• Sonuç bulunamadı

II. Ebû’l – Usvar Şâvûr Dönemi (1110-1124)

BÖLÜM 1: SELÇUKLU DÖNEMİNDE ANİ

1.3. Şeddadiler Döneminde Ani

1.3.3. II. Ebû’l – Usvar Şâvûr Dönemi (1110-1124)

Emir Manuçehr’in vefatından sonra, yerine geçen oğlu Emir Ebû’l-Usvar’ın, hâkimiyeti döneminde şehir halkının tepkisini çeken politikalar izlediğini görmekteyiz. VARDAN, Ebû’l – Usvar dönemini: “O günlerde Ani Emiri Manuçe vefat etmiş ve yerine oğlu Aplsuar geçmişti. Bu korkak ve kadın tabiatlı hükümdar, Ani’yi altmış bin dinara mukabil Garin(Erzurum Saltuklu) emirine satmak istedi. Katedral kubbesindeki eski hilalin yerine Hılattan getirmiş olduğu kıymettar ve büyük bir hilali koydu. Hıristiyanlar bundan çok müteessir olarak, Davidi(Apkaz Kartel Kralı Bagratlı) çağırdılar ve şehri ona teslim ettiler. Bu suretle günahlarımız yüzünden altmış seneden beri orada bulunan menfur silah, katedralin mukaddes tepesinden aşağı alındı ve yerine selametimizin güneşi, Hazreti İsa’nın tacı olan Haçı taktılar. Kral, Abuleti ve onun oğlu İvaneyi Anide bırakarak, kendisi Aplsuarı ve oğullarını beraber aldı ve memleketine avdet etti. Aplsuar ve oğulları orada ölerek bir daha avdet etmediler.” Şeklinde göstermektedir (Vardan, 1937: 195-196).

1089 yılında Gürcü tahtına çıkmış olan II. David/Davit(1089-1125), Melikşah’ın ölümü üzerine Selçuklu hanedanı arasında başlamış olan saltanat mücadeleleri esnasında, her yıl göndermekte olduğu vergiyi kesmişti. Davit, 1110, 1115, 1116 ve 1118 yıllarında olmak üzere Türklere karşı yaptığı hücumlarda başarılar elde etmiş ve birçok yerleri, bu arada Lore şehrini de ele geçirmişti. Fakat Davit asıl başarısını Tapar’ın ölümünden sonra kazanmaya başladı. Tapar’ın halefi Mahmud’un zayıf bir şahsiyet oluşu, çocuk yaşta bulunan kardeşi Erran meliki Tuğrul’un muktedir bir Atabeğe sahip bulunmaması, Davit’in başarılarında büyük bir rol oynamıştır (Sümer, 1998: 28). Ayrıca bu dönemde Türkiye Selçukluları’nın da Haçlı seferleri ile uğraşmaları bir diğer etken olarak gösterilebilir. Bu durumlar Kırzıoğlu’nun belirttiği gibi batıda Bizans’ın; doğuda ise Apkaz-Kartel(İber) Bagratlı Krallığının işine yaramıştır (Kırzıoğlu, 1982: 65).

Apkaz-Kartel Kralı II. Davit(1089-1125), babası gibi Kutayıs’ta oturuyordu. Tahta geçişinin 8 veya 10. senesinde Kafkaslar kuzeyine ve Azak denizi çevresine hâkim olan atlı göçebe ve Kam dinine inanan Kıpçak/Kuman Türklerinin hükümdarı Karakhan oğlu Atrak’ın güzelliği ile ünlü kızı Guran-Dukht/Guranduht hatun ile evlenmişti. O bu evliliği yaparken Kıpçak milletinin, ahalisinin çokluğunu, savaştaki üstün cesaretlerini, yürümedeki çabukluklarını, saldırmadaki amansızlıklarını, Selçuklu ülkelerini kolaylıkla zapt edip hâkim olabileceklerini, kendi idaresine tabi olmaya hazır bu milletin başına geçmenin kendisi için zor bir şey olmadığını biliyordu. Kral, bütün bu sebeplerden dolayı, Kıpçaklarla anlaşmak ve kaynatasını davet etmek üzere itimat ettiği adamlar gönderdi. Kıpçaklar yapılan teklifi memnuniyet ile kabul ettiler (Gürcistan Tarihi, 2003: 319).

