• Sonuç bulunamadı

İlk Haçlı Birliklerinin İznik’e Geliş Süreci

BÖLÜM 1: DOĞU ROMA İMPARATORLUĞU’NDAN TÜRKİYE SELÇUKLULARI’NA İZNİK SELÇUKLULARI’NA İZNİK

2.2. İlk Haçlı Birliklerinin İznik’e Geliş Süreci

“Şark Meselesi” ya da Avrupa Hıristiyan yöneticiler arasındaki Türkleri Anadolu’dan atma düşüncesi, ilk defa 1815 Viyana Kongresinde dile getirilmiş olsa da, bunun tarihi aslında 1071 Malazgirt Zaferine kadar dayanıyordu.217

Hristiyan dünyası, 750 yılından itibaren Müslümanları öncelikle Endülüs’ten çıkarmak için “Reconquista”218olarak tanımlanan ve eski toprakları geri almak anlamına gelen hareketle başarı sağlamaktaydı. Onlar aynı hareketi Türkleri Anadolu’dan çıkarmak için de kullanılabilirlerdi. Bu yüzden daha önce de bahsettiğimiz gibi; IV. Romanos Diogenes’ten sonra imparator olan VII. Mikhail Dukas, 1074 yılında, Selçuklu akınlarını durdurabilmek ve onları Anadolu’dan çıkarmak amacıyla, Papalıktan ücretli asker talebinde bulunan ilk imparator olmuştu. Papa VII. Gregorius, imparatorun

216Alexiad, 271; Turan, “Kılıçarslan I”, 681-688; Sevim-Yücel, Türkiye Tarihi, 111; Kurat, Çaka Bey, 51-52; Merçil, “Türkiye Selçukluları”, 510;Alptekin, “İzmir Türk Beyliği”, 477-481; Freely, At Üstünde Fırtına, 41-42; Charanis, “Byzantium”, 177-219.

217 Ayrıntılı bilgi için bkz. A. Sarıkoyuncu, “Şark Meselesi ve Tarihsel Gelişimi”, ATB, Sayı:36, Şubat 1994; Şükrü Nuri Eden, “Şark Meselesinin Dış Boyutu”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı:4, (Kayseri, 1990, Ayrı Basım), 7.

218Reconquista, yeniden fetih, fethedilen yerleri geri alma anlamına gelen İspanyolca bir kelimedir. Reconquista hareketi ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Lütfi Şeyban, Reconquista Endülüs’te Müslüman-Hristiyan İlişkileri, (İstanbul: İz Yay., 2016).

