• Sonuç bulunamadı

3.3. NEHİY ·············································································

3.3.2. Hanefilerin Yasaklanan Şeyin Çirkinliği (Kubh) İle İlgili Taksimi

Hanefiler kubhu, yasaklanan şeyin kendi özünde bir kubhun bulunup bulunmaması yönünden kabîh li aynihi/özü itibariyle kabih olan şey, kabîh li gayrihî/başka bir şey sebebiyle kabih olan şey olmak üzere iki ana kısma ayırmışladır. Bu ana taksimden sonra da kabîh li aynihî’yi, vaz’an kabîh ve şer’an kabîh alt başlıklarıyla kabih li gayrihî’yi de vasfen kabîh ve mucâviren kabîh olmak üzere her birinin kendi içinde alt kısımlara ayrıldığını ortaya koymuşlardır.

Kabih li aynihî’nin Kısımları:

197 Şirâzî, a.g.e s.111 198 Şirâzî, a.g.e, s. 112

63 - Vaz’an kabîh/Yapısı gereği çirkin: Dinen kötü ve kabih olduğu bildirilmeden önce aklın onun çirkin olduğunu idrak ettiği şeydir. Örneğin; nimet verene karşı nankörlük etmek ve insanlara zulmetmek din gelmese de aklın çirkinliğini kavrayabileceği şeylerdendir.

- Şer’an kabîh/Şer-i Şerif açısından çirkin: Kabihliği akıl ile tam olarak kavranamayan ancak din bildirdiği takdirde kabih olduğu anlaşılan şeylere şer’an kabîh denilmiştir. Örneğin; abdestsiz kılınan namazın muteber olmadığını ancak dinin bildirmesiyle insanlar anlayabilir.

Kabih li gayrihî’nin Kısımları:

- Vasfen kabîh: Aslı itibariyle meşru olan ancak kötülük/kabihlik vasfı kendisinden hiçbir şekilde ayrılmayan fiillere denilmektedir. Örneğin; bayram günü oruç tutulması gibi. Asıl itibariyle oruç bir ibadettir ancak bayram günü oruç tutmanın Allah’ın kullarına olan ikramından yüz çevirme manası taşıması ayrıca bu niteliğin bayram günü oruç tutulduğu takdirde bir ibadet olan oruçtan ayrılmaması sebebiyle vasfen kabîh sayılmıştır.

- Mücaviren kabîh:199* Hem aslen hem vasfen meşru olmasına rağmen

kendisinden ayrılması mümkün olan bir vasıf/etken sebebiyle kötü olan fiillerdir. Cuma namazı vaktinde alış veriş yapmak gibi. Asıl itibariyle alış veriş meşru bir tasarruftur ancak cuma günü ezan okunduğunda alış veriş yapılması halinde “namaza koşma” emrinin terkedilmesi sonucunu doğuracağından dolayı kabîh olmaktadır. Oysa kişinin namaza koşun emrinden sonra, hem namaza gitmesi hem de namaza giderken alış veriş yapması mümkündür. Böylelikle kabihlik vasfı alış verişten de ayrılmış olmaktadır. Böyle bir alış veriş mal kabzedildiği andan itibaren şeri sonuçlarını doğurur.

Yukarıda anlatılan nehy kavramın dinî açıdan alt temellendirmesinin yanında Hanefiler’in ayrıca fiilleri, hissî fiiller ve şerî fiiller olmak üzere ikiye ayırdıkları görülmektedir. Buna göre hissî fiiller, haksız yere adam öldürme gibi henüz şerî

199 * Burada “mücavirden” kastedilen; alış verişin nehyedilen vaktin içinde yapılıp ona bitişik olması demektir.

64 hükümler gönderilmeden önce de kötü ve çirkin oldukları insanlar tarafından anlaşılan fiiller iken şer’î fiiller ise, oruç tutma ve namaz kılma gibi akıl ile anlaşılamayan ve aslî manaları din geldikten sonra değişen dolayısıyla dinin yeni bir anlam yüklediği fiillerdir.

