• Sonuç bulunamadı

1.2. Büyük Durgunlukta Türkiye Ekonomisi ve TCMB Para Politikası Hamleleri

1.2.1. TCMB Para Politikası

Büyük Durgunluk sürecinin başlarında küresel çapta görülen ilk etki likiditenin azalması ve kredi mekanizmasının donması olmuştur. Ödünç vermekten kaçınma sonucunda, azalan ödünç alma imkânı ve durma noktasına gelen kredi kullanımı, küresel çapta reel piyasalarda kendisini yatırım, tüketim ve ticaret miktarlarının daralmasıyla göstermiştir.

103 Korkut Boratav ve diğerleri, s.16,17.

104 Durmuş Yılmaz, ”Küresel Mali Kriz ve Türkiye Ekonomisi’ne Etkileri: Nasıl Başladı, Hangi Aşamadayız ?”, Başkanın Konuşmaları,TCMB, 27-Aralık-2008.

61

İç ve dış talepteki daralma ile küresel emtia fiyatlarındaki düşüş sonucunda enflasyon oranları da hızla düşüşe geçmiştir. Bu gelişmeler ışığında fiyatlama davranışlarının yönlendirdiği yüksek enflasyon riskinin azalması, TCMB’ye, krizin Türkiye Ekonomisi üzerindeki etkilerini bertaraf etmeye yönelik görece geniş bir para politikası hamle sahası kazandırmıştır. İlgili dönemde sönük talep koşullarıyla birlikte, artan döviz kurlarının ekonominin geneline yönelik oluşturabileceği maliyet baskısının sınırlı ölçüde gerçekleşmesi TCMB’nin elini rahatlatmıştır. Finansman imkânlarındaki daralma ve ithalat fiyat artışlarının yavaşlaması, enflasyon beklentilerinin düşmesine yol açmış ve enflasyon hedeflemesi stratejisi uygulayan TCMB’yi hızlı bir faiz indirim sürecine sokmuştur.105

2008 Ekim itibarı ile TCMB politika faizini hızlıca indirmiş, kredi sıkışıklığına engel olmak amacıyla da likidite desteğini artırmıştır. 2008 Kasım – 2009 Kasım döneminde toplam 1025 baz puan faiz indirimi yapılmıştır.106

Büyük Durgunluğun etkilerinin dünya çapında yayılarak gelişmekte olan ülkelere de sirayet etmesiyle, TCMB’ de Ekim 2008’den itibaren, enflasyon baskılarının hafiflemesinin sağlamış olduğu avantaj ile seri bir şekilde politika faizi indirimlerine başlayarak, gelişmekte olan ülkeler arasında krize karşı politika hamlesi gerçekleştiren ilk merkez bankalarından biri olmuştur. TCMB, enflasyon hedeflemesi çerçevesinde faiz oranlarının seviyesini tayin ederken kurumun enflasyon öngörüleri ile piyasaların orta vadeli enflasyon beklentileri bilgisini bunlarla birlikte ülke içi tasarruf ve yatırım seviyeleri bilgisini ilave olarak da fiyatlama davranışlarına yönelik tesiri boyutuyla, ithalat fiyat gelişmeleri bilgisini dikkate almaktadır.107

TCMB’nin 2008 krizine karşı birincil politika hamlelerini incelemeden önce Türkiye Ekonomisinde 2006 yılında yaşanan, gelişmiş ülke merkez bankalarının faiz artırımlarından kaynaklanan döviz kuru dalgalanmasına değinmek faydalı olacaktır.

Bahse konu döviz kuru dalgalanmasının, fiyatlama davranışını etkileyerek, geleceğe dönük enflasyon beklentilerini arttırmasıyla birlikte, 2006 yılı genelinde gecelik borç alma faiz oranında 400 baz puan, gecelik borç verme faiz oranında da 600 baz puan artış yapmıştır. Kanunda belirtildiği üzere temel görevi fiyat istikrarını sağlamak olan

105 Durmuş Yılmaz, ”Küresel Kriz ve Merkez Bankası”, Başkanın Konuşmaları,TCMB, 18-Mayıs-2009.

106 Barış Çınar ve diğerleri, “Küresel Kriz ve Politika Uygulamaları”, TCMB Ekonomi Notları, Sayı: 2010 / 12, Ağustos, s.8.

