• Sonuç bulunamadı

1.4. EKONOMİK İSTİKRAR KAVRAMI VE POLİTİKALARI

1.4.4. İstikrar Politikaları Araçları

Ekonomi politikalarının oluşumu için en önemli husus mevcut durumlarda elimizde bulunan politika araçları ile amaçları arasında rasyonel hamlelerde bulunabilme başarısıdır. Bunun yanısıra politika araçların etkinliği ve içinde yaşanılan ekonomik yapının da bu duruma cevap verebilme kabiliyeti amaçlara ulaşma noktasında etkinliği artırıcı ana unsurlardır. Bu unsurlara ulaşmadaki temel politikalar şu şekilde sıralanabilir (Aykaç, 1991).

 Para Politikası

 Maliye Politikası

 Dış Ticaret Politikası

1.4.4.1. Para Politikası

Para politikasını, piyasa içerisindeki paranın miktarı, maliyeti ve firmalar ile hane halklarının tutumu ve bekleyişleri ile etkileşim halindeki tüm stratejiler diye tanımlayabiliriz .

Para politikası tanımından ziyade zamanla değişiklik göstererek asıl amacını paranın değerini korumak ve fiyat istikrarını sağlamak olarak hareket alanını bu yönde belirlemiştir. Asıl amacının yanında tam istihdam, iktisadi büyüme, ödemeler dengesi, faiz istikrarı, finans piyasalarında istikrar gibi farklı amaçları gerçekleştirmek içinde politikalarını uygulamaktadır (Anderson, 1966). Para politikalarının ana uygulayıcısı Merkez Bankası’dır. Merkez Bankası bu uygulamaları, çeşitli yöntemlerle; faiz ve döviz kuru politikaları başta olmak üzere Merkez Bankası’nın güdümünde açık piyasa işlemleri, kredi tavanları, reeskont oranları, zorunlu karşılıklar, özel mevduatla, hisse senedi ve tahvil alımlarının kontrolleri gibi farklı para politikaları ile hayata geçirmektedir.

Merkez Bankaları, ekonominin ihtiyaç durumuna göre ekonomideki likiditesini revize etmek için para politikası araçlarını kullanır ve yurt içi kredilerin miktarını değiştirerek, döviz almak, döviz satmak gibi bir çok aksiyon gerçekleştirir. Bu uygulamalardaki en hassas ve dikkate değer nokta, para politikası uygulanmasında en etkili kuruluş olan Merkez Bankalarının bankaların bireysel büyüklük ve yapılarını denetleme yetisini de ellerinde bulundurmasıdır.

Küresel ölçekli koşullar ve ülkelerin iç piyasaları incelendiğinde para politikasının gerçekleştirmek istediği temel amacının refah olduğu anlaşılmaktadır. Bu uygulama nihai hedef olarak ekonomik refahı hakim kılma odaklıdır. Burada dikkat edilmesi gereken husus; Merkez Bankaları bu politikaları uygularken aynı zamanda bu durumuda sürdürülebilir kılma görevini üstlenmektedir. Sürdürülebilirlik için temel koşul fiyat ve finansal istikrarını beraber sağlamaktır.

Fiyat ve finansal istikrar, birbirinden ayrı düşünülmemesi gereken ekonomi için hassas iki kavramdır. Birbirine katkıda bulunan ve birbirinden etkilenen bu iki kavram, nihai olarak sürdürülebilir ekonomik büyümeye ve dolayısıyla ekonomik refahın artmasına katkıda bulunurlar. Bundan dolayı finansal istikrar ve fiyat istikrarı, para politikası uygulamaları için büyük önem arzetmektedir.

etkilemesine mani olunurak fiyat istikrarının sağlanmasında para politikalarının oynadığı rolun etkisi daha da artacaktır. Böylelikle finansal istikrarın ve fiyat istikrarının bir anlamda istikrarlı bir büyüme ve sürdürülebilir ekonomik refah sağlamadaki beraber oynadığı rolun etkileri ortaya çıkacaktır (Schinasi, 2004: 6).

