• Sonuç bulunamadı

Refah kavramı, insan, devlet ve toplum ilişkilerinin arasında bir anahtar kelimedir ve genellikle “iyi bir yaşam” vizyonu ile bağlantılı olduğu düşünülmektedir. Bilimsel düşüncelerin bu anlamda derin tarihi kökleri vardır. Örneğin Aristoteles, “Etics” (Etik, Ahlak) adlı ana çalışmasında, iyi ve mutlu bir yaşamın nasıl organize edilmesi gerektiğini açıklamıştır.54

Refah kelimesinin temel fikirlerini tartışmak günümüzde uluslararası ekonomide hiç olmadığı kadar sıcak tartışma konusu haline gelmiştir. Geçerli anlayış şöyledir ki; refah devleti kısmen küreselleşme, kısmen de ahlaki çürüme (refah devleti bir bağımlılık kültürü oluşturur) içinde, ayrıca aşırı ekonomik yük ile tehdide maruz kalmaktadır.

52 Türk Asya Stratejik Araştırmaları Merkezi, Küreselleşmenin Boyutları Ve Etkileri, http://www.tasam.org/tr- TR/Icerik/211/kuresellesmenin_boyutlari_ve_etkileri (Erişim tarihi: 03.03.2017) ve Sami Taban ve Muhsin Kar,

Kalkınma Ekonomisi, 1. Basım, Bursa: Ekin Yayınevi, 2014, s. 195.

53 Türk Asya Stratejik Araştırmaları Merkezi, Küreselleşmenin Boyutları Ve Etkileri, http://www.tasam.org/tr- TR/Icerik/211/kuresellesmenin_boyutlari_ve_etkileri (Erişim tarihi: 03.03.2017) ve Sami Taban ve Muhsin Kar,

Kalkınma Ekonomisi, 1. Basım, Bursa: Ekin Yayınevi, 2014, s. 204-211.

54 Per H. Jensen, Velfærd – Dimensioner og Betydninger, 1. Basım, København K: Frydenlund Yayınları, 2009, s. 13.

20 İnsanın temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi, hayatını devam ettirebilmesi için büyük bir önem taşımaktadır. İnsanın temel ihtiyaçları açısından bir iş bularak geçimini sağlaması, yaşamını sürdürebilmesi, toplumda bir statü edinmesi vs. açıdan önemlidir. Toplumsal sağlığı bozarak sosyal hasarlar yaratan işsizlik, yoksulluk, sefalet, yoksunluk nedeni ile toplumsal düzensizliğe, karmaşaya ve çatışmalara yol açabilmektedir. Bu nedenle işsizlik, açlık, yoksulluk, çaresizlik gibi etmenler barınma, beslenme gibi esas fizyolojik ihtiyaçlarını karşılanmasını engellemektedir. Bir örnek vermiş olursak: iş bulma umudu ile devamlı iş arayıp da bulamayan, bu nedenle işsiz olması kronik bir hale gelmiş olanlar bir süre sonra umudunu yitirip karamsarlığa, çaresizliğe düşerek, depresyona girerek günlük yaşamdan, sosyal hayatından soyutlanarak gelecekten kaygı duymaya başlar. Bu durumda ise kendine inancı azalmaya başlar, kendini suçlar ve kendine saygısını ve güvenini yitirir. Ayrıca sosyal çevreden uzaklaşıp ve sağlıklı ilişkiler kuramadığı için kendi kabuğuna çekilir. Böyle bir durumla karşı karşıya kalan kişiler depresyon gibi bunalımlara girip veya yasadışı yollara yönelip, kriminal davranışlarda bulunma ihtimali olmaları refah devletinin olmamasının birkaç olumsuz sonuçlarıdır.55

Refah kavramına değinmeden önce insanın yapısı ve ihtiyaçları ele alınacaktır. İlk önce klasik iktisadi düşünce, daha sonra Keynesyen düşünce son olarak da Karl Marx’a göre insan yapısı ele alınacaktır. Daha sonra ise Kuzey ülkeler için önemli bir çalışma olan Erik Allardt’ın ihtiyaçlar teorisi ve son olarak da Abraham Maslow’un ihtiyaçlar teorisi ele alınacaktır.

