• Sonuç bulunamadı

İkiyüzlülük ve İhanet içinde Olmak

D. KUR’AN’DA İNANÇLA İLGİLİ KAVRAMLAR VE İNANÇ GRUPLARI

1. Münafıkların Psikolojik, Sosyal ve İnançla İlgili Özellikleri

1.2.4. İkiyüzlülük ve İhanet içinde Olmak

Münafıklar çifte karakterli ya da karakteri oturmamış kişilerdir. İki yüzleri vardır, birisi müslümanlara gösterdiği birisi de şeytanlarına, dostlarına gösterdiği yüzdür. Müslümanlara inandığını söyler, müslüman gibi görünür, kendi başlarına ve kendisi gibi olanlarla başbaşa kaldığında ise müminlerden ayrı olduğunu, herhangi bir alakasının olmadığını, onlarla alay ettiklerini söylerler183. Bu çelişkili ruh haletinin getirdiği sıkıntıyla müslümanlara olan kin ve nefretlerini parmaklarını ısırarak bastırmaya çalışırlar184.

Münafıklar ikiyüzlü kimseler olduklarından, her an kendilerinden bir zarar sudur edebilir. Bunun için ihanetleri her an gerçekleşebilir.

Münafıklar, içlerinden müslümanlara karşı büyük bir kin besliyorlardı, müslümanların düşmanları olanlarla ise dostluk kuruyorlardı. Bunun için münafıklar düşman hesabına sürekli casuslukta bulunuyorlardı. Hz. peygambere ve müslümanlarla birlikte bulundukları için, İslâm düşmanları adına haberler topluyorlardı185.

Müslümanların sırlarını ifşa etmeleri, düşman hesabına çalışıp onlara malzeme vermeleri ve müslümanların arasında güvensiz bir ortam oluşturmaları sebebiyle münafıklar büyük bir ihanet içinde bulunuyorlardı186.

181 et-Taberi, a.g.e., 7/444,445. 182 Muhammed, 47/30. 183 el-Bakara, 2/14. 184 Âli İmrân, 3/119. 185 el-Mâide, 5/41.

Münafık hadisinde de emanete hıyanet münafığın alametlerinden biri olarak zikredilmektedir187.

Münafık iki yüzlü olduğundan ortam ve şartlara göre pozisyonunu belirler. Dünyalıkları elde etmek için sürekli fırsatlar kollar, çok çeşitli kılıklara bürünür, her fırsattan yararlanmaya bakar. Uzun uzun emeller peşinde koşar dururlar188.

“Onlar, sizi gözetleyip duruyorlar. Size Allah’tan bir fetih (zafer ve ganimet) gelirse “sizinle birlikte değildik” derler. Ama kafirlere bir pay düşerse “size üstünlük sağlamadık mı, müminlerden (size gelecek tehlikeleri) önlemedik mi” derler189.

1.3. Münafıkların inançla ilgili Özellikleri

1.3.1. İman ile Küfür Arasında Kalmaları

Münafık kararsızlık içerisinde bocalayıp durur. Safını belirleyememenin sıkıntısıyla bir o yana gider umduğunu bslamaz, başka bir yana gider orada da umduğunu bulamaz. Bu hali böylece sürüp gider. Ayet-i kerimede “Münafıklar, küfür ile iman arasında bocalamaktadır. Ne bu müminlere bağlanırlar ne de şu kafirlere. Allah kimi doğru yoldan saptırırsa sen artık ona kurtuluş yolu bulamazsın”190. İbn Kesir yukarıdaki ayetle ilgili “Münafıklar imanla küfür arasında

şaşırmış vaziyettedirler. İç-dış olarak ne müminlerle ne de kafirlerle beraberdirler, bilakis dıştan müminlerle, içten ise kafirlerle beraberler. Sonuçta iki tarafa da yar

olamıyorlar191. Hz peygamber de münafıkları iki sürü arasındaki şaşkın koyuna

benzetmiştir192.

