• Sonuç bulunamadı

İkinci Dünya Savaşı ve Yunan İç Savaşı

Birinci Dünya Savaşı ve ardından Avrupa’da kurulan düzen özellikle Almanya’yı rahatsız etmekteydi. Bu durumdan rahatsız olan bir diğer ülke ise İtalya’ydı. İki ülke içerisinde bu süreçte faşist rejimler iktidara gelmiş ve tek adam yönetimleri ülkenin geneline hâkim olmuş durumdaydı.

Çalışma kapsamı nedeniyle ifade edilmeyen devletlerarası ilişkilerde yaşanan birçok etkenin bir araya gelmesi ile İkinci Dünya Savaşı’nın temelleri atılmıştır. 1 Eylül 1939’da Almanya’nın Polonya’ya saldırması ve işgal etmesi ile savaş başlamıştır. Burada ifade edilmelidir ki Türkiye izlemiş olduğu diplomasi ile başarılı bir şekilde savaşın dışında kalabilmiştir. Ülkeler arasında ki zıtlıklardan faydalanan Türkiye, savaşa girme veya savaş dışı kalma konusu gündeme her geldiğinde savaşın durumu ve anın koşullarına göre hareket etmiştir. Dört bir tarafı savaş ile çevrili olması

ve İtalya, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ile komşu olmasına rağmen savaşın dışında kalmıştır.

Türkiye yaklaşan savaş tehdidini göz önüne alarak 19 Ekim 1939’da İngiltere ve Fransa ile beraber bir ittifak antlaşması yapmıştır. İttifak antlaşması Türkiye’nin Avrupalı bir devletten tarafından saldırıya uğraması halinde Fransa ve İngiltere’nin yardım etmesini, yine bu devletler Akdeniz’de bir saldırıya uğrarsa Türkiye’nin ilgili devletlere yardım etmesini öngörmüştür. 93 Türkiye’nin izlemiş olduğu tarafsızlık ve

zıtlıklardan yararlanma politikasının94 ne kadar doğru olduğu bir yıl sonra ortaya

çıkmıştır. 28 Ekim 1940’da İtalya Yunanistan’a saldırmış ve komşu ülke savaşa böylelikle dâhil olmuştur. Türkiye’nin üçlü ittifak anlaşması nedeniyle Yunanistan’a kuvvet göndermesinin ülkeyi askerî açıdan zayıflatacak olması ve SSCB ile savaşma ihtimalini ortaya çıkarabilme ihtimali nedeniyle İngiltere Türkiye’nin savaşa girmesi konusunda baskı yapmamıştır.95 Savaşın ilk yıllarında Almanya’nın bariz üstünlüğü,

Türkiye’yi yanına çekme isteği birtakım tekliflerde bulunmasına neden olmuştur. Türkiye’nin bulunduğu coğrafyanın jeopolitik konumu olayların birbirine domino etkisi yaratmasına neden olmuştur.96 Alman yönetimi ile 17 Mayıs 1941’de yapılan

görüşmede Irak’a yardımların ulaşması karşılığında Trakya’da ve Ege Denizi’nde bazı sınır düzenlemelerinin kabul edilebileceği ifade edilmiştir. Dönemin Dışişleri Bakanı Numan Menemencioğlu ile Almanya’nın Büyükelçisi Von Papen arasında yapılan görüşmelerde bu konu gizli protokoller ile karara bağlanmıştır. Ancak İngiltere’nin Türkiye’ye Alman yakınlaşması nedeniyle gelen tepkisi ve ilerleyen süreçte Almanya’nı teklifleri ile ilgili değişikliğe gitmesi (ilk teklifte adalar ile ilgili teklif net iken daha sonra konuşulabilir şeklinde değişmiştir) nedeniyle bu teklif ortadan

93 Ali Balcı, Türkiye Dış Politikası İlkeler, Aktörler, Uygulamalar, Etkileşim Yayınları, 1. Basım,

İstanbul 2013, s. 61-62.

