• Sonuç bulunamadı

1.4. İnsan Hakları ve Demokrasi Eğitiminin Anlamı, Önemi ve Temel İlkeleri

1.4.1. İnsan Hakları ve Demokrasi Eğitiminin Anlamı ve Önemi

Eğitim, toplumsal, kültürel ve ekonomik kalkınmanın ve gelişmenin temel faktörlerinden biri olarak kabul edilmekte olup genel amacı toplumu oluşturan bireylerin içinde yaşadıkları topluma sağlıklı bir şekilde uyum sağlamalarını gerçekleştirmektir. Toplumların, varlıklarını devam ettirebilmeleri için kültürlerini yeni

36

nesillere de aktarmaları gerekir. Ancak toplumlar sürekli bir gelişim ve değişim içindedirler. Bu değişim toplumların kültürlerini de kapsamaktadır. Bu bağlamda bireylerin ayrıca toplumdaki değişmelere uyum gösterebilecek ve bu değişmeye katkıda bulunabilecek biçimde yetiştirilmeleri gerekir. Bu da eğitim kurumları ile sağlanır. Bu doğrultuda eğitimin, çevresini etkileme işlevi ile birlikte aynı zamanda çevreden de etkilenme durumu söz konusudur.

Eğitim kurumları bireylere değişme ve gelişme için gerekli bilgi, beceri ve değerleri kazandırarak onların toplumsal ve ekonomik gelişmeye uymalarını kolaylaştırır. Bunun yanı sıra toplumda yenilikleri başlatacak ve gerçekleştirecek yaratıcı bireylerin yetişmesine de katkıda bulunurlar ( Fidan ve Erden, 2001: 58–59).

Ertürk (1991: 12) eğitimi, “bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak, istendik değişme meydana getirme süreci” olarak tanımlamaktadır. Bu tanımdan hareketle insan hakları eğitimi de; bireyin kendi haklarını, özgürlüklerini ve sorumlulukları çerçevesinde bilgi, beceri ve tutumlarına yönelik yeterliliklerin kazandırılması süreci olarak düşünülebilir (Elkatmış, 2007: 63).

Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir nokta vardır. Bu nokta, hazırlanan eğitim programının ve eğitim- öğretim sürecinin niteliğinin nasıl olması gerektiği hakkındadır. Yani, hazırlanan eğitim programlarının uygulanması aşamasında okulun örgütlenişi ve havası, okul ve sınıf ortamı, öğrencilerin okulun yönetimine, planlama ve programlama aşamalarına katılımı, eğitim sürecine katılanlar arasında işbirliğinin sağlanması, uygulanacak yöntem ve teknikler, kullanılacak materyaller, sınıf içi ve sınıf dışı etkinlikler, öğretmenlerin yeterlilikleri ve donanımları da önemlidir. Eğitim sürecinin, insan hakları temelinde ve demokratik eğitim çerçevesinde yapılandırılması gerekmektedir.

Eğitim, insan olmanın ve insanca yaşamanın gereklerini öğrenmektir. Oliver Reboul eğitimi, doğuştan son güne değin her alanda “insan olmayı öğrenmek” olarak değerlendirmiştir (Aktaran Tanilli, 2005: 14). Lador ise, “eğitimin, demokrasilerde, bireylerin etkin, katılımcı ve sorumlu yurttaşlar olarak yetiştirilmesinde çok önemli bir rolü vardır” (Aktaran Gülmez, 2001: 65) diyerek, insan hakları ve demokratik vatandaşlık açısından eğitimin ehemmiyetine dikkat çekmiştir. 1993’de Montreal’de

37

kabul edilen “İnsan Hakları ve Demokrasi Eğitimi Eylem Planı”nda, eğitimin amaçlarından biri olarak, demokratik değerleri güçlendirme, demokratikleşme süreçlerini destekleme ve insan haklarına ve demokrasiye dayalı toplumsal dönüşümleri geliştirme amacı vurgulanmıştır.

Günümüzde eğitim aracılığıyla öğrencileri toplumsal yaşama daha aktif bir şekilde hazırlamak amaçlanmaktadır. Okul, toplumdaki değişime aktif olarak katılarak bu yenilenme sürecine katkıda bulunabilmelidir. Hatta bu değişimleri kendi üzerinde yaşamalı, bireysel ve toplumsal gelişmenin gerçekleştirilebilmesi için yeni temeller oluşturabilmelidir. Bu doğrultuda öğrencileri geleceğe hazırlamalı, gelecekte karşılaşacakları sorunlarla baş edebilmeleri için gerekli eğitimi vermelidir. Bu çerçevede okul, sadece geleneksel bilgilerin aktarılması ile yetinmemeli, yeni değerler oluşturarak geleceğe dönük bilgiler vermelidir (Kepenekçi, 2000: 1).

Eğitimin toplumsal yaşama katılımı sağlaması çok çeşitli biçimlerde olur. Bunlardan biri, öğrencilerin kendi ülkelerindeki, komşu ülkelerdeki ve tüm dünyadaki olayları anlayıp yorumlayabilme yeteneğini geliştirmektir. Çünkü bu farklı yaşamlar arasında kaçınılmaz bir bağlantı vardır. Bir diğeri ise, biraz önce bahsedildiği gibi okulun yeni değerler oluşturup öğrencileri geleceğe dönük yetiştirmeleridir. Bu da insan hakları alanında alınacak bir eğitimi gerekli kılar.

