saçtığı fitne tohumu Sultanahmet’te

ateşi yakmış, sipahilerle yeniçeriler boğazlaşmaktadır. Yeniçeriler üstün durumdadır. Yedinci sahnede Đngiliz Elçisi Sadrazam Murat Paşa’yı ziyarete gelmiştir. Girit’te savaşan Osmanlı askerine cephane ve erzağı kendilerinin taşıyabileceklerini belirtir. Elçinin sözlerinden Osmanlı hazinesinin güç durumda olduğunu, Batı’dan bazı yönlerden geri kalışın bu dönemde de görüldüğünü, Anadolu sipahilerinin başı Gürcü Abdünnebi’nin kırk bin kişilik bir orduyla Đstanbul üstüne yürüyüşe geçtiğini (s. 45) öğreniyoruz. Elçi, Murat Paşa ile Kösem’e hediyeler getirmiştir. Sadrazam, kendisine getirilenlerin de Kösem’e verilmesini ister. Girit’e gidecek erzak ve cephanenin Đngiliz gemileriyle taşınmasını kabul eder. Elçi çıkınca Bektaş’la Mustafa hışımla girerler (s. 48). Halep kadılığı Bektaş’ın kendisine sattığı Amansız Hüseyin Efendi’den başkasına verildiği için Bektaş ateş püskürmektedir. Bu noktada Murat Paşa, kendilerinin daha önce Sultan Đbrahim’in zulmüne isyan ettikleri hâlde otorite kazandıklarında aynı yolu tuttuklarını belirtir. Onun sözleri kendisi ve askerin durumuyla ilgili eleştiri niteliği



taşır, ülkenin içler acısı durumu hakkında bilgi verir. Bu sırada gelen Kethüda Bey, Gürcü Abdünnebi’nin kırk bin sipahiyle Üsküdar’a ulaşıp Đstanbul’u tehdit eder duruma geldiğini haber verir. Abdünnebi Đstanbul’da öldürülen sipahilerin öcünü almaya gelmiştir padişah ordusunu Anadolu’da üst üste bozguna uğrattığını söylediği ordusuyla (s. 52). Şeyhülislâm ve diğer suçluları padişahtan isteme amacındadır. Bu sırada Kösem Sultan gelir ve ona meydan okur. Abdünnebi devletin asıl sahibi Sultan Mehmet ile valide sultan Turhan’ın Üsküdar Sarayı’nda kendileriyle birlik olduğunu söyler. Oğlu Mehmet’le gelen Turhan Sultan, devlete asi olanlarla birlikte hareket edemeyeceklerini belirtir. Üsküdar Sarayı’na gitme konusunda Turhan’la Kösem’in tartışması Abdünnebi’yi yüreklendirir. Turhan’ın işareti üzerine Sultan Mehmet “Sipahiler dahi makbul kullarımdır benim; asi durumuna düşürülmesinler, buna asla rızam yoktur” (s 57) deyince, Abdünnebi de bundan sonra Anadolu’nun kendilerinin, Rumeli’ninse sarayın olduğunu belirtir. Bunun üzerine Kösem Sultan, saltanat gelininin paylaşılmayı kabullenmeyeceğini, Hz. Muhammed’in kutsal sancağı altına tüm halkı toplarsa Abdünnebi’yi ordusuyla beraber yok edeceğini ifade eder. Abdünnebi çekilirken Bektaş, Kösem’e devleti kurtardığını söyler (s. 57).

Đkinci perdenin birinci sahnesinde Kösem’in dairesinde Melekî ile Turhanlılardan

Kuşçu Mehmet birbirlerine sevgilerini dile getirirken ses duyulduğu için Kuşçu Mehmet kaçar. Gelen Kösem, durumu bilmektedir. Melekî’yi torunu Şehzade Süleyman’ın koynuna sokmak ister, torununu onunla kendi avucu içinde tutabileceği düşüncesiyle. Kız bunu kabul etmediği için saçlarını fahişe saçları gibi kestirip onu kırbaçlattıracaktır. Bu esnada Bektaş’la Mustafa gelir. Kara Murat’ın sadrazamlığı, Kethüda Bey’in yeniçeriden destek alması, Turhan’ın padişahtan destek alması işlerine gelmemektedir. Bundan dolayı, Sultan Mehmet’in düşürülmesiyle Mehmet, Turhan, Kara Murat ve Kethüda Bey’in gücü devre dışı kalacaktır. Boşalan tahta da Şehzade Süleyman oturtulacaktır, annesi Dilaşup Sultan’ın meczup bir kadın oluşu dolayısıyla Turhan gibi saltanat davasına kalkışmayacağı için (s. 66).

