• Sonuç bulunamadı

Şehrin Ana Ticaret Merkezi: Lonca

Belgede Osmanlı Galatası (1453-1600) (sayfa 90-99)

BÖLÜM 2: GALATA ŞEHRİNİN MEKÂNSAL YAPISI VE GELİŞİMİ

2.3. Ticaret Alanları

2.3.3. Şehrin Ana Ticaret Merkezi: Lonca

Kıyı şeridinde Azap Kapı ve Balıkpazarı’ndan başka herhangi bir ürünün üretiminde veya alım-satımında uzmanlaşmış bir alana rastlanmamaktadır. 16. yüzyıl arşiv belgelerinde liman bölgesinde kurulan birçok dükkân görülmekle birlikte bunların faaliyet gösterdiği sahalar çoğunlukla belirtilmemiştir. Bu nedenle kayıtlarda Azap Kapı ve Balıkpazarı haricinde kalan dükkânların hangi alanlarda faaliyet gösterdiği hakkındaki bilgilerimiz sınırlı kalmaktadır.

2.3.3. Şehrin Ana Ticaret Merkezi: Lonca

Yaklaşık olarak 14. yüzyılın başlarından 17. yüzyılın ortalarına kadar Galata’nın en önemli ticaret merkezi, kıyı surlarının hemen ardında yer alan ve Yağkapanı (veya Lonca, İskele) Kapısı’ndan geçilerek ulaşılan Lonca idi. Lonca’nın bu özelliği Galata’dan bahseden hemen hemen bütün eserlerde vurgulanmış, fakat tarihsel olarak kökenlerine ve aslında ne olduğuna veya olmadığına pek değinilmemiştir. Lonca’yı izaha kalkışan bazı çalışmalar hiçbir açıklama ve tanımlama ihtiyacı duymadan Lonca’yı ticarî bir bina, bazıları da ticarî bir bölge olarak tanımlamışlardır. Bunun

119GŞS, nr. 11, s. 97/3, (4 Cemaziyelahir 992/13 Haziran 1584).

120 Jean Thévenot, Thévenot Seyahatnamesi, Ali Berktay (çev.), İstanbul: Kitap Yayınevi, 2009, s. 59.

121GSŞ, nr. 21, s. 16/4, (Evasıt-ı Safer 1007/13-22 Eylül 1598).

122

Stephan Gerlach, Türkiye Günlüğü 1577-1578, C. II, Türkis Noyan (çev.), İstanbul: Kitap Yayınevi,

2007, s. 574.

123GSŞ, nr. 21, s. 16/4, (Evasıt-ı Safer 1007/13-22 Eylül 1598); GSŞ, nr. 21, s. 29/2, (Evail-i Rebiülevvel

80

başlıca nedeni Ceneviz Galatası ile ilgili verilerin yetersizliği ve mevcut verilerin yanlış değerlendirilmesidir.

Ceneviz ve Osmanlı Galatası’nın ticarî hayatında önemli bir yere sahip olan Lonca neyi veya nereyi ifade ediyordu? Lonca ticarî işlerin yürütüldüğü bir bina mıydı yoksa bir bölge mi?

Öncelikle Galata’daki Lonca’nın bir esnaf örgütlenmesi olmadığını; Latince loggia kelimesinin Türkçeleştirilmiş hali olduğunu söylemeliyiz. Terim özellikle 13. yüzyılda Bizans ve Doğu Akdeniz’deki Latin topraklarında yaygınlaşmaya başladığında

fondaco124 ile eş anlamlı olarak (han ve kervansaray anlamında) kullanılıyordu. Bu

dönemde loggia ve fondaco’lar diğer Avrupa şehirlerinden gelen Hıristiyan tüccarlara barınma, depolama ve ticaret yapma imkânı sağlıyordu. 14. yüzyılın başlarına gelindiğinde loggia, kademe kademe ön plana geçti ve anlam olarak fondaco’dan ayrılarak onu da kapsar hale geldi. Artık loggia daha kompleks ticarî yapıları ve mekanları ifade etmekte kullanılıyordu. Bunlar birden fazla fondaco’yu ve daha başka ticarî yapıları (embolo125

gibi) bünyelerinde barındırabiliyordu. Bütün bu ticarî yapıların

yanında loggia’larda anavatanlarından uzakta faaliyet gösteren topluluğun siyasal ve yönetsel ihtiyaçlarını karşılayan yapılar veya daireler de bulunabiliyordu126

.

