• Sonuç bulunamadı

ESERLERĐNDE ŞAHIS KADROSU

2.3. Deli Đbrahim

Sakallı ile söz konusu levha sayesinde daha etken hâle geçmiş, zekâsı yardımıyla amacına ulaşmıştır. Bir kişilik değişimi geçirdiğini söyleyemeyiz.

Oyun, yazarın üç komedisi ve üç köy konulu oyunundan birisi olması açısından önem arz eder. Kişiler psikolojik yönleriyle ve daha çok konuşmalarıyla sunulmuştur. Genel olarak gerçekçidirler. Yazar, olumlu ve olumsuz kahramanlarına karşı objektif davranmıştır. Oyun kişileri tip boyutunda işlenmişlerdir. Piyes, ağanın köylüyü sömürmesi, fakirin aşağılanması gibi sosyal sorunlara temas etmesi bakımından da Oflazoğlu’nun oyunları arasında farklı bir yere sahiptir.

2.3. Deli Đbrahim

2.3.1. Eserin Tanıtımı ve Özeti

Deli Đbrahim8, A. Turan Oflazoğlu’nun “iktidar üçlemesi” içinde yer alan

tragedyalarından biridir. Ömer Atilâ’nın “Oflazoğlu’nun oyunu, Osmanlı

Đmparatorluğu’nun on sekizinci padişahı olan Sultan Đbrahim’in cinsel güçsüzlük ile politik güç arasındaki dengeyi kurma çabalarını; bu çabaların yarattığı ruhsal bunalmadan doğan delilikle savaşını işliyor” (Atilâ, 1967: 17) yorumunu yaptığı oyun için Kaplan, “… Deli Đbrahim’in önem ve değeri sadece üzerinde durulması gereken psikolojik, politik ve sosyal muhtevasında değil, aynı zamanda kuruluş ve üslûbundadır” (Kaplan, 1982: 11) değerlendirmesinde bulunurken Erten, “… Bu oyun Türk kültüründen ziyade altı yüz yıldan fazla hüküm süren Asya, Afrika, Avrupa kıtalarına yayılan Osmanlı kültürünü yansıtmaktadır” (Erten, 2004: 595) açıklamasını yapar. Asılyazıcı’nın eserle ilgili değerlendirmesi ise aşağıya alınmıştır:

“Oflazoğlu, tragedyalarda görülen olumlu kurgusunda olduğu gibi Deli Đbrahim’in tarihsel kesitine eleştirel yaklaşım getiriyor. Tarihsel akışın içindeki bir olay yeni bir bağlam içerisinde değerlendiriliyor. Dramatik örgü içsel yaratmayı güçlü bir etkiyle ve akıcı bir dille kurguya dönüştürüyor” (Asılyazıcı, 1981: 25).

Oyun, üç perde; birincisi yedi, iki ve üçüncüsü sekizer olmak üzere yirmi üç sahneden meydana gelir. Birinci perdenin ilk sahnesinde Sultan Đbrahim’in Topkapı Sarayı’nda Kösem Sultan ve beraberindekilerce âdeta zorla Osmanlı tahtına oturtulduğunu görmekteyiz. Sultan Đbrahim, ağabeyi IV. Murat’ın öldüğüne bir türlü inanamamakta,



2

6 '789< '':;'< '#1.7     96 '7 89< '< ;'< '33

0

daha önce öldürülen kardeşlerinin akıbetine uğramaktan korkmakta, karanlık hücresine geri dönmek istemektedir. Ancak, sonunda, ağabeyinin ölümüne inanıp Kösem’in de ısrarlarıyla padişah tahtına oturmayı kabul eder. Bu sahnede Sultan Đbrahim’in Sadrazam Kara Mustafa Paşa’nın heybetinden ürkmesi, ileriki bölümlerde sık sık değinilecek bir durumdur. Yine burada, padişahın tahtın önünde durarak kendisinin âdil olması ve devrinde herkesin mutlu olması için ettiği dua da son derece anlamlıdır.