Đkinci sahnede Đstanbullular, Kösem Sultan’ın, “çarşıda pazarda, kahvehanelerde,

meyhanelerde hep Kösem Sultan’ın hayır işleri konuşulmalı” (s. 66) düşüncesiyle yaptırdığı binaları konuşurken, Meddah Tıflî davul çalarak bazı hamamların o gün bedava olduğunu duyurur.



Üçüncü sahnede mekân Turhan’ın dairesidir. Murat Paşa padişah tuğralı, “başını keserim” biçiminde biten bir name almış, bunu yazdığını düşündüğü Süleyman’a sebebini sormaktadır. Bu sırada Turhan’la Sultan Mehmet gelir. Nameyi yazdıran Kösem’dir. Murat Paşa kendisi dışında da sadrazamlar olmasından ötürü de görevinden ayrılmak istemektedir. Turhan Sultan, ondan hiç değilse Mehmet’in sünnet düğünü bitinceye kadar bu makamda kalmasını ister.

Dördüncü sahnede Şeyhülislâm Bahayi, konağında, Siyavuş’la birliktedir. Şiir okumaktadır. Onu şeyhülislâmlığa Siyavuş önermiştir. Bu diyalogdan Bahayi Efendi’nin, dolayısıyla da yazarın şiir diliyle ilgili görüşünü öğreniyoruz. “Konuşulan dille şiir yazma” düşüncesindedir Bahayi. Bu, aynı zamanda dönemin şiir diline eleştiri niteliği taşımaktadır. Đkisi arasındaki konuşmalardan o dönemde devlet adamı olmanın çok zor olduğunu, Bahayi Efendi’nin tütünün haram olmadığına dair fetva verdiğini, alışılmışın dışındaki konuşma ve uygulamalarıyla insanları kendisine düşman edebileceğini öğreniyoruz. Derken, Đngiliz Elçisi getirilir. Bahayi, Osmanlı ülkesinden düşman Venedik için tonlarca buğday alan Đzmir’deki Đngiliz konsolosunun Đzmir kadısınca yargılanırken kadıya saygısızlık yapması ve Elçi’nin konsolosu görevinden almaması sebebiyle Đngiliz Elçisi’ne bağırıp çağırır, onu yaka paça gönderir. Sadrazamdan onu hapsetmesini ister. Fatihlerin, Yavuzların, Kanunîlerin döneminde dilediğini kral yapan, dilediğini tahtından indiren bu devletin merkezinde şimdi Avrupa’nın elçileri zart zurt etmektedirler (s. 77-78). Bu sırada Bektaş’la Mustafa hışımla gelir. Hiçbir şeyhülislâmın şimdiye kadar konağında elçi hapsetmediğini söylerler (s. 78). Şeyhülislâm Bahayi Efendi’nin burada söyledikleri, ülkenin siyasî, sosyal ve daha pek çok alanda yıkıma gittiğini ortaya koyar.

Beşinci sahnede Kösem’in dairesinde Kösem ile Meleki aşkları hakkında konuşmaktadırlar. Kösem, Kuşçu Mehmet Turhanlılardan olduğu için onlara dokunmayı şimdilik uygun bulmamakta, sevgilerini takdir ediyormuş gibi görünmektedir. Turhan’la Sultan Mehmet gelir. Sahte sevgi, saygı gösterişleri… Mehmet, Silahtar Ağa’nın kendisinin eşsiz bir avcı olacağını söylediğini belirtir (s. 85). Kösem’in “Esen yelden, doğan aydan korumaya çalışırım seni. Hele sünnet mürüvvetini de göreyim…” (s. 86) deyişi, sünnet merasiminde olacaklar hakkında sezdirme niteliğinde kabul edilebilir. Bu bağlamda Turhan, sünnet düğününün tarihini birlikte

0

kararlaştırmak için geldiklerini belirtir. Denizde, karada şenlikler düzenlenecek; Avrupa, Asya bu törenden haberdar edilecektir.

Altıncı sahnede Meddah Tıfli, Đstanbulluları sünnet düğününe çağırmak için çığırtkanlık yapar.

