• Sonuç bulunamadı

Eserin Şahıs Kadrosu Açısından Đncelenmesi 1. Asıl Kahraman

ESERLERĐNDE ŞAHIS KADROSU

2.7. Elif Ana

2.7.2. Eserin Şahıs Kadrosu Açısından Đncelenmesi 1. Asıl Kahraman

bunları duyar. Sonra Behiye, kocasından kendisini büyük şehirlere, uzman doktorlara götürmesini ister, çocuğu olabileceği düşüncesiyle.

Altıncı sahnede kahvedekiler Fazıl’a Almanya, orada yaşadıkları hakkında soru sorarlar. Bu sırada Seyfi, Behiye ile Yakup arasında gayrimeşru bir ilişki olduğunu ima eder.

Đkinci perdenin birinci sahnesinde Fazıl kayışını Yakup’un boğazına takmış, Seyfi’nin

söylediklerinin ne anlama geldiğini sorgulamaktadır. Behiye Yakup’u kurtarmaya çalışırken Elif Ana yetişir ve Yakup’u Fazıl’ın pençesinden kurtarmayı başarır. Sonra Fazıl’ın inanması için Yakup ile Behiye’ye yemin ettirir.

Đkinci sahnede Yakup kahvede Seyfi’yi öldürür. Şükrü Yakup’a kan davası güdüp kızını

mutsuz etmeyeceğini, kendisi bu olayı örtbas edinceye kadar Yakup’un saklanması gerektiğini, ona saklandığı Perili Mağara’da çok iyi bakacağını söyler. Çünkü bir taşla iki kuş vurmayı planlamaktadır. Suçu Fazıl’ın üstüne atacak, Yakup’u da saklandığı yerde vuracaktır. Hurşit ve Đsmail’i yalancı şahit tutacaktır.

Üçüncü sahnede duruşma vardır. Hurşit’le Đsmail yalancı şahitlik etmektedir. Fazıl Seyfi’yi kendisinin öldürmediğini belirtmekte, ancak kardeşinin öldürdüğünü söylememektedir. Köylü ise, Şükrü’den çekindiği için gerçeği açıklayamamaktadır. Yine bu sahnede Elif Ana’nın isyan içeren konuşmalarına şahit oluruz.

Dördüncü sahnede, kendisini etkisiz hâle getirmek için Perili Mağara’nın önüne gelen

Đsmail ve Hurşit’e, Yakup erken davranıp silahını doğrultur, onları uzaklaştırır.

Mağara’da Zeynep de vardır. Bir süre sonra Şükrü Đsmail’le Hurşit’i yeniden suç ortağı etmek isterse de onlar buna yanaşmaz. Şükrü bu defa kendi oğlu Şefik’ten yardım ister, ondan da olumsuz yanıt alır. Şefik babasını bu sevdadan vazgeçiremeyeceğini anlayınca babasını vurur. Bu sırada Elif Ana, Behiye de olay yerine gelmiştir. Yakup Elif Ana’ya gelini Zeynep’i emanet eder ve teslim olmaya gider.

2.7.2. Eserin Şahıs Kadrosu Açısından Đncelenmesi 2.7.2.1. Asıl Kahraman

Oyunun asıl kahramanları Elif Ana, Zeynep ve Yakup’tur. Olaylar bu kahramanlar etrafından gelişmektedir.