Đkinci sahnede, tellâlın Sultan Đbrahim’in padişah olduğunu ilân etmesi üzerine dört Đstanbullunun kendi aralarındaki diyaloglarına şahit oluruz. I.Đstanbullu “Sultan Murat

denen o kara düş” (s. 16) üzerlerinden kalktığı için sevinmektedir. Şakayla karışık konuşurlarken, “Kösem Sultan’a gün doğduğunu”, “Sultan Murat gibi bir alıcıkuştan sonra / Sultan Đbrahim gibi bir uysal güvercin” (s. 18) geldiğini söylerler. “Başımızda biri bulunsun da, / ister akıllı olsun ister deli!” (s. 18) demeleriyle bu bölüm sona erer.

Üçüncü sahnede önce, Kösem’in, Đbrahim’in tahta çıkışının kendisine iktidar yolunu açtığı için sevindiğine; ardından ise, Sultan Đbrahim’in dindirilemez bir iç sıkıntısı olduğuna, cinsel anlamda yetersiz olmasının ona dayanılmaz bir ıstırap verdiğine şahit oluruz.

Dördüncü sahnede bir sabah vakti, III. Đstanbullu’nun “saraydan bir kadının Molla Hüseyin’in evini kendisine sorduğunu” söylemesinden sonra, Đstanbulluların Sultan

Đbrahim’in cinsel yetersizliği üzerine yorumlarda bulunduğunu görüyoruz.

Beşinci sahnede Sadrazam Kara Mustafa Paşa’nın Sultan Đbrahim’e devlet işlerinden bahsettiğine, Sultan Đbrahim’inse kendi iç huzursuzluğu dolayısıyla bunlarla ilgilenemediğine tanık oluruz. Yine bu sahnede, hekimler çare bulamadığı için, Sultan

Đbrahim’in derdine derman olacağı söylenen Cinci Hoca, Kösem ve Silahtar Yusuf Ağa

eşliğinde Đbrahim’in yanına gelir. Cinci Hoca saray mensuplarına çıkmalarını söyler, ilkel bir psikanaliz yöntemiyle Sultan Đbrahim’in cinsel gücüne kavuşmasına vesile olur. Altıncı sahnede bir gece vakti yine Đstanbullular karşımıza çıkar. Cinci Hoca’nın mahalleye dönmemesi ve Sultan Đbrahim’in derdiyle ilgili yorumlarda bulunurlar. Sultan Murat’ın fenersiz sokağa çıkmama gibi yasakları artık olmadığı için mutludurlar. Yedinci sahnede Sultan Đbrahim ile Turhan yer alır. Sultan Đbrahim, Turhan’a, “Tahta onlar çıkardılar beni Turhan ama sen padişah yaptın. Hadi şimdi” (s. 47-48) diyerek

1

onu, müjde verip elini öpmesi için Kösem Sultan’a gönderir. Böylelikle birinci perde sona erer.

Đkinci perdenin birinci sahnesinde cariyelerden Dilâşub’la Hüma’yı padişahın has

odasındaki vazolara çiçek koyarken görürüz. Kösem Sultan, oğlunun zaaflarını kullanarak iktidar dümenini elinde tutmak istemektedir. Bunun için, Yeniçeri Ocağı’nın başına kendi adamlarından Mustafa Ağa’nın geçirilmesini ister. Sultan Đbrahim’i Sadrazam Kara Mustafa Paşa’ya karşı kışkırtıp onun sadrazamlıktan alınmasını sağlamaya çalışır.

Đkinci sahnede önce Kara Mustafa Paşa’nın padişahın liyakatsizliği ve kendi yararlılığı

hakkındaki iç sesini duyuyoruz. Sonrasında, Silahtar Yusuf Ağa, Paşa’ya, Rumeli Beylerbeyi Faik Paşa’nın yaka paça Đstanbul’a getirildiği ve hayatının tehlikede olduğu haberini getiriyor.

Üçüncü sahnede Faik Paşa Bostancıbaşı’na teslim edildikten sonra Kara Mustafa Paşa Sultan Đbrahim’e âdil olması, işleri hukuka uygun şekilde yapması gerektiğini hatırlatır. Turhan Sultan bir şehzade dünyaya getirmiştir. Bunun da etkisiyle Sultan Đbrahim kendini cinnete kaptırıp Sadrazam Kara Mustafa Paşa’yı “Dün gece hamamın suları ısınmamıştı paşa, harem kâhyası kadına ferman ettiğim odun niçin verilmez?” (s. 70) diyerek Bostancıbaşı’na teslim eder. Kara Mustafa Paşa’nın “giderilmesinde” Cinci Hoca da etkili olmuştur. Paşa’nın affedilmesi için Silahtar Yusuf Ağa’nın yakarışları sonuçsuz kalır. Sultan Đbrahim, çılgınlıklarıyla cinneti bastırmaya çalışmaktadır.

