• Sonuç bulunamadı

Tüm dünyada temel eğitimin vazgeçilmez bir unsuru olan oyunla eğitim; öğretmenlerin, eğitimin hedeflerine ulaşması için kullandıkları araçlardan sadece bir tanesi, doğru kullanıldığında belki de en etkilisidir. Günümüzde oyunla eğitim yetişmekte olan nesillerin temel kaynağı olan insanın fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal gelişimini amaç edinen, genel eğitimin tamamlayıcısı ve ayrılmaz bir parçası olarak görülen bilinçli ve planlı faaliyetlerdir (Demirci, N., 2006; Demirci ve Toptaşdemirci, 2006). Literatürü incelediğimizde oyunla ilgili pek çok tanıma yer verildiği görülmektedir. Örneğin;

Oyun, eğlenceye yönelik çocukların bazen kurallara göre bazen de içlerinden geldiği gibi eğlence türünden yaptıkları etkinliklerdir (Terr, 2000; Uluğ, 1999).

Oyun, eğlenceyi kabullenmeyi, katılmayı ve bir hedefe ulaşılması için bütün oyuncuların birlikte çalışmasını gerektiren eğitici bir eylemdir (Grineski, 1996).

Oyun, insanların; günlük uğraşlarının dışında kalan zamanda, belirli bir amaca yönelik olarak (eğlence, eğitim, sağlık vb.) fiziksel ve zihinsel yeteneklerle, sınırlandırılmış yer ve zaman içerisinde, kendine özgü kurallarla yapılan, gönüllü katılım yoluyla grup oluşturan, sosyal uyum ve duygusal olgunluğu geliştiren, yetenek, zekâ, dikkat, beceri ve rastlantıya dayanan, katılanları ve çoğunlukla izleyicileri de etkisi altında tutan, gerilim duygusunun eşlik ettiği, sonuçta maddi çıkar sağlamayan, zevk veren etkinliklerdir (Hazar, 1996).

Çocuğun fikir ve karakterini her yönde güçlendiren, ona neşe ve haz veren, vücut gelişiminde önemli rol oynayan içgüdüsel hareketlerdir (Tunç, 1997).

Oyun; gönüllü ve özgürce yapılan, mutluluk kaynağı olan, çocuğun tüm gelişim yüzlerini uyaran, yetenekleri kadar duyuları ve duyguları geliştiren etkinliklerin tümüdür (Razon, 1985).

41

Oyun, fiziksel ve zihinsel yeteneklerle sosyal uyum ve duygusal olgunluğu geliştirmek amacıyla gerçek yaşamdan farklı bir ortamda yapılan, sonunda maddi bir çıkar sağlamayan, kendine özgü belli kurallara sahip, sınırlandırılmış yer ve zaman içinde süren, gönüllü katılım yoluyla toplumsal grup oluşturan ve katılanları tümüyle etkisi altında tutan eğlenceli bir etkinliktir (Tamer, 1987).

Oyun oynamak, ilkokul çağındaki çocukların temel ihtiyaçlarından biridir. Bu ihtiyacın giderilmemesi ya da kısıtlanması durumunda, toplumun çekirdeğini oluşturan çocukların sağlıklı bir biçimde gelişmeleri gerçekleşemez. Çünkü çocuklar oyun içinde oynadıkları rollerin aracılığıyla ileriki yaşamları için deneyim kazanırlar (Tamer, 1987). İçeriğinde ne olursa olsun oyun her insanın vazgeçilmezidir. Çocuğun zekâsı, kişiliği ve becerileri oyun oynayarak gelişir (Memiş, 2006; Yamaner, 2001). Bununla beraber çocuklar, oyun aracılığıyla; gerçek yaşamı denerler ve bütün hareket eden şeylere de yaşam kazandırırlar, kendilerini; fiziksel ve sosyal çevrelerini keşfederler, hareket özgürlüğü kazandığı gibi başkalarıyla ilişki kurma ve anlaşabilme özelliklerini geliştirirler, yaşamaktan zevk alarak “kabul edilmek” ve “kabul etmek” duygularını geliştirirler (Tamer, 1987).

Oyun, birçok bilim adamına göre çocuğu tanımada ve tahlil etmede en iyi yoldur. Çocuğun içinde bulunduğu ruhsal durum dinamikleri, zekâ yapısı, sosyal olayları değerlendirmedeki tutarlı durumu, varsa gelişim aksaklıkları oyuna yansıyacağından oyun içerisinde bunları gözlemek ve incelemek mümkündür (Hazar, 1996). Oyun çocuğun doğal öğrenme ortamıdır. Öğrendiklerini, gördüklerini çocuk oyun anında dener ve pekiştirir, duygularını becerilerini geliştirir. Oyun ortamında çocuk özgürdür ve hiçbir kısıtlama tanımaz. Oyun çocuğun hareket ihtiyacını karşılar (Memiş, 2006) ve çocuğa yaparak-yaşayarak öğrenme fırsatı verir.