Elif Ana, Fazıl ile Yakup’un annesidir. Saf Durmuş lâkabıyla anılan eşi ölünce dul kalmıştır. Đki oğlunu büyütmüş, büyük oğlu Fazıl’ı gurbete yollamıştır. Elif Ana, son derece dürüst, yalan dolandan hoşlanmayan, mal mülke değer vermeyen, güçlü, soylu bir kadın, annedir. Doğruyu söylemekten sakınmaz. “Onu bunu aldatacağıma kendim aldanırım daha iyi” (s. 12) deyişi, onun yaşam felsefesini, dürüstlüğe verdiği değeri en iyi şekilde ortaya koymaktadır. Çocuklarını büyütürken çok yoksulluk çekmiştir. Ama yılgınlık göstermemiştir. Oğlu Yakup’un sevdiği Zeynep’i istemek için Zeynep’in babası Şükrü’nün evine gider, ondan hiç hoşlanmasa da. Bu da onun fedakârlığına örnektir. “Oyun, Elif Ana’nın şahsında temel insanlık değerlerinin bozulmadan korunması uğruna sembolleşen annenin çabasını işler” (Enginün, 2003: 218). “… Oyun, tâ baştan beri türlü biçimlerde sürüp gelen iyi ile kötünün çatışmasıdır, insanların yaşamını büyük çapta belirleyen bu iki gücün açık ve örtülü diyaloğudur bir anlamda” (Oflazoğlu, 2001b: 5). Bu çatışmada Elif Ana ve ailesi iyinin, Şükrü ile oğlu Seyfi kötünün temsilcisi durumundadır. Elif Ana, hayatta türlü çileler çekilerek olgunlaşılacağını öğrenmiştir. “Ateş çemberinden geçmeden insan olunmaz…” (s. 109) der. O, zaman zaman, Tanrı’ya serzenişte bulunmaktan da kendini alamaz.

Elif Ana, eserin başından sonuna kadar güçlü, dürüst kişiliğini sürdürür. Davranışları doğaldır, erdemlidir. Yaptığı işin doğru olması onun için ilk sırada gelir. O, “Đnsan namusu için yaşar.” düsturunun sembolü kabul edilebilir. Đnsan neslinin soyluluğunu koruması Elif Ana için çok önemlidir.

Yakup, Elif Ana’nın küçük oğludur. Küçük yaşta babasız kaldığı için, ağabeyini babası bilmiştir âdeta. Ağabeyi gurbetteyken Yakup, annesi ve yengesiyle yaşamıştır. Ailesine büyük değer verir. Atik, hareketli bir yapısı vardır. Đyi niyetli, doğal davranan bir kişiliğe sahiptir. Dolambaçlı yollara sapmayı sevmez. Şükrü’nün kızı Zeynep’e kavuşmak en büyük isteğidir. Bu yola başını koymuştur. Meyus olsa da annesini Zeynep’i istemeye gönderir. Yakup ile Şükrü’nün küçük oğlu Seyfi arasında çocukluktan beri devam eden bir rekabet vardır sanki. Yakup’un bütün oyunlarda galip gelmesi Seyfi’de eziklik, kıskançlık duyguları yaratmıştır. Yakup inandığından vazgeçmeyen, tuttuğunu koparan bir kişidir. Ancak, öfkesine yenilmek gibi bir zaafı vardır. Yengesiyle kendisi arasında bir münasebet bulunduğunu ima eden Seyfi’yi öldürmekten kendisini alamaz. Bu da onun, namus mefhumuna ne kadar önem verdiğini



ortaya koyar. Seyfi’nin öldürülmesi suçunun Şükrü’nün çevirdiği entrika sonucu Fazıl’ın üzerine yıkılması Yakup’a büyük ıstırap verir. Ağabeyi, yengesi, annesi gözünde değerinin beş paralık olacağını düşünür. Yiğit, cesur, sevecen, vefalı bir yüreğe sahip olan Yakup, eserin sonunda teslim olarak bu duruma son verir.

Zeynep, Şükrü’nün kızıdır. Annesinin ölmesinden sonra evin sorumlulukları ona kalmıştır. Bunun için babasının gözünde diğer kardeşlerine göre daha değerlidir. Güzel, saf, iyi niyetli, zeki, sevecen olan Zeynep Yakup’la evlenmek istemektedir. Bu uğurda serden geçmeye hazırdır. “Yakup’tan başkasının evine benim ancak ölüm gelin gider” (s. 21) der. Elif Ana’nın Şükrü’ye söylediği “Senin kızın çok iyidir, pek hoştur, pek çok güzeldir, elmas parçasıdır, sözün kısası” (s. 14) sözleri, Zeynep’i tanımlamaktadır. Yakup’a sevgisi dolayısıyla ağabeyini öldüren adama vardı dedikodularına katlanmayı göze alacaktır Zeynep; ancak, kaynı Fazıl’ın yıkımı üzerine yuva kurmak ona göre değildir. Babasının kendisini büyük miktarda başlık parası ile tartması, Zeynep’in yüreğini acıtmakta, ona mal yerine konduğu hissini vermektedir. Ağabeyi Seyfi’nin kötü muamelelerine de maruz kalan Zeynep, diğer ağabeyi Şefik’ten değer görmüştür.

