• Sonuç bulunamadı

4. ESERLERİ

3.5. Huruf-u Mukataa

Bazı sûrelerin başında bazen basit, bazen de birkaç harfin birleşmesinden meydana gelmiş rumuzlar bulunmaktadır. Bu kesik kesik olan harflere “Hurûf-u Mukatta’a” denir. Bu harfler, Kur’an-ı Kerim’in 29 sûresinin başında bulunup, bunların 27’si Mekkî, 2’si ise Medenî’dir.471

Müfessirler arasında, huruf-u mukataa harfleri hakkında çok farklı görüşler vardır. Kimi müfessirler, bu harflerle Esma-i Hüsna’nın temsil edildiğini söylerken, kimileri de bu harflerle sûrelerin arasının ayrıldığını, başına geldiği sûrenin bir özeti olduğunu ya da bu harflerin, Kur’an’ın sihir ya da büyü olmadığının bir kanıtı olduğunu vs. söylemişlerdir. Özellikle rivayet tarzıyla yazılmış tefsir kitaplarında, huruf-u mukataa harfleri hakkında, herhangi bir kaynağı olmayan birçok görüş nakledilmiştir.472 Hatta Abdulkerim el-Hatîb, huruf-u mukataa harfleri hakkında müfessirlerin kırk farklı görüşe sahip olduğunu söyler.473

Başta müfessirler olmak üzere İslâm âlimleri, hurûf-u mukattaa’nın tefsiri meselesinde iki ana görüş ileri sürmüşlerdir.

I. Selef Âlimlerinin Görüşü: Daha çok Selef âlimlerinden meydana gelen gruba göre hurûf-u mukattaa, te’vilini yalnızca Allah’ın bildiği müteşâbih âyetlerden olup, bu harfler üzerinde yorum yapmak mümkün değildir. Bu âlimler; söz konusu harflerin indirilişinde Allah’ın mutlaka hikmetinin bulunduğunu, ancak insanların idrakinin bu hikmeti kavrayamayacağını söylemekle yetinmişlerdir.

471

Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, s. 134-135.

472

Geniş bilgi için bkz. Zerkeşi, a.g.e., c. I, s. 164-181; Zerkani, a.g.e., c. I, s. 234-236; Turgut, a.g.e., s. 156-157; Demirci, a.g.e., s. 69-70; Demirci, Tefsir Usulü ve Tarihi, s. 142-148; Subhi Salih, a.g.e., s. 234-246; Duman, M. Zeki-Altundağ, Mustafa, “Huruf-ı Mukattaa” md. DİA, c. XVIII, s. 401-408.

473

Kur’an-ı Kerim’in temel gayesi insanları hidâyete ulaştırmak olup, bütün âyetler içinde çok küçük bir yer tutan hurûf-u mukattaanın anlamının bilinmemesi, Kur’ân’ın bu fonksiyonunu hiçbir şekilde zedelemez. Manası bilinmeyen bazı kelimelerin Kur’an’da yer alması, kişinin kulluk samimiyetini ölçme ve Allah’a teslimiyetini sağlama amacı da taşır.

Hz. Ebu Bekir, “Her kitabın bir sırrı vardır, Allah’ın Kur’an’daki sırrı da evâili’s-suverdir” demiştir. Hz. Ali ise şöyle der: “Her kitap için bir zübde/öz vardır. Bu kitabın zübdesi de mukattaa harfleridir.”

İbn Mes’ûd ve Hülefâ-yı Râşidîn’den şu haber nakledilir: “Bu harfler gizli bir ilim ve kapalı bir sırdır. Allah onları bilmeyi kendine mahsus kılmıştır.”474 Razi ve İbn Teymiye bu görüştedir.

II. Halef Âlimlerinin Görüşü: Bu âlimler, müteşâbih âyetlerin ve dolayısıyla hurûf-u mukattaanın manalarını araştırmanın gerekli olduğunu söylemişlerdir. Bunlara göre, apaçık bir Arapça ile nazil olan, insanları üzerinde düşünmeye davet eden, her şeyi açıklayan ve hidayet rehberi olan Kur’an’da anlaşılmayan sözlerin bulunması onun bu özellikleriyle bağdaşmaz.