Kepenekçi (2000: 10), insan hakları eğitimini şu şekilde tanımlamaktadır:

“İnsan hakları eğitimi genel anlamda herkeste, örgün eğitim kapsamında düşünüldüğünde ise öğrencilerde insan haklarına saygı ile bu hakları koruma ve yararlanma bilincini geliştirmek amacıyla, uygun içerik, materyal ve yöntemlerle verilen eğitime karşılık gelir.”

Yönetim ve yaşam biçimi olarak demokrasiyi hedefleyen ülkeler, eğitim sistemlerini demokrat insanlar yetiştirmek üzere yapılandırmalıdır. İnsan haklarının ve özgürlüklerinin neler olduğunu, kapsamını, boyutlarını ve yaşama nasıl geçirileceğini bilmeyen bireylerden oluşan bir toplumda demokrasiden söz edilemez. Demokrasiyi benimsemiş ülkelerde devlet, insan haklarına ve özgürlüklerine saygı göstermek, aynı zamanda da yurttaşların bunlardan yararlanmasını sağlamakla yükümlüdür. Hakların çiğnenmesi ve kullanılmaması onları giderek aşındırır ve değerini düşürür. Yurttaşların haklarını bilen, isteyip ileri süren ve bilinçli olarak kullanan “etkin hak özneleri” kimliğini kazanmaları, devlete karşı caydırıcı bir işlev görür. Aynı zamanda sisteme

38

demokratik, katılımcı ve çoğulcu bir yapı kazandırır. Demokratik eğitim sistemleri, "insan haklarını bilme hakkı" nın yaşama geçirilmesi adına insan hakları eğitimini de içermelidir (Gülmez, 2001: 30, 63 ).

Kepenekçi (2000:5) insan hakları eğitimini, insana saygı penceresinden bakarak açıklamaktadır: Çağdaş ve çoğulcu demokrasinin bir gereği olarak, insan kendi varlığına, onuruna, mutluluğuna verdiği değerle kendisine saygı duymakta ve başkaları tarafından da saygı duyulmasını istemektedir. Bu bilinç artık barış, huzur ve güven içinde bir dünya özlemini de beraberinde getirmektedir. Bu nedenle insanlık kendi ortak kaderinin sorumluluğunu yüklenmek ve bunun gereğini yapabilmek durumundadır. Bu doğrultuda bilgiyi, deneyimi, birikimi paylaşma, anlaşma ve uzlaşma çabası içerisine girmiştir. Bunun sonucu olarak da insanın değeri ve yüceliği daha da önem kazanmaktadır. Sonuç olarak birçok ülke, insanı daha iyi ve sağlıklı yetiştirmek ve insana saygıyı geliştirmek için eğitime ve özellikle insan hakları alanında eğitime daha fazla önem vermektedir.

Gülmez (1994:6), insan hakları eğitiminin, herkese tanınan eğitim hakkının işlevlerinden biri olarak da vurgulanan insan haklarına saygıyı güçlendirme amaç ve ülküsünün içerdiği bir hak olduğunu söylemek suretiyle kavramın daha çok hukuki boyutuna dikkat çekmektedir. Gürkaynak’ da (2005: 158), insan hakları eğitiminin geniş, kapsamlı bir yurttaşlık ve eleştirel düşünme becerisi kazandırma eğitimi olduğunu söyleyerek kavramın yurttaşlıkla olan yakınlığını belirtmiştir.

Dünyada barış ve adaletin kurulması, insanlar arasında hoşgörü ve anlayış çerçevesinde insan hakları ve temel özgürlüklere saygının sağlanıp gerçekleştirilebilmesiyle mümkündür. Demokrasiyi siyasal ve toplumsal boyutlarıyla yaşama geçirmenin yolu, insan haklarına saygıyı yerleştirmek ve pekiştirmekle olur. Bunun için insan hakları ve temel özgürlüklerin, salt kavram boyutuyla ele alınmasının sonuç vermeyeceği açıktır. Bu doğrultuda insan haklarını herkesin bilmesi, tanıması, kullanması ve koruma bilincine vararak içselleştirmesi gerekecektir. Bu ise kendiliğinden kazanılmaz. Bu bilincin kazanılabilmesi için yapılandırmacı bir eğitim ve öğretim şarttır.

Demokrasiye, insan haklarına ve özgürlüklerine saygıyı geliştirmeyi hedefleyen bir eğitim ile bireyin kendisine ve çevresine karşı dürüst davranabilen, açık fikirli,

39

karşısındaki insana ve onun fikirlerine de saygı duyabilen, aynı zamanda kendi hak ve özgürlüklerini kullanarak koruyabilen kuşakların yetiştirilebileceği bir gerçektir. Bu doğrultuda başta BM olmak üzere birçok uluslararası örgüt konuya el atmış, insan hakları eğitimine yönelik çalışmalar son yıllarda giderek artan ilgi konusu haline gelmiştir (Kepenekçi,2000:5).