• Sonuç bulunamadı

Hudeybiye Anlaşması

B. Hz Ömer

2. Hudeybiye Anlaşması

Hudeybiye anlaşması hicretin altıncı yılında müslümanlarla müşrikler arasında Hudeybiye bölgesinde imzalanmıştır. Efendimiz (s.a) gördüğü rüya üzerine ashabını da yanına alarak umre için yolculuğa çıktı. Hudeybiye denilen yerde konaklayan müslümanların Mekke’ye girmesine izin verilmemesi üzerine müşriklerle müslümanlar arasında görünüşte şartları ağır olan bir anlaşma imzalanmıştır. İşte bu anlaşmanın maddelerine göre; müslümanların o yıl umre yapmadan dönmeleri yanında ashabın hoşuna gitmeyen bazı maddeler de vardı.297 Ashabın Şia tarafında eleştiri aldığı konulardan biri de Hudeybiye anlaşması sonrasında ortaya koydukları tavırdır. Fakat bu konuda en fazla eleştiri alan isim Hz. Ömer’dir.

Anlaşma maddelerinden biri de müslüman olan Mekkeliler’in müslümanların yanında kalmayıp tekrar müşriklere iade edilmesiydi. Tam anlaşma imzalandığında Ebû Cendel (r.a.) ayağında bukağılarla çıkıp geldi ve Efendimiz’den yardım istedi. Anlaşma gereği Efendimiz onu himayesi altına alamadı. Hz. Ömer olayı şöyle anlatmaktadır :

       296 İbn Sa’d, a.g.e., II, 225 

297 Belâzûrî, a.g.e., I, 439-442; Taberî, a.g.e., II, 281; İbnü’l-Esîr, a.g.e., II, 205; İbn Kesîr, a.g.e., IV, 167- 169 

“Anlaşma imzalanınca Rasûlullah’ın (s.a) yanına gidip ona şöyle dedim: — Sen gerçekten Allah’ın peygamberi değil misin?

— Evet, Allah’ın peygamberiyim.

—Biz hak yolda değil miyiz, düşmanlarımız da batıl yolda değil midirler? — Evet öyledir.

—Şu halde dinimiz uğruna ne diye alçaklığa razı oluyor ve hakaret görüyoruz? — Ben Allah’ın elçisiyim. Ona karşı gelemem. O benim yardımcımdır.

— Kabe’ye gelip onu tavaf edeceğimizi sen bize söylemiyor muydun?

— Evet... Ama mutlaka bu sene gelip Kabe’yi tavaf edeceğimizi sana söyledim mi? — Hayır.

— Ama muhakkak sen Kabe’ye gelecek ve onu tavaf edeceksin. Hz. Ömer diyor ki: “Bunun üzerine Ebû Bekir’in yanına gittim.

Ve ona şöyle dedim:

— Ey Ebû Bekir! Bu, Allah’ın gerçekten peygamberi değil midir? — Evet öyledir.

—Biz hak yolda değil miyiz, düşmanlarımız da batıl yolda değil midirler? — Evet öyledir.

— Öyleyse niçin dinimiz uğruna hakarete uğruyoruz?

—Ey Adam! O gerçekten Allah’ın Rasûlü’dür. O, Rabbine isyan edemez. Rabbi ona yardım eder. Sen onun yoluna uy. Allah’a yemin ederim ki o hak yoldadır.

— Ama Kabe’ye geleceğimizi ve tavaf edeceğimizi bize söylemiyor muydu? — Evet, ama mutlaka bu sene gelip Kabe’yi tavaf edeceğimizi söyledi mi? — Hayır.

— Ama mutlaka Kabe’ye gelecek ve tavaf edeceksin.

Zührî, Hz. Ömer’in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Bu hatamı affettirmek için çok ameller işledim.”298

Ashabın tutumu hakkında ise rivayetin devamında şöyle aktarılmaktadır: Rasûlullah (s.a) anlaşma metninin yazım işi tamamlandıktan sonra ashabına: “Kalkın, kurbanınızı kesin, sonra da tıraş olun.” dedi. Allah’a yemin ederim ki, bu emrini üç kez tekrarladı. Yine de onlardan herhangi biri kalkıp kurbanım kesemedi ve tıraş olamadı. Bu durumu görünce zevcesi Ümmü Seleme’nin yanına gitti ve karşılaştığı durumu ona anlattı. Ümmü Seleme ona şöyle dedi:

      

298 İbn Hişam, a.g.e., III, 331; Taberî, a.g.e., II, 280; İbn Kesîr, a.g.e.,IV, 168; Köksal, a.g.e., VI, 209; Aka, İsmail-Alparslan Ali vdğr., Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, I, 492  

— Sen bu işin yapılmasını istiyor musun ey Allah’ın Peygamber’i? Eğer istiyorsan çık, herhangi bir kimseyle konuşma. Sonra kurbanlarını kes, berberini de çağır, seni tıraş etsin.