107 Durmuş Yılmaz, ”Küresel Kriz, Etkileri ve Para Politikası Uygulamaları”, Başkanın Konuşmaları,TCMB, 04-Mart-2009.

62

TCMB, açık enflasyon hedeflemesine ilk kez başladığı 2006 yılında bu parasal sıkılaşmayı kuvvetli talep koşullarını değerlendirerek geleceğe yönelik beklentileri dengelemek adına almıştır denilebilir.

2008 yılı ortalamasında % 0 seviyelerine yaklaşan GSYH büyüme oranı krizin en sert hissedildiği yıl olan 2009 yılında negatif değer alarak yıllık ortalamalarda küçülmüştür. Özellikle 2009 yılındaki GSYH küçülmesi ile birlikte, azalan yurtiçi ve yurtdışı talep kompozisyonu enflasyon üzerinde düşüş yönünde baskılar yapmaya devam etmiştir. Bu durum TCMB’ ye, krizin en sert hissedildiği yıl olan 2009’da, yurtdışı faiz ve fiyat gelişmelerinin de etkisiyle, seri faiz indirimleri yapma imkanı sunmuştur. TCMB’nin 2009 yılında, Aralık ayı hariç diğer 11 ay boyunca toplanan para politikası kurullarından faiz indirim kararı çıkmıştır. TCMB, 2009 yılı genelinde gecelik borç alma ve gecelik borç verme faiz oranlarında 650’şer baz puanlık indirim yapmıştır (Gecelik borç alma faiz oranı: % 13’ten, % 6,50’ye / gecelik borç verme faiz oranı: % 15,50’den, % 9’a...). 2009 yılının tamamında görülen faiz indirimleri, yılın ortasında da devem etmiştir. Faiz indirimlerine devam edilmesi, toplam ekonomik aktivitedeki artışa rağmen gerçekleşmiştir. Bunun sebebi, toplam ekonomik aktivitedeki toparlanmaya rağmen, toplam talepteki yükselişin devam edeceğine dair öngörülemezliğin sürdüğü düşüncesidir.108

Türkiye ekonomi politikaları araştırma vakfı raporuna göre, TCMB ve hükümetin krize müdahale yönündeki politika hamleleri gecikmiştir. Likidite sıkışıklığının giderilip, kredi aracılığıyla, iç talebin artırılması adına, yurtdışı kaynak, yurtiçi kredi kanalı, ihracat kanalı ve ekonomik güveni oluşturacak çerçeve bir programın hazırlanması gerektiği ifade edilmiştir.109

Gelişmiş ülkelerde krize karşı alınan önlemler çerçevesinde görülen parasal genişleme politika önlemleri, çalışmanın birinci bölümünde ayrıntılı olarak değinilen niceliksel gevşeme (QE) programlarının sonucu olarak gelişmiştir. Programın bir başka sonucu olan sıfıra yakın faiz (zero lower bound) politikası paralelinde, dünya ekonomisindeki likidite birikimi devasa miktarda artmıştır. Parasal gevşeme programlarının devreye alındığı ülkelerde kısa vadeli faiz oranlarının uzun süre sıfıra yakın oranlarda kalacağı beklentisi de artmıştır. Bu çerçevede, küresel risk iştahındaki

108 TCMB, “2010 Yılında Para ve Kur Politikası”, Aralık 2009.

109 TEPAV, “Türkiye Ekonomisi İçin Kriz Önlemleri”, TEPAV Küresel Kriz Çalışma Raporu, Mart 2009, s.9 – 11.

63

artışların ve gelişmekte olan ülkelerdeki toparlanmanın, gelişmiş ekonomilere nazaran daha hızlı ve istikrarlı olması nedeniyle, Türkiye ve gelişmekte olan ülke piyasalarına yönelik sermaye akımları hızlanmıştır. Dolayısıyla, TCMB, yurtiçi makro değişkenlerin bozulmaması adına, para politikası duruşunda bir takım değişiklikler yapacağını 14 Nisan 2010 yılında yayınladığı Para Politikası Çıkış Stratejisi ile kamuoyuna ilan etmiştir.

