• Sonuç bulunamadı

İstanbul’un Fethinin Galata Nüfusuna Etkileri: Galata’nın Tenhalaşması

Belgede Osmanlı Galatası (1453-1600) (sayfa 136-140)

BÖLÜM 3: NÜFUS YAPISI

3.1. İstanbul’un Fethinin Galata Nüfusuna Etkileri: Galata’nın Tenhalaşması

II. Mehmed’in 1453’te gerçekleştirdiği fetih hareketinin sonuçları, İstanbul için her açıdan korkunç olmuş, şehir yağma14, halkı da esir edilmişti15

. Gerçi İstanbul, Latin istilasından bu yana kendini bir daha toparlayamamış, eski ihtişamından eser kalmamıştı16

. Bu nedenle 1453’te İstanbul’un gerek maddî gerekse insan kaybı daha önceki istilalara nazaran daha az oldu17. Türk fethinde halk, 1204’te Latinlerin yaptığı gibi katledilmedi, esir edilmekle yetinildi ve bunlardan fidyelerini ödeyenler veya belirli bir süre içinde ödemeyi taahhüt edenler serbest bırakıldı. Serbest bırakılan esirler ev verilmek ve vergiden muaf tutulmak sureti ile şehre yerleştirildi, ayrıca çeşitli işlerde çalışmaları sağlanarak fidyelerini ödemelerine imkân tanındı18

. 1453’ten sonra nüfus durumu Galata’da nasıldı?

Görünürde Galata, İstanbul’dan daha avantajlı bir konumdaydı: Galata aman yolu ile teslim olmuş, bu nedenle İstanbul’un başına gelen felaketlerin hiçbirini yaşamamış, şehir yağmanın yıkıcı etkilerinden, halkı da esaretin pençesinden kurtulmuştu. Fakat durum gerçekte İstanbul’dan daha az kötü değildi. Galata halkı esir edilmemişti, fakat İstanbul’un başına gelenlerden korkan halkın bir kısmı şehri terk etmişti. Şehri terk

14 İslamî fetih kurallarına göre, kılıç zoru ile alınan şehirlerde askerin 3 gün boyunca yağma hakkı vardı. İnalcık, görgü şahitlerinin yağmanın 3 gün sürdüğü hakkında aktardığı bilgilere rağmen yağmanın 3 gün sürmediğini 30 Mayıs’tan sonra durduğunu iddia etmektedir. Bkz. İnalcık, “İstanbul (Türk Devri)”, s. 220.

15

Kritovulos (İstanbul’un Fethi, s. 101), İstanbul’un fethinde elde edilen esir sayısının 50.000’i geçtiğini

söylerken, olayın görgü şahitlerinden Midilli başpiskoposu Sakızlı Leonardo esir sayısı için 60.000 rakamını vermektedir (Pertusi, İstanbul’un Fethi: Çağdaşların Tanıklığı, s. 174).

16 İstanbul’un IV. Haçlı Seferi sırasında (1204) zenginliklerinin, sanat eserlerinin, kilise, saray ve kütüphanelerinin yağma edildiği, halkının tecavüz ve katliama uğradığı ve yaşanan bütün bu gelişmeler sonunda eski ihtişamını kaybettiği konunun uzmanları tarafından tartışmasız kabul edilmektedir (Işın Demirkent, “İstanbul (Tarih Kuruluşundan Fethe Kadar)”, DİA, C. XXIII, İstanbul: İslam Araştırmaları Merkezi, 2001, s. 211). Schneider, 1261’de Latinlerin kovulması ve Rumların tekrar şehri ele geçirmesinden sonra bile şehrin toparlanamadığını, büyük mahallelerin küçülerek yerlerini bağ ve bahçeler ile büyük manastırlara bıraktığını, halkının dağıldığını ve belirli bölgelerde toplandığını Bizans kaynaklarından elde ettiği bilgilerle ortaya koymaktadır. Bkz. Alfons Maria Schneider, “XV. Yüzyılda İstanbul’un Nüfusu”, Belleten, S. 61, Ankara, 1952, s. 35-38.