Ceneviz kaynaklarında dolaylı olarak ve birkaç kelime ile bahsedilen Galata

loggia’sının bu yapılardan ne kadarını bünyesinde barındırdığını tespit etmek oldukça

zordur. Galata’daki loggia’dan ilk kez 1304’te Bizans imparatoru II. Andronikos’un Cenevizlilere verdiği imtiyazlar dolayısı ile bahsedilir. Bununla Cenevizliler Galata’da kendilerine ait yönetim sarayı (Palazzo del Comune), kasap dükkânı, hamam, kilise ve bir de loggia yapma imtiyazı elde etmişlerdir127

. Fakat bu belgede loggia’nın ne tür kompleksleri barındırdığı ve nerede bulunduğu belirtilmemiştir.

124 Venedik’teki “Fondaco dei Turchi” için için bkz. Şerafettin Turan, “Venedik’te Türk Ticaret Merkezi (Fondaco dei Turchi)”, Belleten, S. 126, Ankara, 1968, s. 247.

125

Constable embolo için şu açıklamayı yapar: “Embolo probably refers to a collonnaded street or

portico. Later, it would become the normal term for a city quarter assigned to a foreign Merchant community in Constantinople.” (Olivia Remie Constable, Housing The Stranger In The Mediterranean

World, Cambridge: Cambridge University Press, 2003, s. 148).

126

Constable, s. 154-156.

127

81

Balard’ın Ceneviz Devlet Arşivi’nden elde ettiği belgeler bu konuda daha cömerttir. Bu belgeler, 1316 dolaylarında 128

, Ceneviz kolonisinin idarî merkezi olan bir sarayın ve hemen onun güneyinde denize doğru uzanan alanda ekonomik aktivitelerin merkezi olan bir loggia’nın varlığını ispatlamaktadır. Kayıtlardan loggia’da (pazar alanı olarak kullanılan) meydan ile kemerli sütunların revaklar ile örtülmesi sonucu oluşan (embolo) (yarı kapalı bir çarşıyı andıran) bir yapının bulunduğu anlaşılmaktadır. Tüccarlar ticarî faaliyetlerini bu revakların altında yürütüyor, noterler de tüccarların ihtiyaç duyduğu belgeleri burada düzenliyorlardı129

.

Bu bilgiler sayesinde Galata Loncası’nın Constable’ın130

yetkin bir şekilde açıkladığı diğer loggialardan pek farklı olmadığı anlaşılmaktadır. Galata Loncası tek bir binayı değil, içinde meydanı131

, yönetim sarayı (Palazzo del Comune) ve yarı kapalı çarşısı ile ticaretin kalbinin attığı geniş bir bölgeyi ifade ediyordu. Bu bölge (Lonca) neresidir ve sınırları nerede başlar nerede biter?

Lonca bölgesinin ana omurgasını Yağkapanı Kapısı’ndan başlayarak Galata Kulesi’ne doğru çıkan sokak132 oluşturuyordu. Fakat Lonca’nın Galata Kulesi’ne kadar uzandığı düşünülmemelidir. Cenevizliler döneminde Lonca’nın en kuzeyinde Podesta Sarayı (Palazzo del Comune) bulunuyordu. Osmanlılar döneminde bu sınır biraz daha kuzeye kaymış olmalıdır133

. Ana omurgasını günümüzdeki Perşembe Pazarı Sokağı’nın oluşturduğu Lonca’nın cetvelle çizilmiş, kesin sınırlara sahip olduğu düşünülmemelidir. Bunun bilincinde olarak kuzey sınırını Podesta Sarayı’nın oluşturduğu Lonca’nın doğu

