• Sonuç bulunamadı

İnsan Hakları Düşüncesi: Güncel Bir Tartışma

II. BÖLÜM

11. İnsan Hakları Düşüncesi: Güncel Bir Tartışma

İlk insanlar, günümüzde olduğu gibi toplu halde değil, dağınık olarak yaşıyorlardı. Yaşamları, hem doğa şartlarıyla, hem de birbirleriyle mücadele ederek geçiyordu. Güçlü olan,zorla başkalarının elinde olanı alabiliyordu. Karşılaşılan güçlükler, insanlar arasında dayanışmayı ortaya çıkardı. Böylece insanlar, ilk kez küçük gruplar haline yaşamaya başladılar. Zamanla ortaya çıkan haksızlıklar ve çatışmaların önlenebilmesi amacıyla insanlar aralarında örgütlenmeye başladılar. Sonuçta, devlet dediğimiz birlik ortaya çıktı.

İlk devletlerde herkes eşit haklara sahip değildi. Toplum, sınıflara ayrılmıştı. Kral ve ailesi, soylular, din adamları geniş haklara sahipken, halkın hakları ise sınırlıydı. Bu durum, Yeni Çağ'a kadar bu şekilde devam etmiştir.

Kurulan ilk devletlerde insanları haklara eşit sahip olmaması, beraberinde mücadeleyi de getirmiştir. Yüzyıllarca süren bu mücadele, ilk olarak İngiltere'de başarıya ulaşmış ve ilk kez kralın etkileri sınırlanmıştır.251

b)Yeni Çağ'da İnsan Hakları Düşüncesinin Gelişimi

İnsan hakları düşüncesinin gelişiminde ilk ciddi başarılara 17. ve 18. yüzyıllarda ulaşılmıştır. O dönemde bu düşünceye en büyük katkıyı "doğal hukuk" düşüncesi diye bilinen akım sağlamıştır. Doğal hukukçulara göre; "insanın doğuştan kazandığı haklar ve özgürlükler vardı. Bunlar sınırlanamaz, engellenemez, baskı altında tutulamazdı. "Doğal Hukuk Akımı'nın en önemli temsilcileri, T.Hobbess ve J.J.Russoeau'dur.

Tarihsel süreçte, insan hakları düşüncesi adım adım geliştirilmiştir. Bu gelişmeler özetle şu şekildedir:

 1689 İngiltere Haklar Bildirgesi  1776 Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi

 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannamesi

Bunlardan sonuncusu olan Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannamesi, diğer ikisine göre daha geniş kapsamlıdır. Sadece Fransızlar için değil, herkes için geçerli hakları ilan etmiştir.Bu haklardan en önemlileri şunlardır;

 Bütün insanlar özgür doğar ve eşit haklara sahiptir.

 Devlet, temel hakları ve özgürlükleri korumak zorundadır.  Kanunlar önünde tüm insanlar eşittir.

Yeni Çağ'ın sonlarına doğru, yaşama hakkı, özel yaşamın gizliliği, sağlık hakkı, eğitim hakkı, düşünce, kanaat ve ifade özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü gibi "birinci kuşak haklar" da denilen hak ve özgürlükler belirlenmiştir.

c) 20. Yüzyılda İnsan Hakları Düşüncesindeki Gelişmeler

İnsan hakları mücadelesi, yüzyıllar boyu sürmüş olsa da bu hakların uluslar arası alanda kabul görmesi oldukça yenidir. II.Dünya Savaşı'ndan sonra insan hakları, ülkelerin kendi iç sorunları olmaktan çıkarılmıştır. 1945 yılında, Birleşmiş Milletler Antlaşması imzalanmıştır. Devletler, insanlığa ve insan haklarına karşı yapılan saldırları uluslar arası düzeyde önleme çabasına girmişlerdir. Buna bağlı olarak 10 Aralık 1948'de İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (İHEB) imzalanmıştır.Bu bildirgede;

 Yaşama Hakkı,  Kişi Güvenliği,

 İşkence ve kölelik yasağı,

 Haksız tutuklamaların önlenmesi,

 Herkesin ülkesindeki yönetime katılması,  Yasalar önünde eşitlik,

 Konut dokunulmazlığı,  Özel yaşamın gizliliği,  Din ve vicdan özgürlüğü

gibi konular yer almıştır. Bu hakların tamamından tüm ülkelerde yaşayan insanların yararlanması ilkesi benimsenmiştir. Kişilerin insanca yaşaması için, ekonomik ve sosyal baskılardan kurtulmaları gerektiği vurgulanmıştır.

