• Sonuç bulunamadı

4. ÇEVİRİ

4.1.1.2. İşlevsel-İletişimsel Kuramlar

İşlevsel-iletişimsel çeviri kuramlarının temeli, doğal iletişim modeline dayanmaktadır. İletişimde verici, bilginin kaynağındaki kişi yani kaynak dil yazarıdır ve iletmek istediği bilgiyi, kaynak dil normlarını ve kendi normlarını göz önünde bulundurarak bir bakıma şifrelemektedir. Kaynak dil okuru ise gönderilen bilgiyi kendi dil dizgesinde çözmektedir. Bir diğer aşamada ise çevirmen yazar konumunda olup kaynak metni erek dilde yeniden kodlayarak üretmektedir. Çevirmen, aktarım sırasında kaynak metni alımlayıp erek dilde yeniden üretirken dil, içerik, üslup düzeylerinde kaynak metne sadık kalıp kalmamak, erek dil normlarını ön planda tutup tutmamak ve eklemeler, kısaltmalar, kaydırmalar yapıp yapmamak arasında bir takım karalar almak durumundadır. Bu aşamadan sonra ise alıcı olarak kabul edilen erek dil okuru ise, gönderilen iletiyi alımlamaya, diğer bir deyişle şifreyi çözmeye çalışmaktadır. Okur bu aşamada metni, kendi bilgi birikimini ve içinde bulunduğu kültürün birimlerini kullanarak çözmektedir (Kuran, 1991: 3-5).

İletişimsel çeviri kuramını benimseyen önemli isimlerden biri Nord’dur. İşlevselliği metinden yola çıkarak tanımlayan Nord, çeviriyi bir iletişim aracı olarak kabul etmektedir. Metnin işlevinin durağan değil edimsel olmasını kaynak metindeki iletinin erek dilde aynı biçimde korunamamasıyla açıklayan Nord (2001: 235-40), bu bakış açısından yola çıkarak metinleri işlevlerine göre belgeleyici (dokumentarische) ve araçlı (instrumentelle) olarak ikiye ayırmakta, bununla da kaynak metnin korunması ve kaynak metnin işlevinin bu türlere göre aktarılması gerekliliğine işaret etmektedir. Bunun yanı sıra Nord, eşdeğerlik gibi kavramları sorgulayarak bunların göreceli olduğunu belirtmekte, bunun yerine kaynak metin yazarının amacına sadık kalmaya çalışmak anlamında “bağlılık” (Loyalität) kavramının kullanımını önermektedir (akt. Yücel, 2007:115).

Nord’un işlevsellik konusundaki fikirleri, bu noktada Vermeer ile örtüşmektedir. Nord işlevselliği, hem kaynak metin hem de erek çeviri metin türüyle ilişkilendirerek ele alırken, Vermeer işlevselliği sadece erek metin bağlamında erek okur düzleminde incelemektedir. Nord’a göre bir metnin çeviri olması, o metnin kaynak metinle ilişkisini kaçınılmaz kılmaktadır. Bunu da ortak bilgi ve beklentilere dayalı

olarak bağlayıcı olmamakla birlikte iki dil arasında karşılıklı bir uzlaşım olarak nitelendirmektedir. Başka bir deyişle Nord, çeviride “metinler arası bağdaşıklık” ilkesinden yola çıkmaktadır (Yazıcı, 2005: 157).

Nord’un işlevsellik adına metin türü tipolojisine benzer bir sınıflama farklı bilim adamları tarafından da yapılmış, söz konusu bilim adamlarının öne sürdüğü sınıflamalar çeviri alanında kabul görmüştür. Bunlardan en önemlileri Bühler’i temel alan Reiss’tır. Metindilbilimin genel olarak bir dilde işlevine göre oluşmuş, kendi içinde belli kuralları olan dilsel yapılar biçiminde ele aldığı metinlerin sınıflandırılması, 1934 yılında dilbilimci Bühler tarafından “Die Sprachtheorie” adlı çalışmayla “Organon Modeli” olarak sunulmuş, birçok çeviri kuramcısı tarafından kabul görmüştür. Bühler’in sınıflamasına göre diller, ağırlıklı işlevlerine göre anlatım (Ausdruck), betimleme (Darstellung) ve seslenme (Appell) olarak üçe ayrılmaktadır. Reiss ise “Möglichkeiten und Grenzen der Übersetzungskritik” (1971: 24-52) adlı çalışmasında bu sınıflamayı çeviriye uyarlamış, metinlerin işlevlerini ağırlıklarına göre belirlemiştir. Buna göre dört tür metin bulunmaktadır:

a) Bilgi verici metinler (informative) b) Anlatımcı metinler (expressive) c) İşlemsel metinler (operative)

d) İşitsel araçlı metinler (audio- medial)

