• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: MİMARİ YAPILAR VE SANAT

2.1. Ani’deki Mimari Yapılar

2.1.1. Ani Kaleleri

Ani'nin üçgen biçimindeki sur içi yerleşiminin en güney ucunda yer alan İç Kale 4. Yüzyılda Kamsarakan yöneticisi Trdat tarafından Ani’nin en yüksek kısmına yapılmıştır (Karamağaralı, 1997: 103). Kale çevrenin doğal yapısından da faydalanılarak sur duvarları ile çevrilmiştir (Resim-5).

Milattan önce I. Binlerden itibaren buraların aktif yerleşime geçtiği anlaşılmaktadır. Bir dönem bölgeye hâkim olan Urartuların burada birtakım inşai faaliyette bulunduğu dış sur duvarlarındaki inşa tekniğinden anlaşılmaktadır. MÖ 7 ve 6. Yüzyıllarda köken itibariyle Orta Asyalı halkların oluşturduğu düşünce, inanç ve yaşam biçimi bakımından Sakalar, Partlar, Kıpçaklar ve Perslerle paralellik arz eden sosyal yaşantıya sahip Kamsarakanlar, İç Kale ve çevresinde ilk ciddi yapılaşmayı meydana getirmişlerdir. Kamsarakanların burada kendilerine ait mabet-Ateşgede inşa ettikleri ve bunun da sonraki yüzyıllarda kiliseye dönüştürüldüğü anlaşılmaktadır (Barthold, I, 1993a: 435). Ani İç Kale’sinde yapılan hafriyat esnasında, Kamsarakanlar döneminde yapılan hisarların temellerinin kayalar üzerine harçsız taşlar ile oturtulduğu ortaya çıkarılmış, burasının çok eskiden tahkim edildiği etrafını çevreleyen surların altındaki kaba taş örgülerinden ve duvarların altında elde edilen kaba çanak çömleklerden anlaşılmıştır. Kamsarakanlar döneminden kalan ve şehrin çekirdeğini teşkil eden yukarı Ani’nin yani İç Kale’nin güney yüzü çok sarp bir uçurum olduğundan kalenin güneyinde sur ve duvar yoktu (Solmaz, 2000: 131-134, Kökten, 1944: 670-671).

St. Petersburg Bilimler Akademisi öğretim üyelerinden arkeolog ve oryantalist Nikolai Marr, 93 harbinden sonra(1877-1878) Kars, Ardahan, Gümrü ile birlikte Ani’nin de Rusya’ya bırakılması üzerine 1892-1893 yıllarında Ani’de ilk kazı çalışmalarını yapmış bunun sonucunda Ani İç Kalesi’nin etrafını çevreleyen ilk sur duvarlarını ortaya çıkarmıştı. Nikolai Marr’ın 1904-1917 yılları arasında kazıların ikinci döneminde ortaya çıkardığı İç Kale yerleşimine ait surlar, saray, yer altı deposu(su sarnıcı), hamam,

kiliseler ve çocuk prenslerin mezarları, burada daha sonraki asırlarda da ilave ve onarımların yapıldığını göstermektedir (Gündoğdu, 2006a: 53).

İç Kaledeki sarayın iç duvarları altın fresklerle kaplıydı. Sarayın 50 m. uzunluğundaki uzun koridorunun batı ucunda açılmış olan ana girişle saray, kuzey ve güney olmak üzere iki kanada ayrılmıştı. Güney kanadına Kamsarakanlarca inşa edilmiş olan bazilika, saray kompleksinin tamamlayıcı bölümünü oluşturuyordu. Sarayın kuzey kanadının bazı parçaları iki katlıydı. İkinci katta tören salonları yer almıştı. Kuzeydoğu salonunda yer yer av manzaralı su mermeri dekorasyonları yer almıştı. Sarayın salonlarından yalnız kuzeybatıda olanı, temiz yontulmuş tüf taşıyla yapılmıştı. Kuzey kanadında yer alan 7 bölmelik hamam, soğuk ve sıcak su havuzları ve kurnalarla donatılmış olup, soğutma ve ısıtma sistemi uygulamıştır (Tuğlacı, 1984: 42).

