• Sonuç bulunamadı

2.6. Son Dönem Gelişmeleri ve İsrail’in Özrü

2.6.1. İsrail’in Özür Dilemesi

22 Ocak’ta İsrail’de yapılan seçimler sonrası tekrar başbakan olan Netenyahu’nun bölgesel politikalarla ilgili bir şeyler yapması gerektiği yönündeki fikir güçlenmiştir. Bu bağlamda seçimlerden sonra dış politikada iki gelişmenin gözlemlenebileceği konuşulmuştur: Birincisi, Türkiye ile ilişkilerin önceliğinin olacağı ve Türkiye’den özür dilenebileceği, ikincisi ise Filistin ile barış sürecinin yeniden canlandırılması konusunda gelişmeler yaşanabileceğidir (Tür, 2013: 31). İsrail seçimlerinde iç meselelerden kaynaklı olarak aşırı sağcılar güç kaybederken Dışişleri Bakanı Lieberman da hakkında çıkan yolsuzluk iddiaları nedeniyle yeni kabinede yer alamamıştır. Yeni hükümetin oluşturulması ve Lieberman’ın dışarıda kalmasıyla birlikte İsrail’in Türkiye’den özür dileyebileceği görüşleri dile getirilmeye başlanmıştır (Yeni Hükümet Türkiye’den Özür Dileyecek, 2013, http://dunya.milliyet.com.tr/yeni-hukumet-turkiye-den-ozur-dileyecek/dunya/dunyadetay/

24.01.2013/1659599/default.htm).

22 Mart 2013 günü İsrail Başbakanı Netenyahu, Başbakan Erdoğan’ı arayarak Mavi Marmara’ya yapılan operasyon sırasında can kaybına ve yaralanmaya yol açan her türlü operasyonel hatadan dolayı İsrail adına Türk halkından özür dilemiş, Başbakan Erdoğan da bu özrü Türk halkı adına kabul etmiştir. Daha önce “üzüntü” bildirme konusunda ısrar eden İsrail, Türkiye’nin kabul etmemesi üzerine geri adım atmış ve Netenyahu özür dilerim anlamındaki “İtznatlut” kelimesini kullanmıştır. Ayrıca iki başbakan, tazminat/âdemi mesuliyet konusunda bir anlaşma yapılması hususunda da mutabık kalmıştır. İsrail’in, sivil halkın kullanacağı malların Gazze dâhil Filistin topraklarına girişine ilişkin kısıtlamaları esas itibariyle kaldırdığını ve sükûnet devam ettiği müddetçe bu durumun da devam edeceğini ifade etmiştir. İki lider, Filistin topraklarındaki insani durumun iyileştirilmesi için birlikte çalışmak konusunda mutabık kalmıştır (Başbakanlıktan İsrail Açıklaması, 2013, http://www.aksam.com.tr/siyaset/basbakanliktan-israil-aciklamasi-israil-ozur-diledi-ve/haber-179699). İsrail’in tazminat ödemeyi kabul etmesiyle birlikte Türkiye olayın hukuki açıdan takipçisi olmayacağını kabul etmiştir.

İsrail’in Türkiye’den özür dilemesi dünya basınında flaş haber olarak geçerken Türkiye’de de büyük bir heyecan yaratmıştır. İsrail’in özür dilemesinin ardından açıklama yapan Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Türkiye’nin ilişkilerin normalleşmesi için İsrail’den talepleri konusunda üç yıl süren çetin müzakereler yapıldığını, neticede Türkiye’nin taleplerinin karşılandığını belirtmiştir (Dışişleri Bakanı Davutoğlu Türk-İsrail İlişkilerindeki Son Gelişmeleri Değerlendirdi, 2013, http://www.mfa.gov.tr/disisleri-bakani-davutoglu-turk-israil-iliskilerindeki-son-gelismeleri-degerlendirdi..tr.mfa).

Davutoğlu yaptığı açıklama ile sürpriz gibi gelen bu durum, aslında 3 yıldır nakış nakış işlenen ve gizlilik içinde yürütülen bir sürecin sonucu olduğunu belirtmiştir. Nihayet aklıselim galip geldi ve bu noktaya geldik diyen Davutoğlu, “Türkiye hiçbir zaman blöf yapmadı, hiçbir zaman hakaret içeren bir söz kullanmadı. Haklı olduğu bir konuda kararlı duruşunun karşılığını aldı. İsrail’in uluslararası hukuk çizgisine getirilmesi barış yolunda önemli bir aşamadır.” diyerek atılan adımın önemini vurgulamıştır (Davutoğlu'ndan özür açıklaması: “Tüm taleplerimiz karşılandı”, 2013, http://www.aksam.com.tr/dunya/

davutoglundan-ozur-aciklamasi/haber-179724).

İsrail’den üç yıl sonra gelen özrün sebeplerine baktığımızda ise öncelikli olarak Arap Baharı olarak anılan isyan hareketlerinin bölgede oluşturduğu yeni ortam gelmektedir. Özdemir (2013, http://www.ankarastrateji.org/yazar/doc-dr-haluk-ozdemir/

yeni-ortadogu-da-degisen-dengeler-ve-israil-in-ozru/)’in belirttiği gibi, Arap Baharı’nı yaşayan ülkelerin hepsinde, İsrail’in istemediği ve onu tedirgin edecek türden dönüşümler yaşanmıştır. İsrail’in altındaki siyasal zemin kayarken, İsrail’in son dönemdeki durumunu

“yalnızlaşma” olarak nitelemek mümkündür. Mısır’da ve Irak’ta İslamcıların iktidara gelmesi, Suriye’de Esad rejiminin devrilmek üzere ve yerine gelecek yönetimin büyük olasılıkla İsrail’e dostça yaklaşmayacak olması önemli gelişmelerdir. İran’ın İsrail’e yönelik tavrı da dikkate alındığında İsrail açısından bölgede dost olarak algılanabilecek tek ülke Türkiye kalmaktadır. Türkiye ile yaşanan özür inatlaşması, İsrail’i bölgede mutlak olarak yalnızlaştırmıştır. İşte bu yalnızlaşma sonucu İsrail Türkiye ile tekrar yakınlaşma ihtiyacı duymuştur.