İHEB, fazlaca bağlayıcılığı olmayan bir bildirgeydi. Yıllar sonra "Kişisel ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslar Arası Sözleşme" ile "Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslar Arası Sözleşme" de uluslarca imzalandı. 1976 yılında 35 ülkenin imzalamasıyla İHEB, hem bağlayıcı hem de yükümlülük getiren bir içerik kazanmış oldu. Türkiye de 10 Mart 1954'te sözleşmeyi imzalayarak bu yükümlülüğü üstlenmiştir.

Günümüzde, insan haklarıyla ilgili çalışmalar daha da hızlanmıştır. Çünkü, demokratik yönetimlerin temelinde insan haklarının korunması vardır. Gelişen bilim ve teknoloji yeni insan haklarını ortaya çıkarmıştır. Bunlar:Çevre hakkı, barış hakkı, gelişme ve ilerleme hakkı, insanlığın ortak mirasını koruma hakkı gibi haklardır.

d) İnsan Hakları Düşüncesinin Yükselişi

İkinci Dünya Savaşının, demokrasi ve insan haklarını temelden reddeden totaliter rejimlere karşı yürütülmüş bir savaş olmasına bağlı olarak, gelecekte bu değerleri daha etkili bir biçimde korumak için ön hazırlıklar daha savaş bitmeden başlatılmıştı. Faşizme karşı ittifak içine girmiş olan ülkeler, insan haklarının gerçekleştirilmesinin önde gelen hedefleri olduğunu, ilan etmişlerdi. Öte yandan, Batı ülkelerinde gelecekte barışın korunabilmesinin, ancak insan haklarının uluslar arası düzeyde etkili bir korumaya kavuşturulmasıyla mümkün olabileceği yönünde geniş bir kamuoyu da oluşmuştu. Böylece "barış" ile "insan hakları" ve "demokrasi" arasındaki bağlantı bir daha kopmamak üzere kurulmuştu.

İnsan haklarının uluslararası düzeyde korunması bakımından ilk adım 1945 tarihli Birleşmiş Milletler Antlaşması ile atılmıştır. İnsan haklarına saygıyı dünya barışının

başlıca koşullarından biri sayan bu antlaşma, böylece insan hak ve özgürlüklerine uluslar arası geçerliği olan bir değer, anlam vermiş olmaktaydı.

Bu adımı 1948 yılında BM Genel Kurulunda kabul edilen ve insan hak ve özgürlüklerini tek tek sayarak açıklayan bir belge olan İnsan Hakları Evrensel Bildirisi izledi. Bu belge devletleri bağlayıcı olmamakla birlikte, büyük bir tarihi önem taşır. Daha sonraki yıllarda BM'ye üye olan devletlerinde katıldığı bildiri, dünya devletlerinin İnsan Haklarının gerçekleştirilmesi ve korunması gereken bir değer olarak kabullendikleri anlamına gelmekteydi.

İnsan Haklarının uluslararası düzeyde korunması bakımından asıl güç iş, yalnızca bir haklar bildirisi ile sınırlı olmayan, katılan devletlere hukuki sorumluluklar yükleyen ve insan hak ve özgürlüklerine saygı gösterilip gösterilmediğinin denetimini de içeren bağlayıcı nitelikte sözleşmelerin yürürlüğe konulması idi. BM bünyesinde bu nitelikte yapılmış kısmi sözleşme olmakla birlikte, "ikiz" sözleşmeler olarak anılan iki kapsamlı sözleşme bunların en önemlileridir. "Kişisel ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme" ile "Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme" adlarını taşıyan ve 1976'da yürürlüğe giren bu iki sözleşme Türkiye tarafından henüz onaylanmış değildir.

12. İnsan Haklarına Saygıyı Uluslararası Denetime Almak İçin Yapılan