1.2.2. 2008 Sonrası Ekonomik Büyümedeki Gelişmeler

Türkiye Ekonomisi 2008 yılının ilk çeyreğinde % 7,2’lik bir büyüme performansı göstermiş ve geleceğe yönelik umut vadetmiştir. Dünya ekonomisinin genelinde, etkileri 2008 yılının ortalarından itibaren iyice hissedilmeye başlanan krizin Türkiye Ekonomisine ilk yansımaları reel ekonomik aktivite üzerinde görülmüştür.

2008 yılının ikinci çeyreğinde reel sektörün alt kesimlerinde gerçekleşen küçülme, imalat sanayiinde % 9,1’den, % 4,8’e, ticarette % 9,9’dan % 4,5’e, inşaatta ise % -3,3’ten, % -5,2’ ye ulaşmıştır. Toplam ihracat ve istihdam içerisinde önemli bir paya sahip olan bu sektörlerdeki yavaşlama işsizlik oranını arttırmış ve sonucunda GSYH büyümesi yavaşlamıştır. 2008 yılının son çeyreğinde ise reel sektörde çöküş olarak tanımlanabilecek gerilemeler yaşanmıştır. İlgili dönemde imalat sanayii, % -10,8, inşaat,

% -14, ticaret, % -15,9, ulaştırma, depolama, haberleşme, % -7,4 oranında küçülmüştür.

Yine 2008 son çeyrekte GSYH % -6,5 küçülmüştür. 2008 yılı genelinde ise GSYH’da sıfıra yakın bir oranda, % 0,9 oranında büyüme gerçekleşmiştir.110

Türkiye Ekonomisinin 2008 yılının yarısından itibaren reel sektör özelinde bu denli yavaşlamasının temelinde ihracat pazarlarındaki talep daralması yer almaktadır.

Buna ek olarak, küresel boyuttaki risk kaygılarının artışıyla birlikte rezerv para birimleri olan ABD Doları ve Euro değerlenmiş, bu değerlenme de yurtiçindeki üretim maliyetlerini, ÜFE’nin yıllık ölçekte % 50 artışıyla(% 6,4’ten % 12,7’ye.), yukarı ittirmiştir. Sonuç olarak ihraç malı fiyatları düşmüş, ancak üretim maliyetleri artmış ve bu da üretimi olumsuz etkilemiştir.111

Acemoğlu’na göre, Türkiye Ekonomisinin 2002- 2006 dönemindeki parlak performansı, 2008’deki Büyük Durgunluk süreci öncesi, 2007 yılından başlayarak

110 Gülten Kazgan, “Türkiye Ekonomisinde Krizler(1929-2009) – Ekonomi Politik – Açısından Bir İrdeleme”, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2013 (Genişletilmiş 4.baskı) , s.282.

111 A.g.e., s.283, 285.

64

sönümlenmeye başlamıştır. Ekonomik aktivitedeki toplam ivme kaybı bu dönemde başlamış ve 2008 durgunluğu ile birlikte daha da artmıştır. Bu anlamda Büyük Durgunluk, Türkiye Ekonomisinin büyüme dinamiklerindeki zayıflıkların birikimini maskelemiştir denilebilir. 2009 yılındaki keskin daralmadan sonra, büyümenin olumlu anlamda geriye dönmesi, aşırı parasal ve mali genişleme politikaları sonrasında geri gelmiştir. 2010 - 2011 dönemindeki % 9’luk ve potansiyelin çok üzerindeki ekonomik büyüme bunu ifade etmektedir. Genişlemeci para ve maliye politikaları çerçevesinde TCMB politika faizi 10 puan civarında düşmüş ve reel faiz oranları kriz öncesindeki % 7 – 8 seviyelerinden, sıfır seviyelerine ve hatta altına gerilemiştir. Bu genişlemeci politikalar 2010 -2011 döneminde kısa süreliğine potansiyelinin üzerinde bir büyüme sağlasa da 2007 sonrasındaki dönemde büyüme düşük kalitededir ve 2007 sonrasında toplam faktör verimliliği de durmuştur.112