• Sonuç bulunamadı

2.3. TÜRK TEKSTİL VE KONFEKSİYON SANAYİİNİN MEVCUT

2.3.2. Türk Tekstil ve Konfeksiyon Sanayiinin Rekabet Gücünü Azaltan Temel

2.3.2.7. Diğer Birtakım Yapısal Sorunlar ve Öneriler

Tekstil sektörüne verilen teşvikler yıllar itibariyle incelendiğinde verimliliği arttırıcı ve yeni ürünlerin üretimine yönelik olmayan yatırımlara yönelmiş olduğu görülebilir. Söz konusu durum sektörde atıl kapasiteye yol açmıştır. Fazla

134 TÜBİTAK-AB 6. Çerçeve Programı Ulusal Koordinasyon Ofisi, Türkiye ve AB Çerçeve

kapasitenin önüne geçebilmek için yeni ürünlerin üretimine yönelik, kaliteyi ve verimliliği arttıran çevreyle uyumlu üretim süreçlerine sahip ve maliyet avantajı sağlayan yatırımlar teşvik edilmelidir. EXIMBANK kredi limitleri, dönemlere göre arttırılmalı ve sanayicilere "istihdam-üretim-istihdamı kayıt içine alma" artışı endeksi oluşturularak verilmelidir135. Tekstil sektöründeki yatırımlara devlet teşviki 2005 yılı sonu itibariyle kolaylaştırılmıştır. Tekstil sektöründeki yatırımlara sağlanacak devlet yardımı için aranan özsermaye tutarı %50’den, öbür sektörlerde olduğu gibi % 20’ye indirilmiştir.

Türk tekstil ve konfeksiyon sanayii dış ticaret yapısı itibariyle incelendiğinde ülke grubu bazında AB’ne, ülke bazında ise Almanya’ya bağımlı bir yapı çizmektedir. Bu durumun yaratacağı orta ve uzun vadeli sakıncalar dikkate alınarak devletin de desteğiyle yeni pazarlara açılım ve hedef pazarlara yönelik programların geliştirilmesi gerekmektedir. Tekstil sektörünün en önemli sorunlarından stratejik vizyon eksikliği burada da karşımıza çıkmaktadır. Sektör bazında ülke, ülke bazında ise ürün çeşitliliği sağlanmalıdır. Çeşitlilik sağlanmazsa ihracatın yoğunlaştığı ülkede yaşanan ekonomik durgunluk, talepte daralma vb. olumsuzlukların Türkiye’ye direkt olarak yansıması kaçınılmazdır.

Türkiye bugün, kendi teknolojisi olmayan bir ülke durumundadır. Bugün Türk işletmeleri ancak, bünyelerine uygun imalat yöntemlerini almakta ve uygulamaktadırlar. Bu yöntemleri de dışarıdan, lisans, know-how (teknik bilgi) v.b. yollarla, büyük ücretler karşılığında satın almaktadırlar. Uzun vadede teknolojik dışa bağımlılıktan kurtulmanın yolları araştırılmalıdır.

Türkiye AR-Ge faaliyetleri açısından da son derece yetersiz bir görünüm sergilemektedir. AB ülkeleri ve diğer gelişmiş ülkeler GSMH’larının %2-3’ünü Ar- Ge faaliyetlerine ayırırlarken Türkiye’de bu oran yüzde 0,7’den daha düşüktür. Bunun da ötesinde, Türkiye GSMH’sının %10 kadarını tek başına sağlayan tekstil ve konfeksiyon sanayiinin, Türkiye’nin, oldukça küçük olan Ar-Ge pastasından aldığı pay ise sadece %1,5’tur136. Türk tekstil sektöründe uzun vadeli olarak bakıldığında

135 Öziplik-İş Sendikası, a.g.r.

136 Işık Tarakçıoğlu, “Tekstil Sanayii Gelecekte Nerede Üretecek?”, Tekstil İşveren Dergisi, Sayı:

araştırma-geliştirme faaliyetlerinin bu derece sınırlı kalması düşündürücüdür. Tekstil ve konfeksiyon sanayiinde Ar-Ge çalışmaları desteklenmeli ve arttırılmalıdır. Ar-Ge yetersizliğinin çözüme kavuşturulabilmesi için sektörde faaliyet gösteren firmalar tarafından ortak bir ‘Ar-Ge Fonu’ oluşturulabilir. Bu fonda biriken küçük meblağlar büyük yatırımlara zemin hazırlar. Söz konusu Ar-Ge fonunda biriken paralar yeni teknolojiler satın alınmasında ya da yeni teknolojiler yaratılmasında önemli bir rol oynayabilir.

