• Sonuç bulunamadı

2.1. Kuramsal Çerçeve

2.1.4. İşbirliğine Dayalı Öğrenme, Matematik Öğretimi ve Tutum

Bireyin kendi yaşantıları aracılığıyla davranışlarında değişiklik oluşturma süreci (Binbaşıoğlu, 1987, s. 247) olan öğrenme, düşünce ve deneyimlerden elde edilen bilgilerle insanların inanç, değer, davranış ve tutumlarını yapılandırma süreci olarak değerlendirilebilir (Özer, 2005, s. 107).

Öğrenciler tutum ve değer yargılarını sosyal etkileşimler vasıtasıyla oluştururlar. Günümüzde edinilen bilgiler genelde televizyon, internet, ebeveynler ve nispeten kitaplardan olmasına rağmen, çoğu tutum ve değer yargıları bilgi ve düşüncelerin başkalarıyla tartışılması sonucunda oluşturulur. Bu şekilde her birey tarafından farklı yollarla yapılandırılan bilgi karşılıklı olarak değiş tokuş yapılır. Kişinin varlığından bağımsız olan gerçekler, zamanla duyguları ve ardından davranışları yönlendiren tutum ve değerlere dönüşür (Borich, 2014, s. 354).

Tutum bir şey hakkında düşünme ya da hissetme olarak tanımlanır. Öğrencilerin tutumları, öğrenme sürecinde önemli bir role sahiptir (Johnsen, 2009, s. 7). Bireyin duygu ve düşünceleri davranışlarını doğrudan etkilemektedir. Bir durumla ilgili duygu ve düşünceler değiştiğinde davranışlarda değişme eğilimine girer. Matematiği sevme ya da sevmeme bireyin matematik dersinde başarılı ya da başarısız olacağı inancıdır. Matematik alanında öğrencilerin başarısız olmalarının altında yatan nedenlerden birisi matematiğe ilişkin olumsuz tutumlardır (Öztürk ve Şahin, 2015, s. 345).

Matematik programının özgüven ve matematiğe karşı olumlu bir tutum oluşturma anlayışı üzerine yapılandırılan duyuşsal boyutunda ulaşılması hedeflenen başlıca özellikler şu şekilde ifade edilmiştir (Şenyurt ve Karakuyu, 2015, s. 17-18).

1. Matematikle uğraşmaktan zevk alma

2. Matematiğin gücünü ve güzelliğini takdir etme 3. Matematikte özgüven duyma

4. Bir problemi çözerken sabırlı olma 5. Matematiği öğrenebileceğine inanma

6. Matematikle ilgili olumlu tutum ve başarısını etkileyecek kaygılara kapılmama

7. Matematikle ilgili konuları tartışma

8. Matematik öğrenme isteyen kişilere yardımcı olma 9. Gerçek hayatta matematiğin öneminin farkında olma 10. Matematik dersinde istenenleri yerine getirme

11. Matematik dersinde yapılması istenenlerin dışında da çalışmalar yapma 12. Matematik kültürünü yaşanma uygulama

13. Matematikle ilgili çalışmalarda yer alma

14. Matematiğin bilimsel ve teknolojik gelişmeye katkısının farkında olma 15. Matematiğin kişinin yaratıcılığını ve estetik anlayışını geliştirdiğine inanma 16. Matematiğin mantıksal kararlar vermeye katkıda bulunduğuna inanma 17. Matematiğin zihinsel gelişime olumlu etkisi olduğunu düşünme

Yukarıda belirtilen kazanımlar, öğrencileri matematik dersine karşı kaygıların giderilmesinde ve olumlu tutum geliştirilmesinde öğretmenlere ve araştırmacılara önemli ipuçları vermektedir. Her şeyden önce öğrencilerin anlamlı öğrenme deneyimleri derse karşı tutumlarını olumlu yönde etkileyecektir. Bunun için sınıf içi etkinlikler oldukça önemlidir (Şenyurt ve Karakuyu, 2015, s. 20). Öğrencilerin matematik dersine karşı olumlu tutum içerisinde olmaları kendilerini matematik alanında ne kadar yeterli gördükleriyle ilişkilidir. Bu yeterlikler: matematiksel bir

biçimde akıl yürütme, matematiksel sorular sorma ve çözme, matematiksel düşünmeyi gerçek hayattaki sorunların çözümüne uyarlama becerilerini içermektedir (Eurydice, 2011, s. 8). Sınıf içi etkinliklerin planlanması ve organize edilmesinde ise seçilecek yöntem ve teknikler belirleyici bir role sahiptir.