17 İstanbul’un 1204 Latin istilasında yaşadığı vahşeti şu satırlar özetlemektedir:

“Olayın görgü tanığı Batılı yazarlar bile Haçlılar’ın vahşet ve çılgınlığından dehşete düşmüşler, bu vahşet yüzünden duydukları utancı kaleme aldıkları eserlerinde belli etmişlerdir. 900 yıl boyunca hıristiyan dünyasının merkezi olan İstanbul bu yağma sonunda bütün ihtişamını, zenginliğini, sanat eserlerini, bir daha yerine gelmeyecek şekilde kaybetti. Bütün kiliseler, manastırlar, saraylar ve kütüphaneler yağma edildi. Venedikliler, İstanbul’un kültür ve sanat eserlerini toplayıp kendi şehirlerini süslemek üzere alıp götürürken Haçlılar taşıyabilecekleri eşya dışında her şeyi tahrip ettiler. Batılılar sadece yağma ve tahriple de yetinmediler: erkek kadın, yaşlı çocuk demeden katliamlar yaptılar. Bu yağma, tecavüz ve katliam sonunda “şehirler kraliçesi” İstanbul Avrupalı barbarların ayakları altında

mahvolup gitti.” Demirkent, “İstanbul (Tarih Kuruluşundan Fethe Kadar)”, s. 211.

126

edenlerin çoğu zengin İtalyan tüccarlardı. Bu tüccarlar ve ataları, İstanbul 1204’teki Latin istilasının yaralarını sarmaya çalışırken, Galata’daki Ceneviz yönetiminin ticareti teşvik edici uygulamaları ile burayı önemli bir cazibe merkezi haline getirmişlerdi. Fetihten yaklaşık yüz yıl önce, 1348’de, bu tüccarların ticarî aktiviteleri sayesinde Galata gümrük gelirleri Bizans İstanbul’unun gümrük gelirlerini 7’ye katlamıştı19

. 1453’teki fetih olayı bir müddetliğine de olsa Galata’daki bu düzeni bozdu ve İtalyan tüccarların ya memleketlerine ya da Sakız gibi o yıllarda Venedik veya Cenevizlilerin elinde bulunan adalara göç etmelerine neden oldu. Fetihten sonra Galata, İstanbul gibi enkaza dönüşmedi, fakat halkın bir bölümünün kaçması ile sessizliğe gömüldü.

Galata halkının fetih sırasında kaçışını gerek Doukas gerekse Midilli Başpiskoposu Sakızlı Leonardo canlı bir biçimde resmetmiştir20

. Arşiv belgeleri ise bu resmi daha da detaylandırmakta, kroniklerde ve görgü şahitlerinin anlatımlarında olmayan ayrıntıları vermektedir: 1455 tahririnde gidenler isim isim gösterilmiş, bunlar gittikleri zamana göre fetihten önce, fetih günü veya fetihten sonra diye sınıflandırılmış, geri dönenler olmuşsa bunlar da ayrıca belirtilmiştir21

.

1455 tahririne “kable’l-feth” ifadesi ile kaydedilen, şehri fetihten önce terk edenlerin sayıları diğerlerine nazaran daha azdır (6 kişi). Bunların fetih öncesindeki savaş ortamından korktukları için mi yoksa başka bir sebeple mi şehirden ayrıldıkları belli değildir. Fakat en azından önemli bir kısmının ticaret amacı ile şehirden ayrılmış olduklarını düşündürecek izler vardır. Bunlar genellikle giderken arkalarında eşlerini bırakmış, fetihten sonra bazısı eşleri aracılığı ile cizyelerini ödemiş ve zimmî statüsü edinmiş, bazısı da geride bıraktığı eşlerini yanlarına aldırarak Galata ile tüm bağlarını koparmıştır. Eğer bunlar savaş ortamından korktukları için şehri terk etmiş olsalardı henüz herhangi bir kaos yaşanmadığı ve ortam ayrılmaya daha müsait olduğu için giderken eşlerini de yanlarına almaları beklenirdi. Anlaşılan, ticaret amacı ile Galata dışında bulundukları sırada, ummadıkları bir durumla, şehrin Türkler tarafından fethi ile karşı karşıya kalmışlar ve yeni duruma göre konumlarını almışlardır. Mesela fetihten

19

Galata’nın 1348’de gümrük vergilerinden sağlanan geliri 200.000 hyperpyra olarak hesaplanmıştı,

buna karşılık Konstantinopolis’in geliri 30.000 hyperpyra idi.” Nicol, Bizans’ın Son Yüzyılları (1261–

1453), s. 236.

