• Sonuç bulunamadı

1.6 Belgesel Sinemanın Öncüleri

1.6.3 John Grierson

Aslen İskoçyalı olan İngiliz belgesel hareketinin kurucusu ve lideri John Grierson 1898 de dünyaya gelir. İşçi sınıfının ve İskoç emek hareketinin yoğun olduğu Glasgow yakınlarında büyüyen Grierson I. Dünya savaşında donanmada görev alır. Savaş sonrası 1919‟da Glasgow‟da girdiği üniversiteden 1923 yılında mezun olur.

1924 yılında yüksek lisans eğitiminde araştırma konusu olan “Amerika‟da kamuoyu ve kitle iletişim araçlarında belgesel filmin yeni tarihi” projesiyle Rockefeller bursu kazanarak Amerika‟ya gider.

Chicago Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesini kendine bir üs olarak seçen Grierson yabancıların Amerikan Kültürüne asimilasyonunda popüler basının etkileri üzerine araştırmalarını yoğunlaştırır. Bu yüzden zamanının çoğunu üniversite kampüsü yerine, Alman, İtalyan, Yunan, Rus ve Polonya halkından olan insanların yoğun yaşadığı Halsted Caddesi'nde geçirir. Basının göçmenlerin vatandaşlık eğitimlerine katkılarını incelediği yıllarda Walter Lippman‟ın 1922‟de yayınlanan “Kamuoyu” kitabından etkilenir. Lippman‟a göre Amerika‟nın büyük ve karmaşık yapısı karşısında hükümet zorlanmaktadır. Ona göre hükümetin karar alma sürecinde halkın bilgilendirilmesi konusunda yetersiz kalınmasının tek çözümü eğitimdir. Kamuoyu'nda demokrasinin özünde kusurlu olduğunu iddia eden Lippmann elitist, otoriter ve ırkçı bir düşünceyi savunur (1998: 21-408). Grierson, Lippmann'ın "halka karşı entelektüel davası" olarak nitelendirdiği fikirleri reddederek Lippman‟ın savunduğu argümanların "faşizminkiler" e benzetir. Grierson, Lippmann‟ın hiyerarşik, seçkin yönetim anlayışı yerine halkın doğru bilgilendirilmesi durumunda demokrasinin etkili olabileceği ve belgesel filmin bu önemli işlevi yerine getirebileceğine inandığı sonucuna varır (Aitken, 2001: 163-164). Grierson belgesel sinemayı sosyal uyum ve anlayışın geliştirilmesi için bir araç olarak görür. Filmler aracılığıyla aktarılan devletçi düşünce, halkın mevcut düzeni onaylamasına katkı sağlama amacındadır (Aufderheide, 2007: 33-34).

Grierson, Amerika‟da geçirdiği yıllarda 19. Yüzyılın sonlarında iş dünyası ve gelişmekte olan halkla ilişkiler hakkında yazıları kaleme alır. Bu yıllarda izlediği Flaherty‟nin Kuzeyli Nanook filmi Grierson‟u oldukça etkiler. Yine Flaherty‟nin Moana filmi için yazdığı bir yazıda kullandığı “belgesel” ifadesi, sinemanın bu türüne adını veren kişi olmasını sağlar. İlk büyük gerçekçilik filmi teorisyeni John Grierson, 1920'lerde modernist bir belgesel gerçekçilik teorisi geliştirir. Grierson, filmin ve belgesel filmin, özellikle devletle halk arasında etkili bir iletişim sağlayarak toplum içinde önemli bir rol oynayabileceğine inanır (Aitken, 2001:163). 1927 yılında İngiltere‟ye döner İmparatorluk Pazarlama Kurulu (EMB) Sekreteri Stephen Talents‟i ikna ederek senaryo, yönetmenlik ve kurgusunu üstlendiği kendisine ait tek filmi olan Balıkçı Tekneleri (Drifters, 1929) filmini çeker. Filmin başarısı İngiliz Belge Hareketi olarak bilinen grubun oluşmasını sağlar (Rotha,2000:75-76).

Ian Aitken “Griersonian” film biçimi olarak adlandırdığı İngiliz belgesel filmi hareketinin 1930-70 yılları arasında etkili olduğunu, "Griersonian" belgesel filmin İngiliz toplumunda gerçekleşen önemli değişikliklerle ilişkili olduğu ve bu yüzden önemli olduğunu vurgular. Griersonian belgesel filmin biçim ve içeriğinin, 1930'larda İngiltere'de ortaya çıkmış ve 1945'ten sonra sosyal-demokratik refah-kapitalist toplumun oluşumu ile ilişkilendirilebileceğini söyler. Savaş sonrası dönemdeki Griersonian biçimin gerilemesinin hem İngiltere'de hem de 'İngiliz dünyası' olarak tanımlanan coğrafyalarda belgesel biçimi şekillendirdiğini vurgular (2016:2-3).