Halefin görüşü, Allah’ın muhatapları için anlamı olmayan şeyleri inzal etmesinin uygun olmadığı, dolayısıyla bu harflerin bir manasının olduğudur. Bu harflerin, Allah’ın isim ve sıfatlarına işaret ettiği, Allah’ın bu harflerle yemin ettiği; harflerin, başında bulundukları sûrelerin isimleri oldukları ya da inanmayanların dikkatini çekmek için konuldukları vs. gibi görüşler vardır.475 Zemahşerî, Beydavî, İbn Teymiye ve el-Mizzî bu görüşü benimsemişlerdir.476

Abdulkerim el-Hatîb, huruf-u mukataa konusunda sabit bir duruş sergilemez. Kimi zaman bu harfler hakkında yorumda bulunup halefin görüşünü sahiplenirken, kimi zaman da bu harflerin te’vil edilmesinin doğru olmadığını savunarak selefin görüşünü sahiplenir. Mukataa harfleri ile başlayan sûrelerin tefsirini yaparken, önceki sûrenin son âyeti ile veya önceki sûre ile bir bağ kurmaya kalkışır. Örneğin Taha sûresinin

474

Subhi Sâlih, a.g.e., s. 236.

475

Bu görüşe sahip olanların düşünceleri için bkz. Akgül, Muhittin, Mukattaa Harfleri ve Kur’an İcazındaki Yeri, SÜİFD, Sayı: 14, Sakarya, 2006, s. 49-65.

476

tefsirinde, Tâ-Hâ harfleri hakkında birkaç rivayet zikrettikten sonra kendi görüşünü şu sözlerle ifade eder:

“Bize göre ‘Tâ-Hâ’ iki harftir. Tâ ve Ha. Sûre, ﺲﻳ ،ﻢﺣ gibi bu iki harfle

başlamıştır... Burada belki de bu iki harfle ilgili en yakın anlam, bu iki harfin kolaylık ve açıklık içerip, Arap dilinde telaffuzunun zor olmadığını ortaya koymaktır… Dolayısıyla o, anlama ve hatırlamada kolaydır. Açıklık,

kolaylık, telaffuzda ‘ta’ ve ‘ha’ harfleri gibi…”477

“Bu harflerle başlayan sûrelerin, Kur’an-ı Kerim konusuna işaret ettiğini söylemiştik. Kur’an, Arapça sözlüklerin içerdiği, Arap dilini oluşturan kelimeleri ve ifadeleri oluşturan bu harflerdendir… Bu mukataa harfler

mübteda, ardından gelen ise haberdir.”478

Daha önce, el-Hatîb’in, mütebaşih âyetleri huruf-u mukattaa harfleri olarak açıkladığını479 ve bu müteşabihi sadece ‘basiret sahiplerinin bilebileceği’ şeklindeki yorumunu okumuştuk.480 Burada o da, eleştirmiş olduğu konuma düşer ve huruf-u mukattaa hakkında açıklama yapmaya kalkışır.

Şûra sûresinin ilk âyetinde geçen huruf-u mukattanın tefsirinde ise şunları söyler:

“…Buna dikkatli bir şekilde bakıldığında, Arapça bir kelimenin, tek bir harf

üzere inşa edildiği görülür. Örneğin (ق) harfi, (ﻰﻗو)’dan emir fiildir. Ya da iki

harfli (ﻞﻗ), (لﺎﻗ)’den emir fiildir ya da üç harfli (ﺪﺠﺳو أﺮﻗ) veya dört harfli

(ﺮﺜﻌﺑ), (لﺰﻟز) veya beş harfli (ﻢﺜﻌﻠﺗ)… Buna göre, bu mukatta harflerine, özel

anlamları olan, Hz. Peygamber’den (sav) başkasının bilmediği ve bu bakış tarzına, ilimde derinleşmiş bazı müminlerin de ortaklık ettiği birer fiil veya isim olarak bakılabilir…