128 II. Andronikos’un verdiği imtiyazlarla yaptırılan saray ile loggia’nın neredeyse tamamı 1315’te çıkan bir yangınla yanmış, fakat Ceneviz Podestası Montano de Marini’nin giriştiği imar faaliyetleri sonucunda saray ile loggia 1316’da tekrar yaptırılmıştır (Eyice, Galata ve Kulesi, s. 12). Fakat bunların eski yerlerinde mi yoksa başka bir yerde yeniden mi yaptırıldığı belli değildir (Ela Akyol, “Ortaçağ Galata’sının Kamusal Bir Yapısı Podesta Sarayı”, İstanbul, S. 23, 1997, s. 33).

129

Michel Balard, La Romanie Génoise, C. I, Roma: École française de Rome, 1978, s. 193.

130

Constable, Housing The Stranger In The Mediterranean World, s. 154-156.

131 Ceneviz noter belgelerinde Lonca yakınlarında bulunan bir meydandan (piazza) bahsedilir (Pistarino, “The Genoese in Pera – Turkish Galata”, s. 75).

132

Bu sokak günümüzde Perşembe Pazarı Sokağı adı ile bilinir.

133 Osmanlılar döneminde kuzey sınırının biraz daha genişlemiş olduğu anlaşılmaktadır. Anonim bir seyahatnamede Lonca’nın bulunduğu Galata’nın en işlek sokağına San Pedro (Pietro) dendiği belirtilmiştir (Pedro’nun Zorunlu İstanbul Seyahati, Fuad Carım (çev.), İstanbul: Güncel Yayıncılık, 2002, s. 186). Bu sokağa San Pedro (Pietro) denmesinin sebebi Podesta Sarayı’nın hemen üst tarafında bulunan San Pierre (Pietro) Kilisesi dolayısıyladır. Bu kilisenin adının sokağa verilmesi sokağın kuzeye doğru biraz daha genişlediğini göstermesi açısından önemlidir.

82

sınırını San Françesko (Francesco) Kilisesi’nin, batı sınırını da Arap Camii’nin134

(San Domenico) oluşturduğu söylenebilir. Cenevizliler döneminde Lonca’nın güney sınırının merkezinde Yağkapanı Kapısı bulunuyordu. Fakat Osmanlılar döneminde yaşanan ticarî gelişmelere bağlı olarak güney sınırı doğuda Balıkpazarı, batıda da Kürkçü Kapı’ya kadar genişlemiştir135

.

Sınırları yaklaşık olarak tespit edilen Lonca’da dükkânlar ve mahzenler genellikle Perşembe Pazarı Sokağı boyunca sokağın sağında ve solunda karşılıklı olarak uzanıyordu. Fetihten hemen sonra Ceneviz Galatası hakkında önemli ipuçları sağlayan 1455 sayımında 33 dükkân bulunan bir bölgeden bahsedilir136

. Mahalle ismi verilmemekle birlikte Lonca’da bulunduğuna şüphe olmayan137

bu dükkânlar sahiplerinin veya kiracılarının adları ile kaydedilmiştir. Sayımda dükkânların mimarî yapısı ile ilgili maalesef hiçbir bilgi bulunmamakla birlikte yukarıda anlatılan embolo (kemerli sütunların revaklar ile örtülmesi sonucu oluşan yapı) tarzı bir mimarisinin olduğu düşünülebilir. Zira Bizans İstanbul’unda sokak boyunca karşılıklı olarak uzanan ve alt katı dükkân olarak kullanılan iki katlı kemerli yapıların varlığı bilinmektedir138

. Ayrıca Ortaçağ Cenovası’nda da ticarî işlemler buna benzer kemerli yapıların altında yürütülüyordu139.

Fatih vakfiyelerinin Lonca Mahallesi’ndeki dükkânlar ve mimarî yapılar hakkında verdiği bilgiler yukarıda anlatılanlarla uyum içerisindedir. 1481 tarihli Fatih Vakfiyesi burada bulunan dükkân gruplarının birbirine bitişik (muttasıl) ve bazılarının iki katlı olarak yapıldığını; bazı dükkân gruplarının diğerlerinin karşısında (mukabil) yer aldığını, etraflarının da yollarla çevrili olduğunu göstermektedir140

.