20

Doukas, Tarih Anadolu ve Rumeli 1326-1462, s. 262-263; Pertusi, İstanbul’un Fethi: Çağdaşların Tanıklığı, s. 156.

21

127

önce gidenlerden Pero Spenon defterdeki bilgilere göre, zengin bir zimmî idi ve karısı onun adına cizyesini ödüyordu22

. Karısını arkasında bırakarak gitmesi Pero’nun iş nedeni ile şehirden ayrıldığını düşündürmektedir. Pero, karısı aracılığıyla ödediği cizye ve elde ettiği zimmî statüsü ile muhtemelen buradaki mülklerini ve ayrıcalıklarını kaybetmek istememiş, belki de ilerde tekrar dönerek işlerine kaldığı yerden devam etmeyi planlamıştı. Galata’yı fetihten önce terk edenlerden bir diğeri de Galatalı zengin tüccar Kristofa Peravazi’nin damadı (güveyisi) Anton Seba idi23

. Anton Seba, muhtemelen Kristofa Peravazi’nin sadece damadı değil, aynı zamanda ticarî işlerini de yürüten aracısıydı. Anton Seba’nın fetihten önce şehirden ayrılması onun bu özelliğine, yani kayınpederi Kristofa Peravazi adına yürüttüğü ticarî faaliyetlere işaret ediyor olmalıdır. Fetihten önce gidenlerden Pertor Meroviko diğerlerinden farklı olarak Galata’ya geri dönmeyi düşünmemiş, bir müddet sonra tüm mülklerini24geride bırakma pahasına eşini de yanına aldırmıştır25

. Fetihten sonra Galata’ya dönmeyen Lorenc İzmirî(?) ise eşinin fetih sırasında şehri terk edenlere katılması ile birlikte buradaki tüm mülkünü kaybetmiştir26

.

1455 tahriri Galata’yı fetih günü terk eden 78 isme işaret etmektedir. Bunlar görgü şahitleri ve Bizans kroniklerinin anlattığı İstanbul’un fethi üzerine korku içinde limana koşarak buldukları ilk gemiye kendilerini atan halk olmalıdır. Deftere “yevmü’l-feth

gitmiş” ibaresi ile kaydedilen hane reislerinin önemli bir kısmı ya tek başlarına şehri tek

edip eşlerini arkada bırakmış, ya da eşlerini –muhtemelen çocukları ile birlikte– göndererek kendileri kalmayı tercih etmiştir. Şehri terk eden eşler (kadınlar) hiç de az değildir. Hatta eşlerin, hane reisleri tarafından belirli bir plan doğrultusunda kaçırıldığını düşündürecek izler de vardır. Mesela Perdora Poso, fetih sırasında eşini kaçırmış kendisine de haraç (cizye) yüklenmiştir27

. Perdora Poso örneğinde olduğu gibi kalan hane reisleri veya eşler, haraçlarını (cizyelerini) vererek zimmî statüsü edinmiş, böylece mülklerinin devletleştirilmesini önlemişlerdir. Şehri tek başına terk eden hane reisleri veya eşlerin yanında tüm aile ve akrabası ile birlikte gidenlere de

22

TSMA, D. 2203, v. 306a.

23

TSMA, D. 2203, v. 277b.

24 Şehri terk edenlerin taşınmazları devlet hazinesine aktarılıyor ve bunlar ihtiyaç sahiplerine ücretli-ücretsiz oturmaları için veriliyordu.

25

TSMA, D. 2203, v. 280b.

26

TSMA, D. 2203, v. 282a.

27

128

rastlanmaktadır. Mesela Andiriya Zekameyo Forizo28

, Andiriya de Koro29 ve Antono Morna30 ailesi ile birlikte (taallukuyla) giderken Manol Bapuş31

, Hoçpero32 ve Yani Goto33 aileden daha geniş bir toplulukla (cemaatiyle) –muhtemelen çalışanları veya köleleri ile birlikte– şehri terk etmiştir.

