• Sonuç bulunamadı

2. TÜRK EVİNİN KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİ, İÇ MEKÂN

2.1.1. Türk Evi mekân tipolojisi

2.1.1.2. İşlevsel kurgu (mekân-eylem ilişkileri)

Mekân içindeki eylem alanları, mekân-eylem ilişkileri, genel olarak ait olduğu bölge içindeki mekân ve ait olduğu fonksiyon ile buna ne sıklıklarda hizmet ettiği, işlevsel kurgunun içinde yer almaktadır.

Geleneksel Türk evinin mekân parçaları ve mekâna dayalı eylemler genel olarak birimler ile birimlerin bağlı bulunduğu katlara göre düzenlenmiştir. Ev içi bölümlenme esaslarının farklılaşması veya kullanılan mekânların biçimsel farklılığı bu çeşitlenmenin temel belirleyicileri olarak düşünülmektedir.

Türk evinin oluşturduğu tipolojide bağımsız olarak, evin mekân parçaları:  Sofa,

 Avlu / Hayat,  Merdivenler,

 Hizmet mekânları (mutfak, depolama amaçlı mekânlar),  Oda,

 Çatı gibi birimlerden oluştuğu görülmektedir.

A. Sofa:

Sofa: Seyhan, sergi, çardak gibi yöresel isimleri olan, odaların açıldığı, evin ana holünü oluşturan, genel olarak tüm mekânsal birimlerin açıldığı ve ortak kullanıma açık mekânın ismidir (TDK Büyük Sözlük, 2011). Sofa, Türk evi için önemli bir unsurdur. Çünkü ev, içinde sofanın olup olmadığı ve hatta sofanın yerine göre kategorize edilmektedir. Nitekim yukarıda aktarılan Eldem (1987)’in ayırmış olduğu dört esas tipin ana değişmezi “sofa” unsurudur. Sofanın içinde üç tarafı kapalı olup bir yöne açılabilen mekânlara, eyvanlara da sahip olabilmektedir.

Sofaların içinde eyvanların yanı sıra köşk adı verilen, sofadan dışarı taşan, çevresi açık üzeri kapalı yazlık oturma yerlerine ve içinde taht adı verilen yükseltilmiş döşemelere de sahip olabilmektedir. Sofanın ev bütünlüğündeki oranı, yüzeyindeki farklılaşmalar ve konumu, evin içinde bulunduğu konut dokusunu da etkileyen bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Sofanın hangi amaçlarla nasıl oluşturulduğu, mahremiyet, iklim gibi değişkenlerle evin biçimlenmesini, dolayısıyla konut dokusunu değiştirmektedir.

B. Avlu / hayat:

Avlu, geleneksel konut dokusu içerisinde bağlı bulunduğu dış çevreden kendini soyutlayabilen yarı açık/açık bir iç mekân oluşturma gayesiyle, dış mekânın iç mekâna

alındığı, sofanın da açıldığı ikincil ortak mekânın adıdır. Avlu konut içinde bulunduğu iklim bölgesine göre yerinin tanımlandığı, evi saran, altında konumlanan veya bir bölgesinde bulunan iklimsel klimatize edilmiş alanlardan oluşmaktadır. Avlu içinde bitki ve ağaç florasının oluşturduğu gölgelik alanların yanında, yüksek duvarlarla sınırlandırılmış bir yapıya sahip olması avlunun kullanımını günlük hayatın içine katmaktadır. Yükseltilmiş avlu duvarlarıyla sınırlandırılan hayat bir anlamda geleneksel konut dokusu içinde sokağın yüzünü oluşturmaktadır (Bektaş, 1996).

C. Merdivenler:

Geleneksel doku içerisinde bulunan evlerin genellikle birden çok kata sahip olması, bu doku içinde yer alan evlerin farklı yaşam katları arasında ulaşımı sağlayan merdivenlerin önemini ortaya çıkarmaktadır. Merdivenin yeri ve konumu ana ulaşım noktası olan sofanın durumuna bağlı olarak değişmektedir. Buna göre dış sofalı evlerde, oda sırası içinde ya da dış cepheye bütünleşik olarak konumlanırken, iç veya orta sofalı evlerde plan şemasına göre hemen ulaşılacak merkezi bir noktada konumlandırıldığı görülmektedir (Ünver, 1976; Küçükerman, 1988).

