• Sonuç bulunamadı

2.3. TÜRK TEKSTİL VE KONFEKSİYON SANAYİİNİN MEVCUT

2.3.2. Türk Tekstil ve Konfeksiyon Sanayiinin Rekabet Gücünü Azaltan Temel

2.3.2.5. KOBİ’lere İlişkin Sorunlar

Sektördeki firmaların büyük çoğunluğunun KOBİ (Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler)’lerden oluşması yüzünden KOBİ’lere ilişkin bütün sorunlar tekstil ve konfeksiyon sektörünün de sorunlarını da oluşturmaktadır.

Türkiye’de KOBİ’lerin birçok sorunu bulunmaktadır. Bu sorunlardan başta gelenleri genellikle sermayenin yetersizliği, işletmelerin bozuk finansal yapıları ve kredi temininde karşılaşılan güçlükler, sermaye piyasası imkanları ve modern finansman yöntemlerinden yeterince yararlanamamaları, birtakım pazarlama sorunları, know-how (teknik bilgi) yetersizliği ve düşük teknolojik seviye vb. sorunlardır. Şirketlerdeki diğer önemli bir sorun da kaynakların yanlış kullanımıdır. KOBİ’lerde girişimciliğin, yöneticiliğin ve mülkiyetin aynı kişide, yani işletme sahibinde bütünleşmesi ve firma sahiplerinin elde edilen gelirleri bireysel

131 Işık Tarakçıoğlu, “Organik Pamuk Fantazi mi, Fırsat mı?”, Tekstil İşveren Dergisi, Sayı: 309,

yatırımlarında kullanması da KOBİ’lere ait bir başka önemli sorunu daha beraberinde getirmektedir. Söz konusu sorunlar, KOBİ’lerin uluslararası rekabet güçlerini her geçen gün kaybetmelerine neden olmaktadır.

Türk KOBİ’lerinin teknolojik düzeyi Avrupalı firmalara göre çok düşük kalmakta, KOBİ’lerimiz genellikle modası geçmiş tasarımlar, verimsiz üretim metodları ve eski makine-ekipman kullanarak katma değeri düşük olan alt kalitede ürünlerin üretimiyle meşgul olmaktadırlar. Ayrıca, KOBİ’lerde danışmanlık kullanma ve Ar-Ge siparişi geleneği de bulunmamaktadır132.

Bilindiği üzere KOBİ’ler üretime ve istihdama olan katkıları, değişen pazar koşullarına hızla uyum sağlayan esnek ve dinamik yapılarıyla ekonomilerin vazgeçilmez parçalarıdır. Kalkınma ve büyümede önemli bir yere sahip olan KOBİ’ler Avrupa Birliği’nde de çok önemli bir yer tutmakta, tüm işletmelerin %99’unu, istihdamın ise yaklaşık üçte ikisini oluşturmaktadır. KOBİ’lerin rekabet üstünlüğü ve istihdam yaratmada AB geleceğinin temelini oluşturduğu kabul edilmiştir. 2000 yılında kabul edilen AB’nin Lizbon Stratejisi’nin ortaya koyduğu hedef olan rekabetçi bir ekonomi yaratılmasında KOBİ’ler merkezi oluşturmakta ve KOBİ’lerin kalifiye eleman temini, finansal kaynaklara erişim, idari düzenlemeler ve altyapı ile ilgili birtakım sorunlarının çözümüne yönelik olmak üzere AB, programlarında ve destek mekanizmalarında KOBİ’lere büyük yer ayırmaktadır.

AB’ne uyum süreci içinde KOBİ’ler konusunda gerekli düzenlemeleri gerçekleştirme yolunda ilerleyen Türkiye’de KOBİ politikaları ve gelişiminden sorumlu ve KOBİ’lere danışmanlık, eğitim, yurtdışı ihracat geliştirme desteği, iş geliştirme ve AR-GE desteği, teknoloji geliştirme desteği, CE (Conformity European) işaretlemesine ilişkin test ve analiz desteği ve finansal destek olmak üzere önemli hizmetler veren en önemli kuruluş KOSGEB (Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı)’dir. Finansal destek, kredi kullanan KOBİ’lere KOSGEB’in mali kaynaklarından bir miktar destek sağlanarak aldıkları kredinin faizinin yumuşatılmasıdır. Danışmanlık hizmetleriyle ilgili bilgi eksiği olan KOBİ’lere danışmanlık hizmeti verecek ve yol gösterecek bu tür kurumların