Münafıkların, kararsızlığı ve bunun doğurduğu kötü akıbetle ilgili başka bir hadiste ise Hz. peygamber:

187 Buhâri, İmân, 24; Nesâi, İmân, 20; Müslim, İmân, 107-108.

188 Ünal, Ali, Kur’an’da Temel Kavramlar, Nil Yay., İstanbul, 2001, s. 344. 189 en-Nisa, 4/141.

190 en-Nisa, 4/143. 191 İbn Kesir, a.g.e., I/450.

“Mümin kafir ve münafıktan oluşan üç kişi bir nehrin kenarına gelirler. Mümin suya atlar ve nehrin karşısına geçer, sonra münafık suyu geçmeye çalışır. Mümine ulaşacağı sırada bir yandan mümin, diğer yandan ise kafir “Bu tarafa gel” çağrılarıyla ikisinin arasında bocalarken kuvvetli bir su dalgasıyla boğulur gider”.193 Münafık da şüphe ve tereddüt içerisinde bocalarken ölüm gelip onu alır gider.

Münafıklarda belli bir tarafta istikrar ve sebat yoktur; bir tarafa bağlanamıyorlar, sürekli gel-gitler yaşıyorlar. Belli bir seçimde bulunmaya, kendi görüşlerini, inançlarını ifade etmeye bile cesaretleri yoktur194. Onların yapabildikleri şey ikili oynamalarıdır. Kalplerindeki şüphe ile sürekli tereddüt içinde bocalayıp dururlar195.

Kalbinde şüphe ve tereddüt olan kişi harekete geçemez, karar veremez. Münafık da böyledir. Kalbindeki iman zifiri karanlık bir gecede yanıp sönen küçük bir ışık mahiyetinde olduğu için önünü aydınlatamıyor ve sahih ameller işlemesi için onu harekete geçiremiyor. Konjonktör icabı yapmak zorunda kaldıkları iyilikler ise onlara çok ağır geliyordu.

1.3.2. Söylemlerinde Dil-Kalp Uyuşmazlığı

Münafığın tarifinde de görüldüğü gibi münafık, kalben iman etmediği halde diliyle iman eden çarpık anlayışta olan kimsedir. “İnananların yanında inandık derler, halbuki şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında sizinle beraberiz derler”196. Çünkü

imanları dillerinden kalplerine inememiştir.

Bazısı da ağzı ile ifade ettiği imanına karşıdakini inandırabilmek için yemin ederek ben sizdenim der. Aynı şekilde kalbindekine Allah’ı şahit tutan vardır. İşte bu en çetin hasımdır.

Allah Kur’an’da münafıkların dil-kalp uyuşmazlığını bir çok ayette dile getirmektedir. Özellikle münafıkların kalplerinin hastalıklı olduğunu ifade eder.

193 İbn Kesir, 1/451.

194 Kutub, Seyyid, fî-Zilâli’l-Kur’an, Darü’ş-Şuruk, (25.Bsk.) Beyrut, 1996.II/785. 195 et-Tevbe, 9/45.

Münafığın sadece söz insanı olduğunu ama ağzından çıkan sözlerini kalbinin tasdik etmediğini, kalbi başka dilinin başka mecrada akıp gittiğini vurgular197.

Kalbin tasdikiyle ifade edilen imanın karşısındakini inandırma gücü, sadece dil ile ifade edilen imanın inandırıcılığından çok daha fazladır. Aslında münafığın kendisi söylediklerine inanmıyor, inanmadığı bir şeye başkasını inandırmak çok zor olsa gerek. Bunun için münafık imanına inandırıcılık katmak için tek çare olarak Allah’a yemin eder.

“Kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler”198.

“Sizi ağızlarıyla hoşnut kılarlar, kalpleriyse karşı koyar.”199

“Ey peygamber, kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla “inandık” diyerek küfür içinde çaba harcayanlar seni üzmesin”200.

