• Sonuç bulunamadı

B. MODERN İNSAN: BİREY

4. İnsanın Çıkar Sahibi Olması

Çalışma sonunda elde edilen faydanın topluma ya da bireye ait olması, çalışan kişinin itibarı açısından büyük bir fark yaratmamaktadır. Zira modern toplum, mutluluk arayışının esas olduğu ve bu doğrultuda bireyin, toplumun diğer üyelerinin aleyhine olsa bile öncelikli olarak öz çıkarlarını gözetmesinin doğal kabul edildiği toplumdur.

Marshall Sahlins de dünya-antropolojik ölçekte bir yanılsama olsa bile Batı’da, insanın kendi çıkarına düşkün hayvani bir doğaya sahip olduğu yönünde yaygın bir kavrayış bulunduğuna dikkat çekmektedir.110 Bu çerçevede doğruluğun tek ölçütü öznenin mutluluğudur111 ve bu özneler “en yüksek uyuma ancak bireysel çıkarların

108 Sombart, op.cit., s. 200.

109 Ibid., s. 201.

110 Marshall Sahlins, Batı’nın İnsan Doğası Yanılsaması, Çev. E. Ayhan, Z. Demirsü, İstanbul, BGST

Yayınları, 2012, s. 63-64.

111 Horkheimer, op.cit., s. 95.

33

sınırlanmamış rekabetiyle ulaşabilecek bir toplumun üyesi [olduklarına] inanmakta, ya da buna [inanmaları] beklenmektedir”112.

Bu kavrayış Machiavelli’den başlayarak Batılı düşünürlerce derinleştirilmiştir.

Machiavelli insanların genel olarak kötü ve kâr peşinde olduğunu kabul etmekte113 ve bu nedenle her zaman iyi bir insan olmaya çalışan kişinin, iyi olmayan onca insan arasında kesinlikle yıkıma uğrayacağını ifade etmektedir.114 Benzer biçimde Hobbes da her insanın doğal olarak kendi çıkarı ve iyiliği peşinde koştuğunu115 ve herkesin iradi eylemlerinin amacının kendisine bir fayda sağlamak olduğunu116 öne sürmektedir.

Hobbes bu savı, insanın güvenlik ihtiyacı ve mutluluk arayışıyla temellendirmektedir.

Ona göre “doğal hak gereğince insan, kendi hayatını korumak amacına ulaşmaya yönelik en uygun yöntem olarak kabul ettiği her şeyi yapmakta özgürdür”.117 Mutluluğu ise, arzu edilen şeylerin elde edilmesinde sürekli bir başarı gösterilmesi şeklinde formüle etmektedir.118 Hobbes’a göre arzu edilen bir şeyin elde edilmesi, sadece bir başka arzu nesnesine giden yoldur. Dolayısıyla insan, mutluluğa ermek için ancak ölümle son bulacak olan, durmak bilmez arzularını tatmin etmeye çalışmalıdır; çünkü hâlihazırda sahip olunanlar, daha fazlasını elde etmeksizin güvence altına alınamaz.119

Sahlins’in işaret ettiği başka birçok toplumda kendi çıkarına düşkünlük, kişinin insanlığının yitimi olarak görülmesine rağmen bu özelliğin, modern toplumun

112 Ibid., s. 161.

113 Niccolo Machiavelli, Prens, Çev. Kemal Atakay, 8. Basım, İstanbul, Can Yayınları, 2013, s. 99 ve 102.

114 Ibid., s. 93.

115 Hobbes, op.cit., s. 149.

116 Ibid., s. 106.

117 Ibid., s. 103.

118 Ibid., s. 57.

119 Ibid., s. 81.

34

normali/gerçekliği hâline gelmesine ve olumsuz çağrışımlarından arınmasına en belirgin katkı Jeremy Bentham tarafından sunulmuştur. Bentham, modern ceza hukukunun dayanaklarını oluşturmaya çalışırken, insanların duyduğu acı ve hazzın, dolayısıyla faydanın da ölçülebilir ve hesaplanabilir olduğunu öne sürmüş; üstelik bu fayda hesabı göz önünde bulundurulmadan yapılan hiçbir eylemin gerçekçi olmayacağını iddia etmiştir. Çünkü Bentham’a göre doğru ya da yanlış olması fark etmeksizin her insan, hatta bir deli bile hesap yapmakta120 ve insanın tüm davranışları haz ve ızdırap hesabı etrafında belirlenmektedir121. Bu nedenle her şey kişinin mutluluğunu arttırma ya da azaltma potansiyeli göz önünde bulundurularak, yani fayda ilkesi çerçevesinde ele alınmalıdır.122 Tam da her insan doğası gereği hemen hemen bütün ömrü boyunca fayda ilkesine boyun eğdiği123 için aslında bu bir zorunluluktur. Fayda ilkesine göre yapılmayan değerlendirmeler, Bentham açısından olumsuz anlamda duygusal ve mantık dışı değerlendirmeler olacaktır. Böylece öz çıkarına düşkün ve fayda elde etmek anlamında işini bilir olmak, makul ve mantıklı olmakla bir tutulmaktadır. Kişisel çıkarlar için diğer herkesi ve her şeyi göz ardı etme imkânı herkese özgülenmiş, böylelikle bireyler/rakipler arasında eşitlik sağlanmıştır. Bentham aynı zamanda toplumun çıkarının, kendisini meydana getiren bireylerin çıkarlarının toplamından oluştuğunu kabul etmektedir.124 İşte bu nedenledir ki bireyin bir başkasına ya da yalnız kendisine, herhangi bir biçimde fayda getiren çalışması onu, çalışmayan ve yararsız biri karşısında kesinlikle daha itibarlı kılacaktır.

120 Jeremy Bentham, Ahlak ve Yasama İlkeleri, Çev. Ömer Saruhanlıoğlu ve Uğur Kâşif Boyacı, İstanbul,

Litera Yayıncılık, 2017, s. 172.

121 Ibid., s. 17.

122 Ibid., s. 17-18.

123 Ibid., s. 19.

124 Ibid., s. 18.

35

Alain Caillé’den yardımla, diğer toplumlardan farklı olarak modern toplumda faydacılığın, dört belirleyici etmen nedeniyle “topyekûn başat olan bir açıklama ve meşrulaştırma sistemi” hâline geldiğini söylemek mümkündür.125 Caillé’ye göre bu etmenler reform, modern bilimin ortaya çıkışı, piyasa ekonomisinin doğuşu ve orta sınıfların zaferidir. Reform, bireysel özneyi nihai meşruiyet için yeter bir kaynak hâline getirmiş; Akıl ve bilimse Tanrının laik bir ikamesi olarak ortaya konmuştur. Caillé, faydacılığın hâkimiyet kazanmasının diğer koşulunun da piyasa ekonomisinin gelişimi ve buna bağlı olarak orta sınıfların daha önce olmadığı kadar önemli bir toplumsal rol üstlenmeye başlaması olduğunu ifade etmektedir. Çünkü bu sayede ekonomik çıkar, bütün insanlar için geçerli/evrensel bir çıkar türü olarak ortaya konabilmiştir.

Faydacılık, zengin olsalar da aristokrasi ve ruhban sınıfı karşısında saygınlığa sahip olmayan orta sınıfların sarıldığı ideoloji hâline gelmiştir. Buna göre de ancak çalışan ve fayda yaratan kişiler, insandan sayılma hakkına sahiptir.126

125 Caillé, op.cit., s. 72.

126 Bkz. ibid., s. 72-78.

36

Benzer Belgeler