• Sonuç bulunamadı

Adli Tıpta geliştirilen prensipler sayesinde hukuk sistemi tıp biliminin bütün olanaklarından yararlanabilmektedir . Diğer adli olaylarda olduğu gibi iş kazasına bağlı ölüm ve yaralanmalarda da Adli Tıbbın önemi giderek artmaktadır.

Hukuksal anlamda iş kazasından söz edebilmek için 5510 sayılı kanunda belirtilen şekillerde sigortalının bedenen veya ruhen zarara uğraması gerekmektedir. Herhangi bir yaralanma oluşmadan iş kazasından söz edilemez. Sigortalının iş kazası sonucunda bedenen veya ruhen zarara uğraması söz konusu olduğunda çalışanın hukuki hakları elde edebilmesi süreci başlatılabilir.

İş kazası sonrası yaralanan bireyler verilen tedavi sonucu yaranın ağırlığına ve lokalizasyonuna göre tam olarak iyileşebilir veya yaranın sekeli kalabilir. Bu kalan sekelden dolayı iş gücünün belli bir oranını kaybedebilir. Bu noktada Adli Tıbba büyük görev düşmektedir.

Sigortalının iş kazası nedeniyle maruz kaldığı yaralanmanın tamamen iyileşmesi durumunda geçici iş göremezlik (Geçici Kısmi veya Tam Maluliyet), tamamen iyileşememesi durumunda ise sürekli kısmi iş göremezlik (Sürekli Kısmi Maluliyet) veya sürekli tam iş göremezlik (Sürekli Tam Maluliyet) kavramları önem kazanmaktadır. 5510 sayılı kanunun 16. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen şekilde , sigortalıya iş kazası halinde sağlanan geçici ve sürekli iş göremezlik gelirlerinin ödenebilmesi için, sigortalının yaralanması nedeniyle iyileşme süresinin ve meydana gelen iş göremezlik derecesinin belirlenmesi gerekmektedir. Her türlü etkiyle vücutta meydana gelen ya da getirilen arızaların medikal, cerrahi, psikolojik ve fizik tedavi sonucu, iyileşme ve rehabilitasyon döneminden sonra sekel halinin kişinin yaşı ve mesleği göz önüne alınarak değerlendirilmesine maluliyet oranlarının hesaplamaları denir, ve Adli Tıpta önemi ve yeri büyüktür .

İş kazalarında, 506 ve 5510 sayılı Kanunların hükümlerine göre maluliyet oranı öncelikle Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğünce belirlenir. Bu karara itiraz halinde Sosyal Sigortalar Yüksek Sağlık Kurulu bu itirazı çözmekle yükümlü- dür. Bu sonuca itiraz halinde Yargıtay kararlarınca tıp fakültesi konseylerinden ya da

Adli Tıp Kurumundan (ATK) görüş alınmaktadır. Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu

iş kazası ile gelen olgularda son başvuru yeridir .

ATK Üçüncü Adli Tıp İhtisas Kurulu maluliyet oranlarını, 11.10.2008 tarihinden önce meydana gelen olaylarda 506 sayılı Kanuna göre çıkartılmış tüzükleri, bu tarihten sonra meydana gelen olaylarda ise 5510 sayılı Kanuna göre çıkartılmış 27021 sayılı Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğini kullanarak belirlemektedir.

İş kazalarında en son istenilecek şey kaza nedeniyle sigortalının hayatını kaybetmesidir. Sigortalı maruz kaldığı iş kazasından sonraki herhangi bir dönemde hayatını kaybedebilir. Böyle durumlarda, kazanın sigortalının görevi başındayken meydana gelip gelmediği, işverenin herhangi bir kusurunun bulunup bulunmadığı ve ölüm üzerinde katkısı olabilecek başka herhangi bir faktör olup olmadığı ve belli bir süre tedavi olduktan sonra meydana gelen ölümlerde, ölümle meydana gelen iş kazası arasında sebep sonuç ilişkisi bulunup bulunmadığı gibi hususların da ortaya çıkarılması gerekmektedir. Bu durumlarda mümkün olduğunca en doğru sonuçlara ulaşılabilmesi, ölümün ilk anından itibaren yürütülecek adli süreçlerin doğru bir şekilde ortaya konmasıyla sağlanabilir. Bu süreçler; olay yeri inceleme ve ölü muayenesi işlemleri (keşif), adli otopsi ve adli raporlama şeklindedir.

Olay yeri incelemesi; adli olayın nasıl gerçekleştiğinin, olayın oluş şeklinin ve nedeninin araştırılması, meydana gelen olayla ilgili delillerin saptanması, meyda- na gelen zarar ve kaybın belirlenmesi için olay yerinde yapılan adli incelemelerdir (4,60).