Bu bakışta, bu harflerin kendi varlıklarında bulunan birçok sırlar ve bilgiler ortaya çıkar… Bunlar, sırlar ve bilgilerden oluşan, kapalı hazine sandıklarına benzer. Hz. Peygamber (sav), onlardan dilediğini alırken, sadece Allah’a yakın salih kullardan basiret sahibi olanlara onlardan bir şeyler alması için

477

el-Hatîb, a.g.e., c. VIII, s. 777-778.

478

A.g.e., c. X, s. 71.

479

Bkz. A.g.e., c. VIII, s. 777-778; c. X, s. 71; c. XIII, s. 16.

480

izin verilir. Sonra bu harfler, buna ehil olmayan kimselere karşı sırlarını

kapatmış olarak varlığını korur...”481

el-Hatîb, huruf-u mukattanın sırlar barındırdığı ve bu sırlara sadece Allah’a yakın salih kulların vakıf olacağı iddiasında bulunurken, maalesef bu konuda herhangi bir delil ortaya koyamadığı gibi tarihten herhangi bir örnek de veremez. Üstelik ‘Allah’a yakın salih kullardan basiret sahipleri’ ifadesiyle kastettiği kimlerdir, bu da anlaşılamamaktadır.

Nitekim Zuhruf sûresinin ilk âyetinde yer alan huruf-u mukattanın tefsirinde de benzer bir iddiada bulunarak, bu harflerin Hz. Peygamber’in (sav) bildiği bir işaret ve remiz olduğunu, bu harfleri sadece O’nun ve ümmeti içinde ilimde derinleşenlerin bildiğini söyler.482

Yasin sûresinin tefsirinde ise, Yasin’in te’vili hakkında ihtilaf edildiğini, bir rivayete göre Yasin’in, Hz. Peygamber’in (sav) adı olduğunun söylendiğini aktarır ve ardından şöyle der: “Ancak biz, onun, te’vilini sadece Allah ve ilimde derinleşenlerin bildiği müteşabih âyetlerden olduğunu söyleriz.”483

Daha önceki alıntılarda huruf-u mukatta bilgisinin Hz. Peygamber (sav) ve salih kulların bilebileceği bir şey olduğunu iddia ederken, yukarda gördüğümüz gibi bu sefer bu bilgiyi Hz. Peygamber (sav) ve ilimde derinleşmiş olanların bildiğini iddia eder.

Huruf-u mukatta ile başlayan Duhan, Lokman, Secde, Yâsîn, Sâd, Mü’min gibi sûrelerde bu konuda tekrar bilgi vermez.

el-Hatîb, mukataa harfleri hakkında farklı görüşler taşır. Mukataa harflerinin müteşabih âyetlerden olduğunu, meydan okuma anlamı taşıdığını484, tek bir harf olarak sûre başında bulunan harflerin, Allah’ın isimlerinden veya sıfatlarından biri olduğunu söyler.485 Kimi zaman huruf-u mukatta bilgisinin Hz. Peygamber (sav) ve salih kullara ait olduğunu, kimi zaman da Hz. Peygamber (sav) ve ilimde derinleşmiş olanlara ait olduğunu söyler486, bazen kendisini de bu sınıftan kabul ederek harfler hakkında

481 A.g.e., c. XIII, s. 16. 482 A.g.e., c. XIII, s. 103. 483 A.g.e., c. XI, s. 905. 484 Bkz. A.g.e., c. X, s. 70-72. 485 Bkz. A.g.e., c. XII, s. 1046-1047. 486

açıklamada bulunur. Huruf-u mukatta harfleri hakkındaki tüm görüşleri ele alındığında, el-Hatîb’in konu hakkında net bir görüşünün olmadığı ortaya çıkmaktadır.