Nehyin muktezası ile ilgili Şirâzî’nin Hanefilere isnat ettiği görüşün değerlendirilmesine geçmeden önce konunun daha iyi anlaşılması için öncelikle Şafîler ile Hanefiler arasında ele aldığımız konuya ilişkin ittifak edilen hususların zikredilmesi uygun olacaktır.

- Her iki mezhebe göre de haksız yere adam öldürme ve nimete nankörlük etme gibi hissi fiillere yönelik nehiy nehyedilen şeyin kubhunu/butlanını gerektirir.

- Hayvanın karnındaki yavruyu ya da hür kişiyi alıp satma gibi şer’an kabîh li aynihi olan tasarruflara yönelik nehiy, her iki mezhebin ittifakıyla bu tür tasarruflar batıldır, hiçbir şer’î sonuç doğurmaz.

Debusi, zikredilen bu iki kısmın hükmünün haram olduğunu ve aslen meşru olmadıklarını zikrederek, bu tasarruflardaki çirkinliğin bunların aynına/özüne yönelik bir nitelik olduğunu binaenaleyh özü çirkin olan şeyin ise meşru olmasının

mümkün olmadığını belirtmiştir.200

Şirâzî’nin, Hanefilere isnat ettiği ve ihtilaf konusu olan diğer iki husus ise şöyledir:

- Gasbedilen yerde namaz kılma ya da gasbedilen elbise ile namaz kılma gibi kendisinden ayrılması mümkün olan bir vasıf dolayısıyla kabîh sayılan fiiller: Bu tür fiillerle ilgili olarak Hanefilerin de içinde bulunduğu usulcülerin çoğunluğuna göre nehyin, nehyedilen şeyin fesadını gerektirmediği hususunda ittifak söz konusudur, dolayısıyla gasbedilen arazide kılınan namaz sahihtir. İhtilaf konusu ise, gasbedilen yerde ya da gasbedilen elbise ile namaz kılındığı takdirde; namaz kılan kimsenin,

65 Hanefilere göre tahrimen mekruh bir fiil işlediği kabul edilirken çoğunluğu teşkil

eden diğer usulcülere göre ise haram bir fiil işlediği kabul edilmiştir.201

- Bayram günü oruç tutma ya da faiz içeren alış veriş gibi kendisinden ayrılması mümkün olmayan bir nitelikten dolayı kabîh sayılan fiiller: Nehyin şer’î tasarruflara yönelik etkisi bu tür fiillerde belirgin olarak ortaya çıkmakta ve esasen Hanefiler ile cumhur arasındaki görüş ayrılığı bu kısımda kendini göstermektedir. Şöyle ki, çoğu usulcüler nehye konu olan tasarrufun ister ibadetle ister muamelatla ilgili olsun fasit/batıl olduğunu ve hiçbir şer’î sonuç doğurmayacağını ifade etmişlerdir. Buna karşılık Hanefiler ise, nehye konu olan ibadetle ilgili tasarruflarda genellikle diğer usülcülerle aynı görüşü paylaşırken, muâmelatla ilgili tasarruflarda

ise eğer fesâd akdin mahalline yani akde konu olan şeye202 taalluk ediyor ise o akdin

batıl olduğuna ve şerî bir sonuç doğurmayacağına hükmetmişler, ancak fesad, akdin mahalli ile icap ve kabul denilen rükunları dışında tamamlayıcı bir vasfa taalluk

ediyor ise bu durumda akdin aslen meşru, vasfen gayri meşru olduğu203 ifadesini

kullanmışlar ve fesadın giderilmesi durumunda şerî sonuç doğurabileceğini kabul etmişlerdir.204

Değerlendirme: Yukarıda detaylı bir şekilde ele alınan Hanefi kaynaklarından aktardığımız açıklamalar dikkate alındığında Şirâzî’nin, Hanefilere isnat ettiği görüşün konuya ilişkin dörtlü taksimin dördüncü kısmı olan “kendisinden ayrılması mümkün olmayan vasıftan dolayı kabîh sayılan fiillere” yönelik doğru olduğu tespit

edilmektedir.