50

teklifini olumlu karşılamış ve Reconquista hareketini doğuda da başlatmak istemişse de sayıları yüz binleri aşan bir ordu toplayacak gücü olmadığından bunu başaramamıştı.219 Yıllar sonra Bizans tahtına çıkan I. AleksiosKomnenos da papalıktan aynı talepte bulunarak Türklere karşı yardım istedi. İmparator, önce Robert de Guiskard’ın, ardından da 1086 yılında Süleymanşah’ın ölümü ile oldukça rahatlatmıştı. Ama yinede Türkleri Anadolu’dan atabilmek ve başta İznik olmak üzere kaybettiği toprakları geri alabilmekiçin yeterli kuvvete sahip değildi. Kaldı ki imparator Anadolu’daki Rum nüfusundan da faydalanamıyordu. Bu yüzden, Bizans askeri gücüne yeni takviyeler yapmak amacıyla daha önceden de yapıldığı gibi batıdan ücretli asker talep edecekti. İmparator, 1089 yılında Anadolu’da Ebu’l-Kâsım ve Çaka Bey ile mücadele ettiği sıralarda Papa II. Urbanus’undesteğini alabilmek için, onun başkanlığını yaptığı Melfi Konsili’ne elçilerini gönderdi. Bu elçiler aynı zamanda Avrupa’da Bizans propagandası yapıyor ve diğer konsillere de katılıyorlar; imparatorun hizmetinde Türklere karşı savaşmanın şerefli bir iş olduğunu, Türklerin Anadolu’dan çıkarılmadan Hıristiyanlığın doğu topraklarının güvende olmayacağını söylüyorlardı.220Ayrıca bu elçiler papaya, kiliseler arasındaki sorunların müzakereler yoluyla çözümü için görüşmelerin başlaması teklifinde de bulunuyorlardı. Doğu ve batı kiliselerinin Roma yönetimi altında birleşmesi Papalığın öteden beri arzuladığı bir durumdu. Bu nedenle Papa II. Urbanus bu fırsata sıkı sıkıya sarıldı. Batı’nın kavgacı şövalyelerini din adına doğuya savaşmaya göndermek kilisenin amacına da çok uygundu. Ancak çok büyük kitleleri sadece iyi bir ücret karşılığında doğuya gönderemezlerdi, bunun için etkili bir propaganda yapılmalıydı. Avrupalılar, ancak maddi bakımdan kendi çıkarlarına uygun düşecek, manevi bakımdan ise dini hislerini heyecana getirecek bir çağrı ile doğuya gitmek hevesine kapılabilirdi. Ayrıca o sıralar Avrupa Hıristiyan elitini heyecanlandıran ve papayı bu girişim için cesaretlendiren iki etken vardı. Bunlardan ilki Endülüs’ün belkemiği yerindeki Tuleytula (Toledo) şehrinin, Kastilya Krallığı öncülüğünde düzenlenen bir Haçlı seferiyle tekrar Hıristiyanların eline geçmesi oldu (1085). İkinci büyük etken ise Melikşah’ın ölümü ile Selçukluların taht kavgasına girişmeleri oldu. Bu

219Runciman, Haçlı Seferleri, I: 51-54; Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, 320-322;Işın Demirkent, Haçlı Seferleri, (İstanbul: Dünya Basımevi, 1997), 2; a.mlf, “Haçlı Seferleri Düşüncesinin Doğuşu ve Hedefleri”, 68-69; a.mlf; “Haçlı Seferlerinin Mahiyeti ve Başlaması”, Haçlı Seferleri ve XI. Asırdan Günümüze Haçlı Ruhu Semineri 26-27 Mayıs 1997, (İstanbul, 1998), 1-14; a.mlf, “Haçlılar”, 14: 525-526; Turan, Selçuklular Zamanında, 128.

220Runciman, Haçlı Seferleri, I, 80; Demirkent, I. Kılıçarslan, 20; a.mlf, Haçlı Seferleri, 3; a.mlf, “Haçlı Seferleri Düşüncesinin Doğuşu ve Hedefleri”, 69-70; a.mlf, “Haçlı Seferlerinin Mahiyeti ve Başlaması”, 1-14.

51

güçlü etkenlerin birleşmesi üzerine Haçlı seferinin kolay yapılabileceğini düşünen Papa II. Urbanus, Clermont Konsili’nde (18-28 Kasım 1095) her kesimden Avrupalıya kutsal savaş çağrısında bulundu.221

Onun, dünyadaki cennetin ve Hz. İsa’nın hatıralarının bulunduğu Kudüs’ün inançsızların elinde esir tutulduğu, kurtarılmayı beklediği ve Türklerin Hristiyan şehirlerini zapt ettiği şeklindeki sözleri sadece şövalyelerin değil toplumun her kesiminden insanın ilgisini çekti. Hatta Papanın yasaklamasına rağmen kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve hastalar bile sefere çıkmak için hazırlıklar yapmaya başladı. Papa, sefere katılacak olanların Haçlı Yemini etmesini ve seferin sembolü olarak ta giysilerinin omuzuna kırmızı bezden yapılmış bir haç işaretin dikilmesini söyledi. Sefer, kilisenin liderliğinde düzenlenecekti ve iaşenin sağlanması için yardıma ihtiyaç vardı. Avrupalı devletler bunun için yardıma koşarken, halkta elinde ne var ne yok tüm mallarını kiliseye rehin bırakıyor, hatta geri dönmeyi düşünmeyenler her şeylerini kiliseye bağışlıyordu. Çünkü Papa, sefere katılacakve bu yolda ölecek olan herkesin günahlarının affedileceği ve cennetle ödüllendirileceğini söylemişti. Neticede Papanın çağrısıyla, İmparator Aleksios’un yardım beklentilerini aşacak, iki dini karşı karşıya getirip dünya tarihini büyük ölçüde etkileyecek ve yaklaşık 200 yıl sürecek olan Müslüman-Haçlı mücadelesinin fitili ateşlenmiş oldu.222