94 Balcı Türkiye’nin bu siyasetini ‘aktif tarafsızlık’ olarak nitelemiştir.

95 Mustafa Aydın, ‘‘İkinci Dünya Savaşı ve Türkiye, 1939-1945’’ , Türk Dış Politikası, Kurtuluş

Savaşından Bugüne, Olgular, Belgeler, Yorumlar, Derleyen: Baskın Oran, C. 1, 16. Baskı, İletişim

Yayınları, İstanbul 2011, s. 430.

96 Bu durum Ege’de bulunan adalar üzerinden şu şekilde ifade edilebilir, Irak’ta yaşanan askeri darbe

sonucu yönetime Alman yanlısı Raşit Ali Geylani gelmiştir. Almanya bu ülkeye yardım edebilmek için elinde olan tek seçenek Türkiye ile temasa geçmiştir. Türkiye’nin bu yardıma ikna olması, kısaca Ortadoğu’da yaşanan bir gelişmenin Balkanlara veya Türk-Yunan ilişkilerine olası etkisi şu şekilde gelişmiştir, Almanya Mayıs 1941 yılında Yunanistan’a ait Ege adalarını işgal etmiş, Çanakkale Boğazı’na geçişte dolaylı olarak etkinlik sağlamıştır.

kalkmıştır.97 Savaşın çeşitli dönemlerinde adalar İngiltere ve SSCB tarafından Türkiye’ye teklif edilmişse de Türkiye savaşa girmeme siyaseti bağlamında savaşta taraf olmamış ve Yunanistan’a ait adalarda egemenlik isteğinde bulunmamıştır.

Türkiye’ye yapılan bu teklifin devam ettiği süreçte Yunanistan işgal edilmiş bir durumdaydı. Haziran 1941’te Yunanistan’da üç işgalci devlet bulunuyordu. Atina, Girit, Türkiye sınırında ve Ege Adalarında Almanya, Bulgaristan Batı Trakya ve Makedonya’nın bazı kesimlerinde ve geri kalan bölgelerde ise İtalya bulunmaktaydı.98

İşgal sürecinde 1941-1942 yıllarında Yunanistan’da büyük bir kıtlık ortaya çıkmıştır. Bu aşamada ise Türkiye işgal altında olan komşusuna yardımda bulunmuştur. İngiltere, İsveç gibi ülkelerin yardımları, çeşitli ülkelerdeki Yunanlıların kurmuş oldukları yardım kuruluşları destekleri Türkiye üzerinden gönderilmiş, Türkiye ise Kızılay ile faaliyetleri ile büyük bir yardımda bulunmuştur.

‘‘Yunan Kral Naibi Damaskinos verdiği beyanatta şu ifadeleri kullanıyordu;

“Türk-Yunan dostluğu, Yunan milletinin şuuruna yerleşmiştir. Yunan milleti, karanlık ihtimaller devrinde, Türk milletinin Yunanistan’a yaptığı iyilikleri derin bir şükranla anacaktır. Yunan milleti Kurtuluş vapurunun içindeki kıymetli yüküyle, bahtsız Yunanistan’ın yanında dost Türkiye’nin, bu sadık komşusunun bulunduğunu gösteren efsanevi gelişini gözleri yaşla dolarak hatırlamaktadır.”99

Yunanistan’da kıtlık büyük bir sosyolojik vaka olarak yaşanırken bir başka trajediyi de Selanik Yahudileri yaşamaktaydı. 1492 yılında bu topraklara Osmanlı tarafından yerleştirilen Seferad Yahudileri Hitlerin uygulamış olmuş Yahudi düşmanlığından ziyadesiyle nasibini almıştır. 1943 yılında on binlerce Yahudi Almanya’ya kampa gönderilmiş ve neredeyse hiçbiri sağ geri dönmemiştir.

Savaşın tüm acımasızlığı ile devam ettiği süreçte Yunanistan’da işgalci güçlere karşı koymak amacıyla gruplar ortaya çıkmaya başlamıştır. Amaç işgal edilen

97 Necdet Hayta, 1911’Den Günümüze Ege Adaları Sorunu, 1. Baskı, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih

Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2015, s. 160-165.

98 Richard Clogg, a.g.e. , s. 125.

99 Bülent Bakar, ‘‘Zor Zamanlarda İyi Komşuluk Örneği İkinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’den

Yunanistan’a Yapılan Yardımlar’’, http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-71/zor-zamanlarda-iyi- komsuluk-ornegi-ikinci-dunya-savasinda-turkiyeden-yunanistana-yapilan-yardimlar, (15.11.2017).