Şefik, kız kardeşinin sevdiğine kavuşması için de babasını öldürecektir. Mal mülke

tamah etmesi sebebiyle kendisinden utandığı babası öldüğünde Zeynep, onun günahlarının bağışlanmasını ister. Bu da kendisinin duygululuğunu ortaya koyar. Elif Ana, Yakup ve Zeynep olumlu kişilerdir. Tip düzeyinde ele alınmış, psikolojik yönleriyle sunulmuşlardır. Daha çok, konuşmalarıyla tanıtılmışlar, inandırıcı şekilde ortaya konmuşlardır. Mücadeleleri Şükrü ve Seyfi’yle olduğu için dış çatışma yaşadıklarını öne sürebiliriz. Kişilik değişimi göstermemişlerdir. Bu kişileri köylü tipi kabul edebiliriz. Elif Ana ile Yakup, Zeynep’e göre daha etken kahramanlardır. Ölmeseler de trajik bir durum yaşamışlardır.

2.7.2.2. Hasım veya Karşı Güç

Hasım güçler Şükrü ve oğlu Seyfi’dir. Çatışmaya, olayların düğümlenmesine onlar sebep olmaktadır.

Şükrü Çavuş; Şefik, Seyfi ve Zeynep’in babasıdır. Gençliğinde Elif Ana ile evlenmek

istemiş, para hırsı dolayısıyla Elif Ana bunu kabul etmemiştir. Şükrü paragöz, düzenbaz, kurnaz, babalık duygusu körelmiş, her kötülüğü yapabilecek bir kişidir. “Bu

0

dünyada işini yürütmeyi bileceksin. Malın birse bin etmeye bakacaksın…” (s. 13) deyişi, kendisinin mal mülk hırsını gösterir. Kızı Zeynep’i Yakup’a vermek için elli bin lira başlık isteyişi de buna örnek verilebilir. Elif Ana’nın büyük oğlu Fazıl Almanya’dan döndüğünde, onunla iyi geçinmek ister. Nitekim, Fazıl başlık parasını verecek ekonomik düzeydedir. Şükrü, oğlu Seyfi’nin öldürülmesinden bile çıkar sağlamayı düşünebilecek bir karakter düşüklüğüne sahiptir. Bu cinayeti Fazıl’ın üstüne yıkıp Yakup’u daha sonra öldürerek bir taşla iki kuş vurmayı planlamaktadır. Böylelikle rakiplerin ikisi de devre dışı bırakılmış olacaktır. Ancak, işler planladığı gibi sonuçlanmaz. Cinayeti Fazıl’ın üstüne yalancı şahitlerle yıktırmak, insanların zaaflarından yararlanmaktan geri kalmaz. Hurşit ile Đsmail’e ekonomik vaatlerde bulunarak onlara yalancı tanıklık ettirir. Şükrü, açgözlülüğü ve düzenbazlığının gereği olarak planladığı entrika sonucunda Yakup’u öldürtecekken kendisi ölür.

Seyfi, Şükrü’nün kendine benzeyen oğludur. Onun gibi açgözlü, kıskanç bir yapısı vardır. Geceleri eve sarhoş olarak gelir. Minibüsüyle köyle şehir arasında taşımacılık yapmaktadır. Küçüklüğünden beri Yakup’un kendisinden üstün olduğunu görmekte, bunun ezikliğini duymaktadır. Kız kardeşinin onunla evleneceği düşüncesine katlanamamaktadır. Yakup’un fakir olması da onun için iticidir. Fazıl’ın bir otobüs alıp köyle şehir arasındaki taşımacılığı ele geçirerek kendisini devre dışı bırakabileceği düşüncesi onu çileden çıkartmaktadır. Kötülüğün sembolü olan, kardeşlerince de sevilmeyen Seyfi, insanlara çirkef atmaktan, iftira etmekten de kaçınmaz. Đftirası dolayısıyla Yakup tarafından kamayla öldürülmüştür.