Reiss, bir metni daha iyi anlayabilmek ve çeviri amaçlı çözümleyebilmek için, metni oluşturan etmenleri dil içi etmenler ve dil dışı etmenler olmak üzere ikiye ayırmaktadır. Dil içi etmenler, anlam, sözcük, tümce ve dilbilgisel özellikler gibi metnin yüzeyindeki dilsel verilere dayalı niteliklerden oluşurken, dil dışı etmenleri, dilsel göstergelerin arkasında bulunan, okurun altyapısına ve dünya bilgisine bağlı olan, durum, konu, zaman, yere ait bilgilerin yanı sıra duygusal nitelikler oluşturmaktadır (akt. Yücel, 2007:112-113).

Reiss, metin türlerini sınıflandırarak çevirmene kaynak metnin işlevini belirleme ve bunu erek metinde yansıtma olanağı sağladığını savunmaktadır zira, diller arası

çeviriyi kaynak dil metnine işlevsel olarak eşdeğer bir erek dil metni oluşturmayı amaçlayan iletişim süreci olarak tanımlayabileceği görüşündedir. Ona göre çevirmen, ele aldığı metnin hangi metin türüne ait olduğunu belirlediği takdirde bu işlevi, erek metinde de ortaya koyabilecektir. Burada söz konusu işlev, kaynak metnin içerdiği tüm işlevler değil, ağırlıklı olarak içerdiği birincil/başat işlevdir. Reiss’ın metin türü sınıflaması, çeviri ediminin işlevselliğinin ve amaçlı bir eylem oluşunun altını çizmesi bakımından diğer kuramcılara yeni ufuklar açmıştır (Berk, 2005: 51-53).

Reiss’ın çeviride önerdiği metin türü yaklaşımında çevirmenden çok, kaynak metnin türü ve taşıdığı işlev ön plandadır. Başka bir deyişle bu yaklaşım kaynak metnin erek metni belirlemesi, ona ölçüt olması ve çevirmenin çeviri sürecinde metinden farklı olarak alacağı kararların gözetilmemesi nedeniyle genel olarak bakıldığında kaynak odaklı kuramlar tarafındadır. Daha sonra Reiss’ın 1995 yılında yayımlanan “Grundlegungen der Übersetzungswissenschaft” adlı çalışmasıyla metin türü yaklaşımını geliştirdiği ve daha geniş bir bakış açısı sunduğu görülmektedir. Çeviribilimsel bir bakış açısıyla yeniden oluşturulan metin türleri tipolojisine göre metinler genel olarak basit, tamamlayıcı ve karmaşık olarak tanımlanmaktadır. Reiss, önceki tipolojiden farklı olarak çeviride metin dışı etmenleri de hesaba katmakta ve çevirmenin çeviri sürecinde alacağı kararların önemine işaret etmektedir. Çevirmenin bir amaç uğrunda kaynak metnin işlevini değiştirmesi demek olan bu farklılık, çevirmenin çeviriden önce metinlerin zamanla işlevlerini değiştirmesini göz önünde bulundurup ona göre bir işlev belirlemesini gerekli kılmaktadır. Bu yönüyle Reiss’ın çalışmaları, kaynak metin odaklı olmaktan çıkıp erek metin odaklı çeviri kuramları arasında sayılmaktadır. Reiss’ın değişen çalışmaları, Vermeer ile birlikte yayımladıkları “Grundlegung einer allgemeinen Translationstheorie” (1984) adlı çalışmayla daha da belirginleşip Vermeer’in yılında 1978 temelini attığı “Skopos Kuramı” na öncülük etmiştir (Yücel, 2007:114-115).

4.1.2. Erek Metin Odaklı Yaklaşımlar

Benzer Belgeler