• Sonuç bulunamadı

ESERLERĐNDE ŞAHIS KADROSU

2.6. Genç Osman

2.6.1. Eserin Tanıtımı ve Özeti

Genç Osman14 üç perdelik bir tragedyadır. Bu eserle “Đktidar Üçlemesi”, “Đktidar Dörtlemesi” olmuştur.

Birinci perdenin başında Genç Osman’ın öldürülmesiyle ilgili bir ağıt bulunur. Ardından, yeniçerilerle sipahilerin egemenlik, büyüklük söylemlerine şahit oluruz. Derken, sahneye Padişah Hocası Ömer, Sultan Osman, Sadrazam Dilâver Paşa çıkar. Dilâver Paşa padişaha askerin durumu, iç ve dış siyasetle ilgili rapor verir. Ömer Efendi de sultanı harekete geçmesi konusunda yüreklendirir. Yeniçeriler talimden, askerlikten başka her şeyi yapar olmuşlardır. Hayat pahalılığı söz konusudur. Ömer Efendi ve Sultan Osman çağa ayak uydurmak gerektiği görüşündedirler. Ömer Efendi padişahı dördüncü vezir Davut Paşa’ya karşı dikkatli olması konusunda uyarır. Lala Süleyman gelerek Sultan Osman’a, kardeşi Mehmet’in ihanetiyle ilgili bir mektup verir. Bu sırada Mehmet de gelir. Padişah sefere çıkarken ardında şüpheli bir durum bırakmamak için Fatih Kanunnamesi’ne dayanarak kardeşini cellâda teslim eder. Hattat Mehmet’in bu sıradaki bedduası çok anlamlıdır. Onun idamının ardından Đstanbullular çeşitli yorumlar yapar. Đstanbullular, “Padişahla halk yan yana yürüdü mü / ya padişah halk olur, ya da halk padişah” (s. 27) görüşündedir.

Daha sonra mekân, Şeyhülislâm Esat Efendi’nin konağıdır. Esat Efendi’nin kızı Akile, cariyesi ile sohbet ederken Osman gelir. Akile çok şaşırmıştır. Beraberce, şiir okuyup

şiirden söz ederler ve Osman Akile’ye evlilik teklifinde bulunur. Akile onu kimseyle

paylaşamayacağını söyleyince de Sultan Osman artık, harem hayatına son vereceğini belirtir, tek karısı olacağına dair Akile’ye söz verir. Ömer Efendi ile Esat Efendi’nin de gelmesinden sonra, Ömer Efendi Esat Efendi’den Akile’yi Sultan Osman’a ister.

Şeyhülislâm Esat Efendi bunun sakıncalarından söz eder, harem dışından evlenmenin

geleneklere aykırı olduğunu dile getirir. Bu sırada da Sultan Osman’ın “kul yerine halk





6 '789'ĞŶĕKƐŵĂŶ'C8 ;'< '#.#7     9'ĞŶĕ KƐŵĂŶ':!!+  ;'7'##

#1

istediğini” görürüz. Şeyhülislâm Esat Efendi Akile ile Osman’ın nikâhını kıyarken bu perde sonlanır.

Đkinci perdede Topkapı Sarayı’nda Ömer ve Esat Efendi devletin içinde bulunduğu

durumu konuşmaktadır. Anadolu ihmal edilmiştir; orada artık can ve mal güvenliğinden, hatta mal varlığından söz etmek pek mümkün değildir. Osman da konuşmaya katılır. Lehistan, Eflak ve Boğdan’ın iç işlerine karışmakta, Osmanlı askerleri söz dinlememektedir. Orada bulunanlar ayrıldıktan sonra Süleyman Ağa, padişaha gelip Nevhayal isimli çok güzel bir cariye olduğunu, ona bakmamanın günah sayılacağını söyler. Israr etmesi üzerine Osman cariyenin elinden şerbet içerken Akile çıkagelir. Akile durumu anlamıştır. Osman ülkenin tahtı için şehzade gerektiğini, kendi çocuklarının yaşamadığını söyler. Daha sonra, yeniçeri ve sipahilerin Đstanbul’da meddahlık, soytarılık ettiklerini ve Lehistan’da nasıl başarısız olduklarını halka ifşa ettiklerini görmekteyiz. Bu sırada onların meddahlık ettiği yere cellâtla beraber Sultan Osman da gelir. Hepsini kışlalarına yollar.