Geleneksel öğretim ortamlarında öğrenciler yalnız çalışırlar ve bilginin pasif alıcıları konumundadır. Öğrencilerin büyük çoğunluğu nerede ve ne zaman kullanacağını bilmeden bazı formül ve kuralları ezberlemekte, gerçek yaşam ile matematiksel semboller arasında anlamsal bir bağ oluşturamamaktadır. Oysa matematiksel öğrenmeler pasif olmayan aktif süreçlerdir. İşbirlikli gruplarda öğrenciler karşılıklı etkileşim içerisinde edindikleri deneyimle bireysel bilgilerini yapılandırma imkanı bulurlar. Matematiği öğrenmek için öğrenciler sosyal ve bilişsel olarak aktif durumda olmalıdırlar. Bilişsel aktiflik halini diğer öğrencilerle sürekli olarak devam eden sosyal etkileşimin doğal bir sonucu olarak değerlendirmek mümkündür. Öğrenciler matematiği en iyi, dinleyerek değil karşılıklı düşüncelerini birbirlerine aktararak öğrenirler (Yıldız N. , 2001, s. 37).

Öğrencilerin matematiğe karşı olumlu tutumlarını geliştirerek akademik başarılarını artırmak için yöntem odaklı birçok araştırma vardır. Bunların arasında matematik öğretiminde olumlu sonuç elde etmek için müzik (Yağışan, Köksal ve Karaca, 2014), bilgisayar (Aşıcı, 2014), öyküleştirme (Coşkun, 2013), canlandırma (Şengül ve Ekinözü, 2004), görselleştirme (Koğ ve Başer, 2012), çoklu zekâ (Kuloğlu, 2005) ve daha birçok farklı yöntemle desteklenen araştırmalar yapılmıştır.

Avrupa ülkelerini kapsayan araştırmalar 4. sınıfta işbirlikli yöntemlerin kullanımının 8. sınıflardan daha yaygın olduğunu göstermiştir. Avrupa Birliği'nde ortalama olarak 4. sınıf öğrencilerinin %38'i matematik derslerinin yarısında ya da daha fazlasında diğer öğrencilerle küçük gruplar halinde çalıştıklarını bildirmişlerdir. Bu oran Macaristan'da %22, Birleşik Krallık'ta %54 civarında olmuştur. 8. sınıf öğrencilerinin sadece %23'ü derslerinin yarısında ya da daha fazlasında küçük gruplar halinde çalışmıştır. 8. sınıflar için Türkiye'de bu oran %30'un üzerinde gerçekleşmiştir (Eurydice, 2011, s. 59).

Matematiğe yönelik öğrenci tutumları üzerine yapılan birçok araştırma, çoğu öğrencinin matematikle uğraşırken güven duygusundan yoksun olduğunu göstermektedir. Bu gösterge, dikkate değer bir sonuçtur ve öğrencilerin matematiksel

becerileri gerektiren diğer derslere katılımlarında kaygı duymalarına neden olabilmektedir. Bu inanç ve tutumlar aile veya önceki öğrenmelerden dolayı kökleşmiş olmasına rağmen, öğretmenlerin kullanacağı yöntemler bu sorunların aşılmasında büyük etkiye sahiptir. Matematik öğretiminde kullanılacak yöntemler kaygıları azaltarak güven ve olumlu tutumlar oluşturmaya katkı sağlayabilir (Bruning vd., 2014, s. 328-333). İşbirliğine dayalı öğretim yöntemlerinin öğrencilerin hem akademik hem de duyuşsal özellikleri üzerinde etkili olduğu araştırmalarla desteklenmektedir.

Matematik başarısı üzerinde yapılan araştırmalar işbirliğine dayalı öğrenmenin etkinliğini göstermektedir. Farklı sınıf düzeylerinde yapılan çok sayıda araştırmada, işbirliğine dayalı tekniklerin tutum, güdü ve akademik başarı üzerinde olumlu etkilerinin olduğu tespit edilmiştir.