Peygamber (s.a) çadırdan çıktı. Herhangi bir kimse ile konuşmadan kurbanlarını kesti ve berberini çağırıp tıraş oldu. Ashab, bu durumu görünce kalkıp kurbanlıklarını kestiler ve birbirlerini tıraş etmeye başladılar. Ama keder ve üzüntülerinden neredeyse birbirlerini öldürecek hale gelmişlerdi.

Olay bu şekilde hem Şia hem de Ehl-i Sünnet kaynaklarında geçmektedir. Hudeybiye anlaşmasındaki olaylar konusunda ittifak vardır. Fakat Şia, ashabın, özellikle de Hz. Ömer’in bu olayda Allah Rasûlü’nü inkar ettiklerini söylemiştir.299 Onlara göre şu ayet-i kerimeyle bu yaptıklarından dolayı uyarılmışlardır:“Böyle değil, andolsun

Rabbine onlar, aralarında çıkan ihtilafta seni hakem etmedikçe ve sonra dasenin verdiğin hüküm hususunda gönüllerinde bir sıkıntı duymadıkça sana iman etmiş olmazlar”300

Acaba Ömer b. Hattab bu vakıada Rasûlullah’ın emirlerine boyun eğip içten hiç bir sıkıntı duymadan onun emirlerini kabul etti mi? Yoksa onun Rasûlullah’a karşı tutumundan şüphe ve tereddüt kokusu mu geliyordu. O Rasûlullah’a: “Allah’ın gerçek Peygamberi değil misin? Acaba sen bize şöyle sözü vermedin mi? diyor. Ve Rasûlullah’ın verdiği yeterli cevaplara bile teslim olmuyordu. Ebû Bekir’in yanına gidip aynı soruları ona soruyordu. Acaba Ebû Bekir cevap verdikten sonra ve ona, Peygamber’e itaat et dedikten sonra teslim oldu mu? Ebû Bekir’in sözleriyle teslim olduğu da şüphelidir. Yoksa neden; “Ben Hudeybiye vakıasında bazı işler yaptım ve teşebbüslerde bulundum ki...” diye yakınıyordu”

Şii yazar Muhammed Tîcanî, Ehl-i Sünnet kaynaklarında geçtiği için bu olayı kabul ettiğini söylemiştir. Zira ona göre Rasûlullah’a böyle davranmanın imkansız olduğunu, olay sadece Şii kaynaklarda geçse ashaba iftira edildiğini düşüneceğini belirtmiştir. Ayrıca yazar bu konuda ashab kışkırtan kişinin de Hz. Ömer olduğunu söylemiştir. Bu kışkırtma neticesinde ashab Rasûlullah’ın emirlerini dinlememiştir.

Şia ashabın durumuyla ilgili fikirlerini desteklemek için Nisa suresinde:“…Aralarında çıkan ihtilafta seni hakem etmedikçe ve sonra dasenin verdiğin

       299 Meclisî, a.g.e, XX, 350  

hüküm hususunda gönüllerinde bir sıkıntı duymadıkça sana iman etmiş olmazlar” diye

bahsedilen grubun Hudeybiye’deki olaylar karşısında Rasûlullah’ın emirlerini ilk anda yapmayan ve bu anlaşmayı sıkıntı eden sahâbe olduğunu söylemektedir.301 Ayetin nüzul

sebebi incelendiğinde bu olayın Hudeybiye’yle bir ilgisi olmadığı görülmektedir. Rasûlullah’a gelen iki kişi aralarındaki anlaşmazlığı anlatarak hakem olması istemişler fakat aleyhine hüküm verilen kişi buna razı olmayınca ayet nazil olmuştur.302

