• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: İŞ GÜCÜ DEVRİNİN TANIMI VE KAPSAMI

2.2. İşgücü Devrinin Önemi

İşgücü devri yalnızca işletme yönetimiyle ilgili bir kavram değil, aksine çok yönlü etki-leri olan bir kavramdır. İşgücü devrinin arzu edilen seviyelerde olması veya bu seviye-nin üzerinde gerçekleşmesi halinde, genel olarak ülke ekonomisi, işverenler ve işgücü açısından birtakım olumlu ya da olumsuz sonuçlar ortaya çıkabilecektir. Ekonomik ve sosyal yapı değişimlerine bağlı olarak işgücü devrinin ortaya çıkması kaçınılmaz bir durumdur. Burada önemli olan, devir oranlarını arzu edilen seviyelere çekebilmek ve işgücü devrinin yaratabileceği olumsuz sonuçları minimum düzeylere indirmektir. İşgü-cü devri, işgüİşgü-cünün kendisi, işverenler ve ekonominin genel yapısıyla ilgili olduğundan, konuya üç açıdan da yaklaşmak gerekmektedir (Akbulut, 2008:24).

2.2.1. İşgücü Devrinin İşletme Açısından Önemi

İşletme için düşük seviyede ve kaçınılmaz işgücü devri ile çıkan işgörenlerin yerine giren yeni işgörenler, iş yerine artı maliyet yerine bazı durumlarda kazanç getirebilir. Yüksek maliyetli işgücü yerine aynı işi daha düşük maliyetle yapan işgörenler gelebile-cektir. Ancak yüksek düzeydeki işgücü devri işletmeye mutlaka artı maliyet getiregelebile-cektir. İşletmenin katlanmak zorunda kalacağı en büyük maliyet işe yeni giren işgörenin işe

43

alınmasıyla üstlenilecektir. Zira yeni işgörenlerin işe alınması için ilan, mülakat, seçim ve işe adaptasyon eğitimi yapılması gerekecektir (Canruh, 1998:5).

İş piyasalarının iyi organize edilemediği, iş ve işçi bulma hizmetlerinin etkin bir şekilde düzenlenemediği ekonomilerde, işverenler çalıştırmak istediği insanları deneme-yanılma metoduyla bulmak zorunda kalıyorsa, en yüksek verimle çalışacak ya da işve-renlerin taleplerine göre, en uygun işgücü bulunana kadar işgücü devri kaçınılmaz ola-caktır. Bu durum işverenler tarafından arzu edilmez, edilmesi de mümkün değildir. Çünkü işverenler her defasında tesadüfü yollarla işe aldığı insanlarla çalıştığı süre bo-yunca, düşük verimle bir çalışma yapılmış olmasına rağmen, en azından kanuni asgari ücret seviyesinden bir ücret ödemek zorunda kalacaklardır (Bedir, 1995:21).

Öte yandan, bu maliyetlerin yanında, işletmenin uğrayacağı verim kayıpları da önemli-dir. Aranan niteliklere sahip olmayan işgörenin verimli bir biçimde çalışamayacağı aşi-kardır. Dolayısıyla düşük verim, işletmenin geleceğe yönelik plan yapamamasına da neden olacaktır.

İşverenler, bu olumsuz maliyet yükünden kurtulmak için, mevcut çalışanlardan verimsiz olanları işten çıkarma yolunu seçeceklerdir. İşten çıkarmaların işverenlere yükleyeceği maliyetlerin başında, çalışanlara çalıştıkları süreler için, kıdem tazminatı, ihbar tazmina-tı gibi kanuni hakların ödenmesi gelmektedir. Ayrıca işten çıkartazmina-tılanların yerine yeni elemanlar bulunması, işe hazırlanması ve üretim sürecine başlatılması için uğranılan zaman kayıpları ve bu süre içerisindeki üretim kayıpları bir başka maliyet nedeni ola-caktır (Bedir, 1995:21).

Sonuç olarak işgücü devrinin yüksek olması işletmenin maliyetlerini yükselteceğinden işverenler işgücü devrini belli bir düzeyde tutmak durumundadırlar.

2.2.2. İşgücü Devrinin İşgücü Açısından Önemi

İsteğe bağlı ayrılmaların dışındaki işten uzaklaştırmalar işgücü için çoğunlukla ekono-mik, sosyal ve psikolojik açıdan ezici, yıpratıcı olacaktır.

Kendilerine uygun işleri bulamayan işgücü, çalıştıkları işletmelerde düşük verimle çalı-şacak, gösterdikleri bu düşük verim karşısında da düşük ücretler almak zorunda kala-caklardır. Bu durum bu insanları iş aramaya sevk edecektir. Bu kişiler, kendilerine en

44

uygun işi buluncaya kadar iş değiştirmeye devam edeceklerdir. İş değiştirme sırasında, boşta kaldığı sürelerde bir gelir kaybı ile karşılaşmak kaçınılmaz olacaktır. İş piyasası-nın iyi çalışmaması durumunda, boşta kalınan sürelerin uzaması söz konusu olacağı için gelir kaybının baskısı daha da hissedilecektir (Ekin, 1958:28).