2.2.1. Halkın Seferi’nin Başlaması (1096)

Papa II. Urbanus, 27 Kasım Salı günü halka açık yaptığı konuşmasında haç takınarak sefere katılacak olan herkesin, Hz. Meryem’in göğe uçtuğu gün kabul edilen 15 Ağustos tarihinde kutsal sefere çıkmak için hazır olmaları gerektiğini söyledi.223 Papanın, Clermont’da yaptığı konuşmanın ardından, etrafa dağılarak halka vaazlar vermeye başlayan ve sefere davet eden keşişlerin arasında, Anna Komnena’nın verdiği bilgiye göre daha evvel tek başına Kudüs’e seyahat ederek perişan halde geri dönebilen Pierre

221Şeyban, Reconquista, 141-144.

222Runciman, Haçlı Seferleri, I: 80 v.dğr.; a.mlf, The First Crusade, ed. Tokyo-DaiNippon, Cambridge University Press, 1980, 59 v.dğr.; David Nicolle, Birinci Haçlı Seferi 1096-99, çev. Ece Sakar, (İstanbul: İş Bankası Yayınları, 2010), 7-8; August C. Krey, The First Crusade, Priston University Press, Priston 1921, 24-26; Carole Hillenbrand, Müslümanların Gözünden Haçlı Seferleri, çev. Nurettin Elhüseyni, (İstanbul: Alfa Tarih, 2015), 48; Demirkent, Haçlı Seferleri, 5; Aydın Usta, Müslüman-Haçlı Siyasi İttifakları Çıkarların Gölgesinde Haçlı Seferleri, (İstanbul: Yeditepe Yayınevi, 2008), 34-41; Ebru Altan, Anadolu’da Haçlılara Karşı Savaş (1097-1190), Tarih Dergisi, Sayı 47, İstanbul, 2009, 76-77; Ayhan Can, Fulcherius Carnotensis’in Haçlı Vekayinâmesinin Türkiye ile İlgili Olayları da İçine Alan Birinci Kitabın Tercümesi, (Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul, 1998), 5-7.

52

l’Ermitte de vardı.224 Kendisi savaştan, açlıktan ve salgın hastalıklardan usanmış toplumuna Haçlı seferinin faziletleriüzerine verdiği vaazlarının içine, doğunun zenginlik dolu hikâyelerini de katmayı ihmal etmiyordu. Böylelikle Pierre, kısa süre içinde fakir şövalyelerden ve halktan pek çok insanı etrafında topladı. Bu insanlar belirlenen tarihten önce İslam ülkesine doğru yola çıktılar. Çoğunluğunu alt sınıfa mensup kişilerin teşkil etmesinden dolayı daha sonra bu sefere Halkın Seferi adı verildi.225