134 Vakfiyeler ve Galata şer‘iyye sicilleri Arap Camii’ne 15 ve 16. yüzyıl boyunca Cami-i Kebir veya Galata Camii dendiğini göstermektedir.

135 İnalcık, Galata’nın asıl pazar ve liman kesiminin Yağkapanı Kapısı ile Balıkpazarı Kapısı arasında kalan alan olduğunu söylemektedir (Halil İnalcık, “Galata (Osmanlı Dönemi)”, Dünden Bugüne

İstanbul Ansiklopedisi, C. III, İstanbul: Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, 1994, s. 353).

Fakat vakfiyeler ve şer‘iyye sicilleri incelendiğinde pazar alanının batıdaki Kürkçü Kapı’ya kadar uzandığı görülmektedir.

136

TSMA, D. 2203, v. 298b-299a.

137 Sayımda geçen dükkânlarla kaplı bu alanın Lonca bölgesi olduğu hakkındaki görüşler için bkz. İnalcık, “Ottoman Galata, 1453-1553”, s. 35-36.

138

Zeynep Çelik, 19. Yüzyılda Osmanlı Başkenti Değişen İstanbul, Selim Deringil (çev.), İstanbul:

Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1996, s. 13.

139 Leonardo Benevolo, Avrupa Tarihinde Kentler, Nur Nirven (çev.), İstanbul: Literatür Yayınları, 2006, s. 40.

83

1472 tarihli Fatih Vakfiyesi ise Lonca Mahallesi’nde bulunan dükkânlar, bunların sahipleri ve diğer dükkânlara göre konumları hakkında önemli bilgiler verir. Buna göre, Perşembe Pazarı Sokağı’nın iki yanında sıralanan dükkânlardan başka, surlara bitişik ve paralel olarak Yağkapanı Kapısı’ndan (veya Lonca, İskele) doğuda Balıkpazarı Kapısı’na kadar uzanan ve önünde umumî bir yol (tarik-i amm) bulunan devlete ait bazı dükkânlar (Hânût-ı Sultânî) bulunmaktadır141

. Vakfiyeler ve siciller Galata’nın artan ticarî kapasitesi ile doğru orantılı olarak fetihten sonraki yıllarda Lonca Mahallesi’nde Perşembe Pazarı Sokağı’nı dik kesen, surlara paralel uzanan ve etrafında çeşitli dükkânlar bulunan bu tür sokakların arttığını göstermektedir. Daha önce de belirtildiği gibi Osmanlı hâkimiyetinin ilerleyen yıllarında Lonca bölgesi genişlemiş ve doğuda Balıkpazarı batıda da Kürkçü Kapı’ya kadar uzanmıştır. Vakfiyede geçen bu dükkânlar, Cenevizlilerden kalmadıysa bahsedilen gelişmenin II. Mehmed döneminden itibaren başladığı iddia edilebilir.

1455 sayımı fetihten sonraki ilk yıllarda Lonca Mahallesi’nde durağan bir yapı resmederken, Fatih vakfiyeleri (1472 Vakfiyesi) bölgedeki ilk kıpırdanmaların II. Mehmed’in son on yılında başladığını gösterir. Bölgeye etkisini müteakip yüzyıllar boyunca hissettirecek bir biçimde mührünü vuracak ve asıl karakterini kazandıracak gelişmeler 16. yüzyılda yaşanacaktır.