Yine bu bölümde Valide Sultan (Sultan Osman’ın amcası Sultan Mustafa’nın annesi) ile Nevhayal’in konuşmalarına tanık olmaktayız. Valide Sultan’ın Osman’ı tahttan indirme planı vardır. Bunun için Nevhayal’den yararlanır. Sultan Osman Nevhayal’e tutkundur. Valide Sultan ise, Nevhayal’e kendisinin sultanlığa lâyık olduğunu, odalık olarak kalmanın kendisine yakışmayacağını, oğlu padişah olursa bunun gerçekleşeceğini söyleyip kızdan sarayda olanları kendisine bildirmesini ister. Valide Sultan’ın suç ortağı daha önce de suçlar işlemiş olan Davut’tur. Davut askeri Sultan Osman’a karşı kışkırtır, Sultan Osman’ın kendilerini ortadan kaldıracağını söyleyerek. Bu esnada Anadolu’nun sesi duyulur. Sultan Osman’la Ömer Efendi Anadolu ile birleşerek güç birliği etme konusunda hemfikirdirler.

Üçüncü perdede Topkapı Sarayı’nda Akile ile Nevhayal’in Kafkas kızlarının Đstanbul hayali ve Sultan Osman üzerine konuştuklarını görürüz. Bu sırada Sultan Osman gelir, Akile’yi Nevhayal sanınca işler sarpa sarar. Bundan sonra Sultan Osman’ın hac seferi için bir ferman çıkardığını görmekteyiz. Bazı devlet adamlarını ülkenin güvenliğini sağlamak için görevlendirirken bazı önde gelenleri de beraberinde götüreceğini açıklar. Sadrazam Dilâver Paşa padişahı arkasında düşman bırakarak hacca gitmemesi konusunda uyarır. Ömer Efendi de Anadolu’nun herhangi bir şehrinin payitaht

#.

yapılabileceğini, Şeyhülislâm Efendi’nin bu sefere razı olmadığı için yeniçerilerin ondan fetva alabileceğini, bunun için, gidilmeden şeyhülislâmın değiştirilmesi gerektiğini söyler. Osman rüyasında Kur’an okurken Hz. Muhammed’in gelip Kur’an’ı elinden, zırhı üzerinden aldığını ve ona bir tokat atarak kendisini tahtından devirdiğini görmüştür. Bu rüyayı Üsküdar Şeyhi Aziz Mahmut Hüdaî Efendi olumsuz, Ömer Efendi ise olumlu yönde, yani sefere çıkılması yönünde yorumlar. Bir taraftan da askerler padişahın hac seferine olumsuz bakmakta, kendilerinin gözden çıkarılmalarının padişaha pahalıya mal olacağını söylemektedirler. Bu sırada köylüler de gelir, Đstanbul’a sığınmak ister. Çünkü Anadolu ürün alma zamanı eşkıyalar tarafından soyulmaktadır. Köylüler Osman’a padişahı görmek istediklerini söylediğinde, Osman onlara padişahın kendileriyle görüşmesinin bazılarının dikkatini çekeceğini, dileklerini kendisinin padişaha ileteceğini, Anadolu elden çıkarsa Đstanbul’un da yok olacağını söyleyip onları köylerine (Tokat’a) dönmeye ikna eder. Esat’la Ömer, padişahın sefere çıkması konusunda tartışırken Osman gelir, Esat hükümdara bundan vazgeçmesini tavsiye eder. Saray yeniçeri ve sipahilerce kuşatılmış, kazan kaldırılmıştır. Askerler elçilerini padişaha yollarlar. Şeyhülislâmdan da fetva almışlar, bazı devlet adamlarının azledilip kendilerine verilmesini istemişlerdir. Sultan Osman hacca gitmekten vazgeçtiğini, ancak devlet adamlarını ne kendilerine vereceğini, ne de azledeceğini söyler. Askerler padişahı ayak divanına isterler. Sultan Osman bunu kabul etmez. “Sultan Mustafa’yı isteriz!” (s. 122) sesi gelir dışarıdan. Dilâver’le Süleyman sezdirmeden gitmişlerdir. Ömer Efendi, “Đnsanlığın üstün bir anlayışa yükselmesi ancak büyük birinin batmasıyla olur bazen. Halkın gecesine Tanrı’nın uzattığı yeni tutuşmuş bir meşaledir bu ölüm” (s. 122) diyerek Sultan Osman’ı yüreklendirir. Sonra sahneye kolunda askerler ve üstünde gecelik, arkasında bilginler ve Şeyhülislâm Esat Efendi’yle Sultan Mustafa gelir. Bir asker, bilginlerden birinin cübbesini padişaha giydirir. Esat Efendi askerleri bu işten vazgeçmeleri için uyarır. Sultan Mustafa’nın aklî dengesi yerinde olmadığı için padişahlığının şer’an doğru olmadığını, Sultan Osman’ın yapmak istediklerinin sadece niyette kaldığını, tahttan indirilmesi için ortada fetva olmadığını söyler. Yeniçerilerden biri palasını çekerek bilginlere fetva için bir sebep bulmalarını söyler. Bu sırada Mustafa, aklî dengesi yerinde olmadığı için, tuhaf davranışlarda bulunmakta, sözler söylemektedir. Valide Sultan, “Padişah erdiği için böyle yapıyor. Tanrı cezbesi derler buna, ağa” (s. 125) demektedir. Padişahın bu hâllerini unutturmak için Davut ile Valide

