3.4. TAHSİS ············································································
3.4.5. İstisna Çeşitleri ve Yapılan Tahsisler
Mütekellimin usulcüler tahsis delillerini muttasıl ve müstakil/munfasıl olmak üzere ikiye ayırmışlardır. Âmm lafzı kapsayan nassın bir cüz’ü olan tahsis deliline muttasıl (bitişik tahsis edici beyan) muhassıs, âmm lafzın bulunduğu nassın dışında
olan tahsis deliline ise munfasıl (ayrı tahsis edici beyan) muhassıs demişlerdir.249
Muttasıl tahsis delilleri şunlardır:
1-) İstisna: “İman ettikten sonra kalbi iman ile dolu olduğu halde (inkâra) zorlanan kişi müstesna kim kalbini küfre açarsa, işte Allah’ın gazabı bunlaradır;
onlar için büyük bir azap vardır.”250 Bu ayet-i kerimenin ifade ettiği hükümden kalbi
imanla dolu olmak koşuluyla dil ile söylenen inkâr istisna edilmiştir.251
2-) Şart: “Yapacakları vasiyetten ve borçtan sonra eşlerinizin, eğer çocukları
yoksa bıraktıklarının yarısı sizindir.”252 Bu ayet-i kerime kocaların mirasın yarısını
alabilmeleri hükmünü, ölen kişinin çocuğunun bulunmaması şartı ile tahsis etmiştir.253
248 Pezdevî, Keşfü’l-Esrar (Şerhiyle birlikte) C. I, s. 429. Serahsi de benzeri ifadeleri zikreder. Bkz: C. I, s. 148.
249 Subki, a.g.e, C. I, s. 373. 250 Nahl sûresi (16):106
251 Zekiyyüddin Şaban, a.g.e, s.351 252 Nisa sûresi (4):12
77 3-) Sıfat: “Sizden, imanlı hür kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyen kimseler,
sahip olduğu mu’min genç cariyelerle evlensin.”254 Bu ayet-i kerime, hür kadınlarla
evlenmeye güç yetirememe halinde cariyelerle evlenmenin caiz olduğu hükmünü
“mü’min” olma vasfı ile tahsis etmiştir.255
4-) Gaye: “Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi,
dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın.”256 Bu ayet, abdest alırken ellerin yıkanması
vacip olan kısmını dirseklerle sınırlayıp tahsis etmiştir.257
Muttasıl tahsis delilleri ise şunlardır:
1-) Akıl ile tahsis:
Tahsis olmaksızın herkes için şeri yükümlülükler bildiren âmm nasların ortaya koydukları hükümler bazen akıl ile tahsis edilir. Örneğin; “Ey insanlar! Sizi ve
sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz.”258 ayet-i kerîme’deki âmm lafız,
şer’i hitabı anlayacak düzeyde olmayan çocuk ve delileri de içine alırken akıl, onların bu yükümlülüğün dışında tutulduklarına hükmederek ayetin umumiyetini daraltmak
suretiyle tahsis yapmış olmaktadır.259
2-) Duyular ile tahsis:
İnsanın duyusal olarak bildiği bazı gerçeklerin bir takım ayetlerde bulunan umûmî manayı daraltması, his ile tahsis olarak isimlendirilmektedir. Örneğin; “O
(rüzgâr), Rabbinin emriyle her şeyi yıkar, mahveder.”260 Ayet-i Kerimesindeki “her
şey” umûmî mana ifade eden âmm bir lafızdır. Ancak biz, duyularımızla rüzgârın yeryüzünü, gökleri, yıldızları ve daha pek çok şeyi yerle bir etmediğini bilmekteyiz. Söz konusu bilgi, duyu yoluyla kazanılan bilgi olduğu için bu tür bir anlam
daraltması âmm lafzın duyu ile tahsisi olmaktadır.261
254 Nisa Nisa sûresi (4): 25 255 Hudari, a.g.e, s.177 256 Maide sûresi (5): 6 257 Zuhayli, a.g.e, C. I, s. 256. 258 Bakara sûresi (2): 21 259 Zuhayli, a.g.e, C. I, s. 263. 260 Ahkâf sûresi (46): 25 261 Subki, a.g.e, C. I, s. 390.
