• Sonuç bulunamadı

3.5. Büyüme Teorileri

3.5.4. İçsel Büyüme Modelleri

Solow’un ortaya koyduğu büyüme modeli, büyüme için teknolojinin gerekliliğini açıklamış fakat, teknolojik gelişmenin nasıl sağlanacağı konusunda bir beyanda bulunmamıştır. Ayrıca bu modelde, uzun dönem büyüme oranlarının tasarruftan bağımsız olduğu iddia edilmekteydi. İçsel büyüme modellerinde bu eksiklikler giderilmeye çalışılmıştır. Büyüme oranının içselleştirilmesi, makro ekonomik politikalar yoluyla büyüme oranının artırılabileceği manasına da gelmektedir.(Taban, 2008:90)

Romer ve Lucas ile başladığı kabul edilen içsel büyümenin en basit tanımı; ekonomik büyüme unsurlarının sistemin içerisinde aranmasıdır. Eğitim, sağlık, ar-ge, teknolojik gelişmeler, bilgi birikimi, finansal değişmeler, ölçek ekonomileri, gelir dağılımı gibi birçok unsurun üretim üzerindeki etkilerinin anlaşılması, büyümenin tekrar ele alınması gerekliliğini ortaya çıkartmıştır. Adı geçen değişkenlerin incelenmesi de içsel büyüme’nin temel taşını oluşturmuştur.

3.5.4.1. Modelin Varsayımları

İçsel büyüme modelinin dayandığı temel varsayımlar şunlardır: (Gökçe, 2007:18)

Teknoloji içseldir.

 Tam yakınsama hipotezini kabul etmektedirler.

 Sermaye faktörü, zaman içerisinde içsel olarak büyümekte ve bu faktörün marjinal verimliliği artmaktadır.

Ekonomik büyümeyi etkileyen faktörler sistemin içerisindedir.

 Neo-klasik üretim fonksiyonu azalan verimler yasası varken, içsel büyüme modelinde artan verimlere dayalı üretim fonksiyonu kullanılmıştır.

 Eğitim, sağlık, kamu politikası ve yatırım oranı gibi faktörler, uzun dönemde ekonomik büyümeye pozitif katkı sağlamaktadır.

3.5.4.2. İçsel Büyümenin Belirleyicileri

Eğitim, sağlık, teknoloji politikaları içsel büyümenin temel belirleyicileridir. Ayrıca dini, bölgesel ve kültürel faktörlerin de dolaylı yoldan olsa bile içsel büyümeyi etkileyen faktörler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Eğitim, sağlık ve teknoloji harcamaları ülkede beşeri sermayenin gelişmesine olanak sağlar. Bu yolla ülkede ar-ge faaliyetleri gelişmeye başlar. Tabii ülkenin dini, kültürel birikimleri de insanları yeni üretim yöntemleri geliştirmeye teşvik edebilir.

Şekil 3.1: İçsel Büyümenin Belirleyicileri

Kaynak: Kibritçioğlu, 1998

3.5.4.3. Ak Modeli

Ak modeli, ölçeğe göre sabit getiri varsayımından yola çıkarak Y=AK üretim fonksiyonundan üretilmiştir. AK modelini Coubb Douglas tipi üretim fonksiyonuyla şu şekilde yazılması da mümkündür;

Y=AKαLβ (1.22)

Bu fonksiyonda A teknoloji seviyesini gösteren bir sabiti, K ise sermaye stokunu göstermektedir. Bu sermaye stoku beşeri ve sermaye stokunu ifade etmektedir. AK modelinde azalan verimler yasası geçerli olmadığı için, yüksek sermaye stokuna sahip ülkeler bir adım daha öndedirler.

3.5.4.4. Bilgi Üretimi ve Taşmalar

İçsel büyüme modellerinin öncüsü sayılan Romer, 1962 yılında Arrow’un ‘’yaparak öğrenme’’ düşüncesinden yola çıkarak bu modeli geliştirmiştir.