Münafıklar, müslümanları “iman ettiklerine” inandırmaya çalışır, müslümanlara yönelik yaşarlar; fakat kendi başlarına kaldıklarında ya da kendileri gibi münafık karakterli kimselerle biraraya geldiklerinde, tıpkı bir inkarcının üslubu gibi bir üslup takınırlar. Allah’ın kendilerini görmediğini zannederler. Oysa Allah onların kalplerini iyi biliyor, küfürlerinden haberdardır. Hatta bedevilerin “inandık” dememelerini bunun yerine “İslâm olduk” demelerini çünkü, kalplerine henüz imanın girmediğini ifade eder201.

1.3.3. Namaza Karşı Tembellik

Münafık, sevmediği, beğenmediği ve kabul etmediği bir toplumda yaşamak zorunda kalan, gerçek duygularını dışa yansıtıp ifade edemeyen, aynı zamanda da o toplumun kural ve kaidelerini tatbik etmek zorunda kalan rahatsız bir kişiliğe sahip kimsedir. Bunun için mali ve bedeni yükümlülükler kendisine çok ağır gelmektedir.

196 el-Bakara, 2/14. 197 el-Bakara, 2/204. 198 Âl’i İmrân, 3/167; Fetih, 48/11. 199 et-Tevbe, 9/8. 200 el-Maide, 5/41. 201 Bkz. el-Hucurât, 49/7.

Sırf mecbur kaldıkları için yaptıkları infak ve kıldıkları namazları Allah kabul etmeyecektir. Çünkü hem gösteriş hem de gönülsüz olarak bu ibadetleri yapmaktaydılar.

“Gerçek şu ki, münafıklar (sözde) Allah’ı aldatmaktadırlar. Oysa O onları aldatandır. Namaza kalktıkları zaman.isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı ancak çok az anarlar”.202

Yine başka bir ayette “İnfak ettiklerinin kendilerinden kabulünü engelleyen şey, Allah’ı ve elçisini tanımamaları, namaza ancak tembelce, isteksizce gelmeleri ve hoşlarına gitmiyorken infak etmeleridir.”203

Münafık yaptığı ibadetlerden herhangi bir sevap beklememektedir. Sırf rengi belli olmasın diye namaza gider, her gün beş defa müminlerle omuz omuza durmak onlar için çok ağır bir iştir. Bunun için münafıklar namaza üşene üşene, gevşeklikle ve önemsizce kalkarlar. Allah Resulu’nun cemaat konusundaki hassasiyeti sebebiyle namazdan kaçamadıkları için sırf gösteriş olsun diye namaz kılarlardı. Çünkü Allah’ın rızasını kazanma gibi bir arzuları yoktu. Takiyye yaparak müminlerin iyi muamelesini kazanma gayretindeydiler. Bundan dolayı namazda çok az zikrederlerdi. Sadece formaliteleri yerine getiriyorlardı204. Münafıklar akıllarının

azlığından ve cehaletlerinden bununla güya Allah’ı kandırdıklarını düşünüyorlardı. Halbuki, Allah onların kalplerinde gizledikleri her şeyi biliyordu. Onlarla ilgili hükmünü kıyamette verecektir205.

Münafıklar, namaza gelirler ancak namaza niyetleri yoktur. Sevabına inanmaz, anlamını düşünmez ve Allah’tan korkmazlar. Müminler ise namaza aşk ve muhabbetle kalkarlar, Rablerinin huzuruna-girmenin ve ona karşı mükellefiyetlerini ifa etmenin sevinciyle namaza dururlar. İşte münafıkla müminin Allah’a kulluktaki farkı budur206. 202 en-Nisa, 4/142. 203 et-Tevbe, 9/54. 204 Kılıç, Sadık, a.g.e., s.126-127. 205 İbn Kesir, Tefsir, 1/450. 206 İbn Kesir, a.g.e. 1/450.

