• Sonuç bulunamadı

İkinci Dünya Savaşı Sonrası Dönem

4. ORTADOĞU’DA DARBELER (1953-1958)

4.1. İran(1953)

4.7.2. İkinci Dünya Savaşı Sonrası Dönem

1946 yılına kadar iktidarda kalan Paçacı’dan sonra kısa bir süre Tevfik Suveydi (23 Şubat-1 Haziran 1946) başbakanlık yapmıştır. Suveydi döneminde basın sansürü kaldırılmış, sıkıyönetim sona erdirilmiş, yeni seçim kanunu çalışmalarına başlanılmış ve siyasi partilerin kurulmasına izin verilmiştir. Tanınan bu nispi özgürlük ortamı, muhalefetin ve basının faaliyetlerinde artışa neden olmuş ve bu durum karşısında kontrolü kaybettiğini düşünen Başbakan Tevfik Suveydi istifa etmiştir (Tripp, 2007: 112-113). Süveydi’nin kısa süren iktidarından sonra yerine Erşet El-Ömeri, hükümeti kurmakla görevlendirilmiştir. Ancak bu dönemde Kerkük’te yaşanan olayların165 giderek şiddetlenmesi üzerine 16 Kasım 1946 tarihinde Ömeri kabinesi istifa etmiştir. Yerine ise -Nuri Said Paşa’nın önerisiyle- Salih Cebr166 başbakanlığında yeni bir kabine kurulmuştur (Marr, 2012: 64)

Nuri Said’in arka planda yer aldığı Cebr iktidarında, İngiltere ile Irak arasında 1930 yılında imzalanmış olan antlaşmanın yeniden müzakere edilmesine yönelik girişimde bulunulmuştur (Tripp, 2007: 116). Mayıs 1947’de başlayan görüşmeler, 15 Ocak 1948’de Portsmounth Deniz Üssünde yeni bir antlaşmanın gizlice imzalanmasıyla sonuçlanmıştır (Marr, 2012: 65). Portsmounth Antlaşması olarak adlandırılan bu muahede ile İngilizler, bir

164Bakanlar Kurulu’nun büyük çoğunluğu Barzani’ye karşı bir tutum sergilemiş ve uzlaşmaya karşı çıkmışlardır

(Öznur, 2003: 39).

165 Kerkük Petrol Şirketi’nde çalışan işçiler, hayat şartlarının iyileştirilmesi için şirket idarecilerine başvurmuş,

ancak işçilerin talepleri ciddiye alınmamıştır. Bu durum üzerine işçiler, isteklerini gazetelerde yayınlayarak kamuoyuna duyurmuşlar ve daha sonra protesto amacıyla topluca işi bırakmışlardır. 1 Temmuz 1946’da Gavurbağı Meydanı’nda her akşam toplanan işçiler, burada gösteriler yapmaya başlamışlardır. Her akşam devam eden gösterilerde polis kuvvetleri, 12 Temmuz 1946’da işçilerin grevini kırmak için Meydanı kuşatma altına almış ve göstericilerin dağılmaması üzerine otomatik silahlarla işçileri taramışlardır. Gavurbağı Katliamı olarak bilinen bu olayda biri kadın diğerleri çocuk olmak üzere 20’ye yakın insan hayatını kaybetmiştir (Saatçi, 2019).

107

kez daha Irak’ın dış ilişkilerini ve özellikle de savunma ve egemenlik kavramlarını kontrol altına almıştır (Hunt, 2005: 74). Bu antlaşmanın yayınlanmasıyla birlikte, 20 milletvekilinin istifasının yanı sıra başta Bağdat olmak üzere ülkenin çeşitli yerlerinde kitlesel gösteriler başlamıştır (Haj, 1997: 102-103; Fattah ve Caso, 2009: 178).