Şükrü ve Seyfi, tip düzeyinde işlenen, olumsuz kahramanlardır. Psikolojik boyutlarıyla

ele alınmış, daha ziyade, konuşmalarıyla tanıtılmışlardır. Çıkarcı, muhteris tiplerdir. Seyfi ayrıca, kıskanç bir tiptir. Đkisinin de çatışması Elif Ana’nın ailesiyledir. Kişilik değişimi göstermemişlerdir. Yazar, onları tarafsız bir biçimde ortaya koymuştur. Şükrü, Seyfi’ye nispeten daha etken bir kahramandır. Nitekim, Seyfi’nin öldürülmesinden sonra Yakup’un yaşayacaklarını o planlamış ve bunarın bir kısmını uygulamaya koyma fırsatı da bulmuştur. Đkisi de bu olumsuz davranışlarının bedelini hayatlarıyla ödemişlerdir.

1

2.7.2.3. Arzu Edilen veya Korku Duyulan Nesne

Oyunun genelinde Yakup ile Zeynep’in evlenmesi arzulanmaktadır. Şükrü ile Seyfi dışındaki tüm şahıslar bunu ister. Elif Ana bunun yanında büyük oğlu Fazıl ile gelini Behiye’nin bir çocuğu olmasını arzu etmektedir. Aynı arzu Yakup, Fazıl ve Behiye için de geçerlidir. Yakup için Zeynep arzu edilen, Zeynep için Yakup arzu edilendir. Fazıl alacağı otobüsle köy ve kent arasında taşımacılık yaparak aileyi yoksulluktan kurtarmak ister. Şükrü ile Seyfi mal mülklerinin artmasını arzularlar. Şükrü, Seyfi’nin öldürülmesi suçunu Fazıl’ın üzerine yıkmayı, Yakup’u da öldürüp iki kardeşten kurtulmayı arzular. Yine Seyfi ile Şükrü, Fazıl’ın otobüsünün kendi minibüslerini saf dışı bırakmasından korkmuşlardır. Elif Ana, Yakup, Fazıl, Behiye, Zeynep, Şefik işlerin iyice sarpa sarmasından, Yakup ve Zeynep’in evlenememesinden korku duymuşlardır. Özellikle Behiye, bir çocuğunun olmaması ihtimalinden dehşete kapılmaktadır.

2.7.2.4. Yönlendirici

Bu gruba Seyfi, Şükrü ve Fazıl’ı almaktayız. Fazıl’ın Almanya’dan dönüşü Şükrü ve Seyfi’yi kaygılandırmış; özellikle Seyfi’yi ondan kurtulma yolunda harekete geçirmiştir. Seyfi “Ödlekte bahane çoktur. Isıracak köpek havlamaz, kuru sıkıya karnımız toktur” (s. 66), “Erkek gibi davranmak için sapına kadar erkek olmak gerek!” (s. 67) biçimindeki sözlerle Yakup’u kışkırtmış, ardından da Yakup’la yengesi Behiye arasında çirkin bir ilişki olduğu iftirasını etmiştir. Bunlar, bu iftirayı Fazıl’ın ciddiye alıp Yakup ve Behiye’den şüphe etmesi, Yakup’un Seyfi’yi öldürmesi sonucunu doğurmuştur. Seyfi’nin Yakup tarafından öldürülmesinden sonra Şükrü bu olaydan kendi çıkarı yönünde yararlanmak için harekete geçmiş, olayın seyrini değiştirmek istemiştir. Đsmail ve Hurşit’i yalancı tanıklık etme konusunda yönlendirmiş, yine onları Yakup’u öldürme yolunda kullanmak istemiştir. Yakup’un onları etki altına alması sonucunda Şükrü bu kez başarılı olamaz. Bunun üzerine, oğlu Şefik’i kışkırtarak Yakup’u ona öldürtmek istemiş, ancak kendisi ölmüştür.