Dördüncü sahnede Sultan Đbrahim soytarı kılığında gece vakti Đstanbullularla beraberdir. Birlikte, Sultan Đbrahim’in yaptıklarını alaya alırlar, yaşananlarla ilgili eleştirilerini dile getirirler.

Beşinci sahnede Sadrazam Mehmet Paşa, padişaha Đngiliz kızları ve samur kürk sunarak ondan Yeniçeri Ocağı’nın ağalığına Mustafa Ağa’yı getirme konusunda “evet” cevabını almayı başarır. Kösem, Mehmet Paşa ve Cinci Hoca padişahın zaafından yararlanarak ona her dediklerini yaptırmaktadırlar. Sultan Đbrahim, Cinci Hoca’yı kazasker, onun altı yaşındaki oğlunu da Şam valisi yapar.

Yedinci sahnede Kösem’in Sadrazam Mehmet Paşa vasıtasıyla padişaha Silahtar Yusuf Paşa’yı öldürtmeye çalıştığını görürüz. Amacı, padişahı tahttan indirmektir. Bunu

.

kendisi yapmazsa, halk ile askerin el birliği ile yapacağını söyler. Şehzade padişah olunca da devleti istediği gibi yönetebilecektir. Yine bu sahnede Kösem Sultan, Hüma’ya karşı uyanık olması lüzumunu anlar.

Sekizinci sahnede Sultan Đbrahim’in, gözdesi Hümaşah’a kötü davranan kız kardeşlerine Hümaşah’a hizmet etmeleri emrini vermesi üzerine karşısında annesi Kösem’i bulduğuna şahit olmaktayız. Kösem, padişahın emrine karşı durduğu için Topkapı Sarayı’ndan uzaklaştırılarak Đskender Çelebi Köşkü’ne gönderilir. Sadrazam Mehmet Paşa’nın, Girit’in fethinden eli boş döndüğü gerekçesiyle padişahı Silahtar Yusuf Paşa’ya karşı kışkırtması yüzünden Yusuf Paşa Bostancıbaşı’na teslim edilir.

Üçüncü perdenin birinci sahnesinde Kösem Đskender Çelebi Köşkü’nde Yeniçeri Ağası Mustafa ile görüşür, iş birliği yaparlar. Kösem Topkapı Sarayı’na dönecektir. Padişahın cinneti doruğa ulaştığı anda yeniçerilere haber verecek, böylelikle Đbrahim tahttan indirilip hücreye kapatılacaktır.

Đkinci sahnede Hümaşah’ın padişaha cinsel anlamda karşılık verdiğine, üçüncü sahnede Đstanbulluların padişahın çılgınlıklarına artık dur deme zamanının geldiğine dair

yorumlarına tanık olmaktayız.

Dördüncü sahnede Sultan Đbrahim Hümaşah’a onun için Atmeydanı’nda yaptırmakta olduğu köşkten bahsederken Kösem Sultan gelir, sahte sevgi gösterisinde bulunur. Padişah, bu köşkün dayanıp döşenmesi için, Kösem’in önerisiyle, tüm Đstanbullulardan servetlerinin yarısını ister. Bu sırada Soytarı çıkagelir. Sultan Đbrahim, Soytarı’yı yeniçeri ağası yapar zorla. Ardından, Osmanlı tahtını arz odasından has odasına getirterek Hümaşah’ı tahta oturtup padişah yapar. Cinneti doruğa çıkmıştır.

Beşinci sahnede Đstanbullularla yeniçeri ağalarının padişahın yaptıklarından hoşnut olmadıklarını, buna artık dur demek gerektiğini belirten konuşmaları yer alıyor.

