• Sonuç bulunamadı

Birbirine Dayandırılmış Odun Gibidirler

D. KUR’AN’DA İNANÇLA İLGİLİ KAVRAMLAR VE İNANÇ GRUPLARI

4. Kur’an’da Münafıklarla İlgili Teşbihler

4.1. Birbirine Dayandırılmış Odun Gibidirler

ٌةَدﱠﻧَﺳﱡﻣ ٌبُﺷُﺧ ْمُﻬﱠﻧَﺄَﻛ ْمِﻬِﻟْوَﻘِﻟ ْﻊَﻣْﺳَﺗ اوُﻟوُﻘَﻳ نِٕاَو ْمُﻬُﻣﺎَﺳْﺟَأ َكُﺑِﺟْﻌُﺗ ْمُﻬَﺗْﻳَأَر اَذِٕاَو   Allah (c.c) münafıklarla ilgili olarak: “Onları gördüğün zaman, gövdeleri (görünüşleri) hoşuna gider. Eğer söz söyleseler dinlersin, onlar giydirilmiş kütükler gibidirler...”246

Allah’u Teâlâ münafıkları “huşub”a yani elbise giydirilmiş odun kütüklerine benzetmiştir. “Hasebe” kelimesinin çoğuludur. Semere (sümür) kelimesi gibi. Kütük düşünüp anlayamaz. Münafıklar da aynen böyledir. Münafıklar, anlamayı ve basiret sahibi olmayı istememeleri açısından, tıpkı bir kütük gibi kabul edilmişlerdir247.

Müfessirler bu ayetteki teşbih ile ilgili birkaç noktaya temas etmektedirler.

245 Eren, Şadi, Kur’an’da Teşbih ve Temsiller, Yeni Akademi Yay., İzmir, 2006, s.69-70. 246 el-Münafıkûn, 63/4.

1. Münafıklar iman, hayır ve güzel namına ne varsa hepsinden hâli birer kalıp oldukları için duvara dayandırılmış kütüklere benzetilmişlerdir. Bir de keresteden, kütükten istifade edildiğinde bu ya tavanda ya duvarda ya da yararlanılan başka yerlerde kullanılır. Böylece o münafıklar, şekillerinin güzelliği, ama faydalarının azlığı hususunda bunlara benzetilmiş olurlar248.

2. Bu ifade ile duvara yaslandırılmış kerestelerden, yontulup yapılmış putların kastedilmiş olması da mümkündür. Böylece münafıklar, şekillerinin

güzelliği, ama faydalarının azlığı hususunda bunlara benzetilmiştir249.

3. İnsanlardan kafir olanlar, kütüktürler, odundurlar. Nitekim Hak Teâla “Siz cehennem odunusunuz. Siz oraya gireceksiniz” (Enbiya, 96) buyurmuştur. Huşubun müsennede de odundur.

4. “Huşubun müsennede” ifadesinde dayanılan şey, cansız varlıklar ve bitkilerdir. Münafıkların dayandığı ve güvendiği şeyler de böyledir. Çünkü münafıkların dayandıkları kişiler, putperest müşriklerdir. Putlar da ya cansızlardan ya da bitkilerden yapılmışlardır250.

Münafıklar ruhu olmayan cesed gibidirler, yani Resulullah’ın karşısında ağaca bir insan elbisesi giydirilmiş gibi oturuyorlardı. Aslında bu ayet münafıkların Hz. Peygamberin huzurundaki oturuş şekilleri hakkında da bize ipucu vermektedir. Caminin bir kenarında bir yere dayandırılmış odunlar gibi söylenenlerden hiç istifade etmiyorlardı. Sanki ruhu, duygusu, aklı ve düşüncesi alınmış cisimler gibi duruyorlardı. Bir oduna elbise giydirmekle nasıl ki ruh giydirilmiyorsa, bunların durumu da böyle idi.