Irak’taki bu olaylar ve derinleşen ekonomik sorunlar Wathba167 olarak bilinen krizin

başlamasına neden olmuştur (Marr, 2012: 65). Artan olaylar karşında paniğe kapılan Irak Kraliyeti, çözüm arayışı içerisine girmiş ve gerçekleştirilen müzakereler neticesinde 1958 Portsmount Antlaşması’nın feshedilmesine karar vermiştir. Kraliyetin bu davranışı, Irak sokaklarındaki öfkeyi ertelemeyi başarmış olsa da Başbakan Salih Cebr’in İngiltere’den ülkeye dönmesiyle birlikte olaylar tekraren baş göstermiştir (Rey, 2010: 33-35). Gelişen olaylar karşısında Başbakan Salih Cebr, 27 Ocak 1948 tarihinde istifa etmek zorunda kalmıştır.

1948 yılı Irak monarşisi için oldukça çalkantı bir yıl olmuştur. Portsmount Antlaşması ve Wathba Krizi haricinde aynı yıl içerisinde Arap-İsrail Savaşı da tekraren başlamış ve Irak, diğer Arap devletleriyle birlikte Filistinlilere yardım etmek için askeri güçlerini göndermiştir (Marashi ve Salama, 2008: 66-67). Ancak Arap orduları, İsrail güçlerinden sayıca üstün olmasına rağmen bu savaşta önemli bir başarı sağlayamamıştır (Erhan ve Kürkçüoğlu, 2001: 639). Lakin bu yenilgiler Arap coğrafyasında yaşayan Yahudi komünyasına yönelik baskının ve tehdidin artmasına neden olmuştur (Tripp, 2007: 116). Yahudi nüfusuna yapılan saldırıların her geçen gün şiddetlenmesi üzerine 100 binin üzerinde Yahudi, 1951 yılında Irak’tan İsrail’e göç etmişlerdir. Yahudi cemaatinin Irak’tan ayrılmasıyla ekonomide ve birçok iş kolunda ortaya çıkan boşluk, Şii ve Hıristiyanlar tarafından doldurulmuştur (Marr, 2012: 67).

1950’lerin başlarında Irak’taki siyasi konjonktür ise bir tarafta Said Paşa’nın liderliğinde İngiliz yanlılarının oluşturduğu grup, diğer tarafta da milliyetçilerin ve sosyalistlerin oluşturduğu ikinci grup şeklinde iki ayrı kısma ayrılmıştır (Yeşilbursa, 2018: 360-361). Bu çekişme ortamında ikinci grup olarak tanımlanan milliyetçi kesim, hükümetin kontrolünü dönem dönem ele geçirmiş olsa da çoğunluk olarak İngiliz yanlısı hükümetler iş başına getirilmiştir. İki taraf arasında devam eden bu çekişmeler, ülkede istikrarsız yönetim yapılarının oluşmasına neden olmuştur.

167Wathba kelimesi tam anlamıyla “sıçrama” anlamına gelmektedir. Eski bir düzenden yeni bir düzene geçişi

108

24 Mayıs 1953 tarihinde II. Faysal, reşit olmasıyla birlikte Irak’ın kralı olmuştur. Faysal’ın tahta çıkışı yeni bir dönemin başlangıcı gibi görünse de düşünülenin aksine önceki yönetim tarzına aynı şekilde devam edilmiştir. Çünkü Naip Abdullah’ın gücünü genç krala bırakmak gibi bir niyeti yoktu. Ayrıca diğer taraftan da kendi politikasını daha rahat sürdürebilmek için Nuri Said Paşa’yı da tecrit etmeye çalışmaktaydı. Bu doğrultuda Abdullah, yapmış olduğu istişareler sonucunda parlamentonun dağıtılıp yeni bir seçime gidilmesine karar vermiştir (Marr, 2012: 72-73). 9 Haziran 1954’te gerçekleştirilen parlamento seçimlerinde muhalefet partileri başarı ile çıkmış olsa da temmuz ayında gerçekleştirdikleri ilk toplantının ardından derhal feshedilmiş ve ardından Ağustos 1954 yapılan seçimlerde, Nuri Said Paşa bir kez daha parlamentoya hâkim olmuştur (Davis, 2005: 101).

