• Sonuç bulunamadı

Türk hukukunda bir topluluğun menfaatinin korunduğu dava türleri çeşitli kanunlarda düzenlenmektedir. En yeni örneği HMK’nın “Topluluk

Davası” başlığını taşıyan 113. maddesinde160 düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile

derneklerin üyeleri adına tespit davası veya hukuka aykırı durumun giderilmesi ya da müdahalenin önlenmesini isteyebilmeleri mümkün hâle getirilmiştir161.

Anglo-Sakson menşeli bir kurum olan topluluk davasının mevzuatımıza girmesini sağlayan bu düzenleme, esas itibarıyla tezin önceki bölümlerinde açıklanan

temsilci önleme davası türüne benzer bir dava çeşidi olup tazminat hakkını

içermemektedir. Söz konusu madde uyarınca dernekler ve diğer tüzel kişiler rekabet hukuku alanında dava açarak tespit, hukuka aykırı durumun giderilmesi ve önleme talebinde bulunabileceklerdir. Aşağıda açıklanacağı üzere, tüketicinin korunması ve sendikalar hukukuna ilişkin bazı alanlarda bu tür davaların açılabilmekte olduğu düşünüldüğünde, söz konusu düzenleme, mevcut durumda Türk hukuk sisteminde var olan bir dava modelinin HMK’da ayrıca yer bulması olarak değerlendirilmektedir (Karaaslan ve Eroğlu 2009, 215).

Toplu davalara örnek gösterilebilecek başka bir düzenleme 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nda162 yer alan haksız rekabete ilişkin düzenlemedir.

Bu düzenlemede haksız rekabet eylemlerinden zarar görenlerin ve zarar görme tehlikesi maruz kalanların topluca korunması amacıyla meslek birliklerine ve kuruluşlara tespit, men ve ref (kaldırma) davaları açma imkânı getirilmiş, tazminat davası açma hakkı tanınmamıştır. Bununla birlikte yürürlük tarihi 1.7.2012 olan

160 HMK m. 113’te; “dernekler ile diğer tüzel kişiler, statüleri çerçevesinde, üyelerinin veya

mensuplarının yahut temsil ettikleri kesimin menfaatlerini korumak için, kendi adlarına, ilgililerin haklarının tespiti veya hukuka aykırı durumun giderilmesi yahut ilgililerin gelecekteki haklarının ihlal edilmesinin önüne geçilmesi için dava açabilecek” şeklinde düzenleme yer almaktadır.

161 Ayrıntılı bilgi için bkz. 6100 sayılı HMK’nın genel gerekçesi.

162 TTK’nın 58. maddesinin üçüncü fıkrasında: “ticaret ve sanayi odaları, esnaf dernekleri, borsalar

ve tüzüklerine göre üyelerinin iktisadi menfaatlerini korumaya yetkili bulunan diğer mesleki ve iktisadi birliklere fiilin haksız olup olmadığının tespiti, haksız rekabetin men’i, haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılması, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesi talebini içeren davaları açma imkânı” getirilmiştir. Bu

hüküm 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu’nun 56. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenmiş olup, söz konusu Kanun Tezin jüriye teslimi sırasında henüz yürürlüğe girmemiştir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 191. maddesinde163 de mahkeme kararının

etkisini birden fazla kişiye taşıyan bir düzenleme getirilmiştir.

Tüketici hukukunda ise, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve tüketici örgütlerine 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un ihlali halinde, Kanuna aykırı durumun ortadan kaldırılması için dava açabilecekleri düzenlenmiş164,

genel olarak tüketicileri ilgilendiren konularda Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve tüketici örgütlerine davacı sıfatı tanınmıştır (Tutumlu 2006, 136). Bu davaların da “temsilci önleme davası” özelliğine sahip oldukları söylenebilir165. Buna

karşılık aynı hükümde tazminat davası açma hakkı düzenlenmemiştir. Tazminat davasını sadece zarar gören tüketiciler açabilir. Ayrıca bu hükümde tüketicilerin ve hatta kendi üyelerinin kişisel menfaatine ilişkin olarak dava açma hakkı da tanınmamıştır (Özbay 2009, 220). Tüketici derneğinin tüketici hukuku kurallarına aykırı davranan banka aleyhine açtığı bir dava166 Yargıtay tarafından grup (sınıf)

davası olarak nitelendirilmiş ve davalı bankanın yasaya aykırı uygulamalarının

giderilmesine, kredi kartı sözleşmelerinin bir örneğinin tüketicilere verilmesine karar verilmesi talep edilmiştir. Karar, mahkeme tarafından davalı bankanın yapmış olduğu işlem ve uygulamaların yasaya uygun olup olmadığının araştırılmadığı gerekçesiyle bozulsa da bu davanın, tüketici derneklerinin bir grup adına hukuka aykırı durumun giderilmesini talep etmeleri açısından rekabet ihlallerine karşı açılacak davalara örnek teşkil edeceği düşünülmektedir.