Dini ve Kültürel Nedenler

Sağlık Politikası Eğitim Politikası Teknoloji Politikası

Hane Halkı Özel Firmalar

Teknolojik Altyapı Ar-Ge Teknolojik Gelişme Yenilik İktisadi Büyüme Beşeri Sermaye Yaratıcılık Tesadüfler Yaparak Öğrenme

Arrow yaptığı inceleme sonucunda, üretim süreci ilerledikçe maliyetlerin düştüğünü, miktarın ve kalitenin yükseldiğini fark etmiştir. Çalışanlar üretim yaptıkça işi daha iyi öğrenmekte, daha az girdi kullanarak daha fazla üretim yapabilmekte ve yeni üretim ortaya koyabilmektedir. Arrow bu durumu ‘’yaparak öğrenme’’ olarak adlandırmıştır.

Romer, Arrow’un bu fikrinden yola çıkarak bazı sonuçlara varmıştır. Romer, üretim yapıldıktan sonra mamülün yanında teknik bilginin de üretildiğini, üretilen bu bilginin bir sonraki üretim sürecinde maliyetsiz bir girdi olarak kullanılabileceğini söylemiştir. Bu teknik bilgi uzun süre muhafaza edilemeyeceği için diğer firmalar için de pozitif dışsallık oluşturacaktır.(Romer, 1994:12)

Bilgi düzeyi ve deneyim birlikte artmaktadır. Deneyim (Ω) ise piyasadaki tüm firmaların geçmiş yatırımlarının bir fonksiyonudur. Buna göre piyasa için üretim fonksiyonu şu şekilde olur;(Taban, 2008:69)

Y=F(K,L, Ω)=KαL1-α Ωβ (1.23)

Toplam üretim fonksiyonu K ve L için ölçeğe göre sabit getiri, deneyim dahil edildiğinde ise üç girdi için ölçeğe göre artan getiri olur. Artan getirinin de firmaya dışsal olduğu varsayılmıştır.

Arrow’un varsayımında değindiği üzere, bir firmanın verimliliğinin ülkedeki toplam üretim seviyesi ile orantılı olduğu söylenebilir. Burada zaman geçtikçe yaparak öğrenme kavramının içerisinde enerji de hayati bir role sahip olacaktır. Yani zamanla ve tecrübe ile daha az enerji kullanımı ile daha çok üretim yapılacak ve daha çok çıktı sağlanacaktır. Bu durum da büyümeyi tetikleyici olacaktır.( Gökçe, 2007:25)

3.5.4.5. Beşeri Sermaye Modeli

Beşeri sermaye, emek girdisi tarafından öğrenilen bilgi ve becerilerin tümü olarak tanımlanabilmektedir. Bu süreç sadece eğitim yolu ile değil, çalışma esnasında yaparak öğrenme şeklinde de sürdürülebilir.

Beşeri sermaye modelinin öncü çalışmasını 1988 yılında Lucas ortaya koymuştur. Lucas ‘’Ekonomik Kalkınmanın Mekanikleri Üzerine’’ isimli çalışmasında uzun dönemli ekonomik büyümenin kaynağı olarak beşeri sermayeyi göstermiştir. Bu modelde uzun dönemde beşeri sermayenin artırılabildiği zaman, sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleşebileceği belirtilmiştir. Lucas’ın formülü Cobb- Douglas üretim fonksiyonu yardımıyla şu şekilde gösterilebilir;

Y=AKα(vhL)1-α (1.24)

Bu eşitlikte Y hasılayı, A teknoloji seviyesini, k fiziki sermaye stokunu, v çalışma süresini, h çalışanların ortalama yetenek düzeyini, L ise emek miktarını göstermektedir. vhL ise beşeri sermayenin üretim üzerindeki etkisini ifade etmektedir. Beşeri sermaye birikimi ise çalışmadan arta kalan süre ile hesaplanır (1- v). Eğer çalışan, zamanının tümünü işe harcıyor ise daha fazla kabiliyet elde edecek zamana sahip olamaz.