1.2.1. Klasik Anlayış

Klasik iktisadi düşünceye göre insan fıtratında ego vardır.56 Bireyler bencildir ve kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmektedirler. Bu nedenle “piyasa mekanizması”nı benimsemişlerdir.57 Liberal iktisadın babası olarak kabul edilen İskoçyalı düşünür Adam Smith, ilk kez fizyokratlar tarafından öne sürülen “Bırakınız Yapsınlar, Bırakınız Geçsinler” (laissez-faire) sloganından etkilenmiş ve “Görünmez

55 İsmet Galip Yolcuoğlu, Türkiye’de Sosyal Refah Devletine Geçiş Süreci, 1. Basım, Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık, 2012, s. 97.

56 Süleyman Erdal, Küreselleşme Sürecinde Refah Devleti Uygulamaları Açısından İsveç Modelinin

Değerlendirilmesi, Doktora Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Maliye Anabilim Dalı, Maliye Programı, İzmir, 2012, s. 7.

21 El” (invisible hand) kavramını ortaya atmıştır. Bu mekanizmanın ana fikrini serbest piyasa oluşturur. Ekonominin daima tam istihdamda olduğunu ve bu nedenle devletin ekonomiye müdahale etmemesi gerektiğini savunmuşlardır. Bu düşünceye göre, bireyler rasyonel (akılcı) davranarak kişisel yararlarını maksimize etmeye yani işletmeler maksimum kâr, bireyler ise maksimum fayda sağlamaya çalışmaktadırlar. Rekabet koşulları altında çalışan rasyonel ekonomik bireylerin maksimum kâr ve fayda sağlamaya çalıştığı davranışı “görünmez el” ile bireylerin faaliyetlerini bir sosyal optimuma dönüşeceği yönündeydi.58 Kısacası liberal görüşe göre insanlar, rasyonel bir varlıktır.59

1.2.2. Keynesyen Anlayış

2001 yılında Nobel Ödülü almış olan ABD’li ekonomist George Arthur Akerloff’un “Hayvansal Güdüler”60 (Animal Spirits) adlı kitabında 1929 Büyük Ekonomik Buhranından sonra refah devletinin ortaya çıkmasının en önemli unsuru olduğunu ve ekonomik krizlerin çıkmasında yine insanın önemli olduğunu vurgulamıştır.61 Adam Smith’e göre, insanlar rasyonel davranarak kendi menfaatlerini düşünmektedir. Fakat Akerloff kitabında insanlar ekonomik güdülerin yanı sıra ekonomik olmayan güdülerle de hareket ettiklerini vurgulamaktadır. Keynesyen iktisat ekolün kurucusu John Maynard Keynes 1936 yılında “Genel Teori” adlı ünlü kitabını yayınlamıştır. Ona göre ekonomi, klasik iktisatçıların düşündüğü gibi “görünmez el” sayesinde sadece kendi çıkarlara uygun işlemlere girişecek rasyonel oyuncular tarafından yönlendirilmiyordu. Ekonomik faaliyetlerinin büyük bir bölümü “hayvansal güdüler” tarafından yönlendiriliyordu. İnsanların ekonomik olmayan güdüleri de vardır ve ekonomik çıkarlarının peşinden koşarken her zaman rasyonel davranmazlar çünkü insanlar bazen irrasyonel davranabilir, öngöremeyebilir ve yanlış karar verebilir. Ayrıca bazen güven, adalet, dürüstlük gibi ekonomik olmayan değerleri desteklerler.