İmparator Aleksios, Papalıktan sadece ücretli asker talep etmişti, ancak oradan gelen haberler bu yönde değildi. Avrupa’nın bütün kavimleri Haçlı Seferi için harekete geçmişti.15 Ağustos’ta yola çıkacak olan bu kuvvetler, ücretli asker grubu olarak değil büyük bir ordu halinde geleceklerdi. Bu durum başkentte büyük korku ve endişenin doğmasına sebep oldu. Bu kalabalık orduların Bizans halkına zarar vermeden geçişlerini sağlamak için bütün merkezlere yiyecek depo edilmeliydi. İmparator, Ağustos’ta yola çıkacak bu ordular için hazırlıklar yaparken, Pierre l’Ermite ve Meteliksiz Gautier idaresindeki sayıları yirmi bini aşkın ordununçoktan yola çıktığını ve 1096 yılının Mayıs ayı sonlarında Belgrad’tan Bizans topraklarına girdikleri haberini aldı. İmparatorun endişesini haklı çıkaran Haçlılar, yola çıktıkları andan itibaren geçtikleri yollar üzerinde bulunan bütünyerleri yağma ve talan edip -katolik ya da ortadoks fark etmeksizin- din kardeşlerine karşı eşi benzeri olmayan katliamlar ve işkenceler yapmaya başladılar. Nihayet 1 Ağustos 1096 tarihinde Konstantinopolis’e ulaşan bu kalabalık, sayıları ve davranışlarından dolayı halkı dehşete düşürdü. Öyleki, Anna Komnena onlardan, “sayıları kumsaldaki kum tanelerinden, gökteki yıldızlardan çok”226 diye bahseder. IoannesZonaras ise onların gelişinden, “…Franklar Kentlerin Sultanı’na

yönelerek ve Anadolu’yu bir uçtan öteye geçmek amacıyla Batı’dan hareket ettiler. Hatta bu kitlesel hareketi, ilahi alâmetin biri önceden açıkladı: ‘Batı’dan hareket eden ve güneşi karartan buluta benzeyen bir çekirge sürüsü KentlerinSultanı’nın üzerine üşüştü ve onu geride bırakarak Anadolu’ya indi…”227diye kaydeder.

224Alexiad, 303.

225Runciman, Haçlı Seferleri, I: 85 vd; Demirkent, “Haçlı Seferlerinin Başlaması ve Mahiyeti”, 1-2; Usta, Çıkarların Gölgesinde, 42-43.

226Alexiad, 304; Runciman, Haçlı Seferleri, I: 91 v.dğr.; a.mlf, The First Crusade, 71; Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, 335; Peter M. Holt, Haçlılar Çağı 11. Yüzyıldan 1517’ye Yakındoğu, trk. trc. Özden Arıkan, (İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları), 1999, 18; Geoffrey Hindley, The Crusades, New York, 2003, 21; Demirkent, Haçlı Seferleri, 11; a.mlf, “Haçlı Seferleri Düşüncesinin Doğuşu ve Hedefleri”, 65-78; a.mlf, “Haçlılar”, 14: 525-526.

53

İmparator Aleksios, başkentin güvenliği için onları şehir surlarından içeri sokmadı ancak disiplinsiz hareket eden Haçlılar bu sefer de civardaki köşkleri talan ettiler. Hatta kilise damlarından kurşunları dahi söktüler ve durmadan hırsızlık yaparak başkent halkına olağanüstü zarar verdiler. İmparator onları başkentin yanında tutmamak için boğazdan geçirerek Yalova civarında bulunan Kibotos228 karargâhına yerleştirdi. İmparatorun amacı asıl ordu gelene kadar bu öncü Haçlı ordusunu başkentten uzak tutmak ve imparatorluğa daha fazla zarar vermesini önlemekti. Ancak onlar burada da rahat durmadı. Çevredekiköylere saldırarak yağmaladılar ve karşılarına çıkan herkesi öldürmeye başladılar. Anna bu vahşeti, “…çevrede korkunç bir katliama giriştiler;

bebekleri mızraklarına geçirip ateşte kızarttılar, büyüklere ise mümkün olan her yöntemle işkence yaptılar”229 diye kaydetmiştir.