#2

Sultan askerlere sürekli altın saçarlar. Sultan Osman sarayda olacağı için, Sultan Mustafa yeniçeri kışlasına götürülecek; Yedikule zindanlarındaki tüm mahkûmlar salıverilecektir. Askere para yetiştirmek için Valide Sultan yeni sadrazam Davut’a ayarı bozuk akçe basmasını söyler.

Yine bu bölümde Osman Akile’yi babasının konağına gönderir. Kendisi yeniçeri kışlasına gidecektir, devleti için alçalmayı göze alacaktır. Sultan Mustafa’nın tuhaf hâllerini gören asker yaptığına pişman olur, ancak artık geri dönemezler. Bu sahnede Sultan Mustafa’nın Davut’a “eşek” muamelesi yapması seyirciyi güldürmektedir. Osman’ın gelmesiyle Mustafa ona sığınır ve kendisini kurtarmasını ister. Sultan Osman yeniçerileri tazirler, onlar da suçlanır. Bu noktada Davut devreye girer, padişahın yaptığı ve yapacağı yenilikleri korkunç birer şey, Đslâmiyet’e aykırı durumlar olarak gösterir. Sürü psikolojisine sahip olan askerler ona inanırlar. Davut Sultan Mustafa’nın ağzından, “Sevgili yeğenim Sultan Osman bundan böyle Yedikule’de ağırlansın” (s. 146) der. Đstanbullular, “Hep sonradan gelir bizim aklımız, iş işten geçtikten sonra” (s. 147) diyerek öz eleştiride bulunur. Davut Osman’ı cellâtlarla hücreye sokar. Ancak, Osman’ı boğmayı başaramadıkları için her seferinde cellât sayısı iki katına çıkarılmaktadır. Sabaha kadar boğuşma sonunda Osman öldürülür. Sipahiler, yeniçeriler, Đstanbullular, Anadolu köylüleri sahneye gelip “Asilere doğru hınçla bakarak yere tükürürler” (s. 149). Yeniçerilerden biri cellâda Osman’ı boğduğu kemendi aldırıp Davut’u Osman’ın boğulduğu hücreye sokarken oyun sona erer.