1.4.4.2. Maliye Politikası

Maliye politikası, başta kamu harcamaları olmak üzere, vergi ve kamu borçlanma araçları ile piyasaya gerek gördüğü zaman müdahale edebilme kabiliyeti olarak açıklanabilir (Saygılıoğlu, 2002).

Maliye politikasıyla da varılmak istenen nihai amac sosyal refahı en üst düzeyde gerçekleştirmektir. Maliye politikalarına, devlet bütçesi ve bu bütçenin tüm bileşenleri dahildir. Kamu gelirleri ve kamu harcamaları bu bileşenlerin başındadır ki, bunlar maliye politikası hedeflerine ulaşmak için kullanılan en önemli politika unsurlarıdır (Şahin, 2007: 49-63).

Yeni Liberal Yaklaşımlar, yani Monetarizm, Arz-Yaklaşımı ve Yeni Klasik Yaklaşımın sonuclarında elde edilen ortak düşünce, tüm bu yaklaşımların, ekonomik krizlerin veya ekonomik istikrarsızlığın başlıca nedenleri, para veya maliye politikalarının hatalı uygulanmasıdır. Başka bir deyişle, söz konusu yaklaşımların ortak deyimi, ekonomik krizlerin dışsal nedenli olduğu ve yine bu krizden çıkış yolunun ekonominin piyasa kurallarına göre dizayn edilmesi gerekliliğidir (Özcan, 2009, s. 97-99)

1.4.4.3. Dış Ticaret Politikası

Dış ticaret politikası, siyasi otoritenin yönetiminde ülke ihracat-ithalat dengesi gözetilerek ülkesi için uluslararası ticareti özendirme yahut kısıtlama olarak açıklanabilir. Bir başka ifade ile, ülkenin dış ticaretini belirlenen hedeflere uygun bir şekilde düzenleme ve bu doğrultuda gerekli işlemleri gerçekleştirme olarak söylenebilir.

Dış ticaret politikası, “serbest dış ticaret politikası ve koruyucu dış ticaret politikası " olmak üzere iki başlıkta incelenebilir. Dış ticarette hükümetin herhangi bir engelinin olmadığı, klasik dış ticaret teorisi diye adlandırılan serbest dış ticaret politikası, öncelikli olarak sanayi devriminden sonra İngiltere'de ve birçok Batı Avrupa Ülkesinde 20. yüzyılın başlarına kadar da denenmiştir.

Sanayi devrimiyle daha geç tanışan Almanya ise serbest dış ticaretten ziyade daha çok korumacı dış ticaret politika uygulamış bununla beraber gelişmekte olan ülkelerin hemen hemen hepsi, koruyucu bir politika takip etme ihtiyacı hissetmiştir. Bunun neticesinde de hâla, dış ticaret politikası koruyucu dış ticaret politikası gibi algılanmaktadır. Liberal düşünceye sahip bir politika, dış ticarette daha kısıtlı bir hükümet politikası olarak nihayette tüketiciler için ithal edilen mallara daha yüksek fiyatlar ödemesine sebebiyet verirken, küresel ekonomiye açılmanın avantajlarından daha fazla yararlanma imkanı sunmaktadır.

Siyasi otorite çoğu zaman çeşitli faktörlerle belirli bir üretici grubunu desteklemek ya da teşvik etmek isterse bu grubun ilgili sektörlerine ait ithalat mallarına dönük gümrük vergi oranlarını artırır, aksi durumda ise yani gelir dağılımının bir sınıf aleyhine değişmesini isterse de ilgili sektörü korumayı bırakır. Hükümetlerin bu hareketlerinden sonra doğal olarak, ülke güvenliği, halk sağlığı, çevre kirlenmesini önleme, doğal kaynak rezervlerinin korunması vb. sebeplerle belirli malların ithal veya ihraç edilmesi ya kısıtlanır ya da tamamen yasaklanır.