Tekstil sektörü Ar-Ge çalışmalarında bağlantılı olduğu sektörlerin, özellikle de makina ve kimya sektörlerinin desteğine ihtiyaç duyacaktır. Ancak Türkiye’de bu sektörler (özellikle de makina sektörü) çok zayıftır ve bu şekilde destek sağlayabilecek bir konumda değildir137.

AB pazarındaki rekabet gücünün sürdürülebilmesi için Ar-Ge’ye dayalı olarak sektörde moda, marka ve yeni ürün üretimine odaklanmış bir yapı oluşturulmalı, kaliteli ve katma değeri yüksek ürünlerin üretimine geçilmelidir. Sözü edilen ürünlerin üretiminde ayrıca iyi eğitilmiş işgücüne ihtiyaç duyulmaktadır. Bu amaçlarla TÜBİTAK ve Ege Üniversitesi işbirliği ile Tekstil Araştırma Merkezi kurulmuştur. Marka yaratılması durumunda rekabet gücü daha da artacak, fiyat odaklı rekabete karşı duyarlılık azalacaktır. Üretilen ürünlerde “Olumlu Türk Malı İmajı” yaratılmalı, reklam ve pazarlama ile Ar-Ge’ye bağlı olarak geliştirilen yeni moda ve yeni marka ürünler ile mesleki örgütlenmeler desteklenmeli, tanıtım amaçlı fuarlara ağırlık verilmelidir.

İstanbul, Paris, New York, Londra ve Milano’nun yanında dünyanın beşinci Moda Merkezi haline getirilebilir. Buna ilişkin olarak DTM koordinasyonunda AB ve İTKİB (İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri) önderliğinde Avrupa Birliği Fonları’ndan temin edilen proje bazlı 8,5 milyon Euro tutarındaki hibeyle İstanbul’da bir Moda Enstitüsü’nün kurulması projesi uygulamaya konulmuştur138.

137 Özgürcan Yazkurt, “Dünya Pazarlarında Yaşanan Son Değişiklikler ve Türk Tekstil ve

Konfeksiyon Sektörü Üzerindeki Etkileri, Tekstil & Teknik Dergisi, Sayı: 180, Ocak 2000, s. 157.

138 Ziya Altunyaldız, “Tekstil ve Hazır Giyim Sektöründe Zorlaşan Uluslararası Rekabet ve Çin

Tehdidine Karşı Alınabilecek Tedbirler”, Erişim: 16.01.2006, http://www.igeme.org.tr/tur/bakis/sayi%2026/bakis2614.htm

Moda, marka ve yeni ürün üretiminin Türkiye’de son yıllarda artış sürecine girdiği bir gerçektir. Ancak bu artış rekabet gücü artışı ve devamlılığı açısından son derece yetersiz bir artıştır.

Rekabet gücünü etkileyen diğer faktörlerden eğitim ve altyapı alanındaki olanaklarını geliştirmek üzere üniversite ve meslek liselerinde teknolojiyi kavrayacak, yaratıcı nitelikte elemanlar yetiştirecek bir eğitim felsefesi temel alınmalıdır. Sektörün gereksinim duyduğu ara insan gücü eğitimi desteklenmelidir. Üniversite-sanayi işbirliği, sonuçları kestirilemez katkılar sağlayacaktır139. Sektörün ihtiyaç duyduğu nitelikli işgücü ihtiyacı da bu şekilde karşılanabilir.

Hazır giyim sektörünün emek yoğun olması, ilk yatırım maliyetlerinin düşüklüğü ve kalifiye işgücü ihtiyacının nispeten düşük olması nedeniyle geri kalmış bölgelerde daha kolay yatırım imkanları oluşabilir. Bu imkanlardan yararlanmak isteyen girişimciler yatırımlarını Türkiye’nin bu geri kalmış bölgelerine kaydırabilirler, böylelikle birtakım bölgesel teşviklerden de faydalanabilirler. Halen 5048 sayılı teşvik yasasının sağladığı avantajlarla Türkiye’nin geri kalmış 49 ilinde tekstil ve konfeksiyon sektörüne özel teşvikler verilmektedir. Bu sayede geri kalmış bölgelerin kalkınması da sağlanabilir ve istihdam sorunu da kısmen çözülebilir. Son dönemlerde Türkiye’de hazır giyim üretiminde Anadolu’ya kaymalar başlamıştır.