Galata nüfusunun ve ticarî kapasitesinin artması ile Lonca Mahallesi’nde bulunan mevcut dükkânlar ihtiyacı karşılayamamış ve bölgeye zaman içinde yeni dükkânlar, hanlar ve çarşılar inşa edilmiştir. Büyük bir çoğunluğu 16. yüzyılda yapılan bu dükkânlar genellikle bir vakfa aittir. Galata’nın artan ticarî kapasitesi vakıfları bu bölgede ciddi gelir getiren gayrimenkuller almaya veya yaptırmaya sevk etmiş olmalıdır. 16. yüzyıl Galata şer‘iyye sicillerinden Mevlana Güran, Kâtip Sinan, Çakır Ağa, Yunus Ağa, Hobyar, Seyyid Abdulkadir ve Hüseyin Ağa gibi birçok mütevazı vakfın Lonca Mahallesi’nde dükkân sahibi olduğu görülmektedir. 16. yüzyıl sicillerinde geçmekle birlikte bu vakıflardan bir kısmının 15. yüzyılda yaşayan kişilerce kurulduğu anlaşılmaktadır. Örneğin 15. yüzyılın ünlü müfessiri, fakihi, kazaskeri ve şeyhülislamı

141

84

Mevlana Güran (Molla Güranî)142 ile İstanbul subaşısı Çakır Ağa, bu türden vakıf kurucularındandır143

. 1472 tarihli Fatih Vakfiyesi, Çakır Ağa’nın Lonca Mahallesi’nde sekiz adet dükkâna sahip olduğunu göstermektedir144

. 16. yüzyıl sicillerinde görülen Çakır Ağa Vakfı’na ait dükkânlar herhalde Fatih Vakfiyesi’nde zikredilen bu dükkânlardır. İlerleyen yıllarda vakıf mütevellileri vakfa gelir sağlaması için yeni dükkânlar inşa ettirmiş veya satın almışa benzemektedir. Zira 1546 tarihli İstanbul

Vakıfları Tahrir Defteri Çakır Ağa’nın Galata’da 48 dükkân ve 1 başhaneye sahip

olduğunu göstermektedir145

. Fakat bunlardan ne kadarının 15. yüzyılda ne kadarının 16. yüzyılda edinildiğini tespit etmek mümkün gözükmemektedir.

Tablo 1

1546 Tarihli İstanbul Vakıfları Tahrir Defterine Göre Lonca Mahallesi’nde Ev, Dükkân ve Mahzen Sahibi Olan Vakıflar

Vakfın Adı H a n e D ü k k a n H ü c r e M a h z e n G u r f e B a ş h a n e

Mevlana Halil b. Mevlana Mahmud 1 1

Mescid-i Mercan Ağa 7 1 1

Mevlana Kutbüddin b. Burhanüddin’ül-Hekim’ül-Hâzık 7 4

Çakır Ağa b. Abdullah 48 1

Mescid-i Sinan Beğ Katib’ül-Matbah 6 2

Mescid-i Kara Mehmed’ül-Haracci 1 1

Mescid-i Firuz Ağa 2 2

Ahmed b. Abdullah 6 6

Merhum Mustafa b. el-Hac Hasan 1

Merhume Safiye Hatûn bint-i el-hac Hasan 1 3

Hacı Turgud b. Hamza 1 1

Hüseyin b. Abdullah Ağay-ı Saray-ı Atik 3 3 1 6

Mescid-i Yarhisar-zade 5 3 2

Câmi‘-i Kürkci başı Ahmed b. Adbdülmu‘in 1

Merhûm’ül-Mağfûrün-Leh Mevlânâ Pîr Mehemmed Paşa 2 2 1

TOPLAM 35 78 3 7 9 1

Kaynak: Barkan ve Ayverdi, İstanbul Vakıfları Tahrîr Defteri 953 (1546) Tarihli, muhtelif sayfalar.

142 II. Murad zamanında Osmanlı ülkesine gelen ve Fatih Sultan Mehmed’e hocalık da yapan Molla Gürani hakkında bkz. Ahmed Ateş, “Molla Gürânî”, İslâm Ansiklopedisi, C. VIII, Eskişehir: Milli Eğitim Bakanlığı, 1997, s. 406-408.

143 İnalcık, “İstanbul (Türk Devri)”, s. 223, 227.

144

VGMA, nr. 575, s. 98; VGMA, nr. 2114, s. 175 vd.