Aitken, Grierson'un belgesel film teorisinin erken dönemde şu üç temel öğeden oluştuğunu söyler:

1) “Gerçeklik imajının içeriği ve etkileyici zenginliği ile ilgili bir endişe. 2) Yorumlamanın kurgu potansiyeline vurgusu.

3) Karşılıklı toplumsal ilişkileri temsil etme ihtiyacı” (2001:167).

Grierson belgesel filmciler adına kaleme aldığı yazısında belgesel film ile ilgili kuramını üç madde altında özetler:

“1) “Biz inanıyoruz ki: Sinemanın dolaşma, yaşamı gözlemleme ve seçme kapasitesinin yeni ve hayati bir sanat biçiminde kullanılabilir. Stüdyo filmleri, gerçek

dünyada yaşananları yansıtma olasılığını büyük oranda göz ardı ediyor. Bu filmler yapay hikayeleri fotoğraflamışlardı. Belgesel ise, yaşayan sahneyi ve canlı hikâyeyi fotoğraflayacak.

2) Biz inanıyoruz ki, orijinal (veya doğal) aktörün ve orijinal (ya da doğal) sahnenin, modern dünyanın bir perdedeki yorumuna daha iyi rehber olacaktır... Tasarlanan mekanik stüdyo filmlerine kıyasla daha karmaşık ve şaşırtıcı olaylar üzerine yorumlama gücü veriyorlar.

3) Biz inanıyoruz ki, işlenmemiş ham olarak toplanan materyaller ve hikâyeler, tasarlanarak üretilmiş olanlardan daha ince (felsefi açıdan daha gerçekçi) olacaktır” (Beattie, 2004:29).

Grierson‟un erken dönem film kuramındaki bütün bu öğeler 1929-1935 yıllarında İngiliz Belgesel Film Hareketi tarafından üretilen bazı filmlerde gözlemlenebilir. İlerleyen yıllarda, Balıkçı Tekneleri ve Seylan Şarkısı gibi filmlerdeki şiirsel montaj stili yerini, daha didaktik, gazetecilik üslubuyla felsefi estetiğe olan daha önceki endişenin yerine, propaganda ve yurttaşlık eğitimi konularına dayanan daha işlevsel bir söyleme bırakır (Aitken, 2001:167). Grierson sosyal demokrasiyi yönetmek için devleti adil ve tarafsız bir organ olarak görür; şirketlerin kamuya açık halkla ilişkileri gerçeğe bağlı kalarak kamu yararına kullanabileceğine inanır. Nazi propagandacılarının bazı tekniklerini aynen kullanmayı onaylamış olması onu rahatsız etmez. Ona göre "kötülük” için totaliter olunabilirken aynı zamanda “iyilik” için de totaliter olunabilirdi. Grierson, belgeselin “eğlence” sinemasından ayrılarak, ticari olmayan dağıtım ve farklı beklentileri olan izleyiciler arasında olması gerekliliğini savunur. İkinci Dünya Savaşı‟nın büyük bölümünü Kanada‟da geçiren Grierson, halen varlığını sürdüren Ulusal Film Kurulu‟nu (NFB) kurarak ABD ve İngiliz hükümetleriyle istişarelerde bulunur. Grierson'un belgesel filmde lider olarak rol oynadığı İngiliz sosyal belgesel hareketi II. Dünya Savaşı'ndan sonra çökmesine rağmen belgesel konusundaki vizyonu, sonraki yapımcıları büyük oranda etkisi altına almıştır (Aufderheide, 2007: 35-36).

Grierson'un gerçekliği yaratıcı bir şekilde yorumlama yöntemlerindeki 1936 öncesi ve 1936 sonrası dönemine kadar olan radikal tarz değişikliklerine rağmen

hayatının sonuna doğru önceki estetik konumuna geri döndüğünü gösteren kanıtlara rastlanır. 1970 yılında BBC Televizyonu için yaptığı film olan, “Hatırlıyorum” (I Remember, I Remember) adlı belgesel filminde neredeyse tamamen sanatsal bir anlatım kullanmıştır (Aitken, 2001:167).

Grierson'un çalışmalarına yönelik çağdaşları tarafından yapılan eleştiriler büyük ölçüde etkililik sorunlarına yöneliktir. Grierson yönetimindeki filmler erkek odaklı, orta sınıf kültürüne yönelik statükoyu korumayı arzulayan çalışmalar olduğu yönde eleştirilere maruz kalır. Ayrıca filmlerinde toplumsal amaca hizmet ettiği düşüncesine sığınarak sanatsal zorluklarla uğraşmaktan kaçtığı ve filmleri finanse edenlerin çıkarlarını güçlendirerek kötü niyetli davrandığı Grierson‟a yönelik yapılan eleştirilerdendir (Aufderheide, 2007: 37).

1.7 Osmanlı Devleti ve Türkiye’de Belgesel Sinema

Benzer Belgeler