Altıncı sahnede Kösem’in işaretiyle, Şeyhülislâm’dan fetva alan yeniçerilerle birlikte halkın saraya girdiğini, Kösem’in de oyun oynadığını görürüz. Sultan Đbrahim çocuklarını öldürmez, tahttan indirilip gözdesi Hümaşah’la birlikte karanlık bir hücreye kapatılır.

2

Yedinci sahnede Đstanbulluların, Şehzade Mehmed’in tahta çıkarılması esnasında Sipahi Ocağı’na danışılmadığı için ocağın hareketli olduğu, saraylıların Sultan Đbrahim’i karanlık hücreden çıkarmak istedikleri yönündeki düşünceleri verilmiştir.

Sekizinci sahnede, Đbrahim’in hücreden kurtulması ihtimaline karşı Şeyhülislâm’dan fetva ve padişahtan ferman alınarak Đbrahim ve Hümaşah’ın boğdurulması söz konusudur. Eserin sonunda Kösem Sultan tarafından cellâtların da öldürülmesi gerektiği söylenir.

2.3.2. Eserin Şahıs Kadrosu Açısından Đncelenmesi 2.3.2.1. Asıl Kahraman

Oyunun asıl kahramanı Sultan Đbrahim’dir. “Deli Đbrahim’de Đbrahim çok derin ve inceliklerle işlenmiş bir şahsiyettir” (Enginün, 2003: 222). Eserde Sultan Đbrahim’in âdeta zorla padişah yapılmasından boğdurulmasına kadar geçen zamandaki kişilik değişimini / gelişimini izleyebiliyoruz. “Deli Đbrahim saltanatı oyunla karıştırmıştır” (Enginün, 2003: 222).

Oyunun ilk sahnesinde Kösem Sultan ve yanındakiler Sultan Đbrahim’i Osmanlı tahtına oturtmak isterler. Sultan Đbrahim, ağabeyi IV. Murat’ın öldüğüne bir türlü inanamamakta, daha önce öldürülen kardeşlerinin akıbetine uğramaktan korkmakta, karanlık hücresine geri dönmek istemektedir. Sadrazam Kara Mustafa Paşayı da Sultan Murat sanıp heybetinden ürken Đbrahim, Kösem Sultan’ın ısrarları üzerine tahta oturmaya razı olur. Giydirilmiş olarak tahta oturma merasimi için getirilen Sultan

Đbrahim’in tahtın önünde “Ya Rab! Bencileyin bir kulunu padişahlığa lâyık gördün;

dilerim, devrimde kimseler incinmesin. Halkım benden hoşnut olsun, ben halkımdan. Haksızlık edersem, ülkemi mutsuzluğa salarsam, cezasız bırakma, hemen kahreyle beni ya Rab!” (s. 15) sözleriyle ettiği dua herkesi etkiler. Kendisine biat edilmesi esnasında asker ve saraylıların alkışlaması Sultan Đbrahim’i ürkütür. O zamana kadar yaşadığı koşullar Sultan Đbrahim’i ürkek, çekingen bir kişi yapmıştır. Yalnızdır o. Bu yalnızlığında cinsel güçsüzlüğünün payı da büyüktür. Bu problemini hekimler çözemeyince üfürükçüler, hocalar aranması için saray halkı seferber edilir.

Sultan Đbrahim, ülkeye yabancı, hükümdarlık için yetersiz bir kişidir. Bir süre sonra onda bir değişim / gelişim olduğunu gözlemleriz. Sadrazam ile artık, kendinden daha

#

emin biçimde konuşur: “Her padişah için sikke kesilirmiş, benimki ne zaman kesilecek paşa?” (s. 34), “Ülkemi bölmek isteyen, uyruklarımı birbirine düşürmek isteyen olursa, giderilsin!” (s. 35). Bu sözler, onun edilgenlikten etkenliğe geçişinin bir göstergesidir.

