• Sonuç bulunamadı

II.1.1 Ainsworth ve Arkadaşlarının Bağlanma Kuramına Katkıları

Ebeveynle ilişkide ve bağımsızlığın artan uzaklığa doğru gelişmesi aracılığıyla sağlanan güvenlik dengesini etkileyerek ebeveyne bebeğin yakınlığını düzenleyen bağlanma sistemi, genetik olarak savunmasız bebeğin hayatta kalmasını sağlamıştır. Tehlike veya üzüntü koşulları altında bağlanma sistemi harekete geçirilir. Bebek ebeveyne yakın olmak suretiyle güvenlik duygusunu yeniden kurma bağlanma davranışlarını kullanır. Üzüntünün bulunmaması ve bağlanma sisteminin harekete geçmemesi, çocuğun ebeveynden uzak, rahat olarak zarar görmeden dünyayı keşfetmesini sağlar. Bağlanma sisteminin birbirileriyle ilgili iki faydalı işlevi, üzüntülü zamanlarda güvenliği sağlama ve bağımsızlığı keşfetmeyi kolaylaştırmasıdır (Ainsworth, 1989).

Büyümenin başlıca güdüsü ve bağlanma teorisinden çıkarılan-sağlanan ve gözlenen bebeğin bağlanma davranışı için standartlaştırılmış metodoloji- Ainsworth’un “Yabancı Durumlar” ın gelişimidir (Ainsworth, Blehar, Waters ve Wall, 1978). Çocuğun oyuncaklarla yabancıyla keşfedici davranışının doğasına ve boyutuna, keşfetme çevresinde anne-bebek etkileşimleri ve çocuğun anneden ayrışma ve yeniden bir araya gelme ile birleşmiş duygusal ve davranışsal tepkilerine özellikle “Yabancı Durumlar”la dikkat çekilmiştir. Ainsworth ve arkadaşlarına göre (1978)

güvenli bebeğin ulaşılabilir ve tepki verir olarak bakım veren kişiyle deneyimleri

vardır. Güvenli temel olarak bağlanma ilişkisi aynı zamanda etkili kaygıyı azaltıcı işlevleri sağlarken, keşfedici davranışları destekler. Güvenli bağlanan bebekler sükûnetle çok kısa ayrışmaları tolera edebilir. Bu bebekler başlıca ayrışmalarda, özellikle tanımadıkları çevrelerde tanımadıkları kişiler tarafından bakıldıklarında,

sıkıntılıdırlar (Ainsworth, 2000). Bowlby (1973)’e göre bağlanma figüründen rahatlığın elde edilmesindeki başarısızlığın, teorik olarak kaygı ve öfkeye yol açması beklenmektedir. Annenin yüksek nitelikte bakım vermesi güvenli bebeğin potansiyeline ve yeteneğine göre kendinin içsel çalışan modeli ile tepki vermesine ve bağımlılığa göre diğerleri modelinin şekillenmesine imkân verir. Lopez (1995), Bowlby ve Ainsworth’un bu içsel çalışan modellerinin sağlıklı kişilik gelişimine faydalı olmasına katılmaktadır.

Ainsworth ve arkadaşları (1978), yaşamın ilk yılında meydana gelen anne çocuk bağlanmasının gelişimini dörde ayırmıştır. Bunlar;

1. Bağlanma Öncesi İlk Safha: Bowlby (1969) bu safhayı, “bağlanma figürünü

ayırt etmeksizin oryantasyon ve işaretler safhası” olarak belirtmiştir. İlk safha bebeğin insanlar arasında özellikle anne figürünü ayırt etme yeteneğine sahip olduğunda sona erer, çünkü ayırt etme, diğerlerinin arasından bazı şekiller aracılığıyla çok daha erken öğrenilir. Ancak ilk safhanın bitip ikinci safhanın başladığını tahmin etmek zordur. Bebek sekiz ve 12 hafta arasında genellikle meydana gelmesine yol açan görsel ipuçları aracılığıyla annesini oldukça tutarlı bir şekilde ayırt edebilir.

2. Bağlanmanın Oluşması Safhası: Bowlby (1969) bu safhayı, “oryantasyonu ve

işaretleri, bir veya daha fazla figür/ler yönünde doğrultma.” olarak tanımlamıştır. Bu safhada, tanıdık figürlerden tanıdık olmayan figürler açıkça ayırt edilemez. Ancak bir tanıdık figür ve diğeri arasında ayırt etme olabilir.

3. Bağlanmanın Net Kesimi Safhası: Bowlby (1969) bu safhayı, “işaretler kadar

hareket aracılığıyla ayırt edilmiş bir figürle yakınlığın sürdürülmesi.” Olarak betimlemiştir. Bu safhada, bebeğin kurduğu annenin temsil edici modelinin ışığında yorumlanana göre, annenin şimdiki etkinliğine uygun olarak annesiyle temasın, yakınlığın arzu edilen derecesini başarmak için planına uyum yeteneği gittikçe artar. Ayrıca bu safhada, bebeğin annesinin planının uyumu için, annesinin planlarını terk etmeksizin göstereceği çabalarda karşılaşacağı başarı olasılıkla sınırlı olur.