78 3-) Kur’an ve sünnet ile tahsis:
Şerî naslardaki âmm lafızlar çok defa Kur’an ve sünnetten âmm lafza muttasıl muhassıs delillerle tahsis edilmiştir. Örneğin; “Hâlbuki Allah, âlim-satımı helâl, faizi
haram kılmıştır.”262 ayet-i kerimesindeki “Allah, âlim-satımı helâl kılmıştır” ifadesi
alış verişin bir türü olan faizi de içine alan umûmî bir hüküm ifade etmektedir. Ancak bu âmm lafza bitişik olarak gelen “faizi haram kılmıştır” ifadesiyle ayetin ortaya
koyduğu umûmî hükmün, fertlerinden bir kısmına tahsis edildiği görülmektedir.263
Yine“Bunların dışında sefalete düşmemiş iffetli kadınlarla, namuslu olmak ve
zina etmemek üzere mihirlerini vermek şartıyla evlenmek size helâl kılındı.”264 ayeti
kerimesi, önceki ayette zikredilen muharremât dışında kalan kadınlarla evlenmenin caiz olduğunu belirten umûmî bir hüküm ortaya koymaktadır. Ancak bu umûmî hüküm Hz. Peygamber’in “Bir kadın kendi halası ve teyzesi ile bir arada
nikâhlanamaz.”265 hadisi ile tahsise uğramıştır.266
Şirâzî’nin, istisna ile tahsisin caiz olduğu konusuna değindiği konu başlığı içerisinde, birbiri ardına gelen cümlelerden sonra vârid olan istisnanın, o cümlelerin tamamıyla mı, yoksa sadece son cümleyle mi ilgili olduğu hususunu ele aldığı ve söz konusu istisnanın bu cümlelerin tamamına yönelik olacağı yönünde bir kanaate sahip olduğu görülmektedir. Konuyla ilgili “İffetli kadınlara zina isnadında bulunup, sonra (bunu isbat için) dört şahit getiremeyenlere seksener sopa vurun ve artık onların şahitliğini hiçbir zaman kabul etmeyin. Onlar tamamen günahkârdırlar. Ancak bundan sonra tevbe edip ıslah olanlar müstesnadır. Allah çok bağışlayıcı ve
merhametlidir.”267 Ayetini örnek olarak zikretmiştir.
Şirâzî, kendi mezhebinin görüşünü beyan edip delillendirdikten sonra konuyla ilgili olarak Hanefilerin böyle bir durumda istisnanın sadece son cümleye döneceği
262 Bakara sûresi (2): 275 263 Zuhayli, a.g.e, C. I, s. 259. 264 Nisa sûresi (4): 24
265 İbn Mâce, a.g.e, Babu La Tunkehu’l- Mer’etü ala Âmmetiha ve La Alâ Hâletiha, Hadis no: 1929, Tirmizî, a.g.e, Babu ma Câe La Tunkehu’l- Mer’etü ala Âmmetiha ve La Alâ Hâletiha, Hadis no: 1125.
266 Zuhayli, a.g.e, C. I, s. 259. 267 Nur sûresi (24): 4
79 görüşünü benimsediklerini zikrederek Hanefi mezhebine bir görüş isnadında
bulunmaktadır.268
Hanefi usul kaynaklarından Cessâs konuyla ilgili olarak, birbiri üzerine atfedilen cümlelerden sonra gelen istisnanın sadece en son cümleye râci olması gerektiği görüşünde olduğunu belirtmiş ve bu konuda hocası el-Kerhî’den şu ifadeleri aktarmıştır: “İffetli kadınlara zina isnadında bulunup bu isnadını ispat edemeyen kimseye verilecek ceza ile ilgili ayet-i kerimede böyle bir iftira suçu işleyen kimselere seksen sopa vurulması ve artık ebediyyen şahitliklerinin kabul edilmemesi hükmü belirtilmiş ve sonrasında bu kimseler ( َنوُقِساَفْلا ُمُه َكِئَٰلوُأ َو)269
ifadesiyle fasık kimseler olarak vasıflandırılmışlardır. Bu ayetin devamında gelen ( ﱠﻻِإ
َكِلَٰذ ِدْعَب نِم اوُباَت َنيِذﱠلا)270 ifadesiyle yapılan istisnanın, bu günahından tövbe eden kimsenin daha önce geçen cümlelerdeki seksen sopa ve şahitliğin kabul edilmemesi cezalarından muaf olduğuna değil, sadece son cümlede belirtilen fasıklık vasfının
düşeceğine yöneliktir.”271
Değerlendirme: Debusî, Serahsî ve müteahhirin usulcülerden Semarkandî gibi diğer Hanefi usul kaynakları da de incelendiğinde Cessâs’ın ifade ettiği kanaatin Hanefi mezhebinde genel kabul görmüş olan yaklaşım olduğu ve dolayısıyla
Şirâzî’nin Hanefilere yönelik isnadının doğru olduğu görülmektedir.272