2.6.2. Eserin Şahıs Kadrosu Açısından Đncelenmesi 2.6.2.1. Asıl Kahraman

Sultan Genç Osman, eserin merkezinde yer alan, olayların kendisi etrafında teşekkül ettiği şahıstır. O, idealist bir hükümdardır. Devralmış olduğu devlet teşkilâtının ne kadar hantallaştığının farkındadır. Atak yapısıyla, gençliğiyle bu teşkilâtı yenilemek niyetindedir. Zeynep Oral’ın Genç Osman’la ilgili yerinde yaptığı değerlendirmeyi aşağıya alıyoruz:

“Turan Oflazoğlu’nun oyununda (…) Genç Osman, güçlülüğü ve güçsüzlüğüyle, deneysizliği, tutkuları ve zaaflarıyla, düşünceleri ve eylemleriyle, tüm çelişkileriyle çok boyutlu bir insandır. Hükümdardır, çocuktur, öğrencidir, sevgilidir, kocadır, sevaplarıyla ve günahlarıyla yaşayan bir insandır” (Oral, 1981: 46).

##

Sultan Osman, devlet teşkilâtında ciddî anlamda reformun gerçekleştirilebilmesi için asker ocaklarının ve adalet mekanizmasının düzeltilmesi gerektiğine inanmaktadır. Bu sebeple, artık iyice yozlaşmış durumdaki Yeniçeri Ocağı ile Sipahi Ocağı’nı kaldırıp bunların yerine Anadolu’daki Türkmenlerden teşekkül edecek bir ordu kurmayı planlamaktadır. Sultan Osman’ın şu sözleri onun adalet mefhumuna ne kadar önem verdiğini ortaya koyar ve öz eleştiri niteliğindedir:

“Yeryüzünün en güçlü devleti, en zengin ülkesiyiz sözde. Açlıktan ölenlerin bulunduğu bir ülkede şölenler düzenlenip tıka basa yeniyorsa, çıplakların soğuktan titreştiği bir yerde kürklere sarınanlar olabiliyorsa ve bütün bunlardan sorumlu olan kişiye cihan padişahı diye alkış tutuluyorsa yazıklar olsun o padişaha da ona alkış tutanlara da!” (s. 12).

Yukarıda da değinildiği üzere, Sultan Osman ve hocası Ömer Efendi, çağın gerisinde kalındığının, çağa uygun yaşanmazsa yok olmanın kaçınılmaz olduğunun idrakindedirler. Sultan Osman, saray dışından evlenen ilk padişah olarak bir gelenek değiştirir. Şeyhülislâm Esat Efendi’nin kızı ve çocukluk arkadaşı olan Akile’yi kendisine eş seçer, harem hayatı ve çok eşle evliliğe son vereceğini söyleyerek.

Sultan Osman iyi niyetli, atak, yenilikçi, “kul” yerine “halk” isteyen, sadeliği seven bir hükümdardır. “Giyinişte olsun, düşüncede, inançta olsun gereksiz ağırlıklardan kurtulmalıyız artık; atabildiğimiz kadar safra atmalıyız hayatımızdan. Her gün yeni bir hız kazanmalıyız” (s. 53) düşüncesinde olan padişah, yapacağı işlerin devleti içinde bulunduğu durumdan kurtarmasını, atalarının zamanındaki gibi güçlü kılmasını, adalet mekanizmasını iyi işletmesini, herkesin görevini hakkıyla yerine getirmesini sağlamasını istemiştir. Ordu ve ulema sınıfı iyice çığırından çıkmıştır. Bunlar gerçek görev alanlarında yetinmek ve yetkin olmak yerine, başka, kendilerine daha fazla dünyalık kazandıracak meşgaleler içinde bulunmaya başlamışlardır. Đçten zayıflayan bir devletin dış düşmanlara karşı güçlü olması da söz konusu olamayacağı için, iç ve dış huzursuzluklar baş göstermiştir. Sultan Osman, gerçekleştireceği reformlarla bunların üstesinden gelip devletin yeni bir hayat bulmasını istemiştir. Ne var ki, acemiliği, toyluğu, fazla açık sözlü oluşu yapmak istediği hemen her işin yarım kalmasına ve kendisinin bu girişimlerini hayatıyla ödemesine sebep olmuştur.