Fazıl, Elif Ana’nın büyük oğludur. Almanya’da çalışmaya gitmiş bir işçidir. Köyüne döndüğünde otobüsle taşımacılık yapmak istemektedir. Sevecen, iyi niyetli bir kişiliği vardır. Almanya’da ahlâkî bir çöküntü geçirmemiş, karısına kavuşup ailesini feraha erdirmeyi ümit etmiştir. O da bir çocuğunun olmasını arzular. Seyfi’nin iftirasına

.

kanması ve bunun için kardeşiyle eşine zulmetmesi onun zaafıdır. Hatasını anlayınca ailesinden özür dileme erdemini gösterir. Fedakârdır, kardeşine babalık etmiştir. Seyfi’yi kendisi öldürmediği hâlde kardeşini ele vermemiş, hapishanede uzun süre kalmayı göze almıştır. Bu durumda çocukları olamayacağı için karısının kendisinden ayrılma ihtimaline de kendisini hazırlamıştır. Ancak, Behiye böyle bir talepte bulunmayacaktır asla.

Fazıl, Anadolu köyünden kalkıp yurt dışına giden bir işçi tipidir. Gittiği yerde değerlerine bağlı kalmış, dejenere olmamıştır. Tip düzeyinde ele alınmış, ruhsal özellikleriyle sunulmuştur. Hem konuşmalarıyla, hem davranışlarıyla tanıtılmıştır. Seyfi’nin iftirası üzerine Yakup’a işkence etmesi cinayete yol açacağı için Fazıl’ı etken bir kişi sayabiliriz. Fazıl, olumlu bir kahramandır. Kişilik değişimi geçirmemiştir. Kendi içinde çelişki yaşamadığı için bir iç çatışması olduğunu söyleyemeyiz.

2.7.2.5. Alıcı

Seyfi, Şükrü ve Şefik alıcı şahıslardır. Seyfi, asıl kahraman Yakup tarafından kamayla öldürülmek suretiyle hayatını kaybederek vak’adan etkilenmiştir. Şükrü’nün akıbeti de Seyfi’den farklı olmamıştır. Seyfi’nin Yakup’u kışkırtmasına benzer şekilde Şükrü de

Şefik’e hareket edip onu kışkırtmış, dolayısıyla kendisini oğluna öldürtmüştür.

Elif Ana ve ailesine düşmanlık etmek bir yana, onları sevip takdir ettiği hâlde olayların seyrinden en çok etkilenenlerden biri Şefik olmuştur. Şefik, Şükrü’nün büyük oğludur. Çocukluğunda hayran kaldığı babasını büyüdükçe tanımış, ona benzememek için çokça çaba sarf etmiştir. Babası ve eşinin babasınca kendisini sevmeyen bir kadınla evlendirilmiştir. Karısının başka birini sevdiğini anlayınca kendi eliyle gönderir onu sevdiğine. Bu durum Şefik’in, babası ve Seyfi tarafından aşağılanmasına sebep olmuştur. Şefik, iyi yürekli ama pısırık bir kişidir. Kendini ortaya koymaya muvaffak olamaz. Babasının gölgesinde ezilir. Kardeşi Zeynep’i sever. Fazıl’ın mahkemede sergilediği soyluluk, cinayeti kardeşinin işlediğini söylememesi Şefik’i derinden etkilemiş, ondan bir değişim meydana getirmiştir âdeta. Şefik, Fazıl’ın suçsuz yere hapishanede çürümesini engellemek, kız kardeşi ile Yakup’un kavuşmasını sağlamak için babasının baskı ve hakaretlerine de dayanamayıp babasını öldürür.

2

Şefik, olumlu bir kişidir. Karakter olarak ele alınmıştır. Konuşmaları, davranışlarıyla

ortaya konmuştur. Psikolojik boyutuyla verilmiş, fiziksel özellikleri üzerinde durulmamıştır. Şefik önceleri korkak bir kişiliğe sahiptir. Özellikle babası karşısında eziklik hissetmiştir. Ancak, Fazıl’ın mahkemedeki soylu davranışı, kardeşini ele vermemesi, ondaki değişimin başlıca nedeni olmuştur. Bu noktadan itibaren pasif duruşundan sıyrılıp etken bir konuma yükselmeye başlamıştır. Babasının tahrikleri ondaki dönüm noktası olmuştur. Kız kardeşi ve Yakup’un kavuşmaları için babasını öldürmüştür. Yazar, ondaki değişimi inandırıcı biçimde vermiştir.

2.7.2.6. Yardımcı

Şefik, Fazıl, Hurşit, Đsmail, Behiye bu grupta değerlendirilebilir.