145

85

Ayrıca 1546 tarihli İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri İstanbul’da kurulmuş birçok vakfın Lonca Mahallesi’nde değişik sayılarda ev, dükkân ve mahzene sahip olduğunu göstermektedir146. Bu vakıfların büyük çoğunluğu taşıdıkları unvanlardan devlet görevlisi oldukları anlaşılan kişilerce kurulmuştur. Bununla birlikte herhangi bir unvana sahip olmayan sivil vakıf kurucularının sayısı hiç de az değildir.

Sicillerde ve vakıf tahrirlerinde görülen bütün bu mütevazı vakıfların yanında Galata Lonca Mahallesi’ndeki en önemli gayrimenkuller Ayasofya, İbrahim Paşa ve Rüstem Paşa gibi büyük vakıflara aitti.

Lonca Mahallesi’ndeki Ayasofya Vakfı’na ait dükkânlara Galata şer‘iyye sicillerinde147

sık sık rastlanmakla birlikte bunlardan toplu bir resim çıkarmak mümkün olmamaktadır. Ayasofya Vakfı’nın 15. yüzyılın sonlarına (1489-1491) ait bir muhasebe bilançosunda ise vakfın Galata’da bulunan bütün gayrimenkulleri mahalle adı verilmeksizin kaydedilmiştir148

. Bu nedenle bu muhasebe defterinden vakfın Lonca Mahallesi’nde bulunan dükkânları tespit edilememektedir. 1519 (926) tarihli Ayasofya Vakıfları Tahrir

Defteri bu konuda en derli toplu bilgiyi sağlamaktadır. Buna göre Ayasofya Vakfı’nın

Lonca Mahallesi’nde birbirine bitişik ve etrafları değişik vakıflara ait mülkler ve umumî yollarla (tarîk-i amm) çevrili toplam 14 dükkânı bulunuyordu149

. Mesela kapıya (Yağkapanı, Lonca, İskele) yakın bir yerde bulunan vakfa ait 6 dükkânın iki tarafı umumî yol, diğer iki tarafı da Çakır Ağa’ya ait vakıf dükkânlarla çevriliydi. Bunun hemen karşısında iki tarafı umumî yol, bir tarafı Sansane Kilisesi Vakfı, bir tarafı da Bozahane adıyla bilinen Sultanî Vakıf ile çevrili üç dükkân daha bulunuyordu. Ayasofya Vakfı’na ait mülklerin etrafında bulunan dükkânlar Muhammed Esved el-Harâcî, Çakır Ağa, Yolcuoğlu diye bilinen Hacı Ömer, Mehmed b. Hacı Hasan gibi vakıflara aitti150

.

146

Bkz. Tablo 1.

147GŞS, nr. 21, s. 46/3, (Evasıt-ı Rebiülahir 1007/11-20 Kasım 1598).

148 1489-1491 yılları arasını kapsayan 3 yıllık verileri içeren bu muhasebe bilançosuna göre vakfın Galata’da 2 bozahane, 1 başhane, 5 kasap dükkânı, 9 dükkân (1491’de 33 dükkân) ve yine 591 dükkânı (1491’de 732 dükkân) bulunduğu anlaşılmaktadır (Ömer Lütfi Barkan, “Ayasofya Cami‘i ve Eyüb Türbesinin 1489-1491 Yıllarına Âit Muhasebe Bilânçoları”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi

Mecmuası, C. XXIII, No:1-2, İstanbul, 1962-1963).

149 Ulviye Baş, Ayasofya Vakıfları Tahrir Defteri, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2002), s. 236-237.

86

Lonca Mahallesi’nde Ayasofya Vakfı’na ait en önemli ticarî yapı olarak karşımıza Galata Bedesteni çıkar151

. Sadece Ayasofya Vakfı’nın değil aynı zamanda Galata’nın da en önemli ticarî yapılarından olan bedesteninin tarihi Fatih dönemine kadar götürülmektedir152. Herhalde buna Evliyâ Çelebi’nin153 Galata Bedesteni’ni “Ebü’l-feth