Tam bir eylem adamı, idealist, reformcu Sultan Osman, düşüncelerini fiile dönüştürürken karşısına çıkacak olumsuzlukları önceden hesaba katamamış, toyca

33

hareket etmiştir. Bu da kendisinin, hasımları tarafından ortadan kaldırılması sonucunu doğuracaktır. Aynı zamanda şair olan Sultan Osman’ı yazarın sözcüsü konumundaki kişi olarak da alabiliriz. Sultan Osman Esat Efendi’nin konağına Akile’yi istemeye gittiğinde onunla karşılıklı şiir okurlar. Akile’nin duru Türkçeyle yazdığı şiir üzerine Sultan Osman’ın söylediği “Bütün şairlerimiz böyle, yaşanan Türkçeyle ve Türk edasıyla yazınca, ancak o zaman bulmaya başlayacağız kendimizi” (s. 34) sözleri, Oflazoğlu’nun şiir diliyle ilgili görüşüdür.

Sultan Osman, tarihî bir kişidir. Yukarıda da belirtildiği gibi, idealist, olumlu bir kahramandır. Diğer kişilerden çok farklı oluşunun vurgulanması, radikal değişimler istemesi, kendisinden önceki padişahlardan farklı olması dolayısıyla onu karakter olarak kabul edebiliriz. Ancak, bir kişilik değişimi geçirdiğini söylemek zordur. O, psikolojik boyutuyla ele alınmış; hem davranışlarıyla, hem de konuşmalarıyla sunulmuştur. Sultan Osman devletin gücünü simgelemesine rağmen her şeye hâkim bir kişi olamaz. Deneyimsizliği, aşırı gözüpekliği sebebiyle gerçekleştirmek istediklerini yapamamıştır. Sonu trajik olmuştur. Tek eşle evliliği savunmasına rağmen Nevhayal’e karşı zaafı, padişahın kendisiyle çeliştiğini gösterir. Yapmak istedikleri yeniçeri, sipahiler, Davut ve Valide Sultan’ın çıkarlarıyla çatıştığı için Sultan Osman’ın dış çatışma yaşadığını söyleyebiliriz.

2.6.2.2. Hasım veya Karşı Güç

Bu grupta yer alan kişilerin sayısı çoktur.

Sultan Mustafa’nın annesi Valide Sultan, hasım güçlerin başında gelmektedir. Amacı, aklî dengesi yerinde olmadığı için daha önce tahttan indirilen oğlu Sultan Mustafa’yı yeniden padişah yaptırmaktır. Oğlu padişah olursa Valide Sultan da kendi iktidar arzusunu tatmin edecektir. Oğlunu tahta yeniden geçirmek için her yolu mübah sayar. Öncelikle, Sultan Osman’ın gözdesi Nevhayal’den yararlanır. Ona odalık olarak kalmak yerine sultan olmanın çok daha kendisine yakışacağını ve Sultan Mustafa padişah olursa bunun gerçekleşeceğini vaat eder. Nevhayal bu vaade kandığı için ona Topkapı’da olup bitenlerin haberini getirir.

Valide Sultan, damadı Davut Paşa vasıtasıyla askeri Sultan Osman’a karşı kışkırtır. Oğlunu askere, padişah yaptırır. Sultan Mustafa’nın tuhaf hâllerini görüp pişman

3

olduklarını görünce de oğlunun o anda cezbe içinde bulunduğunu söyler ve bunun fark edilmemesi için sürekli altın saçtırır. Hazineler iflâs edeceği için bu durumda, ayarı bozuk akçe bastırmasını söyler Davut Paşa’ya.

Valide Sultan’ın tek emeli iktidar açlığını doyurabilmektir. Ülkenin kaderinin bir delinin eline kalmasına onun için bu kadar can atar. Ülke, millet onun umurunda değildir. Cahil, çıkarcı bir tiptir. Kişilik değişimi göstermez. Tarihî bir kişidir, olumsuz kişiler arasında yer alır. Psikolojik özellikleri yönüyle ele alınıp daha çok, konuşmalarıyla tanıtılır. Entrikalara başvurmasıyla sebebiyle onu etken bir kahraman sayabiliriz.