Hudeybiye’de imzalanan bu anlaşmadan sonra Hz. Ömer’in tavrı ve pişmanlığı bilinen bir konudur. Fakat Nisa sûresinde geçen ayet-i kerimenin nüzul sebebi olarak bu olayı zikretmek doğru olmayacaktır. Bize aktarıldığına göre; bir Yahudi ve münafık bir konuda tartıştılar. Yahudi haklı olduğunu bildiği için davayı Efendimiz’e götürmek istedi. Münafık bunu kabul etmek istemese de yahudi’nin ısrarı üzerine davayı Rasûlullah’a (s.a) götürdüler. Efendimiz yahudiyi haklı buldu. Münafık bunu kabul etmedi ve “Ebû Bekir’e gidelim” dedi. Aynı hüküm verilince Ömer’e gitmek istedi. Yahudi olanları Ömer’e anlatınca Hz. Ömer münafığın boynunu vurdu. Olay üzerine ayet nazil oldu.303

Hudeybiye anlaşması sonrası ashabın gönülsüz tutumu bilinen bir konudur. Hatta rivayetlerde Hz. Ömer’in takındığı tavırdan dolayı çok pişman olduğu görülmektedir. Bize gelen rivayetlerde ise yaşanan bu olumsuz havadan dolayı ashabın suçlanması değil bilakis onların faziletlerinin arttığından bahsedilmektedir.

Hudeybiye günü müslümanların sadece umre yapma niyetinde olduğunu bildirmek üzere gönderilen Hz. Osman’ın geri gelmemesi ve onun şehit edildiği söylentisi üzerine oradaki ashab ölüm üzerine Rasûlullah’a biat etmişlerdi. Fetih sûresinde Allah Teala bu biatte bulunanları şöyle övmektedir: “Muhakkak ki sana biat

edenler Allah’a biat etmişlerdir. Allah’ın Eli onların elinin üzerindedir…”304

Rasûlullah (s.a) Rıdvan biatında bulunan ashabın cehenneme girmeyeceğini söylemiştir: “İbn Cüreyc der ki: “Bana Ebû Zübeyr’in haber verdiğine göre o, Câbir’i şöyle anlatırken işitmiş: Bana Ümmü Mübeşşir haber verdi ki O, Allah Rasûlü’nü (s.a) Hafsa’nın yanında: “Ağacın altında bîat edenlerden hiç kimse inşâallah cehenneme

girmeyecek, buyururken işitmiş de: “Evet öyle, girmeyecek ey Allah’ın elçisi” demiş. Allah Rasûlü’nün kendisini bu sözden men etmesi üzerine bu sefer Hafsa’ya: “Sizden

       301Tîcânî, a.g.e., 105-106 

302 İbn Kesîr, Tefsir, II, 329–331  303 Emiroğlu, a.g.e., III, 142,143  304 Fetih 48/10 

oraya (cehenneme) gitmeyecek hiç kimse yoktur.”305 demiş, bunun üzerine Hz.

Peygamber (s.a): “Şüphesiz Allah Teâlâ : “Sonra Biz, takvaya erenleri kurtaracağız.

Zâlimleri de orada diz üstü çökmüş olarak bırakacağız.”306 buyurmuştur, demiş”.307 Câbir’den rivayet edilen bir hadise göre; Hâtıb İbn Ebû Belta’nın bir kölesi Hâtıb’ı şi- kâyet ederek gelmiş ve: Ey Allah’ın elçisi, hiç şüphe yok Hâtıb cehenneme girecek, demiş. Allah Rasûlü (s.a) de şöyle buyurmuştur: “Yalan söyledin, o cehenneme

girmeyecek. Zîrâ o, Bedir’de ve Hudeybiye’de bulunmuştur.”308

Bu sebepledir ki Allah Teâlâ, onları överek şöyle buyurur: “Andolsun ki, sana o

ağacın altında bîat ederlerken Allah mü’minlerden hoşnûd olmuştur. Kalblerinde olanı bilmiş de onlara güven indirmiş ve onları pek yakın bir fetihle mükâfatlandırmıştır.”309

Rivayetler değerlendirildiğinde ashabın insan olarak ortaya koydukları tavrı bir isyan olarak değerlendirmenin yanlış olduğu görülecektir. Nitekim böyle bir durum olsaydı mutlaka ashab ya direk Allah Teala tarafından ya da Rasûlullah tarafından uyarılırdı. Fakat böyle bir uyarı olmamakla beraber Hudeybiye ashabının övüldüğü görülmektedir.

Ehl-i Sünnet kaynaklarında ashabın bu olayla ilgili faziletine dair rivayetler doğrudan alakalı olduğu halde, Şia birtakım zorlama delillerle görüşünü desteklemektedir.