Şefik, Seyfi ile Şükrü’nün entrikalarına karşı çıkmış, onları bu olumsuz eylemlerinden

caydırmaya çalışmıştır. Bunda başarılı olamaz. Oyunun sonlarında hakaretlerle kendisini kışkırtan babasını öldürüp suçsuz Fazıl’ın kurtulmasını sağladığı, Zeynep’le Yakup’un evlenmesinin önündeki seti yok ettiği için Şefik yardımcı kişilerden de biri olmuştur.

Asıl kahramanlar “Elif Ana ve Yakup, Fazıl’ın yardımıyla şahsiyetlerini ifade etme fırsatı bulurlar” (Ayata, 2009: 68). Fazıl, onları yoksulluktan kurtarmak için uzun yıllar gurbette kalmıştır. Fazıl’ın Seyfi’nin iftirasına kanarak Yakup ve Behiye’ye işkence etmesi de Yakup’un Seyfi’yi öldürmek için harekete geçmesi sonucunu doğurmuştur. Hurşit ve Đsmail fakir köylülerdir. Ezilen, sömürülen insanın temsilcisidirler. Bunlar

Şükrü’ye borçludurlar. Şükrü onlara borçlarını sileceğini, kendilerini mal mülk sahibi

yapacağını, Đsmail’in görme engelli olan oğlunun gözlerini ameliyat ettireceğini söyleyerek kendilerini yalancı tanık yapmıştır. Hatta daha ileri giderek Perili Mağara’da saklı Yakup’u öldürebilmesi için ele geçirmelerini istemiştir. Bu noktada Hurşit ve Fazıl’ı hasım gücün yardımcısı kabul etmekteyiz. Perili Mağara’ya vardıklarında Yakup onları öldürmek fırsatı bulmuşken ailelerine bağışlar. Kendisi ve ailesine bir daha yan gözle bakmamaları konusunda onları tehdit eder. Hurşit ile Fazıl ihtiyaç içinde bulunmalarından dolayı kötülük yapmaya yönlendirilebilen kişiler olmakla birlikte Yakup’un tehdidiyle de olsa Şükrü’ye karşı gelmişlerdir sonunda.

#

Hurşit ve Fazıl, tip düzeyinde ele alınıp psikolojik boyutuyla verilen kahramanlardır.

Đçerisinde bulundukları şartlar onları kötü bir eyleme sürüklemişse de tam anlamıyla

olumsuz kişiler olduklarını söylemek zordur. Daha çok, davranışlarıyla tanıtılmışlardır.

Şükrü ve Yakup’tan çekindikleri için korkak tipler kabul edilebilirler. Đnandırıcı bir

biçimde sunulmuşlardır. Kişilik değişimi göstermemişlerdir. Mahkemedeki tanıklıkları dışında etken bir yapılarının olduğunu söyleyemeyiz.

Behiye, Fazıl’ın karısıdır. Fazıl Almanya’dayken yolunu özlemle, sabırla gözlemiştir. Bir çocuk hasretiyle yanıp tutuşmaktadır. Yayığı beşik sallar gibi sallar. Büyük

şehirlerde doktorlara gitmek ister çocuğunun olabilmesi için. Kayın biraderi Yakup’u

kardeşi gibi sever. Dürüst, namuslu, eşine son derece vefalı bir kadındır. Fazıl hapishanedeyken eşine istemesi hâlinde kendisinden ayrılabileceğini söylese de Behiye böyle bir şeye kat’iyyetle karşı çıkar. Behiye çalışkan, fedakâr, çilekeş bir Anadolu kadını tipidir. Komşu kadınların her söylediğine inanması onun zaafı kabul edilebilir. Olumlu kahramanlardan biridir. Psikolojik yönüyle, tip düzeyinde ele alınmıştır. Daha çok, konuşmalarıyla takdim edilmiştir. Kişilik gelişimi sergilememiş, inandırıcı bir biçimde sunulmuştur.

2.7.2.7. Dekoratif Unsur Durumundaki Kahramanlar

Yargıç ve köylüler dekoratif kişilerdir.

Yargıç, sesiyle yer alır oyunda. Fazıl mahkemede adaletin tecellisini istediğinde Yargıç, adaletin tanıklarla işleyebileceğini, adalet istiyorsa adalete yardımcı olması gerektiğini söyler ona. Yargıç’ın psikolojik ve fiziksel özelliklerine değinilmez.