Kösem Sultan ile Silâhtar Yusuf Ağa’nın getirttiği Cinci Hoca ilkel bir psikanalizle

Đbrahim’in cinsel gücüne kavuşmasına yardımcı olur. Sultan Đbrahim’in erkekliğine

kavuşması onun âdeta yeniden doğuşu anlamına gelir. “Kaç bin meşaleyle aydınlandı bütün dehlizleri varlığımın” (s. 48) sözü kendisinin duygularını yansıtmaktadır. Daha önceki durumunu “Ben, Đbrahim, karanlıkta büyüdüm, korku benim dadım oldu; cellâdın o yağlı kemendini her an boynumda duyarak karanlıkta biçimlendi varlığım benim. Ve ‘Padişahsın’ diye ışığa çıkardıklarında yadırgadım dünyayı, kendimi yadırgadım…” (s. 48) sözleriyle ifade eden padişah, erkekliğine kavuştuktan sonra kendisine güven duymaya başlamıştır: “Ben padişah Đbrahim, Sultan Đbrahim’im ben! (…) Ta derinlerden kaynayan erkekliğim çağlayıp köpürecek sonuna dek! Ve herkes Đbrahim’i bundan sonra görecek” (s. 49) biçimindeki sözleri kendisinde bundan sonra

görülecek kişilik değişimiyle ilgili ipucu verir. Sultan Đbrahim’in cinsel yeterliliğe ulaşması, kendisinin tahtın sahibi olduğu düşüncesini benimsemesi sonucunu ortaya çıkarır.

Đkinci perdeden itibaren Sultan Đbrahim’in inişli çıkışlı (kimi zaman kendine güvenen,

bazen de başta Kösem Sultan olmak üzere çevresindeki bazı kişilerin isteğini kabullenen) hükümdarlık günleri başlar. Kösem Sultan ile Cinci Hoca Đbrahim’e her gece farklı bir cariye sunar. Kösem Sultan, oğlunun durumundan faydalanıp kendi iktidarını sürmek ister. Cinci Hoca da Sultan Đbrahim’in nüfuzunu kullanıp sarayın nimetlerinden olabildiğince faydalanmak ister. Kösem Sultan, Đbrahim’i dayanaksız bırakmak için yararlı insanları ortadan kaldırtmak, kendi adamı Mustafa Ağa’yı Yeniçeri Ocağı’nın başına geçirtmek ister. Đlk yok edilmesini istediği kişi Sadrazam Kara Mustafa Paşa’dır. Kösem Sultan, Mustafa Paşa ve diğer yararlı devlet adamlarına çeşitli iftiralar atarak onları idam ettirtir.

Sultan Đbrahim artık zalimleşmiştir. Sudan bahanelerle önemli devlet adamlarını cellâda teslim etmekte, padişahın dilediğini öldürebileceğini öne sürmektedir. Kendisini bundan men etmeye çalışan, eleştiren biri olursa bunu kendinden emin olmak zorunda kaldığı için, ruh sağlığını korumak amacıyla yaptığını söylemektedir. Turhan’dan bir

3

şehzadesinin dünyaya gelmesinin ardından şu sözler, onun âdeta ölümsüzlük isteğini

dile getirir:

“Aferin Turhan! Ama olmaz, bir çiçekle bahar gelmez. Her odasında sarayımın bir çocuğum gülmeli, beşik gıcırtılarıyla yankılanmalı duvarlar. Belirsiz yüzleriyle çocuklarım kaynaşıyor kasıklarımda, ordu ordu çoğalmak istiyorum, çoğalmak ölüme karşı, yokluğa karşı!” (s. 68).

Sultan Đbrahim bir ara, soytarı kılığında Đstanbulluların arasına karışmıştır. Hem halkın kendi icraatlarına nasıl baktığını öğrenecek, hem de soytarı rolünde Sultan Đbrahim’i (kendisini) taklit ederek öz eleştiride bulunacaktır. Bu bağlamda, I. Đstanbullu’nun “Padişahlığını bilecek ki padişah, kul da bilsin kulluğunu. Ama diyeceksiniz, deli padişahın kulu veli olur mu?” (s. 74) sözü halkın gözünde Sultan Đbrahim’in nasıl algılandığına işaret eder. Soytarı kılığındaki padişah, aşağıdaki sözlerle soytarının ağzından kendisini eleştirir:

“Tanrı mıdır, sonsuzda mı barınır bu Sultan Đbrahim, onun da bir sınırı olmalı benim bildiğim. (…) Baka lala! Atalarım yıllarca altın göndermiş, mücevher göndermiş Mekke’ye Medine’ye. Hepsini geri getirtip hazineme katasın, Sultan Đbrahim’in gür yıldızı daha da parlasın diye! (…) Gene mizacımızda bir miktar keder vaki oldu ağa. Haremi hümayun sefere hazır olsun bu gece! Bizim ordu geri kalmamalı Yusuf Paşanınkinden. Eski surlarını bilinmeyenin, yeni hazlarla vuralım; içimizde açılan şu boşluğu dolduralım” (s. 74-75).