Bugün özellikle 2-12 yaş grubu çocuklar, kentsel çevrede dış mekanı oyunları için etkin biçimde kullanamamaktadırlar. Bu sorunun teknolojinin gelişimine, yaşam biçiminin değişimine, sosyal ve fiziksel çevreye bağlı nedenleri vardır. Modern kentsel yapının sunduğu oyun alanları da onların ihtiyacına cevap verememektedir. Çocuğun dış mekândaki aktivitelerinin kısıtlanması özellikle sosyal gelişimlerinde problemlere neden olmakta, iç mekânda yaşamaya zorlanan çocuk modern dünyanın

42

tüketici, paylaşımdan, sosyal dayanışmadan ve üretkenlikten uzak bireyleri olarak yetişmektedir (Kiper, 1999).

Oyun öğretiminin amacı, beden eğitiminde olduğu gibi, çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimleri ile sosyal uyum ve duygusal olgunluklarını en üst düzeye çıkarmalarını sağlamaktır (Tamer, 1987).

Çocuğun zihinsel antrenmanı olarak da adlandırabileceğimiz oyun, kazanılan olumlu niteliklerin pekiştirildiği, olumsuz niteliklerin de değişime uğradığı bir deneme alanıdır (Hazar, 1996). Oyun, çocuğu yetişkin hayata hazırlayan en etkin yoldur. Oyun ile insan ilişkileri, yardımlaşma, konuşma, bilgi edinme, deneyim kazanma, psikomotor gelişim, duygusal ve sosyal gelişim etkilendiği gibi, zihin ve dil gelişimi de etkilenir. Yetişkinler oyunu, çocuğun eğlenmesi, oyalanması ve başlarından savmak için bir uğraşı olarak görürler; oysa oyun, çocuk için ciddi bir iştir. Çocuk oynadıkça becerileri artar, yetenekleri gelişir (Memiş, 2006; Öztürk, 1998). Oyun aracılığıyla çocuklar; karar verme, kurallara uyma, başkalarına karşı saygılı ve dürüst olma, grup içinde davranışlarını denetleme, başkalarıyla iş yapabilme özelliklerini geliştirirler (Tamer, 1987).

Oyunlar, öğrencileri pasif durumdan aktif duruma geçirmeleri sebebiyle dikkati, diğer öğrenme tekniklerine nazaran daha fazla sağlar. Oyunla eğitim; beden eğitimi, spor eğitimi, sosyal bilimler ve fen bilimlerinin öğretim metodu olmasının yanı sıra, genç bireylerin toplumsal kültürü, iyi-kötüyü, meslekleri, liderlik ve sosyal rolleri, kişilik haklarını, saygı ve sevgiyi de öğrendikleri en elverişli ortamdır (Hazar, 1996). “İşitirim, unuturum, görürüm hatırlarım, yaparım öğrenirim” (Kıbrıs, 2000) şeklindeki Çin atasözünden de anlaşıldığı gibi çocuk bir konuyu eyleme dönüştürdüğünde o konunun daha kalıcı ve işlevsel olduğu bir gerçektir. Hiç şüphesiz ki çocuk oyunlarının etkisini en fazla gösterdiği dönem, okul çağının ilk yıllarını kapsayan ilköğretim dönemidir.

Oyun, bir yandan çocuğun fiziksel ve zihinsel yapısını geliştirirken, diğer yandan da onun nesneler dünyasıyla ilişki kurmasını, özgürlük ve bireysellik kazanmasını sağlayan daha sonra da toplumsallaşmasına büyük ölçüde yardımcı olan

43

çok önemli bir etkinliktir (Gürün, 1984). Özellikle günümüzde çocukların hareket alanları son derece sınırlıdır. Apartman dairelerinde yaşayan, okula servisle giden, televizyon ve bilgisayar karşısında vakit geçiren çocuk, çarpık kentleşme nedeniyle çocuk oyun alanı ve parklara da hasret kalmıştır. Bu durumda hareket ihtiyacını karşılayacak, enerjisini boşaltacak ders dışı sportif etkinlikler ve beden eğitimi dersleri giderek önem kazanmaktadır (Öztürk, 1998). Bilindiği gibi Milli Eğitimin Genel Amaç ve Temel İlkelerine uygun olarak bireyin fikir, ruh ve beden gelişimini sağlamak beden eğitimi derslerinin temel amacıdır. Beden eğitimi derslerinde planlanan etkinliklerin tümü çocuğun fikirce uyanık, ruhen sağlıklı ve bedence sağlam olması için düzenlenmiştir. Bu dersleri yürütecek öğretmenler oyun ile dış dünyayı bütünselleştirerek; bu sayede, çocukların öğrenmeye ilgi duymalarını ve okulu sevmelerini sağlamalıdırlar. Bu da ancak çocuğun hangi sınıfta hangi gelişim döneminde olduğunu, söz konusu dönemde hangi oyunların ilgi çektiğini, bu oyunların çocuklar için ne ifade ettiğini ve oyunun gelişime etkilerini bilerek eğitsel oyunları amacına yönelik uygulamakla olur. Ancak; teoride benimsenmiş ve amaçlara yönelik olarak hazırlanmış etkinliklerin, yetersiz tesis, araç-gereç eksikliği, sınıfların kalabalık oluşu, uzman öğretmen eksikliği veya yeterli alan bilgisine sahip olmayan öğretmenler nedeniyle amaçlarına ulaşamadıkları bilinmektedir.