Münafıklara en ağır gelen iş namazdır. Namazların içinde de en ağır gelen sabah ve yatsı namazlarıdır. Bu namazlarda fazla göze batmadıklarından genelde geç kalıyorlardı. Allah Resulü cemaatle katılmayanlar hakkında “münafığa en ağır gelen namaz sabah ve yatsı namazıdır. İnsanlar bu namazlardaki sevabı bilselerdi, onlara emekleyerek bile olsa gelirlerdi. (Namaza gelmeyenleri görünce) “Yerime birisini insanlara namaz kıldırması için bırakıp, yanıma birkaç kişiyi de -ellerinde odunlarla- alarak namaza gelmeyenlerin evlerini başlarına yıkasım geliyor.”207

1.3.4. Kötülüğü Emretme, İyilikten Sakındırma

“Münafık erkekler ve münafık kadınlar birbiri erindendir. Kötülüğü emreder, iyilikten men eder ve ellerini sıkı tutarlar: Allah’ı unuttular, O da onları unuttu. Münafıklar; işte yoldan çıkanlar onlardır.”208

Münafıklar, vasıfları icabı, kötülüğü emrederler, iyilikten men ederler. Çünkü onların hasta ruhları, insanların hayır işlerini görmeyi arzu etmezler. İnsanlar arasında şerrin ve kötülüğün yayılmasını arzu ederler. Bu gönüllerinin arzu ettikleridir. Hak ehline kin ve öfke beslemekten hoşlanırlar. Hatta bu hak ehlinin, diğer günahkâr insanlarla kötülük işlemede eşit olmalarını isterler. Münafıklar bu çirkin vasıflarıyla beraber, Allah’ın arzu ettiği yolda hiçbir şey harcamazlar. Zira onlar hayır ve iyilik yapmada ve bunları yapıp yol göstermede çok cimridirler209.

Münafığın tabiat ve karakteri, müminlere, düşünce ve eylemlerinde onlarla ortak hareket etmeye müsaade etmez. Müminlerin bu güzel ahlak ve karakterine kendileri de sahip olmak istemezler. Ancak bunların yapabildikleri şey müminlere zıt gitmektir. Müminler emri bi’1-ma’ruf ve nehyi ani’l-münker konusunda ne kadar arzu ve istekle dolu iseler; münafıklar da kötülüğü emir, iyiliği nehiy konusunda aynı şekilde istekli ve arzuludurlar. Bu yol onların hayat yoludur210.

207 İbn Kesir, a.g.e., 1/450. 208 et-Tevbe, 9/67.

209 Zeydân, Abdülkerim, Usulü’d-Da’ve, Mektebetü’l-Menâri’l-İslâmiyye, Bağdat, 1981, s.388. 210 A. Gani, Hasan, a.g.e., s.206.

Cihada katılmayıp geride kalmaları, insanları Allah yolunda cihattan geri bırakmaya, onları vazgeçirmeye çalışmaları, cihad için sefere çıktıklarında da müminlerin saflarında fitne ve fesad çıkarmaları, insanları Allah Resulü’ne itaate karşı getirmeleri, kısacası müslümanların aleyhinde kullanabilecekleri bütün fırsatları değerlendirmeleri iyiliğin önüne geçip, münkerin de önünü açmak içindi211.

Münafıklara iyilik izleri olmadığı için kendilerini rahatlatmak için müslümanların da günaha, harama ve inkara girmelerini isterler. Böylece hep beraber günahta ortak olurlar. “Onlar kendilerinin inkara sapmaları gibi sizin de inkara sapmanızı istediler. Böylece eşit olacaktınız.”212

211 a.g.e. s.207. 212 en-Nisa, 4/89.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

KUR’AN’DA MÜNAFIKLARLA İLGİLİ TEŞBİH VE TEMSİLLER

Benzer Belgeler