İş kazası vakalarında olay yeri incelemesi çok önemlidir. Olay yerinde tanıkların olayla ilgili bilgilerinin toplanması, olayın aydınlatılabilmesi ve sonraki işlemlerin daha sağlıklı yürütülebilmesi için çok faydalıdır. Olaya dair mevcut durumların değerlendirilmesi ve sağlıklı bir şekilde kayıt altına alınması açısından, olay yerinde Adli Tıp ve konuyla ilgili diğer uzmanların bulunması ve gerekli incelemelerde bulunmaları önemlidir.

Adli Tıp doktorlarının olay yerinde yapacakları en önemli görev ölü muayene yapmalarıdır. Otopsiden önce yapılan ölü muayenesinin, özellikle iş kazaları gibi travmatik ölümlerde ölüm nedeni, oluş şekli ve meydana geldiği koşullarının belirlenmesi açısından çok değerlidir (63).

Ölü muayenesinde kişinin kimlik ve fiziksel özellikleriyle ilgili bilgiler kaydedilir. Ölü katılığı ve ölü lekeleri gibi postmortem bulgular, ölüm zamanı ve cesedin ölüm sonrasında yerinin değiştirilip değiştirilmediği gibi konularda bilgiler verir. Harici travmatik bulgular olayın nasıl meydana geldiği hakkında çok önemli ipuçları verir, dolayısıyla bu bulguların ayrıntılı bir şekilde raporlanması gerekmek- tedir. Ölü muayenesinin ayrıntılı ve eksiksiz bir şekilde yapılması, daha sonra yapıla- cak olan otopsinin verimliliğini olumlu yönde etkilemektedir.

Adli Tıp doktorlarının adli vakalarda görev alması adli olayların çözümlen- mesinde çok önemli katkılar verebilmektedir. Adli Tıp doktorlarını da içerecek bir olay yeri ekibinin düzenleyeceği raporlar daha sağlıklı ve doğru olacak ve taraflar arasındaki hakkaniyeti koruyup, kamu adına görev yapan birimlerinde saygınlığını arttıracaktır (4,60).

Ülkemizde değişik sebeplere bağlı olarak ölü muayene işlemleri çoğu zaman olay yerinde yapılmamaktadır. Kişinin olay yerinde öldüğü birçok vakada, olaydan ilk haberi olan kolluk birimlerinin ilgili Cumhuriyet Savcılıklarına haber vermesiyle, genellikle Cumhuriyet Savcılarının talimatları doğrultusunda cesetler hastanelere götürülmekte ve ölü muayene işlemleri bu hastanelerin morglarında yapılmaktadır. Bu şekilde olduğu zaman olay yeriyle ilgili toplanması gereken dediler ve bilgiler ilgili uzmanlarca yeterince toplanamamakta, bu durumlar sonraki hukuki süreçlerde bir takım sorunlara yol açabilmektedir.

Olay yeri incelemesi ve ölü muayene işlemleri sonrasında ölümün gerçek nedeninin saptanması genellikle mümkün olamamaktadır. Her ne kadar ölümün travmatik bir nedenle oluştuğu düşünülse bile, kişinin söz konusu travmaya uğramasına neden olabilecek altta yatan başka faktörler bulunabilir. Bu faktörlerin ortaya çıkarılması, ancak bu işlemler sonrasında yapılacak otopsi ve diğer Adli Tıp uygulamalarıyla (Toksikolojik ve Histopatalojik incelemeler) mümkündür. Otopsi kararı alınmayan vakalarda, sonraki süreçlerde haksız iddialara ve tarafların hak mahrumiyetlerine neden olması daha olasıdır (4).

2.10.3 İş kazalarında adli otopsi ve adli raporlamanın önemi

Adli otopsiler, ölüm nedeninin ve şeklinin belirlenmesine, ileride ortaya çıkabilecek sorunların çözümlenmesine ve ölüm nedenine ait kuşkuların ortadan kaldırılması açısından son derede önemlidir (64). İş kazalarına bağlı ölümlerde otopsinin deneyimli ekiplerle ve otopsi protokolüne uygun yapılmasının önemi çok büyüktür. İş kazası ölümlerinde otopsi protokolü olay ister travmatik, ister patolojik olsun yapılan işlem aynıdır. Otopsi işlemi ayrıntılı dış muayene, fotoğraf alınması ve

gerek görüldüğü taktirde kemik doku veya metalik cisim görüntülenmesi amaçlı radyolojik inceleme ile başlar. Daha sonra üç boşluk ( kafa, göğüs ve batın boşluğu) açılır. Beyin, beyincik, beyin sapı, kalp, akciğer, karaciğer, böbrek rutin olarak; deri, deri altı yağ ve kas dokusu, medullaspinalis, dalak, böbrek üstü bezi, lenf nodları, arter ve ven ile diğer dokular gerek görüldüğü takdirde histopatolojik inceleme için örneklenir. Bunların yanında toksikolojik analiz için femoral venöz kan, idrar, göz içi sıvısı, safra sıvısı, içeriği ile birlikte mide, akciğer, karaciğer, kalp ve böbreklerden doku örnekleri alınır (65,66). Otopsi sonucunda elde edilen bulgular doğrultusunda kişinin ölüm nedeni ve şekli tespit edilmeye çalışılır.