2.1.1.2. İç Kaledeki Kiliseler

1. Kilise: Sarayın avlusunda yer almaktadır. Bu saray adamlarınca kullanılan üzeri beşik tonozla örtülü, tek nefli bir mabet imiş. Bu kilisenin dışa düz duvar şeklinde yansıyan doğu duvarında içten yarım yuvarlak bir apsis bulunmakta, kuzeydoğu duvara bitiştirilmiş 13. Yüzyıla ait iki katlı, küçük bir de şapel yer almaktadır. İçinde bulunan 622 tarihli bir kitabe,1 bunun 7. Yüzyıl yapısı olduğunu göstermektedir. Daha sonra 10. Yüzyılda bir onarım geçirerek içerisi fresklerle süslenmiş, yıldızlı, rozetli ve hayvan kabartmalı sütün başlıkları ve kolonlarla zengin bir görünüme kavuşturulmuştur (Gündoğdu, 2006b: 235). 2. Kilise: İç Kale’deki saray kalıntılarının güneydoğusunda ve daha aşağıda

dikdörtgen planlı, ortası kubbe ile örtülü bir kilise kalıntısı bulunmaktadır. Nikolai Marr’ın 11. yüzyıl başında inşa edildiğini savunduğu bu kilise 1966 depreminde çökmüştür. Düz arşitravlı ve kilise kütlesine göre büyük tutulmuş kapı çevreleri, akantus yapraklarıyla süslüdür (Gündoğdu, 2006b: 235).

3. Kilise: İç Kale’yi çevreleyen sur duvarlarının güneydeki en uç noktasında bulunmaktadır. Şeklinden dolayı altıgen kilise olarak adlandırılan bu yapı, dıştan

1

"Ben, Abisoğom, bu kiliseyi 622'de yaptırdım." İ. Şimşek,Ani Şehri /Ermeni Mimarisi,Virtual ANI 2001.com.(son güncelleme20 Ekim 2000)

araları üçgen nişlerle teşkilatlandırılmış on kenarlı bir düzenlemeye sahiptir. İçten yarım yuvarlak altı adet derin nişle biçimlenen kilisenin, doğuya bakan esas apsisinin iki yanındaki apsislerin de derinleştirilmesiyle birer pastaphorian hücresine dönüştürüldüğü orta alanın üzerinin, yüksek kasnaklı bir kubbe ile örtülü olduğu anlaşılmaktadır (Gündoğdu, 2006b: 235).

2.1.1.3. Kız Kalesi

Ani'nin en güney ucunda yer almaktadır. Kalenin bulunduğu arazi, hemen hemen Arpaçay ile çevrilmiş bir burunla daralır ve neredeyse dimdik uçurumlarla korunur. Bu burnun düz tepesi bir zamanlar ayrı bir takviyeli duvarla çevrili imiş. Burası, Ani'nin terk edilen son yerlerinden biri olabilir. Buradaki evlerin temelleri, şehrin diğer kısımlarınınkinden daha iyi muhafaza edilmiştir (Resim-6).

İç Kale’nin de güneyinde, şehir yerleşiminden aşağıda kalan bir tepelik üzerine Kız Kalesi denilen yapılar topluluğu ve kilise inşa edilmiştir. Yapıların bulunduğu burnun etrafı, ayrıca takviyeli sur duvarları ile çevrili imiş (Gündoğdu, 2006b: 267).

Sarp uçurumun kenarında, muhtemelen 13. yüzyılın ilk 15 yılı içerisinde inşa edilmiş bir kilisenin harabesi vardır.

Bir manastıra bağlı kilise olduğu tahmin edilir. Kilisenin dış planı dikdörtgen, içi haç şeklindedir, geçişinin üzerinde de kubbesi varmış. Küçük haç planının uygulandığı iç mekânın dört köşesinin her birinde iki katlı küçük hücrenin yer aldığı anlaşılır. Yapının kimi kısımlarında, yeniden kullanılmış malzeme görülür. Bu malzeme, belki de aynı yerdeki daha eski bir kiliseden alınmadır.

Kilisenin, Ani’nin diğer yapıları gibi kahve renkte tüften, düzgün kesme taşlarla, aradaki moloz taşlı harç dolgu üzerine kaplama yapılarak inşa edilmiştir.

Kilisenin kubbesi ile güneybatı köşesinin tamamı 1960'lara doğru yıkılmıştır. Bundan başka ağır hasar da 1989 depreminde vuku bulmuştur. Günümüzde Ani’nin, en uzak ve zorlu yollardan yürünerek ulaşıldığı için ziyaretçiler az uğramaktadırlar (Gündoğdu, 2006b: 267).