132 DPT, KOBİ Stratejisi ve Eylem Planı, Ocak 2004 (b), Erişim: 17.03.2006,

arttırılması ve söz konusu hizmetlerle ilgili bilgi verilmesi gereği, önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

Türkiye’de KOBİ.’lere sağlanan devlet yardımlarının nitelikleri, çeşitlilikleri ve mali büyüklükleri, KOBİ’lerin sağladığı istihdam, katma değer, ödedikleri vergi miktarı vb. gibi değerlerle orantılı olarak da ele alındığında, AB üyesi ülkelerdeki destek ve hizmetler karşısında göreli olarak yetersiz kalmaktadır. Türkiye-AB Gümrük Birliği’nin KOBİ’ler üzerindeki olumsuz etkilerini telafi edecek etkili sistemler de bulunmamaktadır133. Gümrük Birliği’nin olumsuz etkileri büyük işletmelerden ziyade KOBİ’ler üzerinde ağırlıklı olarak hissedilmiştir ve hissedilmektedir. Bu açıdan KOBİ’lere sağlanan destek arttırılmalıdır. Ar-Ge faaliyetlerinde, personel ve finansman açısından desteklenmelidirler. Ayrıca, uluslararası pazarlara açılabilmeleri için, fuarlar ve sergilere katılmalarının özendirilmesi, kısa vadeli ihracat kredileri ve ihracat sigortasından daha fazla yararlandırılmaları sağlanmalıdır.

KOBİ’ler için risk sermayesi uygulamalarına gidilmesi, onların finansman konusundaki sıkıntılarını çözmelerine yardımcı olabilecektir. Risk sermayesi ile yeni bir fikir, buluş ve teknolojik yenilikleri, ticari bir ürün elde etmek amacı ile çok yönlü desteklemek mümkün olabilecektir. Risk sermayesi, KOBİ’lerin kuruluş ve gelişme aşamasında, karşılaştıkları finansal sorunların çözümüne uygun bir kaynak oluşturacaktır.

KOBİ’ler genellikle aile işletmesi özelliği taşıdıklarından, ortak yatırımlara girme konusunda tereddüt etmektedirler. Bu da, onların büyümesini ve gelişmesini engelleyen en önemli faktör olmaktadır. Oysa KOBİ’ler ulusal sınırlar dışında da, uluslararası olarak, özellikle ‘joint venture’ (Ortak Girişim) tipi ortaklıklarla başarıya ulaşabilirler. Ancak bu tür ortaklıklarda, ortak girişimden önce girişim yapılacak piyasa ve ortaklar hakkında geniş çaplı bir analiz yapılmalıdır, aksi takdirde yüksek bir yatırım riski üstlenilmektedir. Ayrıca, KOBİ’lerin kendi aralarında teknik ve ekonomik güçlerini bir araya getirerek yaptıkları iş birliği (kümelenme-cluster yaklaşımı) ile de bir sinerji yaratılabilir ve tek tek elde edilemeyen rekabet gücü bu

şekilde sağlanabilir. Küresel rekabet çağında kümelenme yaklaşımı iş birliği ve yenilikçilik (inovasyon) faaliyetlerini destekleyerek rekabet gücünün arttırılması için etkin ve verimli yöntemler sunmaktadır.

AB ülkelerinde, 1990’lardan itibaren KOBİ’lerin rekabet güçlerinin arttırılmasında etkin bir araç olarak kullanılabilecek farklı kümelenme yaklaşımları politika olarak geliştirilmekte ve uygulanmaktadır. Bu süreçte, gerekli yenilikçilik, ticaret ve yatırım ilişkilerinin geliştirilmesi aracılığıyla, “yükselen” sektörler yaratılması oldukça önemlidir. Nihai hedef, sürdürülebilir ve rekabetçi sektörler oluşturmaktır. Lizbon hedeflerine ulaşmak için AB tarafından oluşturulan Bölgesel Kalkınma, Girişimcilik ve Yenilikçilik politikalarının uygulanmasında, kümelenme yaklaşımı en önemli araçlardan biri olarak belirlenmiştir.