Diyarbakır’da ve gerekli görüldüğü zaman çevre illerde meydana gelen iş kazasına bağlı ölümlü olgular Diyarbakır Adli Tıp Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesine gönderilerek kesin ölüm sebebi hakkında görüş istenmektedir. Diyarbakır Adli Tıp Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesince yapılan otopsiden sonra kesin ölüm sebebi ve toksikolojik inceleme sonuçlarını içeren ayrıntılı otopsi raporu düzenlenerek adli makamlara gönderilmekte, kesin ölüm nedeninin belirlenemediği durumlarda ATK Birinci Adli Tıp İhtisas Kurulundan bu konuda görüş istenmektedir.

İş kazalarına bağlı ölümler çok farklı şekillerde karşımıza çıkabilmektedir. Bunlara örnek olarak inşaatlarda yüksekten düşme, üzerine cisim düşmesi/çarpması ve elektrik yaralanmaları verilebilir. Bu saydığımız kaza türleri beklenebilir ve tahmin edilebilir kazalardır. Bunlara ek olarak, tahmin edilemeyen veya ilk etapta akla gelmeyen farklı birçok iş kazası şekli görülebilir. Örneğin; bir çoban baraj kenarında hayvan otlatırken yamaçtan suya düşüp boğulabilmektedir. Bir başka örnekte; inşaat çalışanının elindeki metal borunun elektrik tellerine değmesi sonucu elektrik çarpması sonucu ölmesi olabilir. Beklenilen ölüm şekillerinde olduğu gibi, bu tarz vakalarda da yapılacak otopsilerin önemi çok büyüktür.

Yanmaya bağlı veyahut kimyasal ajanlara maruz kalmaya bağlı ölümlerde cesetler tanınamayacak hale gelebilir ve birden fazla çalışanın öldüğü olaylarda kimliklendirme işlemleri çok önem kazanır.

Bazı vakalarda da kişide iş kazası öncesinde mevcut olan bir hastalık iş kazasına sebebiyet verebilir. Kazan dairesi çalışanının ölü bulunması durumunda, gaz kaçağından zehirlendiği düşünülebilir, ancak böyle bir olayın altında kişinin

geçirdiği kalp krizi yatabilir. Benzer şekilde, uzun yol tır şoförlüğü yapan bir çalışan, yolda seyir esnasında beyin kanaması geçirebilir ve bu nedenle trafik kazası yaptığında ölümünün doğal olarak kazaya bağlı travma olduğu düşünülebilir. Bu gibi durumların birbirinden ayrılması ancak otopsi ile mümkün olabilmektedir. Böyle durumlarda otopside makroskobik incelemenin yanı sıra histopatalojik örnek de alınarak asıl ölüme sebep olan faktörün araştırılması gerekebilir (2).Bazı durumlarda ise; çalışanın alkol, uyutucu ya da uyuşturucu madde etkisinde olduğundan dolayı kazanın meydana gelmesi söz konusu olabilir. Bu gibi durumlarda otopsi sırasında kişiden toksikolojik inceleme için örnek alınması son derece önemlidir. Daha az sıklıkla görülebilmekle birlikte, bazı cinayet vakalarında olay iş kazası öyküsüyle gönderilmiş olabilir (67). Burada otopsi öncesinde ayrıntılı bir dış muayene daha da önem kazanmaktadır.

İş kazası nedeniyle işveren, işçi, çeşitli Kamu Kurumları gibi birçok kişi ve/veya kurum sorumlu tutulabilir. Bu gibi durumlarda tarafların haklarının hukuki süreçlerde korunması büyük önem kazanır. Bu durumda ancak adli süreçlerin gereklerinin eksiksiz bir şekilde uygulanması ve elde edilen bilgi ve bulguların doğru bir şekilde raporlanmasıyla mümkün olmaktadır. Doğru ve eksiksiz olarak hazırlanmış bir adli raporun, haksızlığa uğradıktan sonra yasal çerçevede adalet arayan kişilerin konumunu güçlü kılacağı çok iyi bilinmesi gereken gerçeklerdendir (4,60).

Benzer Belgeler