58 Brian Snowdon, Howard R. Vane, Modern Makroekonomi, Barış Kablamacı (çev.), 1. Basım, Ankara: Efil Yayınevi, 2012, s. 11-12.

59 Süleyman Erdal, Küreselleşme Sürecinde Refah Devleti Uygulamaları Açısından İsveç Modelinin

Değerlendirilmesi, Doktora Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Maliye Anabilim Dalı, Maliye Programı, İzmir, 2012, s. 7.

60 George Akerloff, Robert J. Shiller, Hayvansal Güdüler, Neşenur Domaniç, Levent Konyar (çev.), 2. Basım, İstanbul: Scala Yayıncılık, 2009, s. 12-16.

61 Süleyman Erdal, Küreselleşme Sürecinde Refah Devleti Uygulamaları Açısından İsveç Modelinin

Değerlendirilmesi, Doktora Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Maliye Anabilim Dalı, Maliye Programı, İzmir, 2012, s. 9.

22 Böylece Keynes’e göre, belirsiz olan dünyada birçok karar ancak hayvansal güdüler sonucu alınabilir.62

1.2.3. Marxist Anlayış

Friedrich Engels ile birlikte bilimsel sosyalizmin kurucusu Karl Marx ise toplumu altyapı ve üstyapı olmak üzere ikiye ayırmaktadır. Marx’a göre, altyapı ve üstyapı karşılıklı etkileşim içerisindedir ve ekonomi olan altyapı her zaman devlet, toplumsal çevreler, hukuksal düzenler, sanat, aktör, din, ruhsal durum, gelenekler, görenekler, davranışlar, düşünceler, felsefe vs. olan üstyapıyı belirlemektedir. Yani altyapı ile üstyapı birbirinden bağımsız değildir, aksine üstyapı, toplumsal-ekonomik bir altyapıya bağlıdır. Böylece altyapının temel niteliği değiştikçe, üstyapının niteliği de değişmektedir.63

Görüldüğü üzere Klasik anlayış, Keynesyen anlayış ve Karl Marx’ın altyapı-üstyapı kuramına göre şu sonuca varılabilir: insan ekonomik bir varlıktır ve ihtiyaçlarını karşılamada ekonominin önemli bir rolü vardır. Klasik anlayışa göre, insanlar homo economicus karakterini taşıyan ve sadece kendi çıkarlarını düşünen rasyonel bir varlık iken, Keynesyen anlayışa göre, insan ekonomik çıkarlarının yanı sıra ekonomik olmayan güdülerle de hareket ettiğini, faaliyetlerinin büyük bir bölümü “hayvansal güdüler” tarafından yönlendirildiğini vurgulamaktadır. Son olarak ise Karl Marx, toplumu altyapı ve üstyapı olmak üzere ikiye ayırmıştır. Marx, üstyapıyı altyapının belirlediğini savunmaktadır. Altyapının niteliği değiştiğinde ise üstyapının da değişmektedir. Ekonomi olan altyapı her zaman üstyapıyı belirlemektedir. Çünkü ekonomi olmadan insan yaşamını sürdüremez böylece sanat, felsefe, bilim vs. üzerine düşünemez. Bu da sağlıksız bir toplum yaratır.

İhtiyaçlar teorisine dair birçok çalışma yapılmıştır fakat bu çalışmada vurgulanacak olan çalışmalar; İskandinav ülkeleri için önemli bir çalışma yapmış olan Finli sosyolog “Erik Allardt’ın geliştirdiği ihtiyaçlar teorisi” ve son olarak Maslow

62 George Akerloff, Robert J. Shiller, Hayvansal Güdüler, Neşenur Domaniç, Levent Konyar (çev.), 2. Basım, İstanbul: Scala Yayıncılık, 2009.

23 tarafından geliştirilmiş ve insan psikolojisini ele alan en temel ihtiyaçlar teorisinden biri olan “Maslow’un ihtiyaçlar teorisi” ele alınacaktır.