Yunan topraklarından işgalci güçleri çıkarmak ve ülkenin yeniden bağımsız olmasını sağlamaktı. 1941 yılının sonlarına doğru Marksist görüşü savunan Milli Kurtuluş Cephesi-Ethniko Apeleftherotiko Metopo (EAM) ve silahlı gücü Milli Halk Kurtuluş Ordusu-Ethnikos Laikos Apeleftherotikos Stratos (ELAS) ortaya çıkmıştır. Bir diğer grup ise 1942 yılında Milli Demokratik Yunan Birliği-Ethnikos Dhimokratikos Ellinikos Sindezmos (EDES) ortaya çıkmıştır. EAM ve ELAS Yunanistan Komünist Partisi-Kommunistiko Komma tis Elladas (KKE)’nin uzantısıdır.100 Konunun daha basit anlaşılması adına şu ayrım net bir şekilde ifade edilebilir. EAM-ELAS Sovyetler yanlısı bir tarafta iken EDES ise İngilizler tarafında yer almaktaydı. İki grup öncelikle aynı hedefe yani düşmana karşı savaşmasına ardından ülkenin kurtarılmasından sonra hangi yönetim modeli ile idare edileceği konusunda ayrılık yaşayacak ve bu durum Yunan İç Savaşı’na neden olacaktır. Bu savaş Batı Trakya Türkleri’nin taraf olmamasına rağmen iki taraftan da zarar görmesine ve yıpranmasına neden olacaktır. Murat Köylü, Yunan İç Savaşı’nı iki aşamada açıklamıştır. İlk aşamada Almanların çekilmesi ile ELAS’ın Yunan Hükümeti’nin verdiği notaya uymaması olarak ifade etmiştir. ELAS’ın İngiltere’nin Kralı ve kral ile sağcı, diktatör bir yönetim kurulacağını düşünüştür.101 Bu nedenle yaşanan silahlı çatışma süreci sonrasında

EAM-ELAS ile EDES anlaşmışlardır. (ilk aşama) 12 Şubat 1945 Varkiza Antlaşması ile tüm örgütler bir çatı altında toplanacaktır. Anlaşma ile ülkede demokratik bir seçim ve kralın ülkeye dönebilmesi için halk oylaması yapılacaktır.102 Ancak Mart 1946 seçimleri sol kesimin boykot etmesi ile tüm kesimlerin katıldığı bir seçim olmasını engellemiştir. Kral ile ilgili yapılan referandumda kralın geri dönmesi ve ülkenin krallık olarak devam etmesine karar verilmesi iç savaşın ikinci aşamasıdır. 1946 yılında Yunanistan’ın kuzeyinde başlayan iç savaş Aralık 1947’de Geçici Demokratik Yunan Hükümeti kurması ile başka bir aşamaya geçmiştir.103 Ancak Sovyetlerin

EAM’a Yunanistan ve Makedonya’dan alınan topraklarla yeni bir devlet kurulması düşüncesini ortaya koyması halk desteğini azalmıştır.104 Hükümete/krala verilen

Amerikan-İngiliz desteği savaşın seyrini değiştirmiş ve 1949 yılında Kral yanlısı veya

100 M. Murat Hatipoğlu, Yakın Tarihte Türkiye... , s. 227-228.

101 Murat Köylü, ‘‘Yunanistan’da Hükümet Bunalımları’’, 21. Yüzyıl Dergisi, S.10, Ankara 2009, s. 55. 102 M. Murat Hatipoğlu, Yakın Tarihte Türkiye... , s. 260.

103 Köylü, a.g.e. , s. 56.

sağ grup/gruplar Yunan İç Savaşı’nın galibi olmuştur. Yunan İç Savaşı’nın yaşandığı süreçte ortaya çıkan iki gelişme hem Yunanistan’a iç ve dış siyasette etki yapmış hem de Türk-Yunan ilişkilerinin geleceğinin önemli bir oradan rotasını çizmiştir. 1944 yılında yapılan Yüzdeler Anlaşması ile Yunanistan üzerinde SSCB etkisi engellendi hem de ülke içerisinde ki komünist veya sol grupların güçlenme ihtimali azaldı.

