• Sonuç bulunamadı

2.1.3. Ses ve Özellikleri

2.1.5.7. İşitme Engellilerin Eğitimi

2.1.5.7.1. İşitme Engellilerin Eğitiminde Kullanılan İletişim

İşitme engellilerin karşılaştıkları en büyük engel, dil ve konuşma becerilerine ilişkindir. Bu da işitme engellilerin eğitiminde kullanılan yöntemler ile dil ve konuşma becerilerin kazandırılması gerekliliğini kaçınılmaz kılmaktadır. İşitme engelli çocukların eğitiminde kullanılacak bu iletişim yöntemlerinin hangisinin doğru ve işitme engelli çocuk için yararlı olacağının doğru bir yanıtı yoktur (Girgin, 2003).

Normal işiten bireylerin eğitiminde olduğu gibi, engellilerin eğitiminde de hangi eğitim ve iletişim yönteminin uygulanacağı konusunda, eğitimciye ve anne babalara görevler düşmektedir. Özellikle işitme engelli bireylerin eğitim tarihçesine bakıldığında bu konu hakkında tartışmaların olduğunu görürüz. Bu tartışmalar genellikle sözel iletişim yöntemi ile işaret yöntemi arasında olmaktadır (Tüfekçioğlu, 1998).

İşitme engellilerin eğitiminde temel amaç, ana dilinin, gerek konuşmaya dayalı sözel dil, gerekse işaret dili aracılığı ile iletişim ve okur-yazarlık becerilerinin etkin bir biçimde kazandırılmasıdır.

İşitme engelli çocukların eğitiminde kullanılan iletişim yaklaşımları başlıca iki bölüm içerisinde incelenebilir.

1-İşaret Desteği Almayan Yaklaşımlar

2-İşaret Desteği Alan Yaklaşımlar (Girgin, 2003).

2.1.5.7.1.1. İşaret Desteği Almayan Yaklaşımlar

İşaret desteği almayan yaklaşımları, sözel iletişim yöntemi, işitme eğitimi, konuşma okuması (Speech Reading), doğal işitsel-sözel yöntem, van U den yaklaşımı olmak üzere beş gruba ayrılmış olup aşağıda açıklamaları ile birlikte verilmiştir (Çeliker ve Celep, 2003; Girgin, 2003).

2.1.5.7.1.1.1. Sözel İletişim Yöntemi

Bu yöntemin dayandığı temel ilke, işitme engelli kişinin işitenlerin dünyasında yaşamını sürdürebilmesi için, en yaygın iletişim biçimi olan sözel dili öğrenmesi gerektiğidir. Bu yöntemde, öğretilebileceği ve öğretilmesi gerektiği düşüncesi ile yapılandırılmış dil, belli kalıplar ile ve belli bir sıra ile çocuklara öğretilmektedir. Bu yapılandırma, konuşma eğitimi, eklemleme çalışmaları, işitme eğitimi, dudak okuma eğitimi ve dil okuma eğitimi başlıkları altında çeşitli çalışmaların tümünü kapsamaktadır. Çalışmalar dilin öğretilmesi gerektiği düşüncesine göre yürütülür (Tüfekçioğlu, 1998).

İşaret dilinin öğrenilmesinin konuşma öğrenimine kıyasla daha kolay olması özel dil gelişimini engelleyebileceği için sözel iletişim yönteminde işarete yer verilmez. Bu yöntemde işitme eğitimi, dudaktan okuma ve konuşma öğretimine ağırlık verilir. İşitme engelli bireyi, ana dilini konuşabilir ve konuşulanı anlayabilir hale getirmeyi

amaçlayan bir yöntemdir. İşitme duyusu, bu yöntemde dil edinimi için temel duyu olarak kullanılır.

Bu yöntemde işitme engelli çocukların gecikmeli de olsa işiten çocuklarla aynı dil edinim süreçlerini izleyeceği kabul edilir. İşitme engelli çocukların yakın çevrelerindekilerle anlamlı etkileşime girerek dillerini geliştirebileceklerine inanılır (MEB, 2003).

2.1.5.7.1.1.2. İşitme Eğitimi

İşitme eğitimi; çocuğun işitme kalıntısını en iyi biçimde kullanarak, teknolojik gelişmelerden yaralanılarak, seslerin ayırt edilmesini sağlayan bir eğitimdir. İşitme eğitiminde çocuğa kazandırılacak üç önemli hedef olduğunu ve bu hedeflerin gerçekleştirilmesi gerektiğinin önemini vurgulamaktadır.

1. Seslerin farkında olmayı geliştirmek.

2. Çevredeki kaba sesler arasında ayrım yapabilme.