Nuri Said’in iktidara gelmesiyle birlikte 1957’de sona erecek olan 1930 Antlaşması’nın yeniden müzakere edilmesine yönelik çalışmalara girişilmiştir (Marr, 2012: 74). Ayrıca diğer taraftan da hükümet karşıtı tutumun giderek artması karşısında Haşimi monarşisinin hayatta kalabilmesi için Batı’nın desteğine ihtiyaç duyulmuş ve 1955’te ABD tarafından tasarlanan Bağdat Paktı imzalanmıştır. (Robertson, 2016: 524). ABD’nin SSCB’ye karşı yürütmüş olduğu çevreleme politikasının bir parçası olan bu ittifaka, Irak’taki Arap milliyetçileri ve Mısır’ın lideri Nasır şiddetle karşı çıkmıştır (Akşin, 2018: 382). Bağdat Paktı, bir tarafta Batı yanlısı ittifakı olumlu karşılayanlar, diğer tarafta ise tarafsızlığı savunanlar şeklinde Arap dünyasını iki ayrı kısma ayırmıştır (Marr, 2012: 75). Bu ortamda Batı’ya karşı ateşli bir kampanya başlatan Iraklı milliyetçilerin tutumları 1956 Süveyş Savaşı ile birlikte daha da artmış168 ve ülke Wathba kadar şiddetli bir kriz ile karşı karşıya kalmıştır. Basra, Bağdat ve Musul şehirlerinde patlak veren ayaklanmalar karşısında Irak hükümeti sıkıyönetim ilan etmiştir. Bağdat Paktı ve ardından Süveyş Bunalımı ile devam eden kriz ortamı Haziran 1957 yılında sona ermiş ve Nuri Said başbakanlıktan istifa etmiştir. Said Paşa’nın yerine gelen Ali Cevdet de kraliyet ile ters düşmesinden dolayı kısa bir süre sonra istifa etmek durumunda kalmıştır. Bu istikrarsız ortamda Cevdet’in istifası sonrası Abdülvahap Mercan, ardından ise tekraren Nuri Said Paşa hükümeti kurmakla görevlendirilmiştir (Tripp, 2007: 140-141).

1958 yılı Ortadoğu siyaseti açısından oldukça çalkantılı bir yıl olmuş ve bölgedeki bloklaşmalar daha da belirgin bir vaziyete gelmiştir. Bu bloklaşmalardan ilki Mısır ve Suriye’nin 1 Şubat 1958’de Birleşik Arap Cumhuriyeti adı altında birleşmeleriyle başlamış ve

168 İngilizlerin müttefiki olarak Irak, Mısır’ın istila edilmesini destelemek zorunda kalmıştır. Ancak Iraklıların

çoğunluğu, Mısır halkına ve ayrıca Nasır’a karşı duydukları sempati sebebiyle bu istilayı tepki ile karşılamıştır (Hunt, 2005: 75).

109

ardından Irak ve Ürdün de bu oluşuma bir cevap niteliği olarak -İngiltere ve ABD’nin de desteğini alarak- birleşme kararı almışlardır (Marr, 2012: 76; Hunt, 2005: 75). 19 Mayıs 1958’de yapılan anlaşma ile Irak-Ürdün Arap Federasyonu kurulmuştur. Yapılan anlaşmaya göre her iki kralın tahtı korunacak, birliğin tek bir hükümeti olacak ve başına da Irak başbakanı Nuri Said geçecek169, Dışişleri Bakanlığı Irak’a, Millî Savunma Bakanlığı ise Ürdün’e bırakılacaktı. Ayrıca iki devletten birinin yetkilerini kullanamaz hale gelmesi durumunda diğeri, Birliği kendi başına temsil edebilecekti170 (Gürün, 1983: 359). Mısır hükümeti, Irak ile Ürdün arasında oluşturulan bu federasyona karşı sert tepki göstermiş ve Kahire Radyosunda iki ülkeye yönelik yoğun bir eleştiriye başlamıştır. Buna ilaveten Irak sokaklarında da federasyona karşı gösteriler düzenlenmiş ve ayrıca Irak’taki muhalefet kanadının tutumu da giderek şiddetlenmiştir (Armaoğlu, 1999: 512).