3.5.4.6. AR-GE Modeli

Romer modelinde teknoloji bilinçli bir şekilde gelişmemekte, ilerlemeler tesadüflere bırakılmaktaydı. Ar-ge modelinde ise teknoloji tesadüflere bırakılmamakta ve ilerleme sağlanabilmesi için bu alanda yatırımlar yapılmaktadır.

Bu modelin temel özelliği, teknolojik gelişmenin ayrı bir sektör tarafından, sadece bu alana yapılacak yatırımlar sonucu sağlanabileceğidir.

3.5.4.7. Kamu Politikası Modeli

Klasik görüşü savunanlar ile Keynesyenler arasında devletin ekonomiye müdahale edip etmeyeceği konusu uzun yıllar boyunca tartışılmıştır. Klasik görüş devlet müdahalesinin gereksiz olduğunu ve ekonominin kendi kendine tam istihdam düzeyine geleceğini savunmuş, Keynesyenler ise ekonominin devlet müdahalesi olmadan dengeye gelemeyeceğini söylemektedir.

Günümüzde bazı ılımlı görüşler ise devletin bazı alanlara müdahale edebileceğini, ancak diğer alanlara kesinlikle müdahale etmeyip özel sektöre bırakması gerektiğini savunmaktadırlar.(Pio, 1993: 117)

Barro verimli şekilde gerçekleştirilen kamu harcamalarını da içsel büyüme modeline dahil etmiş ve bu yatırımların büyümeyi sağlayacağını savunmuştur. Fakat Barro’nun devlete biçtiği rol biraz farklıdır. Devletin sadece eğitim, ar-ge, teknolojik değişim, mülkiyet hakkı, iletişim altyapısının gelişmesi ve işlem maliyetleri gibi özel sektörü güçlendirecek alanlarda yatırım yapmasını ifade etmektedir.(Taban, 2008: 105)

Barro’nun bu modelini Cobb-Douglas üretim fonksiyonu ile ifade edilecek olursa;

Y=f(k,g)= Ak1-α gα (1.25)

Bu denklemde y; kişi başı hasılayı, k; kişi başına sermayeyi, g; kişi başı kamusal mal ve hizmet alımını, α ise kamusal mal ve hizmetlerin özel sektöre göre verimliliğini ifade etmektedir.

3.5.4.8. İçsel Büyüme Modellerinin Değerlendirilmesi

Solow’un tanımladığı büyüme modeli, 1980’li yıllardan sonra yerini büyümenin ekonominin kendi iç dinamiklerinden kaynaklandığını savunan içsel büyüme modellerine bırakmıştır. Bu büyüme modeliyle birlikte eğitim, ar-ge, beşeri sermaye gibi kavramlar ön plana çıkmıştır.

İçsel büyüme modelleri, neo-klasiklerin yakınsama hipotezini reddetmişlerdi. Son yüzyılda ülkelerin ekonomik yapıların incelendiğinde, birkaç ülke haricinde yakınsama hipotezinin gerçekleşmediği, hatta gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasındaki farkın daha da arttığı söylenebilir. Beşeri sermayenin oluşturduğu pozitif dışsallıkların bu makasın açılmasındaki en büyük etmenlerden birisi olduğu iddia edilmektedir.

İçsel büyüme modellerinin ön görülerinden bir diğeri de ekonomik entegrasyonun gerçekleşmesiyle alakalı olan kısımdır. Ekonomik büyümeyi sağlamış olan ülkeler, birbirleri ile girdikleri ticaretten her yönüyle kazançlı çıkacaklardır. Bir ülkenin bilgi birikimi diğer ülke ile de paylaşılabilir ve bu yolla iki ülkede ekonomik büyümeyi sürdürülebilir kılabilir.

Neo-klasik modelde dışlanan devlet, içsel büyüme modellerinde yeniden bir kimliğe büründürülmüştür. Devlet, özel sektörün üretim hacmini artıracak eğitim, ar- ge ve altyapı harcamalarını gerçekleştirerek, ekonomik büyümeyi sürdürülebilir kılabilecektir.

Benzer Belgeler