2.8. İLKÖĞRETİM I. ve II. KADEMEDE BEDEN EĞİTİMİ ÖĞRETMENİNİN YERİ ve ÖNEMİ

Günümüzde öğretmen olabilmenin temel şartı, standart bir örgün eğitimden geçmektir. Bu öğretim esnasında öğretmen adaylarına genel kültür, alan bilgisi ve meslek formasyonu dersleri verilmekte olup, öğretmen adaylarının sağlam bir alan bilgisine sahip geçerli ve gerekli olan ortak bir yaşantı birikimi oluşturmak amaçlanmaktadır (Harmandar, 2004).

İyi bir öğretmenin özellikleri, iyi insanın özellikleriyle örtüşmektedir. Öğretmen olacak adaylar seçilirken, öğretmenlik mesleğinin gerektirdiği kişilik özelliklerini taşıyıp taşımadıkları dikkatle incelenmelidir. Öğretmenlik temelde bir misyon ve ideal işidir (Harmandar, 2004). Farklı amaçlarla ve sebeplerle öğretmenlik mesleğini seçmek, kaldı ki hem yeteneğin hem becerinin hem de kişilik özelliğinin

44

ön planda olduğu beden eğitimi öğretmenliğini seçmek, öğretmenlik mesleğinin baltalanmasına sebep olur.

Sözcüklerden çok hareketlerle kendini ifade eden çocuk, beden eğitimi etkinliklerine coşkuyla katılır. Onun hayal dünyasını, beceri düzeyini, kas kuvvetini ve pratik düşünebilme yeteneğini artıran, geliştiren, çocuğu cesaretlendiren beden eğitimi dersi doğru bir rehberle işlevsellik kazanır. İşte bu noktada söz konusu dersin bu konuda eğitim almış öğretmenler tarafından verilmesinin önemi ortaya çıkmaktadır. Bu dersin öneminin bilincinde olan beden eğitimi öğretmeni programın işlenişindeki uygulamaların her birinde her çocuk için ayrı ayrı daha iyi öğrenme ortamı sağlar.

Beden eğitimi derslerinde içsel enerjisini boşaltan çocuk, hareketlerini yaparken tamamıyla doğaldır. Çocuklarda var olabilecek ayakta ve dinlenirken görülen duruş bozuklukları, genel yetenek ve motor yeteneklerdeki seviye düşüklüğü öncelikle beden eğitimi etkinlikleri sırasında ortaya çıkmaktadır. Bu konuda bilinçli bir beden eğitimi öğretmeni, okul personelini uyararak iletişime geçer ve özel çocuklar hakkında uzman bir kişiden yardım alır. Ayrıca beden eğitimi derslerini öğrencilerle etkileşim halinde geçiren bir öğretmen, bütün etkinlikleri öğrencilerle birlikte planlamış ve paylaşmış olacaktır (Nichols, 1986). Görülüyor ki; beden eğitimi derslerinin branş öğretmenleri tarafından verilmesi, söz konusu dersin daha işlevsel ve nitelikli bir durumda olmasını sağlayacaktır.

İlköğretim çağı, öğrencilerin kendilerini gerçekleştirmeleri bakımından başarılı olma ihtiyacını en fazla hissettiği dönemdir. Bu ihtiyacın giderilmesini sağlayacak yol; alanında iyi eğitim almış, alan bilgisine hakim, gerekli yetenek, beceri ve formasyon bilgisine sahip olan beden eğitimi öğretmenlerinden geçmektedir. Öğrencilerin gerek kişisel gerekse grup ile yapılan etkinliklere katılmaları sağlanarak, ister başarılı isterse başarısız olsun etkinliklerden zevk almaları sağlanmalıdır.

Beden eğitimi öğretmenleri, bir çocuğun herhangi bir psikomotor eylemi istenildiği gibi yapamamasını ya da bir hareketi beceri ölçülerinde yerine

45

getirememesini normal karşılanmalıdır. Bu büyük bir olasılıkla, çocuğun büyümesinin yeterli düzeyde olmaması veya o işi beceri haline dönüştürebilecek bedensel işlevselliğe ulaşamamasıyla ilgilidir (Topkaya, 2004). Öğretmen, hareketler hakkında pozitif duyguların sürdürülmesinde önemli bir rol oynar. Beden eğitimi etkinlikleri iyi planlandığı takdirde, çocuklar kendilerine ve beden eğitimi öğretmenlerine karşı pozitif tutumlar geliştirirler. Bu noktada çocukları yönlendiren beden eğitimi dersini verecek öğretmenlerin, daha çok beden eğitiminde özel eğitim almış branş öğretmenlerinden oluşmasına dikkat edilmelidir.

2.9. İLKÖĞRETİM I. ve II. KADEME BEDEN EĞİTİMİ DERSİ