Türk KOBİ'lerinin, özellikle AB'ndeki emsalleri gibi çağdaş, bilimsel, işletme ve yönetim fonksiyonlarına göre yapılanmış olmaları ve kurumsallaşmalarını tamamlamaları gerekmektedir. Bu doğrultuda Türkiye AB'ne üyelik sürecini hızlandıracak politika ve tedbirleri içeren ulusal programı yürürlüğe koymuş, gelişime hız kazandırmak için ulusal program ve VIII. 5 yıllık plan arasında uyum sağlamıştır. Hazırlanan ulusal program ve 5 yılık planda AB tarafından da özellikle ele alınan KOBİ'lere önemli bir yer ayrılmıştır. VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda, küçük ve orta boy işletme (KOBİ)’lere yönelik olarak geliştirilen temel strateji, KOBİ’lerin verimliliklerinin, katma değer içindeki paylarının ve uluslararası rekabet güçlerinin arttırılmasına dayanmaktadır.

2005 yılı Kasım ayına kadar, AB'nin KOBİ'lere ilişkin mevzuatı incelendiğinde AB KOBİ’leriyle Türkiye KOBİ’lerinin tanımlarında bazı nüans farklılıkları göze çarpmaktaydı. Bu tarihten sonra, AB ile uyum çerçevesinde ve Türkiye’de, birden çok kurum tarafından oluşturulması nedeniyle, birbirinden farklı KOBİ tanımları bulunmasının özellikle destekler ve AB ile işbirliği gibi konularda yarattığı sıkıntıları ortadan kaldırması amacıyla, Türk KOBİ tanımı AB ile uyumlaştırılmıştır. Bakanlar Kurulu’nun 2005/9617 sayılı kararı ile kabul edilen “Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Tanımı, Nitelikleri ve Sınıflandırılması Hakkında Yönetmelik”, 18 Kasım 2005 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

Yönetmeliğin, yayım tarihinden altı ay sonra yürürlüğe girmesi kararlaştırılmıştır. Türkiye’nin KOBİ tanımını uyumlaştırması sonucunda; işletmelerin bağımsızlığına ilişkin olarak da AB limitleri benimsenecektir. Söz konusu yönetmeliğin 4. maddesine göre “yasal statüsü ne olursa olsun, bir veya birden çok gerçek veya tüzel kişiye ait olup, bir ekonomik faaliyette bulunan birimler” işletme olarak danımlanmıştır. KOBİ’ler ise yönetmelikte şu şekilde tanımlanmıştır:

 Mikro işletme: 10 kişiden az yıllık çalışan istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı ya da mali bilançosu 1 milyon YTL’yi aşmayan çok küçük ölçekli işletmeler,

 Küçük işletme: 50 kişiden az yıllık çalışan istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı ya da mali bilançosu 5 milyon YTL’yi aşmayan işletmeler,

 Orta büyüklükteki işletme: 250 kişiden az yıllık çalışan istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı ya da mali bilançosu 25 milyon YTL’yi aşmayan işletmeler.

Yönetmeliğe göre KOBİ'ler, diğer işletmeler ile olan sermaye veya oy hakkı ilişkilerine göre bağımsız işletmeler, ortak işletmeler ve bağlı işletmeler olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Yeni tanımla getirilen bağımsızlık ilkesi ise yönetmelikte şu şekilde tanımlanmaktadır:

Gerçek veya tüzel kişilerin sahip olduğu ve bu yönetmeliğe göre ortak veya bağlı işletme sayılmayan bir işletme;

 Başka bir işletmenin % 25 veya daha fazlasına sahip değilse,

 Herhangi bir tüzel kişi veya kamu kurum ve kuruluşu veya birkaç bağlı işletme tek başına veya müştereken bu işletmenin % 25 veya daha fazla hissesine sahip değilse,

 Konsolide edilmiş hesaplar düzenlemiyorsa ve konsolide hesaplar düzenleyen başka bir işletmenin hesaplarında yer almıyorsa ve bu nedenle bağlı bir işletme değilse, bağımsız işletme kabul edilmiştir.