Yedinci sahnede Topkapı Sarayı’nın bahçesinde düğün için hazırlıklar yapılmaktadır. Sünnet edilen Mehmet, yatağındadır. Çeşitli gösterilerden sonra Meddah Tıflî, anlattığı hikâyeyle devrin eleştirisini yapar. Bu hikâyeye “rüşvet” damgasını vurmuştur. Hikâyedeki rüşvetçilerin başını Sultan Mehmet öldürmek için okunu çektiğinde onu annesi durdurur. Đbrahim Ağa, köçeklerin oynamasını seyreden padişah üzerine yorgan örtme bahanesiyle ona yaklaşır. Amacı, padişahı öldürmektir. Kan belirince durum anlaşılır. Murat Paşa mührünü teslim eder ve istediği Budin valiliği kendisine verilir. Turhan Sultan, Kösem’le artık kıyasıya boğuşacağına, onu bitireceğine dair kendisine söz verir (s. 95).

Üçüncü perdenin birinci sahnesinde arz odasında Turhan Sultan Kethüda Bey’e sadrazamlık teklif eder. Kethüda Bey ise, yeniçerilerin kendisi hakkında yukarılarda gözünün olduğunu düşüneceklerini söyleyerek bunu kabul etmez. Yetkisini tek başına kullanacağına ve kanunla yargılanacağına dair tam güvence alan Siyavuş sadrazam yapılır.

Đkinci sahnede Đstanbullular devlet hazinesi ve kendi keseleri bomboşken kimin

hazinesinin dopdolu olduğunu sorarken Meddah Tıfli ortaya çıkar ve Kösem Sultan’ı korkusuzca yerer.

Üçüncü sahnede Meleki Kösem’in dairesini düzenlerken Kuşçu Mehmet gelir. Birbirlerine sarılırlar. Meleki saçlarının olmayışından ötürü üzgündür. Mehmet’ten gitmesini ister, Kösem’in canlarına okuyacağı düşüncesiyle. Meleki de artık Turhanlılardandır. Kösem tarafında ne olursa Turhan’a ulaştıracaktır. Mehmet gider. Kösem Helvacıbaşı Üveys Ağa’yla birlikte gelir. Ondan padişahın iftar şerbetine zehir koymasını ister, karşılığında Mısır valiliğini verecektir.

Yalnız kalan Kösem’in söz ve düşüncelerinden, onun iktidar hırsının derecesini, bu yolda tüm yakınlarını gözünü kırpmadan yok edebileceğini çarpıcı biçimde anlıyoruz.

1

Kösem Sultan, Bektaş ile Mustafa’yı saraya çağırtmıştır. Đkisi gelir. Aralarındaki konuşmalardan Osmanlı ülkesinde Kösem’le birlikte yeniçeri ağalarının hükmünün geçtiğini, Mustafa’nın can kaygısı taşıdığını, Bektaş’ın Kösem’e tutkun olduğunu öğreniriz. Kösem gelir. Ülkenin her yerinde üst üste olayların çıkması gerektiğini söyler onlara (s. 110). Yeniçeriler sarayın kapısına dayanacak; Kethüda Bey, Siyavuş Paşa, Turhan Sultan, Sultan Mehmet öldürülecektir. Şehzade Süleyman tahta oturtulursa saltanat Kösem ile yeniçeri ağalarına kalacaktır. Kösem Sultan ayrıca, yeni padişah tahta oturtulduğu zaman askere bahşiş dağıtmak zorunda oldukları için “kalpazanlık” yapılmasını ister.

Dördüncü sahnede Đstanbullular piyasaya ayarı bozuk akçe sürenlere ateş püskürmektedir. Bektaş ve Mustafa yanlısı yeniçeriler gelip dükkânını açmayan esnafın öldürüleceğini söyler. Đstanbullular ise bu defa kararlıdır, durumlarını padişaha iletmek için saraya yönelirler.

Beşinci sahnede Bektaş, Mustafa ve taraftarları padişahı ayak divanına çağırmışlar; Süleyman, Reyhan ve Đsmail ağaları istemektedirler. Bu esnada Đstanbullular başlarında

Şeyhülislâm Bahayi Efendi ile gelirler. Padişahın yetkisine ortak olanlar ortadan

kaldırılmadıkça buradan ayrılmayacaklarını belirtirler (s.116-117). Bektaş ağız değiştirerek kendilerinin (askerin) devletin kurulmasında önemli görev üstlendiğini, karşıda yer alan topluluğun (halkın) asiler olduğunu söyler. Ancak, Siyavuş bunu yalanlar. Halkı ülkenin durumunu birlikte görüşüp, birlikte karar almak için sabah vakti beklediğini söyleyerek dağıtır.