3. Konuşma sesleri arasında ayrım yapabilme (Özsoy ve ark., 1998).

2.1.5.7.1.1.3. Konuşma Okuması (Dudak Okuma)

İşitme engelli çocukların işaret desteği almadan, işitme duyusu desteği dahil olmak üzere kaynağın konuşmasını, onun ağız, yüz devinimi ve jestlerden yararlanılarak yapılan bir yöntemdir. Konuşma okumasında üç ana öğe bulunmaktadır. Bunlar beden, zihin ve psikolojik öğelerdir. Bu üç öğe iletişim sırasında etkili olarak kullanılırsa konuşma okuması yöntemi daha etkin gerçekleşir (Özsoy ve ark., 1998; Akçamete, 2003).

2.1.5.7.1.1.4. Doğal İşitsel-Sözel Yöntem

Doğal işitsel-sözel yöntem, sözel iletişim yönteminin bir türüdür ve işitme engelli bireylerde konuşmanın geliştirilmesi, bu yöntemin temel hedeflerinden biridir. Doğal işitsel-sözel yöntem, çocukların var olan işitme kalıntılarından yararlanarak, işitme kaybına uygun cihazların kullanılmasıyla, doğal ve etkileşimci ortamlarda konuşma ve dil gelişimini sağlamayı amaçlar. Ancak bu yöntemde erken teşhis, erken cihazlandırma, işitme kaybına uygun cihaz kullanımı, cihaz kullanımında sürekliliği sağlama ve erken eğitim büyük önem taşımaktadır. Dilin öğretilemeyeceği, doğal ortamlarda kazanılabileceği savunulur. Ayrıca bu yöntemde ailenin eğitime doğrudan katılımı ve ailenin bilinçlendirilmesi vazgeçilmez bir unsurdur. Bu yöntem işaret yöntemini kullanmayı, abartılı görsel ipuçlarını içeren jest ve mimiklerini reddeder.

Ancak normal konuşma akışı içinde doğallıkla kullanılan jest ve mimikler, vücut dili ve dudaktan okuma gibi görsel ipuçlarını destekler. Bu yöntemde dinleme becerisinin kazandırılması ve sesin algılanması çok önemlidir. Sesi fark etme, yerini belirleme, sesin ayırt edilmesi, seslerin sınıflandırılması ve aralarında bağlantılar kurulması ise, dinleme becerisinin gelişiminde önemlidir (MEB, 2003).

Doğal İşitsel-Sözel Yöntem, iki temel düşünce üzerine kurulmaktadır;

• İşitme engelli çocuk anadilini doğal yollarla öğrenir.

• İşitme engelli çocuk anadilini öğrenirken işitme kanalını kullanır (Akçamete, 2003; Girgin, 2003).

2.1.5.7.1.1.5. Van U Den Yaklaşımı

Bu yaklaşımda; erken çocukluk döneminde, yetişkin ile çocuk arasındaki özellikle anne çocuk arasındaki söyleşilerin ve etkileşimin, benzer etkileşimlerin işitme engelli çocuk ile anne arasında da gerçekleştirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır (Girgin, 2003).

Birçok teknolojik ilerlemeler işitme engelli kişilerin dış dünya ile iletişimini ve bu dünyadan bilgi almasını önemli ölçüde kolaylaştırmıştır. Bu teknolojik gelişmeyle beraber işitme engellilerin işitme kalıntısını azami düzeyde kullanması sağlanması için işitme cihazları yapılmıştır. Bu işitme cihazlarının birçok çeşidi olmakla birlikte engelli kişiye en uygun cihazın seçilmesi önemlidir.

Tabi ki bu işitme cihazların işitmeyi düzeltmesini beklememeliyiz. Cihaz kullanmanın amacı, işitme engellilerin zayıf sesleri daha işitebilir hale getirerek, konuşmayı daha kolay anlamalarını sağlamaktır. Burada yine erken tanı çok önemli bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Erken tanı ve erken cihazlandırma ile işitme engelli çocuğun sesleri algılaması ve bu seslerin ne anlama geldiğini öğrenmesi daha kolay olmaktadır. Bunun sonucunda da öğrenci dil edinimi ve konuşmayı öğrenmesi sağlanabilmektedir. Burada cihazların verimli olarak çalışması ve çocukların sesleri algıladığından emin olunmalıdır. Bu konuda öğretmene ve aileye çok önemli görevler düşmektedir. Basit olarak işitme engelli çocuğun işitemediği rüzgar sesi, uçak sesi, araba sesi v.b sesleri cihaz kullanarak duyması bile çok önemlidir (Akçamete, 2003; Girgin, 2003; Yergin, 2002).

2.1.5.7.1.2. İşaret Desteği Alan Yaklaşımlar

İşaret desteği alan yaklaşımları, işaret dili, parmak hecelemesi, ipuçları ile konuşma (Cued Speech), tüm iletişim yöntemi (Total Communication) ve iki dil yöntemi olmak üzere beş farklı gruba ayrılmış olup aşağıda açıklamaları ile birlikte verilmiştir.