2.2.2. Haçlıların Selçuklu Ordusuyla Karşılaşması

Günlerini din kardeşlerini katlederek ve onların topraklarını yağmalayarak geçiren Haçlıların bazen kendi aralarında da çeşitli ihtilaflara düştükleri oluyordu. Pierre’nin otoritesi artık bu ihtilafları gidermeye yetmiyordu. Bu nedenle Almanlar ve İtalyanlar Fransızlardan ayrılarak içlerinden Reinald adlı birini lider edindiler. Zamanla bu gruplar birbirlerine karşı nispet ve kıskançlık duymaya başlayarak katliam ve talanlarını sürdürdüler. İmparator, aslında Pierre’e asıl ordu gelmeden Müslümanlar üzerine taarruza kalkışmamasını tembih etmişti. Ancak onun otoritesini tanımayanlar bunu unutup Selçuklu topraklarına girmeye başladı. Fransızlardan oluşan bin kişilik bir grup, Selçuklu başşehri İznik’in yakınlarına kadar gelip buradakiköyleri yağmaladı. Bunu öğrenen I. Kılıçarslan, gönderdiği orduyla onları engellemeye çalıştı, ancak Haçlılarçoktan karargâhlarına geri dönüp yağmaladıkları malları arkadaşlarına satmışlardı. Fransızların elde ettikleri ganimetleri kıskanan Reinald liderliğindeki Alman birlikleri de altı bin kişilik kuvvetleyola düştü. İznik’e giden ordu, geçtikleri bütün köyleri yağmaladılar ve İznik yakınlarındaki KserigordonKalesini ele geçirdiler. Haçlılar, buranın yiyecek dolu olduğunu fark ettiklerinde kaleyi bir üs olarak kullanıp yağma akınlarına buradan devam etmeyekarar verdiler. Haçlıların kaleyi ele geçirdiğini öğrenen I. Kılıçarslan, hemen Emîr Muhammed kumandasındaki askerleri onların

228“İzmit Körfezinin güney kıyısında, körfeze uzanan üçgen biçimli çıkıntının üzerinde, günümüzde orada bulunan Hersek Köyü’nün yakınında bir iskele yerleşimidir.”Alexiad, 325.

54

üzerine yolladı.230Bu kale bir tepe üzerinde bulunduğundan ele geçirilmesi oldukça zor olsa da su temini bakımından dışarıya bağımlıydı. Bunu bilen Selçuklu ordusukalenin yakınlarına gelerek su kaynaklarını ele geçirdive etrafta pusu kurdu. Haçlıların bu durumda kaleyi uzun süre savunması mümkün değildi. Susuzluğa ancak sekiz gün dayanabilen Haçlılar, Türkler ile anlaşıp Müslüman oldukları takdirde öldürülmeyecekleri garantisini alınca teslim olmaya başladı. Reinald da dâhil bir kısım Haçlıaskeri canlarını bu şekilde kurtardı. Sonrasözünden dönerek Müslüman olmayanlar ise kılıçtan geçirildiler.231

2.2.3. Drakon Savaşı (1096)

Kserigordon Kalesi Türkler tarafından ele geçirildiği sırada Kibotos’daki karargâhta bulunan Haçlılar, kalenin Almanlar tarafından ele geçirildiği haberini aldılar. Ayrıca Türkler, bu karargâha gönderdikleri iki casus vasıtasıyla, Almanların İznik’i bile ele geçirdikleri ve ganimeti paylaştıkları söylentisini yaydılar. Bu haber karargâhta büyük heyecan yarattı ve hemen İznik’e yürümeye karar verdiler. Ancak bu esnada gerçek açığa çıkıncaheyecan paniğe dönüştü. Üstelik bu sırada Pierre’in para ve yiyecek temini içinbaşkentte bulunması da durumu daha da kötüleştirdi. Karargâhta bulunanların bir kısmı Pierre’i beklemeye karar verdi, ancak Haçlılar arasındaki intikam hırsı ağır bastığından, öc almak isteyenlerin baskısı galip geldi.232 21 Ekim 1096’da, intikam hırsıyla Kibotos mevkiinden sabaha karşı harekete geçen yirmi binden fazla Haçlı kuvveti arkalarında yalnızca kadınları, yaşlıları ve hastaları bıraktıkları halde yola çıktılar. İznik’e en yakın yol olan Altınova, Soğuksu, Yalakdere güzergâhını takip eden Haçlılar, Boyalıca mevkiine geldikten kısa süre sonra İznik Gölü kıyısına inmeyi