Davut Paşa, Valide Sultan’ın damadı ve Sultan Osman’ın dördüncü veziridir. Sadrazam Dilâver Paşa huzura çıkarken Davut da her seferinde onun yanındadır. Ömer Efendi ona karşı padişahı “Đki kez ağır suç işleyen üçüncü kez de işleyebilir, hem öncekilerden talimli olduğu için daha kolay işler daha ağır bir suçu. (…) Gizli tertipleri olduğu su götürmez; bunları bir an önce siz açığa çıkarıp ezin başını!” (s. 15) diyerek uyarır ki, ileride Ömer Efendi’nin ne kadar haklı çıkacağını görürüz.

Daha önce iki kez büyük kabahat işlediği hâlde Sultan Osman tarafından affedilen Davut Paşa, sunturlu bir hain, alçaktır. Sultan Osman’ın veziriyken, kazan kaldırılmadan önce, sürekli dalkavukluk yapar padişaha. Gözü hep yükseklerdedir. Bulunduğu yer kendisini tatmin etmez. Bunun için, eline geçen fırsatları değerlendirir. Kayınvalidesi ile işbirliği yapıp askeri Sultan Osman’a karşı kışkırtır. Yeniçeri ve sipahilere “Sultan Osman’ın sizi ne kadar sevdiğini gördünüz; padişahınızın kim olması gerektiğini de anladınız artık” (s. 87) deyip birer kese altın verir. Onların kazan kaldırmalarına sebep olur. Nitekim bu yolla Sultan Mustafa’yı padişah yaptıkları için kendisi de sadrazam olur. Asker Sultan Mustafa’nın dengesiz davranışlarını görünce pişman olmuştur yaptığından. Sultan Osman’a karşı mahcuptur. Ancak, Davut’un asker üstünde yönlendirme gücü vardır. Bu sebeple onların dağılmasına engel olur ve işi Sultan Osman’ı öldürtünceye kadar sürdürür. Onu ortadan kaldırtmış, amacına ulaşmıştır. Fakat kendisinin sadrazamlığı da uzun sürmez. Oyunun sonunda askerler Davut Paşa’nın da Sultan Osman’ın öldürüldüğü hücrede boğulması emrini verir cellâda.

3

Çok zeki, hırslı, acımasız, vefasız, kötü mizaçlı biri olan Dördüncü Vezir Davut Paşa, çevirdiği entrikalarla (Sultan Osman’ın söz konusu asker ocaklarının kökünü kazıyacağını söylemesi, padişahın başta dinî konulardakiler olmak üzere yenilikçi fikirlerini korkunç birer şey gibi göstermesi onun başlıca entrikalarıdır.) Sultan Osman’ı ortadan kaldırıp sadrazam olmayı başarmıştır. Ne var ki, bu oyunuyla kendi sonunu da hazırlamış olur. Davut Paşa, tarihî, olumsuz bir kişidir. Yazar tarafından tip düzeyinde, ruhsal özellikleriyle ele alınmış; konuşma ve davranışlarıyla tanıtılmıştır. Kişilik değişimi sergilemez. Đnandırıcı bir biçimde sunulmuştur. Çıkarcı, muhteris bir tiptir. Giriştiği entrikanın Sultan Osman’ı ölüme götürmesi dolayısıyla Davut’u etken bir kahraman kabul edebiliriz.