Soytarı rolündeki Đbrahim’in, Sultan Đbrahim’in üst benliği olduğunu düşünmek mümkündür.

Diğer taraftan, Cinci Hoca, Sultan Đbrahim’in cinsel isteğini sürekli körükler. Sultan

Đbrahim’in kendisinin bile, sınır tanımayan cinsel yaşamından memnun olmadığını

Cinci Hoca’ya söylediği “Birden boy atan arzuma ayak uyduramaz oldum; dörtnal giden bir katırın kuyruğuna bağlıyım sanki. Bir başka nefes etsen de, şunu dizginlesek mi?” (s. 77) sözlerinden anlarız.

Son olarak Yusuf Paşa’yı da kendisini ispatlamak için ödürten Sultan Đbrahim, büyük bir buhran içindedir. Ruhunda kasırgalar kopmaktadır. Istırabını dindirmek için safahate sığınır, şehevî yönünü besler.

Oğlu tarafından daha önce Đskender Çelebi Köşkü’ne gönderilmiş olan Kösem Sultan burada Yeniçeri Ağası Mustafa ile görüşür. Ona Đbrahim tahttan indirilmedikçe suların



durulmayacağını söyler ve askerin desteğini ister. Askerin saraya dayanması için “Đşareti padişahın cinneti verecek” (s. 99)tir.

Sultan Đbrahim iyice zıvanadan çıkmış, şehvetinin kölesi olmuştur. Hem kendisi yoğun bir ıstırap içindedir, hem de bu krizle etrafına sözlü ve fiziksel anlamda saldırıda bulunmaktadır.

Padişah, Hüma’sından başka hiçbir şey düşünmez hâldedir. Onun için, Atmeydanı’nda yeni bir saray yaptırmaktadır. Venediklilerin Çanakkale Boğazı’nı kapamaları, düşmanın Bosna’ya girip Klis Kalesi’ni alması umurunda değildir. Yangına körükle gitme kararı almış olan Kösem Sultan, Đbrahim’e Hümaşah’ın sarayının samurla döşenmesini salık verir. Osmanlı hazinesi bu samur için yeterli gelmez diye, yine Kösem Sultan’ın önerisiyle, Sultan Đbrahim sadrazama, şu buyruğu gönderir:

“Đstanbul’un bütün evlerinde, dükkânlarında ne kadar samur varsa toplanacak ve büyük mal sahipleri, para babaları, sarraflar, paşalar, bezirgânlar, yeniçeri ağaları, irili ufaklı bütün esnaf, servetlerinin gerçekte padişahın öz malı olduğunu hatırlayıp yarısını ona armağan edecekler” (s. 107).

Dilediğini padişah bile yapacağını söyleyen Sultan Đbrahim, Hümaşah’ı padişah yapmak için arz odasından tahtının getirilmesini ister. Hümaşah buna dirense de fayda vermez. Đbrahim saray ahalisini de çağırarak Hümaşah’ı tahta oturtur. Ona hayran hayran bakar.

Samur vergisini de sindiremeyen Đstanbullularla yeniçeri ağaları saraya yürürler. Kösem Sultan’ın emriyle sarayın kapıları açılır. Saray halkı korkudan saklanır. Sultan Đbrahim, saltanatını sürdürmek için oğullarını öldürtmez. Kösem Sultan, çocuk padişah IV. Mehmet ağzından babası Đbrahim için ölüm fermanı yazdırıp padişaha imzalatır. Yeniçeri ağalarının tehdidiyle cellâtlar Sultan Đbrahim ile Hümaşah’ı boğarlar.