Yunanistan’da yaşanan kıtlık, iç savaş devam ederken Türkiye tutarlı bir şekilde savaş dışı kalmaya devam etmiştir. Mart 1941’de Almanya Bulgaristan’ı işgal etmiş ve Türkiye’ye komşu olmuştur. Türkiye savaşa hem askeri hem ekonomik olarak kaldırabilecek bir durumda değildi. 4 Mart 1941’de Hitler Türkiye’nin toprak bütünlüğüne saygı duyacağını belirtmiştir. Türkiye’ye ise Almanya saldırmadığı sürece tarafsız kalacağını açıklamıştır. Almanya bu süreçten sonra Türkiye’yi kendi tarafında savaş sokmak için Ege adaları ve boğazlarla ilgili kapısını çalmıştır.

Dış politikada ifade edilen konuların gündemde olduğu bir süreçte 11 Kasım 1942’de Türkiye’de Varlık Vergisi uygulaması başlamıştır. Amaç olarak enflasyonla mücadele, savaş sürecinde haksız şekilde zenginleşenlerden vergi almak ve devlet gelirlerini arttırmanın hedef alındığı açıklanmıştır. Ancak uygulamada gayrimüslimlerden alınan ağır vergiler ile resmi amaç ile uygulanan arasındaki tezatlık ortaya çıkmıştır.105 Vergi tutarlarındaki adaletsizlik ve ödeme zorunluluğu özelde Rum

azınlığını etkilemiştir. Vergi ödeyemeyenlerin çalışma kamplarına gönderilmesi, psikolojik bir etkinin kalmasına da neden olmuştur. Mart 1944’de kaldırılan Varlık Vergisi uygulaması hem yaşandığı dönem hem de ilerleyen süreçte azınlık üyelerinde derin izler bırakmıştır. Varlık Vergisi uygulamasının kaldırılmasında hem içeriden gelen tepkiler hem de savaşın gidişatı etkili olmuştur. ABD-İngiltere-SSCB’nin galip geleceğini belirginleşmeye başlaması ve savaş sonrasında Türkiye’nin yeni düzende yer alma isteği, savaşın en şiddetli anlarında tarafsız kalan Türkiye’nin 23 Şubat 1945’de Almanya ve Japonya’ya savaş ilan etmesi sonuçlanmıştır. Bu adım Türkiye’nin tarafsızlık siyaseti ile uluslararası alanda soyutlanmasını engellemek ve kurucu üye olarak BM-Unıted Nations üyesi olmasını hedefliyordu.

Eylül 1945’de İkinci Dünya Savaşı sona ererken dünya farklı bir noktaya doğru gidiyordu. Savaş süresince Hitler Almanya’sını yenilgiye uğratmayı amaçlayan

105 Kerem Karabulut, ‘’11 Teşrinisani 1942 Tarihli Varlık Vergisi’ne Bir Bakış’’, Atatürk Üniversitesi

devletler farklı taraflarda pozisyon alacak ve adı Soğuk Savaş olarak anılacak uluslararası ilişkilerin değiştiği yeni bir süreç başlayacaktır. Bu adıma uygun olarak 12 Mart 1947’de Türkiye ve Yunanistan’ın askeri gücünü yenilemesi için iki ülkeye toplamda 400 milyon dolar yardım yapılacağı ABD Başkanı Truman tarafından açıklanmıştır. Truman Doktrini olarak anılacak bu politika iki ülkenin özellikle Türkiye’nin ve Yunanistan’ın Sovyetlere karşı korunmasını amaçlıyordu.106