AB, KOBİ’lerin rekabet gücünü arttırmak ve arttırıcı tedbirler almak, KOBİ’lerin esnek piyasa şartlarına entegre olmasını sağlamak, KOBİ’lerin

profesyonellik ruhunu geliştirmek, KOBİ’lerin esnek bir işgücü arz ve talebini oluşturmak, eğitim gibi imkanları sağlamak için tedbirler almakta, KOBİ'leri bu konularda hassasiyetle yönlendirmektedir. Yapıları itibariyle ekonomik dalgalanmalardan daha az etkilenen, yeniliklere daha kolay uyum sağlayabilen ve bireysel girişimciliği yönlendiren KOBİ'ler, bu özellikleriyle söz konusu entegrasyon hareketi çerçevesinde önemli bir rol üstlenmektedir. Bu bağlamda, Türk KOBİ'lerinin rekabet güçlerinin geliştirilmesi ve AB'ndeki potansiyel ortaklarıyla ülke ekonomisine çok daha fazla katkı sağlayacak girişimleri değerlendirme olanağının sağlanması büyük önem kazanmaktadır.

Dinamik bir yapı oluşturan KOBİ’ler, Avrupa pazarında ve küresel pazarda güçlü bir mücadele vermektedirler. Hayatta kalabilmek ve büyüyebilmek için sürekli inovasyon yapmak zorunda olan KOBİ’ler yeni teknolojileri kendi bünyelerinde üretmekte ya da başkalarının ürettiği yeni teknolojileri özümsemektedir. 2002-2006 yıllarında yürürlükte kalacak olan, Avrupa’yı 2010 yılında dünyanın en dinamik ve rekabet gücü en yüksek bilgi ekonomisi haline getirmeyi ve ERA’nın (Avrupa Araştırma Alanı) gerçekleştirilmesine katkıda bulunmayı amaçlayan Altıncı Çerçeve Programı da KOBİ’lere hedeflerine ulaşabilmeleri için yardımcı olan bir programdır. Program, KOBİ katılımcıları için 2.1 milyar Euro’luk fonu ile dünyada KOBİ’lere verilen en büyük araştırma ve inovasyon desteklerinden birine sahiptir. Bu mali taahhüt Avrupa’nın gelecekteki başarısında KOBİ’lerin rolüne verilen önemin ciddi bir göstergesini ifade etmektedir.

AB, KOBİ’lere yönelik destek politikaları geliştirirken, aday ülkeleri de bu yönde teşvik etmektedir. Adaylık statüsü 1999 Helsinki Zirvesi ile teyit edilen ve 3 Ekim 2005 tarihinde adaylık sürecinin son aşaması olan katılım müzakerelerine başlayan Türkiye’nin de AB’deki yapıya benzer bir destek sistematiği oluşturması ve sektörün temel yapı taşları olan KOBİ’lere gereken önemi vermesi gerekmektedir. Ayrıca KOBİ ve KOSGEB teşviklerinin anlaşılır bir biçimde sektöre anlatılması sağlanmalıdır. 2005 yılı itibariyle AB’ne aday üç ülkeden (Türkiye, Romanya ve Bulgaristan) araştırma altyapılarının güçlendirilmesi ve Mükemmelliyet Merkezleri oluşturulması amacıyla Avrupa Komisyonu’nun yayınladığı 6. Çerçeve Program çağrısı neticesinde hem sayısal hem de parasal olarak en çok desteği alan ülke

Türkiye olmuştur134. AB, şu anda Türkiye’de pek çok KOBİ projesini finanse etmektedir ve bunun için harcanan toplam para tutarı 90 milyon Euro’ya ulaşmıştır. AB’nin Türk tekstil sanayii ile ilgili destekleri tekstil ve moda konusunda “kümeleme” çalışması yapılması hakkındadır. Projenin amaçları bir moda enstitüsü kurulması, tekstil-hazır giyim AR-GE merkezi oluşturulması ve danışmanlık vermek için bir merkez oluşturulmasını içermektedir.