İşgücü devri, işgücünü, özellikle iş sıkıntısı çekilen ve işsizliğin yaygın olduğu ekono-milerde, ücret alamama, sosyal güvencelerden yararlanamama gibi nedenlerden dolayı oldukça büyük bir gelir kaybına uğratacaktır. Ayrıca kişinin herhangi bir işte çalışma-ması, iş bir statü göstergesi olduğundan, prestij kaybı yaşamasına sebep olacaktır. Bu durum kişinin kendisine olan güvenini yitirmesine de sebep olacaktır. Son olarak da kişi, işsiz kalma durumu uzun süre devam ettiği taktirde, çalışmayla ilgili vasıflarını, bilgilerini, yeteneklerini kaybetmeye başlayacak, iş disiplininden uzaklaşacaktır (Akbu-lut, 2008:25).

2.2.3. İşgücü Devrinin Makro Açıdan Önemi

Bir ekonomide, işgücü devrinin çok düşük veya çok yüksek oranlarda görülmesi arzu edilmediği gibi, her ikisinin de varlığı ekonomik gidişatın iyi olmadığının habercileridir. İşgücü devri oranlarının sıfır veya sıfıra yakın seviyelerde gerçekleşmesi, o ülke eko-nomisinin veya işletmenin durgunluk içerisine girmesi demektir. Ekonomideki genişle-me döneminde yeni iş alanları açılacaktır. Bu alanlara yeni insanlar alınırken, aynı za-manda doğan cazip iş veya ücret imkanları karşısında hali hazırda çalışan insanlardan bir kısmı, mevcut işlerini terk ederek bu işlere doğru yönleneceklerdir (Bedir, 1995:28). İşgücünün kesimler, bölgeler ve işler arasında hareket olanakları yüksek ise, bir kesim-deki iş bulamama durumunun uzun sürmesi beklenemez. Zira, işsiz kalan kitleler ücret-lerin düşürülebileceği, böylece daha fazla istihdamın mümkün olduğu kesimlere, bölge-lere, işlere kayacaklar; oradaki ücretlerin daha da düşürülmesi bahasına iş bulacaklardır. Ancak işgücünün hareket imkanlarının uygulamada bir hayli sınırlı kaldığı görülmekte-dir. Çeşitli kesim ve bölgelerdeki iş fırsatları hakkında yeterli bilgi edinilememesi, böy-le bir bilgiye sahip olunsa biböy-le belli nitelikböy-leri gerektiren (eğitim, bilgi, yaş, tecrübe vb.) işlerde, bu nitelikleri kısa sürelerde elde etmenin güçlüğü hatta imkansızlığı, belli bölge-lerden ayrılmanın yaratacağı kişisel ve ailevi sorunlar, bu hareketsizliğe yol açan başlıca nedenlerdir. Bu hareketsizlik nedeniyle bazen ekonominin belli kesimlerinde bir işsizlik

45

sorunu olmaz hatta işgücü darlığından bahsedilirken, diğer kesimlerde önemli ölçüde işsizlikle karşılaşılabilir (Uluatam, 1995:315).

Tam istihdama ulaşmış ekonomilerde işgücü devrinin yüksek oluşu, işgücünün kıt, iş-gücüne olan talebin fazla olmasındandır. Bu durumda insan gücü, işini, işyerini ve do-laysıyla yaşam koşullarını değiştirme olanağı bulduğu gibi, işyeri açısından da istenen beşeri kaynağa ulaşma olasılığını arttırmaktadır (Canruh, 1998:4). Gelişmekte olan eko-nomiler açısından ise, işgücü hareketliliği daha fazla önem taşır. Sanayileşme sürecinde, yeni tesislerin kurulabilmesi, aranan kalite ve yeterlikte işgücünün temin edilebilmesi için işgücü hareketlerinin kısıtlı olmaması gerekmektedir. Ayrıca personel hareketliliği emek piyasasında rekabeti arttıracak ve dolaylı olarak prodüktiviteyi yükseltecektir. Kabul edilebilir seviyedeki işgücü devri, ekonomik gelişmenin habercisi olarak kabul edilebilir. Tersinden bir yorum yaparak, ekonomi ya da firma düzeyinde işgücü devri hiç görülmüyor ya da çok düşük ise, ekonominin veya firmanın durumunun kötüye git-tiğini söyleyebiliriz. Böyle bir durum, ülkelerin ya da firmaların varoluş nedenlerine aykırıdır. Kaldı ki bir ülkede işgücü devrini sıfıra indirmek fiilen imkansızdır (Akbulut, 2008:26). Ekonomik sebepler söz konusu olmasa dahi askerlik, hastalık, ölüm ve emek-lilik gibi nedenlerden dolayı işgücü devri görülebilir.