Köylüler kahvehanede ve mahkemede yer alırlar. Mahkemede Elif Ana ve Behiye, Seyfi’yi Fazıl’ın öldürmediği konusunda onlardan şahitlik yapmalarını istemiş;

köylüler, Şükrü’nün kendilerine zararı dokunacağı düşüncesiyle buna

yaklaşmamışlardır. Kalabalık bir kitle olarak verilmişlerdir. Bireysel özellikleri, kişilikleri işlenmemiştir.

3

Oyunda üçü bayan, sekizi erkek olmak üzere on bir kahraman bulunur. Elif Ana, Behiye, Zeynep, kadın kahramanlar; Şükrü, Şefik, Seyfi, Yakup, Fazıl, Hurşit, Đsmail, Yargıç (ses olarak), erkek kahramanlardır. Ayrıca, köylüler de mevcuttur.

Eserde üç asıl kahraman bulunsa da en çok, Elif Ana üzerinde durulmuştur. O, dürüstlüğün, metanetin timsalidir. Fedakâr, çilekeş bir köylü kadın tipidir. Yazar tarafından yüceltilmiştir. Bununla birlikte, eserde karakter boyutuyla ele alınan tek kişi

Şefik’tir.

Elif Ana, yazarın köy konulu oyunlarının üçüncü ve sonuncusu, tragedyalarından birisidir. Yazarın çocukken yaşadığı köy hayatının ilham ettiği bir oyundur. Kişiler psikolojik yönden, genellikle tip olarak ele alınmıştır. Sunuluşları genellikle inandırıcıdır. Oflazoğlu’nun hemen hemen bütün oyunlarında koro görevini üstlenen kişi / kişilere bu eserde yer verilmemiştir.

2.8. Bizans Düştü – Fatih 2.8.1. Eserin Tanıtımı ve Özeti

Yazar, Bizans Düştü-Fatih’te16 Đstanbul’un fethediliş sürecini oyunlaştırmıştır.

“Oflazoğlu piyesinde başarılması son derece güç bir işi yapmış, destanî bakış ile trajik bakışı birleştirmiştir” (Kaplan, 2002: 466). Eser üç perde (yedi + dört + dört sahne)den oluşmaktadır. “Eseri başarılı kılan ilk unsur, şahısların canlandırılmasında kullanılan ölçüdür. Yazar, kullandıkları kelimelerle, kısacık konuşmalarla, Bizans ve Osmanlı asker ve devlet adamlarının iç dünyalarını, endişelerini, planlarını ve mizaçlarını aksettirmeyi bilmiştir” (Enginün, 1981: 42)17.

Birinci perdenin birinci sahnesinde Bizans Đmparatorluk Sarayı’nda Françez, Notaras ve

Đmparator Konstantin arasındaki konuşmalara tanık olmaktayız. Osmanlı Sultanı

Mehmet’in kendi şartlarını kabul etmesini ummaktadırlar. Kendi ellerinde bulunan

Şehzade Orhan’ı tehdit unsuru olarak kullanacaklardır. Bu konuşmalardan Sultan

 1 6 '789ŝnjĂŶƐƺƔƚƺͲ&ĂƚŝŚ'G ; '< '#27      . @      H '89"+  !!$'zĞĚŝƚĞƉĞ'< 'G '%3.'6,#.' 0



Mehmet’in sadrazamı Çandarlı Halil Paşa’nın düşmanla işbirliği yapan bir hain olduğunu öğreniyoruz.

Françez, “Sultan Mehmet Karaman Beyi’yle uğraşırken binelim dalına! Türk’ten ne koparırsak kârdır” (s. 12) düşüncesindedir. Notaras ise, “Hiç değilse, şu seferin sonucunu öğrensek. Padişahın başarıp başarmayacağı önemli” (s. 12) demektedir. Françez ile Konstantin hâlâ âdeta bir Haçlı seferi, Bizans için diriliş umudu hayal etmektedir. Notaras daha sağduyulu düşünmekte, Türklerin “girdikleri pek çok ülkede kurtarıcı olarak karşılanmakta” (s. 13) olduklarını savunmaktadır.

Benzer Belgeler