2.1.5.7.1.2.1. İşaret Yöntemi

Duygu ve düşünceler, nesneler, belli bir dilin harfleri veya konuşma sesleri, beden hareketlerinden oluşturulan ve görsel olarak algılanan işaretlere benzetilmeye çalışılarak iletişim sağlanır. Özellikle çok ileri derecede işitme kaybı olanlar tarafından kullanılan bir iletişim şeklidir.

Kolay öğrenilen bir yöntem olmakla birlikte, toplumda işaret dilinin bilinme düzeyi göz önüne alındığında, işitme engelli bireyin, çevreyle iletişiminde zorlanmasına ve toplumdan uzaklaşmasına sebep olabilmektedir.

İşaret dilinin ilden ile okuldan okula, sınıftan sınıfa ve hatta öğretmenden öğretmene farklılık gösteriyor olması ve kullanılan işaret sisteminde belli bir standardın olmayışı, bu yöntemle ilgili olarak yaşanan bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır (MEB, 2003).

İşaret dili: Bazı nesne ve fikirlerin işaretlerle anlatılmasından oluşur. İşaret dili, konuşulan dillerin yapılarından farklı bir gramer yapısına sahip bir dil olarak işaretlerle (el, kol biçimleri, hareketler) ifade edilen bir iletişim sistemidir. İşaret dili daha çok doğuştan engelli olup eğitim görmemiş işitme engelli bireylerin kullandığı bir yöntem olarak bilinmektedir.

Parmak alfabesi: Belirli bir dilin harflerini parmaklarla görülür hale getirmeye dayanır. Bu yönteme göre işitme engelli kişi parmaklarıyla havada yazı yazarak iletişim kurar. Daha çok yazı dilini bilenler tarafından kullanılır. Bu yöntemin etkililiği, o dilin harflerinin parmakla anlatıma uygun olmasına bağlıdır.

Belgili (işaretli) konuşma: Dilin konuşma seslerini elle belirtmeye dayanmaktadır. Her ses için bir özel işaret kullanılmaktadır (MEB, 2003).

2.1.5.7.1.2.2. Total Yöntem

İşitme engelli bireylerin kendi aralarında ve diğer insanlarla en etkili iletişimi kurabilmelerinde işitsel, sözel ve işaret yöntemi gibi toplumda geçerli tüm iletişim biçimlerinin birleşiminden yararlanmasını amaçlayan bir yöntemdir.

Bu yöntemin temelini, yöntemin bir araç olduğu ve aracın amaçlarla uyum içinde olması gerektiği düşüncesi oluşturmaktadır.

Burada belli bir çocuğa hangi yöntemin daha uygun olduğunu belirlemedeki hedefin, çocuğun ihtiyaçlarını en uygun biçimde karşılamak olduğu belirtilmektedir. Yani bu yöntem bireysel farkların ve bireysel ihtiyaçların önemini vurgulamaktadır.

Ancak, yöntemin uygulanmasında belli bir standardın olmayışı iletişimde sorunlara sebep olmaktadır. İşitsel, sözel ve işaret yöntemlerinin kim tarafından, nasıl uygulandığı sorularına verilecek net cevaplar, belli bir standardın oluşması açısından önemlidir (MEB, 2003).

2.1.5.7.1.2.3. İki Dil Yöntemi

İki dil yöntemi, işitme engellilerin eğitiminde yeni sayılabilecek bir yöntemdir. Genel olarak erken yaşlarda, iki dilin eşzamanlı olarak öğrenilmesine dayanır. İşitme engellilerin eğitimi açısından bakıldığında işaret dilinin ilk dil, sözel dilin ikinci dil olarak öğrenilmesi şeklinde tanımlanabilir. Burada herhangi bir dilin, diğerine üstünlüğü söz konusu değildir.

Yöntemin çıkış noktalarından biri, işitme kaybından kaynaklı “işitme engellilerin” engelli olmadıkları, kendilerine ait ayrı dilleri ve kimlikleri olan bir alt grup olduklarına yönelik düşüncelerdir. İşaret dilinin işitme engelli bireyin iletişim ve ihtiyaçlarını karşılayacak bir anadili olduğu ve işitme engelliler tarafından tercih edildiği savunulmaktadır.

İşitme engellilerin sözel dili de öğrenmeleri gerektiği çünkü günümüz dünyasında birçok bilginin yazılı biçimde sunulduğu ve okuma yazma bilmemenin kişinin toplumda engelli olarak nitelendirilmesi ile sonuçlanabileceği ileri sürülmektedir.

İşaret dili yetkin bir şekilde konuşulmaya başlandıktan sonra sözel dilin, özellikle de okuma yazma boyutunun öğretilmesi gerekmektedir. Bu yaklaşımda, çocuğun (1 yaş gibi) erken bir yaşta işaret dilini öğrenerek, iletişim boyutundaki tüm sorunlarının çözümlenerek akademik bilgilere hazır bir hale gelmiş olacağı düşünülür (MEB, 2003).