4. Amaç Uyumlu Ortaklık Safhası: Bowlby (1969) bu safhayı, çocuk anne

bağlanmasının gelişimi annesinin bakış açısından çocuğun şeyleri görme yeteneği noktasında egosantrikliği azaltması olarak açıklamıştır. Duygularını ve hareketlerini,

amaçlarını düzenlemesi ve planlarının ne olduğunun gösterilebilir olması, annenin davranışını etkiler. Bu boyutta çocuk, bu çeşit çıkarımları içeren annesinin temsil edici modelini geliştirir. O zaman daha fazla becerikli bir şekilde ortak olarak kabul edilebilir anlaşmanın kimi çeşidini en azından başarmada veya annenin planlarına uymada, çocuk annenin etkisini azaltır.

Diğer yandan kaygılı-kararsız bebek; bakım veren kişiyle ihtiyacı olduğunda tutarsız tepki ve yardım almayı, belirsizlik ve korkuya göre er geç çalışan kendilik modeline katkıda bulunmayı deneyimlemektedir. Diğerleri modelini de güvenilir olmayan potansiyel olarak deneyimlemiştir. Kaçınan bağlanmaya üçüncü örnek, başlıca bakım veren kişinin korumasını, desteği ve özenini tutarlıca püskürtme veya reddetmeyi istemede çocuğun gayretlerinin, ilk yaşantıların ürünü olmasıdır. Bu koşullar, aslında yalnız ve istenmeyen olarak içsel çalışan kendilik modeline ve reddedilen ve güvenilmeyen olarak diğerleri modeline sebep olmuştur (Ainsworth ve arkadaşları, 1978).

Bowlby (1969) ile Ainsworth ve arkadaşları tarafından bebeğin anneye özel bağlanmasını inandırıcı bir şekilde kanıtlanmakla birlikte, en azından Kuzey Amerika Kültürlerinden elde edilen verilere bakıldığında, bağlanma modelinde bazı sınırlılıklar görülür. Birincisi bağlanma modeli stresli olmayan durumlardan çok, geçici ayrışmalardaki, stresli durumlardaki, davranışlara dayanır. Bağlanmayı daha ayrıntılı anlamak için anne ve bebek etkileşiminin nasıl olduğunu gözlemlemeye ve doğal, stressiz durumları hesaba katmaya gereksinim vardır. Yabancı durumlarla, geçici streslerle baş etmesinde bireysel farklılıkları basit bir şekilde kullanmasını çocuğun paradigması başlatabilir. Çocuklar anne ve çocuğun bir arada ve stressiz durumlarda birbirleriyle ilgili tarzlarında bağlanmanın işlevsel önemine daha fazla içgörü sağlarlar. Anneden ayrışmalarına ve anne döndüğünde nasıl karşılaştığına göre ise, bağlanmanın işlevsel önemine daha az içgörü sağlayarak davranırlar. Anneden ayrışmada ve anne döndüğünde çocuğun tepkilerini kullanmasıyla ilgili anlatılan problem, annelerine bağlı çocuklar arasındadır. Örneğin bazısında bir arada uyumlu etkileşimler görülürken, bazısında zor sağlanan değişimler görünmektedir. Model ile ilgili ikinci problem, ağlama ve sıkıca sarılma davranışları gibi

bağlanmanın dairesel süreç olması, yakın ayrışma ve takip eden yakınlığı arama ve karşılaşma davranışları gibi yeniden bir araya gelme sırasında, bağlanma figürü olarak başvurulan kişiye yöneltilen davranışlarının temeline dayanmasıdır. Üçüncü problem, temel bağlanma figürünün genellikle anne ile meydana gelmesinin, bağlanma davranışlarının listesini sınırlandırmasıdır. Bununla birlikte, diğer bağlanmalar aynı davranışlarla karakterize edilmez. Bağlanma modelinin dördüncü sınırlılığı, davranış listesinin sadece açık olarak yapılan davranışları içermesidir.

Bowlby ve Ainsworth tarafından sunulan model ve verideki beşinci sınırlılık, annenin temel bağlanma figürü olarak görülmesidir. Bowlby ve Ainsworth diğer bağlanmaların meydana geldiğini kabul etmekle birlikte, anneyi temel bağlanma nesnesi olarak ele almışlardır. Baba ve ailenin diğer üyeleri, ancak ikincil bağlanma figürleri olarak dikkate alınmıştır. Bununla birlikte çocuk, anne, baba ve kardeşler arasında aynı zamanda meydana gelen çoklu bağlanmalar, özellikle ailelerde bakım vermede payı olan babalar ve kardeşlerin temel bağlanmalarında da dikkate alınmalıdır. Bebeklikte çoklu bağlanmalar aynı zamanda yetişkin dönemi boyunca, örneğin çocuklar kadar eş ve arkadaşlarla meydana gelebilir. Bowlby tarafından işaret edildiğine göre bağlanma, bu modelde ergenlik çağında sona ererken, bebeklik ve ilk çocukluk dönemi ile sınırlandırılmıştır. Ergenlik döneminde, ilk aşk, yetişkinlik döneminde, eşler ve sevgililer ve daha sonraki yaşamda, emeklilikte arkadaşlar arasında işaret edilen güçlü meydana gelen bağlanmalar üzerinde düşünülmemiştir. Çocukluk döneminde ebeveynlere yetişkinlerin bağlanmaları, anı temelli araç kullanılarak değerlendirilir (Field, 1996).