Farklı çıkarların, uluslararası siyasette dengeleme arayışları ile ülkelerin farklı ulusal güvenlik ve beka algılarının bir sonucu olan İkinci Dünya Savaşı’nda Türkiye savaş dışı kalarak savaşın yıkıcı etkisinden uzak kalmayı başarmıştır. Dönemin güçlü ülkelerinin savaş kararı almasında teorinin işaret ettiği üzere anarşik bir düzenin varlığı etkili olmuştur. Özellikle Almanya ve İtalya gibi ülkelerin durdurulamaması ve Fransa ile İngiltere’nin daha fazlsını elde etmek isteği savaşın nedenleri arasında yer almaktadır. Türkiye ise diplomasi ile savaşın dönemi siyasetini stabil değil anın gerektirmiş olduğu koşullara göre şekillendirmiştir. Türkiye’nin savaşa girmemesinde askeri ve ekonomik olarak güçlü olmaması etkili olurken, savaşın her döneminde ulusal güvenlik sorunlarını yakından hissetmiştir. Yunanistan ise savaşın içerisinde sarsıcı bir şekilde yer alırken, komşu ülkesi Türkiye’den kendi toprak bütünlüğü aleyhine herhangi bir adım ile karşılaşmamıştır. Teorinin varlığını kabul etmediği evrensel ahlak veya değerler bu dönem Ankara’nın gündeminde olmuş ve savaş döneminde ülkeye yardım gitmesi için gerekeni yapmıştır. Teorinin bir diğer kabulü olan devletin tek bir yapı olduğu bu dönemde ispatlanmıştır. Her ne kadar kendi içerisinde savaş sonrasında bölünen bir Yunanistan’da olsa sonuç olarak işgal ve güvenlik problemlerini tüm ülke ve tüm halk yaşamıştır.

Savaş sonunda yaşanan bir gelişme ile İkinci Dünya Savaşı ve Yunan İç Savaşı ile ilgili gelişmelerin ifade edilmesi son bulurken, Soğuk Savaş dönemine geçiş yapılacaktır. Bilindiği üzere On İki Adalar, Trablusgarp Harbi sırasında İtalyan işgaline uğramış ve İtalyan varlığı anlaşmalar sonucunda burada kalıcı hale gelmiştir. Dünya Savaşı’nın kaybedenlerinden olan İtalya’nın bu adalarda ki varlığı da savaş sonrası anlaşmalarda gündeme gelmiştir. SSCB önerisi galip devletlerin bu adaları

106 Türkiye ve Yunanistan için İkinci Dünya Savaşı’nın en önemli sonuçlarından bir tanesi olan Truman

Doktrini böylelikle bu iki ülkenin de hangi tarafta olacağını veya ABD şemsiyesi altında olacağını ortaya koymaktaydı.

paylaşması olurken, İngiltere bu teklife olumsuz yaklaşmıştır. Türkiye ise adalar ile ilgili herhangi bir girişimde bulunmamıştır. Uzun bir pazarlık sürecinden sonra 1947 Paris Barış Antlaşması ile adaların askerden arındırılmış bir şekilde Yunanistan’a bırakılmasına karar verilmiştir. Yüzyıllar boyu Türk egemenliğinde olan İtalyan işgaline uğramış topraklar artık Yunanistan toprağı haline gelmiştir. Bu durum zaman içerisinde önemli oranda Rodos ve İstanköy Türkünün vatanlarını terk etmesine neden olacaktır.107 Türkiye’nin On İki Adalar konusunda öne çıkmaması ve Yunanistan’ın

izlemiş olduğu aktif siyasetin burada incelenmesi gerekmektedir. Türkiye savaşa galip ve mağlup netleştikten sonra dâhil olurken, Yunanistan savaşı işgal ile yaşamıştır. Kaldı ki bu fark savaş sonrası dönemde bu adaların Yunanistan’a verilmesinde en etkili nedenlerden biri olmuştur. Tüm bunların dışında galip devletlerin Yunanistan’ı bu konuda Birinci Dünya Savaşı’nda olduğu gibi İtalyanlara karşı desteklemesi ve ayrıca SSCB karşı yanında olması etkili olmuştur. Türkiye’nin kayda değer bir tepki göstermediği adaların el değiştirmesi ilerleyen on yıllarda tartışma konusu olacak, Yunanistan bu adaların durumunu da kullanarak Ege Sorununda avantajlı bir konum elde etmeye çalışacaktır. İki ülke arasında yüksek politika konusu olacak adalar gündeme geldiği dönemlerde güvenlik temelli yorumların yapılmasında ve siyasetlerin üretilmesinde temel argüman olarak ortaya çıkacaktır.