Bizans İmparatoru I. Aleksiyos Komninos, Apkaz-Kartel Kralı II. Davit ile deniz yoluyla irtibat kurarak ittifak yapmıştı. Apkaz-Kartel Kralı II. Davit, 1116 yılında kızı Kata’yı, imparatorun oğlu ile evlendirmek için1 Bizans memleketine yolladı. O, daha önce, büyük kızı Tamara’yı, Şirvan kraliçesi olmaya yollamıştı (Gürcistan Tarihi, 2003: 317).

Apkaz-Kartel Kralı II. Davit’in daveti üzerine 1118 yılında Atrak Han maiyetinde getirdiği kalabalık bir Kuman/Kıpçak kitlesinden 40.000 kişilik mükemmel bir daimi orduyu, Irak-Selçukluları ile savaşsın diye, damadı Davit’e bırakmıştır (Togan, II, 1993: 102, Minorsky, XII, 1993a: 267). Gürcistan Tarihi’ndeki ifadelere bakılırsa, Kral onları karıları ile beraber iyi yerlere yerleştirdiği, seferlerine bu askerlerin iştirak ettiği, Kral’ın da onları at ve silahlar ile donattığı ifade edilmektedir. Kral’ın bunlardan başka 500 seçkin ve yorgunluğa karşı alıştırılmış esirleri de vardı. Kıpçaklar her gün sayıca artmakla birlikte günden düne de Hıristiyanlığı kabul etmekteydiler (Gürcistan Tarihi, 2003: 320).

II. Davit, 1120 ve 1121 yıllarında Kür boylarında kışlayan Türkmenleri ağır yenilgilere uğrattı. Bunun üzerine Türkmenler karalar giyerek aralarında eskiden beri büyük bir itibar sahibi olan Artuklu ailesinin başı Mardin-Meyyâfârikîn hükümdarı İlgazi’den ve

1 Nikephoros Briyennios ve Anna Komnenos’un oğlu Aleksios ile evlendirmek üzere İstanbul’a gönderildi.

Gence’de oturan Tapar’ın oğullarından Melik Tuğrul’dan yardım istediler (Sümer, 1998: 28).

II. Davit, kaynatası Atrak sayesinde ülkesine getirttiği Kıpçaklar ile birlikte savaş hazırlıkları görüyordu. Davit, 1121 de müstahkem Tiflis şehrini kuşatmışken, Gence’de Sultan’ın kardeşi Melik I. Toğrul ve Bitlis-Arzan Emiri Dilmaçlı Togan-Arslan’ın onar bin kişilik orduları ile buluşmadan, Tiflis’i kurtarmaya gelen Mardin Artuklu Emiri El-Gazi/İlgazi’nin on binlik ordusu Kıpçaklı öncülerden ağır bir mağlubiyet alırlar(18 Ağustos 1121) (Merçil, 2000: 246, Minorsky, XII, 1993a: 267, Gümüş, IV, 2002: 717). El-Gazi ve yakınları güçlükle kurtulurken 4.000 esir bırakırlar. Bunu duyan Melik I. Toğrul ve Bitlis-Arzan Emiri Dilmaçlı Togan-Arslan, Tiflis’e varmadan yoldan geri döndüler. Ertesi yıl, hiçbir yardım alamadan kuşatılma yüzünden çok bunalan büyük İslam şehri ve ticaret merkezi Tiflis’in koruyucuları 14 Ağustos 1122 tarihinde; İslam biçiminde para kestirilmesi ve İslam müesseselerine dokunulmaması koşuluyla şehri II. Davit’e teslim ettiler. İncil’e el basarak yemin eden Kral, sözünde durmayarak şehri yağmalar ve 500 İslam koruyucusunu kazığa vurdurduktan sonra şehri yaktırdı (Mateos, 2000: 270). 1068 de Türk hâkimiyetine giren Tiflis Kıpçaklar sayesinde Apkaz-Kartel Bagratlıları’nın eline geçti (Kırzıoğlu, 1982: 68-69).