Fetihten sonra gidenler (bade’l-feth) Galata’yı terk edenler arasında sayıca ikinci sırada yer almaktadır (14 kişi). Deftere “bade’l-feth gitmiş” ibaresi ile kaydedilenlerden bir kısmının fetihten önce veya fetih sırasında şehri terk edenlerin geride kalan aile fertleri olduğu anlaşılmaktadır. Mesela Galata’nın tanınmış tüccar ailesi Langasco’lara34

mensup Dimitri di Lankaşko, fetih sırasında tüm aile fertlerini göndermiş, bir müddet sonra kendisi de şehirden ayrılmıştı35

. Yine Galata’nın zengin tüccarlarından Zani Zefakali(?) fetih günü eşini göndermiş, 1455 tahririnin düzenlenmesinden bir müddet önce kendisi de eşini takip ederek şehri terk etmişti. Fakat defterdeki bilgilere göre Zani, şehri terk etmeden önce cizyesini ödeyerek Osmanlı tebaası olmuş ve kayıtlara “zimmî” olarak geçmişti36

. Defterde Dimitri için böyle bir ibare olmamasına rağmen, geride bıraktığı mülklerin kamulaştırılmaması nedeni ile onun da Osmanlı tebaası olduğu söylenebilir. Anlaşılan işler Dimitri ve Zani’nin beklediği gibi gitmemiş, Osmanlı tebaası olmalarına rağmen hem Galata’yı hem de ülkeyi terk etmişlerdir. Burada Osmanlı idaresi tarafından kurulan yeni düzenin Galata’da kalmayı tercih edenlerin beklentilerini karşılamamış olduğu akla geliyor. Galata’yı fetihten sonra terk edenler, sadece geride kalan aile fertleri değildi. Fetih öncesinde ve sırasında ayrılmayıp, kalmayı tercih eden bazı ailelerin fetihten sonra hep beraber gittikleri de görülmektedir. Mesela Zani di Misivri fetihten sonra tüm ailesi ile birlikte

(taallukatıyla) şehri terk etmişti37

. Aile reisi Zani, cizye ödememiş olacak ki, şehri terk ettikten sonra mülkleri kamulaştırılmış ve ihtiyaç sahiplerine oturmaları için verilmiştir. 28 TSMA, D. 2203, v. 281a. 29 TSMA, D. 2203, v. 283a. 30 TSMA, D. 2203, v. 306b. 31 TSMA, D. 2203, v. 280b. 32 TSMA, D. 2203, v. 282a. 33 TSMA, D. 2203: v. 317b.

34 Langasco’ların daha önceki yıllara ait ticarî faaliyetleri ve 1455’lerde Osmanlılar tarafından iyi tanındıklarına dair daha detaylı bilgi için bkz. İnalcık, “Ottoman Galata, 1453-1553”, s. 34 (özellikle dipnot 59). 35 TSMA, D. 2203, v. 297a. 36 TSMA, D. 2203, v. 284a. 37 TSMA, D. 2203, v. 284b.

129

Gerek fetihten önce gerekse fetih sırasında ve sonrasında Galata’yı terk edenler, 1455 tahririnde kayıtlı halkın yaklaşık % 9’luk bir kısmına tekabül eder. Bununla birlikte defterde bazı sayfaların kayıp olduğu, giden/kaçan halkın bir kısmının kaydedilmemiş olabileceği unutulmamalıdır. Ayrıca 1453’ten tahririn yapıldığı 1455’e kadar geçen iki yılda, şehre bazı yeni sürgünlerin yerleştirilmiş olma ihtimali bulunmaktadır. Bu durumda 1455 tahriri Ceneviz Galatası’nın nüfusunu yansıtmaktan biraz daha uzaklaşacaktır. Sağlıklı bir sayısal analizi imkânsız kılan tüm bu olumsuzluklara rağmen 1455 tahririne göre fetih sırasında ve sonrasında şehri terk edenlerin nüfusun küçük bir bölümünü oluşturduğu söylenebilir. Bununla birlikte gidenlerin kimliklerine odaklanıldığında bunların büyük bir kısmının, tanınmış ailelere mensup zengin tüccarlar ve zanaatkârlar olduğu görülür. Bu nedenle Galata’nın nüfus bakımından kaybı niceliksel değil niteliksel olmuştur.

Belgede Osmanlı Galatası (1453-1600) (sayfa 136-140)