Sendikalar hukukunda, sendikalara, işçi ve işverenleri temsilen ortak ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerine ilişkin olarak üyelerinin doğrudan ve

163 Söz konusu madde uyarınca, birleşmede, bölünmede ve tür değiştirmede ortaklık paylarının ve ortaklık haklarının gereğince korunmamış veya ayrılma karşılığının uygun belirlenmemiş olması hâlinde, her ortak, birleşme, bölünme veya tür değiştirme kararının Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilanından itibaren iki ay içinde, söz konusu işlemlere katılan şirketlerden birinin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, uygun bir denkleştirme akçesinin saptanmasını isteyebilir. Denkleştirme akçesinin belirlenmesinde 140 ıncı maddenin ikinci fıkrası uygulanmaz.

164 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 23. maddesinin dördüncü fıkrası:

“Bakanlık ve tüketici örgütleri münferit tüketici sorunu olmayan ve genel olarak tüketicileri ilgilendiren hallerde bu Kanunun ihlali nedeniyle kanuna aykırı durumun ortadan kaldırılması amacıyla tüketici mahkemelerinde dava açabilecekleri” düzenlenmiştir. Yine aynı Kanun’un 24.

maddesinin birinci fıkrasında: “satışa sunulan bir seri malın ayıplı olması durumunda Bakanlık, tüketiciler veya tüketici örgütleri, ayıplı seri malın üretiminin ve satışının durdurulması ve satış amacıyla elinde bulunduranlardan toplatılması için dava açabilecekleri düzenlemesine yer

verilmiştir”.

165 Doktirinde de bu davalar Alman ve İsviçre hukuklarındaki birlik davasına benzetilmiştir (Özbay 2009, 226).

kişisel menfaatlerini korumak için dava açmalarına imkân veren bir düzenleme yer almaktadır167. Buradaki yetki teknik anlamda bir temsil yetkisi değildir. Çünkü

sendika bu davada taraf niteliğine sahiptir (Hanağası 2009, 200). Ancak verilecek hüküm işçi hakkında da kesin hüküm teşkil eder. Yargıtay bu maddeye dayanılarak açılan davalarda, Sendika’nın, dava dilekçesinde, hangi işçiyi temsilen dava açtığını göstermesi ve işçilerden usulüne uygun biçimde yetki belgesi almasını

aramaktadır168. 58 işçi adına Türkiye Orman İşçileri Sendikası tarafından açılan bir

başka davada Yargıtay; 58 işçi adına ayrı ayrı açılan davaların; bireyselleştirme zorunluluğuna rağmen tümünün yargılamasının tek dosya üzerinden yapılmış olmasını bozma nedenlerinden biri olarak saymıştır169. Sendika üyelerini temsilen

15 işçi için, tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesi talebiyle açılan bir başka davada ise, söz konusu alacak davasının her davacı için ayrı sebepten doğduğunu belirterek, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için davaların ayrılması gerektiğine hükmetmiştir170. Aktarılan kararlar kapsamında,

toplu davalara en yakın dava biçimi olan bu düzenleme bakımından Yargıtay’ın, dava açan işçilerin tek tek belirlenmesini ve davanın her bir işçi bakımından aynı sebepten doğmasını aradığı, bu çerçevede alacak haklarının toplu olarak tek bir davada görülmesine sıcak bakmadığı anlaşılmaktadır171.

Yukarıda yer verilen düzenlemelerde sendikalara, tüketici örgütlerine, dernekler ve diğer tüzel kişilere dava açma hakkı tanınmış olsa da bu düzenlemeler, tazminat davalarını içermediğinden, sınırlı bir uygulama alanına ve etkinliğe sahip olmaktadır.

4.3. Medeni Yargılama Hukukunda Toplu Dava Benzeri Usul