1124 yılı mart ayında, ordusu ile Kartli’ye gelen Davit, Dmanıs, şehrini aldı. Nisanda Şaburan’ı Darbend Emiri’nden aldı ve ona itaat eden Lezgi, Kürt ve Kıpçakları kılıçtan geçirtti. Borçalı-Çayı boylarını aldıktan sonra, Haziran’da Cavahet(Akhılkelek-Çıldır-Ardahan), Kola(Göle), Karnifola’yı(Tortum Çayı boyu), Pasin’i İspir’e kadar fethetti. Oralarda bulunan bütün Türkmenler kılıçtan geçirildi veya esir edildi. Kral, oradan Buyartu Kur’a gelerek Oltu’yu yaktı ve bu icraatından sonra Trialet’e döndü (Gürcistan Tarihi, 2003: 326).

Manuçehr’in oğlu Emir Ebû’l-Usvar’ın Ani’yi altmış bin dinara mukabil Garin(Erzurum Saltuklu) emirine satmak istemesi üzerine (Turan, 1980: 7, Solmaz, 2000: 141), 20 Ağustos 1124 tarihinde Davit, Bojano(Arpaçayı başları) mevkiinde iken, Ani ileri gelenlerinin nazırları bu yerin kendisine teslimini arz etmeye geldiler. Kral derhal her tarafa davetnameler gönderdi ve üç gün sonra yanında 60,000 atlı hazır bulundu. Kral harekete geçerek üçüncü günü Ani’ye ulaştı, şehir ve kalelerini, buraya bağlı toprakları köyleriyle beraber zor kullanmadan aldı. Ebu’l-Esvar’ı, 8 oğlu, uşakları

ve kadınları ile beraber getirterek Aphazya’ya gönderdi. Kral büyük Ani şehrini Mesh aznavurlarına teslim ederek kendisi Kartili’ye avdet etti (Gürcistan Tarihi, 2003: 326). Ani’ye hâkim olan Kral Davit, Ani’deki camiyi kiliseye çevirdi, kubbeye konulmuş olan hilalin yerine haç diktirdi. Böylece Sultan Alparslan’ın1064’te aldığı Ani, altmış yıl sonra Hıristiyanların eline geçmiş oldu (Özaydın, 8, 1992: 158-159).

Vardan gibi aynı tarihi işaret eden, MATEOS, Ani şehrinin Gürcü Kralı Davit tarafından işgal edildiğini ve Davit’in, Manuçe’nin çocuklarını oradan çıkartarak Tiflis’e götürdüğünü yazar (Mateos, 2000: 279).

Selçuklu sultanı Mahmud’un, ordusu ile 1123 yılında Şirvan seferinden dönerken, Şeddadlı varisi Ebû’l-Usvar’ın büyük oğlu Fadlun, bütün Ani ordusu ile onun yardımına gitti. Veliahd Fadlun, kendi askerleriyle Sultan’ın maiyetinde Isfana’a varmış oradan da Sultan Sancar’ın hizmetine, Horasan’a gitmişti. Bunu gören Ani şehri Grigoryen Ermeni ileri gelenleri, Ortodoks Davit’in işgal niyetini anlayınca onu Ani şehrinin işgal etmesi dileği ile vekiller gönderdiği anlaşılıyor. Şehirde ve kalelerdeki az sayıdaki Müslüman askerleri, güçlü Kıpçak birlikleri karşısında fazla direnemeden teslim oldular (Kırzıoğlu, 1982: 71).

1124 yılında Ani şehrinin bu ilk işgali ile birlikte Kırzıoğlu’nun belirttiğine göre: “Manuçehr Camii’nin sekiz köşeli olan minaresinin yıktırılmış olduğu, bugünkü minarenin, camiye göre daha açık taşlardan yapılmış olmasından anlaşılıyor. Bugünkü minaresi herhalde 1125 teki il kurtuluşunun akabinde Emir Fadlun tarafından, Manuçehr Camiinin koyu kızıla kaçan taşlarından daha açık renkli taşlardan yapıldığı ve uğurla ebedi olsun diye kuzeydeki iki yüzüne çok iri aktaşlardan gömme güzel bir “BİSMİLLAH” yazılmış olduğu görülüyor.” (Kırzıoğlu, 1982: 71)

1.3.4. Ani Şehrinin I. Gürcü-Kıpçak İşgalinden Kurtarılması Ve Emir Fadlun