Gâzî bezâzistânı” olarak tanımlaması neden olmuştur. Fakat mühimme defterlerine

yansıyan bir ferman Galata Bedesteni’nin padişah III. Murad döneminde, 1585’de (993) kurulduğunu göstermektedir. Bedestenin kuruluşu belgede özetle şöyle hikâye edilmiştir: Galata’nın artan nüfusu ve ticarî kapasitesi nedeni ile bir bedestene ihtiyaç duyulmuş, Ayasofya Vakfı mütevellisi ve Galata ahalisi bu işin halli için padişah kapısına kadar gitmiş, padişahtan şu anda içinde bazı “kefere”nin kiracı olarak bulunduğu, Ayasofya Vakfı’ndan olan büyük bir binanın bedesten yapılmasını istemişlerdir. Padişah durumu teftiş ettirmiş, bahsi geçen yerin bedesten olmaya uygun ve hatta eskiden de bedesten olduğu bilgisi kendisine ulaşınca mütevellinin ve ahalinin isteği doğrultusunda karar vermiştir154

. Belgeden bu binanın sıfırdan inşa edilmediği, mevcut ve hatta “kadimden bezzâsitan” olan bir binanın bedestene dönüştürüldüğü anlaşılmaktadır. “Kadimden bezzâsitan” olduğu vurgusunun burada yeni oluşturulan yapıya zemin hazırlamak ve eski kiracıları çıkarmak için bir dayanak noktası oluşturduğuna kuşku yoktur. 1585 öncesine ait vakıf, sicil ve tahrir defterlerinde bu bina olduğunu düşündürecek herhangi bir yapıya rastlanmamıştır. Bununla birlikte 1519 (926) tarihli Ayasofya Vakıfları Tahrir Defteri’nde Lonca Mahallesi’ndeki dükkânlar

sayıldıktan sonra alt katında 4 mahzen ve bu mahzenlerin üç tarafında 25 dükkân, üst katında ise 16 oda (hücre) bulunan Eski Lonca (Lonca-yı Atîk) denen bir yapıdan bahsedilir155. Lonca Mahallesi’ndeki dükkânlardan hemen sonra kaydedilen bu binanın Galata Bedesteni olma ihtimali yüksektir. Tahminler üzerinden yapılan yorum ve belirsizlikler sadece vakıf tahririnde bahsedilen binanın Galata Bedesteni olup olmadığı konusunda değil, aynı zamanda binanın mimarî yapısı ile ilgili bilgilerde de görülmektedir. III. Murad’ın verdiği fermanda on altı mermer direk üstüne oturtulmuş

151 Bu yapı bugün Fatih Çarşısı adı ile anılmaktadır.

152

Semavi Eyice, “Galata Bedesteni”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C. III, İstanbul: Türkiye

Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, 1994, s. 355.

153

Evliyâ Çelebi, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, 1. Kitap, s. 212.

154 BOA, MD, nr. 60, s. 86/195, (10 Zilkade 993/3 Kasım 1585). Bu konuda kalem oynatan yazarlar, Başbakanlık Osmanlı Arşivi Mühimme Defterleri serisinde bulunan bu belgenin genellikle Ahmed Refik (1333: 187-188) tarafından yayınlanan versiyonunu kullanmışlardır (Ahmed Refik, Onuncu Asr-ı

Hicride İstanbul Hayatı (961-1000), İstanbul: Matba‘a-i Orhaniye, 1333, s. 187-188).

87

yirmi kubbeli156; Evliyâ Çelebi’de ise on iki kubbeli bir yapıdan bahsedilmektedir157

. Fakat günümüzdeki kare biçimli 4 payeli ve 9 kubbeli yapı, ne III. Murad’ın fermanındaki ne de Evliyâ Çelebi’deki tanımlamaya uymaktadır. Bu faklılığın tarihsel kaynaklarda geçen bina ile günümüzdeki binanın farklı yapılar olduğunun mu yoksa günümüzdeki binanın çok fazla değişikliğe uğradığının mı göstergesi olduğu mimarlık tarihçileri tarafından da çözüme kavuşturulamamıştır158

.