Sultan Đbrahim zorla tahta oturtulduğunda ürkek, çekingendir. Derin bir ıstırap, huzursuzluk, yalnızlık içindedir. Edilgendir. Cinci’nin psikanalizinden sonra cinsel gücüne kavuşur, âdeta yeniden doğmuş gibi olur. Bundan sonra şehvetinin kurbanı olacak, herhangi bir işte adalet adına kendine aykırı bir şey söyleyen devlet adamlarını eski günleri hatırladığı için öldürterek zalimleşecek, derin acılarına katlanmak için cümbüşler düzenletecek; cinneti doruğa çıktığında ise Osmanlı tahtına sevgilisi



Hümaşah’ı oturtacaktır. Bir dalgalanıp bir durulan ruhu, Kösem’in ve yeniçeri ağalarının zoruyla cellâtlarca bedeninden ayrılacaktır.

Sultan Đbrahim, yazar tarafından karakter olarak işlenmiştir. Hem iç çatışma, hem dış çatışma yaşar. Çelişkiye düştüğü kişilerden gerçekte kendisinin yararına hareket edenleri ortadan kaldırarak bu durumdan kurtulmak ister. Kendisini yok etmeye çalışanlara karşı dirayetli bir tavrı genel olarak sergileyemez. Padişah, en büyük savaşı cinnetine karşı verir, sonuçta da yenilgiye uğrar. Cinnetine yenilmemek için çeşitli çılgınlıklar yapar. Yararlı devlet adamlarını öldürtmek, lâyık olmayanları önemli makamlara yükseltmek en fazla yaptığı çılgınlıklardır. Đcraatlarda bulunurken aklıyla hareket etmek yoluna gitmez. Cinci Hoca’nın ilkel tedavisiyle cinsel güce kavuşması ve bir şehzadesinin doğması ondaki kişilik değişimini ortaya çıkaran en önemli etkenlerdir. Ancak, padişahın kişiliği tutarlı değildir. Olumsuz eylemlerde bulunsa da Sultan

Đbrahim, iyi bir insan, kahramandır. Gerçek bir şahsiyettir, inandırıcı bir biçimde ele

alınmıştır. Devlet otoritesini temsil eder. Kendisini her şeye egemen saymış, her istediğini yapabileceğini sanmıştır. Şüpheci ve korkaktır. Yazar onu hem davranışlarıyla, hem konuşmalarıyla sunmuş; psikolojik boyutuyla işlemiştir. Kendisine karşı olumsuz bir tavır takınmamış, onu Osmanlı tarihinde verilen Sultan Đbrahim’den çok daha üstün bir kişilik olarak ele almış, yüceltmiştir. Oflazoğlu tarafından başarıyla sunulan Sultan Đbrahim’in sonu trajik olmuştur.

2.3.2.2. Hasım veya Karşı Güç

Bu oyunda Sultan Đbrahim’in “cinnet”ini, Kösem Sultan, Şeyhülislâm ve yeniçeri ağalarını hasım veya karşı güç kategorisine dâhil edebiliriz.

Cinnet: Sultan Đbrahim ağabeyi IV. Murat ölene kadar karanlık bir hücrede her an öldürülmek korkusuyla yaşadığı için cinnete yakalanmıştır. Ömrü boyunca da onunla yaşayacaktır. Cinnet, Sultan Đbrahim’in hayatına yön verecektir. Örneğin Sultan

Đbrahim, Turhan ilk şehzadeyi dünyaya getirince ani bir biçimde sadrazamı öldürtme

kararı alır. Padişahın Sadrazam Kara Mustafa Paşa’nın idamı emrini vermesi üzerine Silâhtar Yusuf Ağa sadrazamın affını dilediğinde padişah, kararından dönemeyeceğini belirtip Yusuf’a, cinnetiyle birlikte nasıl yaşaması gerektiğini aşağıdaki sözlerle ifade eder:



“Ah bu göğü kapayan esmer kuşları hüznün(…) Hayır, bu kuşlar göğümü kapasın istemiyorum artık! O karanlık odamın kuşları benim onlar, kanımla besledim her birini, yüreğimin özüyle! Yadırgıyorum her şeyi Yusuf, üşüyorum, donuyorum. Yangına vermeliyim ki bu yüreği, birazcık ısınayım. Böyle bir yaşamayı denk getirmiş yıldızlar bana; yoğun gürültülerle yoğun sessizlikler arasında denge

Benzer Belgeler