İbn Abbas’ın açıklamasına göre, Abdullah İbn Ubeyy yakışıklı, sıhhatli, çekici konuşan bir kimseydi. Onun Medine’nin ileri gelenlerinden olan arkadaşları da kendisi gibiydi. Hz. Peygamber (s.a) meclise geldiğinde sırtları yastıklara dayanmış

248 Zemahşerî, el-Keşşâf, IV/542. 249 Zemahşeri, a.g.e., IV/542. 250 Râzi, Fahreddin, a.g.e., XXI/501.

bir şekilde iddialı iddialı laflar ederlerdi. Öyle ki onların bu halini gören bir kimse/~bu muteber kişilerin, şehrin en alçak karakterli kimseleri olduklarını tahmin edemezdi. Duvar yastıklarına yaslanarak oturan bu kimseler, tıpkı duvara dayatılmış kütük gibidirler. Bu ifade, onların ahlâki duygularını yansıtmak ve insani bir öze sahip olamadıklarını vurgulamak için kullanılmıştır. Onlar hiçbir işe yaramadıkları için kütüğe benzetilmişlerdir. Oysa kütük bile çatı, kapı, masa, koltuk vs. yapımında kullanılır. Ancak duvara dayatılmış kütükler bir işe yaramazlar251.

Dış görünüşleri itibarıyla insanın hoşuna giderler. Ama içleri boş ve kof kütükler gibidirler. Her türlü anlamdan, her türlü duygudan, her türlü heyecandan yoksun boş kalıplar ve kütükler gibidirler. Fakat sadece kütük değildirler. Onlar bir yere dayandırılmış kütükler gibidirler. Hiçbir canlılık emaresi yok onlarda, duvarın dibine atılmış gibi hareketsiz duruyorlar. Bu hareketsizlik ve donukluk onları ruhi kavrayış açısından tasvir ediyor252.

Münafıklar, dış görünüşleri itibarıyla alımlı, sözleri de tumturaklıdır. Allah Resulü de onları dinlerdi. Halbuki Allah (c.c) sözlerinin sahte olduğunu, dinlemeye değer olmadığını, Resulü’ne bildirir. Onlar kenarda yığılı bulunan odunlar gibidirler. Çünkü asıl yaradılışlarında işe yaramak ve intifa olunmak kabiliyetleri oldukları halde; küfür ve nifakı irtikab ederek menfaatten kesilmiş, kurumuş, çürümüş ve

duvara dayanmış ağaç parçasına benzedikleri beyan olunmuştur253. Münafıklar,

kendilerine bir söz söylendiği zaman resmi bir tavırla ve dıştan ağırbaşlı bir vaziyette dinler gibi sessizce dururlar. Ancak, kulaklarına söz girmez, öyle ki sanki onlar dayanmış keresteler gibidirler. Oturdukları yerde dayanmış ahşap keresteler gibi dışlan, endamları düzgün, hareketsizce kurulur, otururlar. Ancak içleri bilgi ve şuurdan, yetişme ve gelişme kabiliyetinden mahrum, sağlamlık ve dayanıklılıktan uzak, boş, kuru tahtalara ve direklere benzerler. Ruhsuzluklarından istifade edilmesi lazım gelen sözler kulaklarına girmez, ondan faydalanmazlar254.

251 Mevdudî, ebu’1-A’la, Tefhîmu’l-Kur’an, İnsan Yay. İst. 1987, s. 296,297. 252 Kutub, Seyyid, fi Zilali’1-Kur’an, VI/ 3475.

253 Vehbi, Konyalı Mehmed, Büyük Kur’an Tefsiri, Üçdal Neşriyat, İst., ts., XIV/5928-5930. 254 Yazır, Elmalılı M.Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, VIII/69.

Münafıklar içinde bulundukları halet-i ruhiye icabı, tam bir kofluk arz eden azamet ve şa’şaaya bürünmüşlerdir. Kibir ve azamet timsalidirler kişiler arasında. Sözün en yalanını söyleyenler onlar olmasına rağmen, dillerine bir tatlılık kazandırıyorlardı. Bu halleriyle onlar ancak ruhsuz gölgeler ve hareketsiz cesetler olmaları bakımından odunlara benzetilmişlerdir255.

Ayetle ilgili yukarıdaki görüşlerin yanında şöyle bir yaklaşımda da bulunabiliriz: Ayet aslında münafıkların Allah katındaki değersizliğini de ifade etmektedir. Etkili konuşmaları ve duruşları ile mü’minleri hatta Hz. Peygamberi etkileyen, onun yanında bir konum elde eden münafıkların Allah katında hiçbir kıymetlerinin olmadığım ifade etmektedir. Kenara atılan odunlar ancak günü gelince yakacak olarak kullanılabilir. Münafıklar da kıyamet günü gelince ancak Cehenneme odun olabilirler.

Benzer Belgeler