Son yıllarda tekstil sektörüne verilen banka kredilerinin büyük bir miktarının batık krediye dönüşmesi ve bu sebeple bankaların bu kesime kredi vermek istememeleri sektörün finansman sorununu oluşturmaktadır. Bankalar kredibilite değerlendirmesini sektöre göre değil, firma bilançosuna göre yapmalıdır.

Gelecekte giyenlere, kullananlara örtünme ve süslenmenin yanında başta sağlık, güvenlik ve enformasyon alanlarında olmak üzere başka hizmetler de sunabilen çok fonksiyonlu, akıllı (interaktif) tekstil ürünlerinin üretimi ve kullanımı artacaktır. Uzun vadede en cazip pazar bu sözü edilen pazar olacaktır140. Nitekim diğer sanayileşmiş ülkeler gibi AB de son 10-15 yıldır geleneksel tekstil ürünleri ve

139 DPT, 2001, a.g.r., s. 258.

140 Işık Tarakçıoğlu, “Türk ve Dünya Tekstili”, Tekstil İşveren Dergisi, Sayı: 276, Aralık 2002, ss.

yan ürünlerinin üretimini tamamen bırakarak bu alana yönelmiş, ve liderliği ele geçirmiştir. Son yıllarda teknik tekstiller, AB tekstil ve giyim sanayiinin çok önemli bir parçası olmuştur. 1998 yılında toplam tekstil sektörünün % 25,8’ini oluştururken, 1999 yılında bu oran % 27,6’ya ve 2002 yılında ise % 29’a çıkmıştır. Verilerden de görüleceği üzere AB’nin teknik tekstil sektörü sürekli gelişim içerisindedir. AB içerisinde en büyük üreticiler sırasıyla Almanya (toplam AB teknik tekstil ve giyim sektörü içerisinde %17 pay), Fransa ve İngiltere (%16), Belçika (%15) ve İtalya (%14)’dır141. Teknik tekstil olarak da adlandırılan ve yüksek katma değerli, yüksek kaliteli, yenilik yoğun ve know-how yoğun bu özel tekstil ürünleri 6. Çerçeve Programı’nda da önemli bir yer tutmaktadır.

Türkiye, tekstil ve konfeksiyon sanayiinde AB’ne karşı sahip olduğu rekabet üstünlüğünü kaybetmemek için teknik tekstiller konusunda çalışmalıdır. Türkiye’nin şu an itibariyle AB’ne karşı sahip olduğu ucuz işgücü avantajı (AB tekstil ve konfeksiyon sanayiinin tek ciddi dezavantajı) yakın bir gelecekte anlamını yitirebilecektir. Bu nedenle, Türkiye’nin sıradan, geleneksel ve ucuz tekstil ürünlerinin üretimine ağırlık vermekten vazgeçmesi yararına olabilecektir.

Sadece AB-Türkiye ikili ilişkileri açısından değil de global açıdan duruma bakılacak olursa; dünyada bu alanda yüksek nüfus ve ucuz işgücünün meydana getirdiği son derece düşük maliyetler ve fiyat açısından Türkiye’nin önüne geçmiş bir Çin faktörü ve hemen takibindeki Uzakdoğu ülkeleri bulunmaktadır. 2005 yılında kotaların kalkmasıyla beraber özellikle Çin tekstili sözü edilen özellikleri sayesinde tüm dünyayı istila etmiştir ve diğer ülkelerle beraber, dünyada sektöre ait büyük bir arz fazlasının yaşanmasına sebep olmuştur. Çin, inanılmaz düşük maliyetlerle ve önemli ölçüde fiyat kırarak AB pazarındaki birinciliğini kimseye ve Türkiye’ye de kaptırmamaktadır. Tekstil ve konfeksiyonda alt yapı yatırımlarını tamamlamış, AB’ne aday bir ülke olarak Türkiye’nin, ucuz, sıradan ve geleneksel tekstil ürünlerinin üretimini ve moda, marka ve yenilik içermeyen konfeksiyon ürünleri de dahil olmak üzere artık tümüyle bu ülkelere bırakması, sözü edilen ürünleri bu ülkelerden ithal etmesi, ya da dışarıda işleme tabi tutma yöntemiyle söz konusu