230İbnü’l-Kalânisî bu kumandanın I. Kılıçarslan’ın kardeşi Davud olduğunu belirtmektedir. Sevim, “İbnü’l-Kalânisî’nin Zeylü Tarihi Dımaşk Adlı Eserinde Selçuklularla İlgili Bilgiler I. (H.436-500=1044/45-1106/07)”,24; Anna Komnena’ya göre ise bu Selçuklu kumandanı İlhan (Emîr Muhammed) idi. Bkz Alexiad, 307; Turan, Selçuklular Zamanında, 129; Runciman, Haçlı Seferleri, I: 100-101.

231Alexiad, 306 v.dğr.; Runciman, The First Crusade, 74-75; a.mlf, “The First Crusade: Constantinopleto Antioch”, ed. T. M. Setton ve M. W. Baldwin, A History of the Crusades, Philedelphia, C. I, University of Wisconsin Press, 1969, 280-304; Treadgold, State and Society, 621; Holt, Haçlılar Çağı, 20; Demirkent, I. Kılıçarslan, 21 v.dğr.; a.mlf, Haçlı Seferleri, 16; Turan, Selçuklular Zamanında İslamiyet, 87; a.mlf, “Kılıçarslan”, 6: 681-688; Alptekin, “Türkiye Selçukluları”, 224; Sevim-Yücel, Türkiye Tarihi, 112; Usta, Çıkarların Gölgesinde, 45.

232Alexiad, 307-308; Runciman, Haçlı Seferleri, I: 102;a.mlf, “The First Crusade: Constantinople to Antioch”, 280-304; Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, 335; Demirkent, I. Kılıçarslan, 22-23; a.mlf, Haçlı Seferleri, 18; Turan, “Kılıçarslan”, 6: 681-688.

55

planladı. Bu sırada, Haçlıların İznik üzerine yürüme plânından haberdar olan Türkler, Kibotos’dan İznik’e uzanan yol boyunca tuzaklar kurdu.233

Haçlılar, Boyalıca ile İznik Gölü arasında bulunan Drakon Köyüne yakın ormanlık bölgeden geçerken pusuda bekleyen Türk okçuları harekete geçtiler ve sonra saklandıkları yerden çıkarak dört bir yandan onları sıkıştırdılar. Haçlılar bu hücuma direnmeye çalıştılarsa da daha fazla dayanamayıp karargâhlarına kaçmaya, Türkler de onları takip etmeye başladılar. Bu sırada Haçlı karargâhında günlük işlere yeni başlanmıştı ve papazlar ayinlerini yapıyorlardı. Bir anda dehşet içindekiHaçlı ordularının koşarak geldiklerini gören insanlar neye uğradıklarını şaşırdılar. Kaçanların arkasından gelen Türkler de karargâhın içine girdi. Burada bulunan herkes Türklerden canlarını zor kurtardı. Haçlılardan bazıları ormanlık alanlara kaçarken bazıları da bir saraya sığındı. Sağ kalan ve pekçoğu yaralı halde bulunan Haçlılar ise esir alındı. Bu arada Haçlıların perişan vaziyetini gören bir Bizans köylüsü, bulduğu bir sandala binerek imparator ve Pierre l’Ermitte’eolanları anlatmak için yola çıktı. I. Aleksios durumu öğrenince geride kalan Haçlılara yardım için KonstantinosEuphorbenos kumandasındaki birkaç gemiyi buraya gönderdi. Ertesi gün Bizans filosunun geldiğini gören Türkler, saraya sığınan Haçlılar üzerine yaptıkları kuşatmayı kaldırarak İznik’e doğru hareket ettiler. Savaştan canlarını kurtarabilenler ise, Bizans gemileriyle Konstantinopolis’e getirildi ve silahları ellerinden alındı. Böylece Halkın Seferi olarak anılan Pierre l’Ermitte ve adamlarının Haçlı seferi sona erdi.234