Altıncı sahnede gece vakti Kösem kâbuslar içinde uyanır. Oğlu Đbrahim onu yanına çağırmaktadır. Kösem’in kendi kendine söyledikleri Đbrahim’i öldürtmesinin psikolojisini alt üst ettiğini, caniliğinin kendisine musallat olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak yine de kendini, “Elbette, elbette ona geldi sıra, oğluna! Madem iktidarla benim arama giriyor…” (s. 122) demekten alamaz. Gelen Bektaş’la el ele tutuşurlar. Ona, kimi zaman bir padişah yerine kendisine benzer birine çocuklar doğurmuş olmayı istediğini söyler. “Yarın”ın kendileri için dönüm noktası olduğunu belirtip kendisini can kulağıyla dinlemesini ister.

.

Yedinci sahnede Turhan’ın dairesinde Turhan, Sultan Mehmet ve Siyavuş Paşa yaşananlarla ilgili konuşurken Süleyman Ağa padişahın şerbetiyle birlikte haberler de getirir. Kösem’in bir cariyesi Eski Saray’daki Dilaşup Sultan’la görüşmüştür. Helvacıbaşı Üveys, zehir şişesini kırıp kayıplara karışmıştır.

Kösem, Bektaş’a sahurdan sonra kendi adamlarının kapıları açacağını, sarayı basıp padişahı, anasını ve onlara bağlı herkesi yok etmelerini; bu durumda devletin yalnız ikisine kalacağını söyler (s. 128). Bu konuşmayı duyan Meleki, Turhan Sultan’a haber verir. “Gece yarısına varmadan canavarın işi bitirilecek”tir (s. 128).

Turhan Sultan, padişaha Kösem Sultan’ın ortadan kaldırılması fermanını yazdırır. Ferman tüm Turhanlılara gösterilecektir.

Kösem heyecanla beklerken Turhanlılar kılıçlarıyla gelirler. Kösem saçtığı mücevherlerle Turhanlıların çoğunun gözünü kamaştırsa da Kuşçu Mehmet onu bırakmaz. Uzun bir boğuşmadan sonra Kösem Kuşçu Mehmet tarafından boğulur. Kargaşa ejderinin en büyük başı ezilmiştir (s. 131). Düzenden yana olanlar (s. 131) saray önündeki tahtında bulunan padişaha biat edecekler, düzen karşıtları ortadan kaldırılacaktır.

2.9.2. Eserin Şahıs Kadrosu Açısından Đncelenmesi 2.9.2.1. Asıl Kahraman

Đlk aşamada Kösem Sultan’ın aslî kahraman olduğunu düşünsek de Sultan Mehmet ile

annesi Turhan Sultan asıl kahramandırlar. Ayata da bu görüştedir: “Esere adını veren Kösem Sultan, asıl kahraman gibi görünse de eserin birinci dereceden kahramanları Sultan Mehmet ve Turhan Sultan’dır” (Ayata, 2009: 209). Kösem Sultan’ı hasım güçler arasında ele almak daha isabetli bir değerlendirme olacaktır.

Sultan Mehmet, babası Sultan Đbrahim’in tahttan indirilmesinden sonra hükümdar yapılmıştır. Henüz çocuktur. Çocuksu özellikleriyle ön plana çıkartılmıştır yazarca. Bu özelliklerinin başında da masala düşkünlük gelir. Annesi Turhan Sultan, ona masal anlatmakta, masal vasıtasıyla Sultan Đbrahim’in Kösem Sultan tarafından öldürüldüğünü kendisine öğretmektedir. Sultan Mehmet, avcılığa düşkünlüğü ile karşımıza çıkmaktadır. Okuyla, kendisine anlatılan masaldaki ejderhayı da öldürmek istemektedir.

2

Yaşının küçüklüğüne rağmen onun ileride bir eylem adamı olacağını bu tavrından sezmek mümkündür.

Sultan Mehmet, bir karar vermek durumunda kaldığında annesine bakar hep. Padişah olduğunun farkındadır, emrinin yerine getirileceğini bilir; ancak yine de tek başına kararlar alamamaktadır. Oyun boyunca Sultan Mehmet’in kişiliğinde ciddî bir değişim / dönüşüm gözlemleyememekteyiz. Başlarda babaannesinin de dost olduğunu sanan küçük padişah, annesinin özellikle masal yoluyla kendisini eğitmesi sonucu Kösem Sultan’ın, babasının katili olduğunu öğrenmiştir. Üç kez öldürülme tehlikesiyle karşılaşan Sultan Mehmet’in isteği, babasının katillerini cezalandırmaktır.