Türkiye’nin artan özgüveni ve bölgedeki liderlik iddiası yükseldikçe, İsrail'e bakış açısı olumsuza dönmüştür. Filistin meselesi eskiden sol kültürün sahiplendiği bir sorun olmaktan çıkıp toplumsal bir duruşa dönüşmüştür. Genelde Filistin özelde ise Gazze’ye destek olan AKP Hükümetinin yakın zamanda iktidardan düşme ihtimali olmadığı için

İsrail özür dilemiştir. Netanyahu hükümetinden gelen özür, İsrail'in etkin bir güç olarak devlet mekanizmasına nüfuz edebildiği, medyadaki etkinliğini sürdürebildiği, toplumda korku salabildiği eski Türkiye'yi geri getirmeye çalışmaktan bıktığının ve yeni Türkiye ile bir ilk sayfa açmaya karar verdiğinin göstergesi olmuştur (Arıboğan, 2013).

Suriye içinde artan gerginlik ve kimyasal silah kullanıldığına dair iddialar İsrail’in Türkiye ile yakınlaşmasında etkili olmuştur. Türkiye özellikle NATO içinde İsrail’i NATO bağlamında atılacak her türlü adımın dışında tutma politikası izlemekteydi.

Özellikle Suriye’de yaşanan gelişmelere dair bilgi paylaşımı, ortak hareket etme ve olası bir operasyonda ABD’nin bölgedeki iki müttefikini aynı platformda bir araya getirme isteği, NATO bağlamındaki paylaşımların da önünü açabilecek formüller, ABD’nin İsrail’i özür konusunda ikna etmesinde önemli olmuştur (Tür, 2013, 32).

Görüşmenin ABD Başkanı Barak Obama’nın İsrail’den ayrılmak üzereyken yapılması ve Netenyahu’nun görüşmeyi Obama’nın yanında gerçekleştirmesi iki ülke arasındaki ilişkilerin bozuk olmasından dolayı rahatsız olan ABD’nin süreçteki etkisini göstermiştir. İki ülke ilişkilerinin bozuk olmasından duyulan rahatsızlık ABD’li yetkililer tarafından çeşitli ortamlarda dile getirilmiştir. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton iki ülke ilişkilerinin onarılması çağrısında bulunmuş ve bölgede daha fazla gerginliğin ve istikrarsızlığın zamanı olmadığını vurgulayarak gelecekte olası işbirliği kapılarını kapatacak adımlar atılmaması yönündeki görüşlerini dile getirmiştir (Turan, 2012: 164).

Mavi Marmara sonrasında Türkiye’nin uluslararası platformlarda İsrail’in siyasetini eleştirmesi ve özellikle NATO içinde yürüttüğü İsrail’i NATO bağlamında atılacak adımlar dışında tutma çabası ABD’yi rahatsız etmiştir. Bölgedeki iki müttefikini bir araya getirme isteği, NATO bağlamındaki istihbarat paylaşımlarının da önünü açabilecek formüller, ABD’nin İsrail’i özür konusunda ikna etmesinde etkili olmuştur (Tür, 2013: 32). İlişkilerin bozulmasından rahatsız olan Başkan Obama İsrail’e ziyaretinin ilk gününde Türkiye ile ikili ilişkilerin iyileştirilmesi konusunu gündeme getirmiş fakat formül konusunda anlaşma sağlanamamıştır. Obama’nın Netanyahu’ya baskısı sonrası devreye Amerikalı diplomatlar girmiş ve Ankara ile İsrail arasında formül arayışlarına başlanmıştır. Neticede Obama’nın ziyaretinin son günüde Netanyahu, Obama’yı uğurlamaya gittiği havalimanında askeri bir konteynırın içinden Erdoğan’ı aramış ve özür dilemiştir (İsrail Türkiye'den özür diledi 2013, http://www.hurriyet.com.tr/gundem/22876115.asp). Özrün gerek ABD Başkanı Obama’nın ısrarı, gerekse ABD’li diplomatların iki ülke arasında yürüttüğü diplomasi

sonrasında gelmesi ABD’nin iki ülke ilişkilerindeki yerini ve etkisini göstermesi bakımından önemli olmuştur. Böylece ABD iki müttefiki arasındaki soğuk ilişkilerin düzelmesi için önemli bir adım atılmasına katkıda bulunmuştur.

Sonuç olarak İsrail’in bölgede yalnızlaşması, bölgeden tehdit algılamaya başlaması ve ABD’nin çabaları sonucu İsrail üç yılın ardından Mavi Marmara baskını için Türkiye’den özür dilemiştir. Giderek istikrarsızlaşan Orta Doğu bölgesinde iki ülkenin pozisyonlarını güçlendirme ihtiyaçları özrün altında yatan temel sebep olmuştur. İsrail’in özür dilemesi ve Başbakan Erdoğan’ın bu özrü kabul etmesi ile Türkiye-İsrail ilişkileri tamir sürecine girmiştir.

2.7. Askeri ve Ekonomik İlişkiler