Ayasofya Vakfı’ndan başka Lonca Mahallesi’nde mülkleri bulunan bir diğer önemli vakıf İbrahim Paşa Vakfıdır. Sur dışında, Lonca Mahallesi’ni limana bağlayan Yağkapanı Kapısı önünde, camisi ve camisinin etrafında dükkânları bulunan İbrahim Paşa Vakfı’nın sur içinde Lonca Mahallesi’nde de çeşitli dükkânlara ve mahzenlere sahip olduğu görülmektedir. 1594 tarihli bir belgeye göre İbrahim Paşa Vakfı’nın Lonca Mahallesi’nde zindan yakınlarında 3 adet şerbetçi dükkânı ve 3 adet mahzeni vardı159

. Ayasofya ve Çakır Ağa Vakfı’nda olduğu gibi kesin rakamlara ulaşamasak da İbrahim Paşa’nın burada epey bir dükkâna ve mahzene sahip olduğu anlaşılmaktadır.

Lonca Mahallesi’nde mülkleri bulunan büyük vakıflar arasında en dikkat çekici olanı Rüstem Paşa Vakfıdır. Vakfiyesine göre kendi ismi ile anılan kervansarayı

(kârbansarayı) yakınında 3 dükkânı ve Yağkapanı yakınında 7 mahzeni bulunuyordu160

. Şer‘iyye sicillerine göre bu dükkânlar, kervansarayla birlikte Galata Zindanı, Çakır Ağa Vakfı’na ait dükkânlar ve umumî yol ile çevriliydi161

. Vakfiye ve şer‘iyye sicillerindeki bilgiler bu dükkânların Lonca’nın en işlek yerinde olduğunu düşündürmektedir.

Fakat Rüstem Paşa Vakfı’nı diğer büyük vakıflardan ayıran, ne dükkân ve mahzenlerinin adedi ne de konumudur. Bu vakfın en önemli özelliği yukarıda dükkânlar tarif edilirken de bahsedilen Rüstem Paşa Kervansarayı’na (veya hanı) sahip olmasıdır. Bugün Kurşunlu Han olarak bilinen ve Mimar Sinan eseri olan yapı, Latin kilisesi San Michel’in yıkıntıları üzerine inşa edilmiştir162. Lonca’nın merkezinde yer alan San

156 BOA, MD, nr. 60, s. 86/195, (10 Zilkade 993/3 Kasım 1585).

157

Evliyâ Çelebi, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, 1. Kitap, s. 212.

158

Eyice, “Galata Bedesteni”, s. 355.

159GŞS, nr. 17, s. 48/4, (11 Rebiülahir 1002/4 Ocak 1594).

160 İ. Aydın Yüksel, “Sadrâzam Rüstem Paşa’nın Vakıfları”, Ekrem Hakkı Ayverdi Hatıra Kitabı, İstanbul: İFC Yayınları, 1995, s. 248-249.

161GŞS, nr. 17, s. 33/2, (27 Rebiülevvel 1002/21 Aralık 1593).

162 Gönül Cantay, “Kurşunlu Han”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C. V, İstanbul: Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, 1994, s. 126.

88

Michel Kilisesi’nin varlığı erken tarihli belgelerde görülmektedir. 1472 tarihli Fatih Vakfiyesi’nde San Michel Kilisesi, Kilisa-yı Efrenci olarak geçer ve vakfiyeye göre

önünde devlete ait (Sultani) üç katlı bir dükkân bulunmaktadır163

. Eğer kervansarayın San Michel Kilisesi’nin yıkıntıları üzerine kurulduğu bilgisi doğru kabul edilirse kilisenin bir deprem sonucu yıkıldığı düşünülebilir. Bölgeye 1544’te gelen Gyllius,

Aziz Mikhael Kilisesi’nin temellerine şimdi bir kervansarayın inşa edildiği”nden ve

İstanbul’a ilk gelişinde kilisenin yerinde durduğundan bahseder164

. Rüstem Paşa Kervansarayı, Gyllius’un bölgeye geldiği 1544’ten biraz önce yapılmış olmalıdır. Ayrıca Gyllius’un kervansarayın kilisenin temelleri üzerine yapıldığını söylemesi

Belgede Osmanlı Galatası (1453-1600) (sayfa 90-99)