Turhan Sultan, oğluna göre daha karmaşık bir ruh hâline sahiptir. Kösem Sultan’ın Sultan Đbrahim’i öldürtmesi Turhan’ı Kösem’e düşman etmiştir. Turhan Sultan oyunun başlarında genç ve tecrübesizdir. Kime güvenebileceğini bilemez. Devletin içinde bulunduğu içler acısı durumu görmekte, bundan büyük bir kaygı duymaktadır. Bu endişesini onun “Devlet bir kadının elinde can çekişir yıllardır, bense devleti bir kadının elinden kurtarmaya çalışan bir başka kadın” (s. 28) şeklindeki sözlerinde görürüz. Turhan, Kösem Sultan’ın iktidar ihtirası yüzünden halkın ne kadar mustarip olduğunu bilmekte, oğlunun bir an önce büyüyerek bu duruma son vermesini istemektedir. Yine Kösem’in Sultan Mehmet’i de öldürebileceği korkusuyla yaşamaktadır.

Eserin ilk kısımlarında Kösem Sultan’ın Topkapı’da kalmasına razı olmak zorunda kalan Turhan Sultan, Sadrazam Murat Paşa’nın, Kethüda Bey’in de yardımıyla giderek güçlenir. Eserdeki temel çatışmanın Turhan ve Kösem Sultan arasındaki iktidar mücadelesine dayandığını söyleyebiliriz. Turhan Sultan devletin içinde bulunduğu kötü durumdan kurtarılıp eski gücüne kavuşturulmasını istemektedir. Kösem Sultan’sa kendi buyruğunun yürümesi için her şeyi meşru saymakta, herkesi gözden çıkarabilmektedir. Bunun için, Turhan Sultan’ı “iyi”nin, Kösem Sultan’ı “kötü”nün simgesi kabul edebiliriz. Bu konuda Parlatır’ın düşüncesi “Kösem Sultan’da olayların kurgusu, düzenin yıpratılması üzerine kurulmuş; bu düzenin yozlaştırılması saraydan orduya, haremden halka, devlet kurumlarına ve dış ilişkilere kadar uzanıyor. Bu kargaşayı yaratmak isteyenlerin başında Kösem Sultan geliyor” (Parlatır, 1985) biçimindedir. Kösem Sultan’ın Turhan ve ona destek çıkanları saf dışı bırakmak için torunu Sultan

#

Mehmet’i sünnet düğünü esnasında öldürtmek istemesinin ortaya çıkmasından sonra Turhan Sultan Kösem’le kıyasıya mücadele etme kararı alır, onun maskesine bürünerek. Bu vak’anın Turhan’da ciddî bir etki yarattığını, Kösem’i devreden çıkarmak için kendisini kesin olarak eyleme geçirdiğini söyleyebiliriz. Bu noktadan sonra Turhan Sultan daha güçlü, kendine güvenen, rakibi yenmekte kararlı bir karakter olarak karşımıza çıkar. Çok sayıda entrika çevirmiş olan Kösem Sultan, diğer planları Sultan Mehmet ve çevresindekileri ortadan kaldırmakta yeterli olmayınca Bektaş ve Mustafa ile onlara bağlı yeniçerilerin gece vakti sarayı basmasını tasarlamıştır. Bunun öğrenilmesinden sonra Turhan Sultan daha hızlı hareket edip Kösem Sultan’ı padişah fermanıyla öldürtmüştür, “Seni kuşandım, Kösem, sana karşı; kanlı fırıldağını tersine döndüreyim de gör!” (s. 129-130) diyerek. Böylece, “kargaşa ejderinin en büyük başı ezil”miştir (s.131).

Turhan Sultan’ın kişiliğindeki değimi sürekli yükselen bir grafiğe benzetebiliriz. O, başta güçsüz, yetersiz, güvensiz, deneyimsizken yaşadığı pek çok olayın etkisiyle metanet, güç kazanmış; sonunda da rakibini alt etmeyi başarmıştır. Karakter olarak ortaya konan Turhan Sultan, yukarıda da belirtildiği gibi, bir kişilik gelişimi göstermiştir. Başlarda, hareketleri pasiftir. Yaşadıkları, gördükleri onda etkiler bırakarak daha etken tavır takınmasını sağlamıştır. Turhan ve Sultan Mehmet tarihî, olumlu kişilerdir. Sultan Mehmet çocuk da olsa alınan kararlar o onaylamadan yürürlüğe konamadığı için etken bir kahraman sayılabilir. Đkisi de ruhsal boyutlarıyla sunulmuştur. Turhan Sultan daha ziyade, konuşmalarıyla, Sultan Mehmet hem konuşmaları, hem davranışlarıyla tanıtılmıştır. Đki kahraman da başta Kösem Sultan olmak üzere, düzen

Benzer Belgeler