141 Alpaslan Emek, “Teknik Tekstiller Dünya Pazarı, Türkiye’nin Üretim ve İhraç İmkanları”,

ürünlere ilişkin üretimini işgücünün daha ucuz olduğu başka ülkelere kaydırarak, ve tasarım, moda yaratma ve pazarlama faaliyetlerini ise kendi bünyesinde toplamak yoluyla daha karlı çıkılabilecektir. Çünkü Türkiye’nin bu ülkelerle rekabet etme imkanı oldukça zayıftır. AB ile de rekabet edebilirlik açısından, Türkiye’de orta ve uzun vadede maliyet dışı rekabet unsurlarına ağırlık verilerek tekstil ve konfeksiyonda yeni bir üretim, ürün, ihracat, pazarlama ve rekabet stratejisi oluşturulması gerekmektedir. İşte teknik tekstiller bu noktada sektörde yeni ve oldukça karlı bir alternatif alan olarak karşımıza çıkmaktadır. AB bu konuda epey yol almıştır. Teknik tekstillerde Ar-Ge faaliyetlerine duyulan ihtiyaç yüksektir.

Günümüz itibariyle değerlendirildiğinde Türkiye teknik tekstiller konusunda oldukça zayıf bir yapıdadır. Bütün sektörü hemen hemen birkaç firma oluşturmaktadır.

Avrupa Birliği de dahil olmak üzere dünya genelinde son yıllarda hazır giyim tüketiminde bir azalma gözlenmektedir. Beslenme ve barınma ihtiyaçları ile birlikte giyim insan hayatının en önemli temel ihtiyacı olmakla birlikte, ailelerin harcamaları içinde hazır giyimin payı düşmektedir. Tüketiciler daha kaliteli ürünü daha ucuza talep etme eğilimindedirler142. Fiyat rekabeti önemini korumakla birlikte kalite ve hizmet rekabeti ön plana çıkmıştır. Son yıllarda ev tekstili ürünleri ve giyimde kullanışlılığa sahip ürünlerin tüketiminde bir artış gözlenmektedir. Ayrıca AB’nde nüfus artış hızının yavaşlaması ve hayat standartlarının yüksekliği gibi nedenlerle yaşlı bir nüfus yapısı ortaya çıkmakta, 40 yaş ve üstü pazar önem kazanmaktadır. Üretim planlamalarında bu pazarın tüketim modeli ve beklentileri ile belirtilen konuların dikkate alınması yarar sağlayacaktır.

Firmalarda sürekli olarak maliyeti düşürücü, kaliteyi yükseltici, modernizasyona yönelik, enerji ve malzeme tüketimini azaltıcı stratejiler uygulanmalıdır. Çevreye ve insan sağlığına zarar vermeyen ürünlere yönelinmeli ve gerekli testlerin yapılabileceği kontrol laboratuarlarının sayısı arttırılmalıdır. Tekstil ve konfeksiyon sektöründe toplam kalite anlayışı sürekli uygulanmalı, sektörde faaliyet gösteren firmaların rekabet gücünün arttırılabilmesine hizmet edecek ISO

9000, ISO 14001 ve özellikle AB’nin aradığı CE işareti gibi kalite ve standardizasyon uygulamalarına gidilmelidir.

AB, dünyanın en güçlü tekstil sanayiine sahiptir. AB tekstil ve konfeksiyon sanayiinin en önemli üstünlükleri yüksek kalite, ileri teknoloji, yenilikçilik- yaratıcılık ve güçlü Ar-Ge ile birlikte gelen inovasyon yeteneğidir. Türkiye ise Avrupa’nın en büyük tekstil ve konfeksiyon üretim gücüne sahip ülkesidir. Türkiye’nin söz konusu güçlü AB pazarında rekabet gücünün korunması ve daha da arttırılması oluşturulacak orta ve uzun vadeli stratejiler ile mevcut imkanların ve doğacak fırsatların değerlendirilmesine bağlıdır.

2.3.3.Avrupa Birliği-Türkiye İlişkileri ve Tekstil ve Konfeksiyon Sanayii