Merdivenlerin kapılar ile kapatılması genellikle yazlık ve kışlık katlara sahip olan konut grupları için geçerli olmaktadır. Merdivenlerin ev bütünlüğünde yeri ve önemi sofaya göre çok olmamakta, bununla birlikte ulaştırdığı mekân(lar) açısından önemli bir hale gelmektedir.

D. Hizmet mekânları:

Hizmet mekânları, zemin katta, genellikle yükseltilmiş, mahremiyet ve güvenlik amaçlı dış çevreden yalıtılmış yüzeylere sahip olduğu için genel yaşama ait fonksiyonlar içermeyen bir yapıdadır. Bu katta genel yaşamı sürdürmeye yönelik ihtiyaçların yanı sıra, depolama gibi her zaman kullanılmayan mekânları da içermektedir. Zemin katta bulunan en önemli fonksiyonlar mutfak ve tuvalet birimleri, bunlara ilave müştemilat, ahır gibi diğer fonksiyonları içermektedir. Topoğrafya açısından düz olmayan eğimli arazilerde zemin kata ek olarak bir ara kat daha oluştuğu görülmektedir (Eldem, 1987).

E. Oda:

Geleneksel Türk evi odalarının sayı ve şekilleri, iklim verilerinden sonra plan tipini meydana getiren en önemli unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Odaların sayısına göre plan tipi değişmekte veya gelişmektedir. Orta sofalı plan tipinin oluşabilmesi için en az dört oda gerekmekteyken, köşe sofalı evlerde ise oda sayısı iki veya üçten fazla olmamaktadır. Bunun yanında odaların yönü plana etki etmektedir. Dış sofalı plan

tipinde bütün odalar aynı yöne açılmaktadır. Orta sofalı plan tipinde dört yöne bakabilen odalar yapılmıştır. Odanın yörelere göre değişik isimler aldığı, “göz”, “hane” de denilmekte olduğu görülmüştür. Bütün bu ifadeler odayı ifade etmekte iken, “hane” denildiği zaman bir dereceye kadar müstakil olduğu anlaşılmaktadır (Kuban, 1970; Küçükerman, 1973).

Genellikle odalar aynı yöne baktırılmaktadır. Dış sofalı planda bir, iç sofalı planda iki oda sırası bulunmaktadır. Dış sıradaki odalar daha fazla ışık aldığı için daha değerlidir. Sıra içindeki odalar, yerine göre isimlendirilmişlerdir. Sıra başındaki odalar, yan veya köşe odalar olarak isimlendirilirler. En değerli oda, cumba/çıkması olan köşe odalardır. Bunun nedeni iki yöne açılabilen pencerelere sahip olmasıdır. Bu odalar genellikle başoda gibi özel hizmete ayrılmış ve buna yönelik donatılmış, süsleme yoğun odalardır (Evren, 1959; Arseven, 1984; Küçükerman, 1988).

Türk evinde plânsal açıdan oda kullanımı, her işleve yanıt verecek şekilde düzenlenmiştir. Bu durum, yapının mekân içindeki düzenini destekleyen iç mekân donatı elemanlarının oda içerisindeki konum ve yerini önemli bir hale getirmektedir.

Geleneksel Türk evinde, her biri bağımsız birer yaşama mekânı olan odalar, kendi başlarına, çok yönlü günlük işleri karşılayabilen bir yapıdadırlar. Bu yüzden iç düzenleri kesin bir şekilde belirlenmiş, sistemleştirilmiş ve iç mekânda kullanılan donatılarda standartlaştırılmışlardır. Bunun yanında odalar, ortak bir kullanma mekânı içerisinde yer almakta, bu ortak mekânın yeri ve konumu çeşitli etkilere dayalı olarak değişerek yukarıda sıralanan plânsal çeşitlenmeyi oluşturmaktadır (Küçükerman ve Güner, 1995).