Yeniçeri ve sipahiler de Sultan Osman’a hasımlık etmişlerdir. Bu askerler artık, kuruluş ve yükselme dönemlerinin muzaffer askerleri değildir. Ocakları kokuşmuştur. Đkide bir isyan etmekte, kazan kaldırmaktadırlar. Tahta çıkan her padişahtan bahşiş almaktadırlar. Askerlikten başka her işi yaparlar. Talim yapma onlar için olmayacak iş durumundadır. Sultan Osman bu askerlerle Lehistan üzerine sefere çıkar. Ancak, asker, kahramanlık göstermek şurada dursun, âdeta kaçar düşmandan. Sonra da Đstanbul’da bu yaptıklarını orta oyuncuları, meddahlar gibi anlatırlar. Bu sefer, Sultan Osman’a iki ocağı da kat’î olarak kaldırma kararını aldırmıştır. Ancak, Davut Paşa, el altından bu askerleri padişaha karşı kışkırtmış, hükümdarın kendilerinin kökünü arıtacağını söylemiştir. Sultan Osman’ın, yanına bir miktar asker ve devlet adamı alıp hacca giderek dönüşünde Anadolu’da yeni bir ordu kurmak niyetiyle eyleme geçeceği sırada askerler kazan kaldırır. Sultan Osman hac fikrinden vazgeçer, ancak ayak divanına çıkmaz ve istedikleri adamları yollamaz. Onlar bundan sonra Sultan Mustafa’yı zorla padişah yaptıklarında onun tavırlarını görünce bundan pişmanlık duyarlar. Diğer taraftan, Davut Paşa’nın saçtığı altınlar gözlerini kamaştırmaktadır. Sultan Osman kışlalarına gelince utanırlar; ancak, Davut Paşa’nın üzerlerindeki nüfuzundan dolayı geri adım at(a)mazlar. Onlar yüzünden Sultan Osman öldürülür. Bu suçun altında ezildikleri için Davut Paşa’yı da onlar öldürtür.

Yeniçeri ve sipahiler oyun boyunca serkeşlik eder, başıbozuk bir sürü imajı uyandırırlar. Yapılması istenen yeniliklere karşı çıkarlar, savaştan kaçarlar neredeyse. Sonunda da

3

padişahın başını yerler. Tip düzeyinde ele alınmışlardır. Psikolojik özellikleri ayrıntılı biçimde verilmez. Olumsuz kahramanlardır, daha çok, tavırlarıyla verilmişlerdir.

Şeyhülislâm Esat Efendi’nin de bir ara Sultan Osman’a hasımlık ettiğini

düşünmekteyiz. Yazarın bu konudaki tavrı açık değildir. Asiler şeyhülislâmdan fetvanın alındığını söylerler. Şeyhülislâm da Sultan Osman’ın yapmak istediklerinin sadece niyette kaldığını, padişahlığını geçersiz kılacak fetvanın olmadığını belirtir.

Esat Efendi, Hoca Sadettin Efendi’nin oğlu, Sultan Osman’ın kayınpederidir. Eserin başından sonuna kadar gelenekçi kişiliğini sürdürecektir. Padişahın yapmak istediği her yeniliğe şüpheyle bakar, risk almayı sevmez. Herkesin yürüdüğü yolda yürümenin daha emin olduğunu savunur. Çok eşle evliliğin kaldırılmasına ve padişahın saray dışından evlenmesine sıcak bakmaz, yadırganmaktan korkar hep. Padişahın kul yerine halk istemesi de onu ürkütür. Sultan Osman’a “Padişah hiçbir yerde hiçbir zaman unutmamalı padişah olduğunu” (s. 44) der. Sultan Osman’ı çıkmak istediği hac yolculuğundan alıkoymaya çalışır, “Padişahım, fırtına kopmak üzere. Denize açılmaktan vazgeçin” (s. 113) diyerek. Ömer Efendi’nin kendisi hakkında padişaha, “Şeyhülislâm bu Hac seferine razı değil. Yeniçeriler ondan fetva alabilirler. Onun için

şeyhülislâmı değiştirseniz yola çıkmadan, davamıza inanmış birini getirseniz yerine” (s.

98) dediği Esat Efendi, asiler Sultan Mustafa’yı padişah yaparken bu işin yanlışlığını onlara şu sözleriyle ifade etmiştir:

“Yoldaşlar, vazgeçin bu işten, sonra pişman olursunuz. Sultan Mustafa yine eski yerinde dursun. Padişahlığı dinimizin buyruklarıyla bağdaşamaz. Bundan önce neden indirilmişti, bir düşünün. O, padişah olduğunu dahi bilmeyecektir. (…) Sultan Osman ne yaptı ki istemezsiniz? (…) Yapmak istedikleri niyet hâlinde kalmıştır. Tahttan indirilmesi için ortada fetva yoktur. (…) Fetva için ortada hiçbir

Benzer Belgeler