• Sonuç bulunamadı

Ehl-i Beyt Kimlerdir

Kelime olarak eş, yakın akrabalar, bir bölgenin yakın halkı, bir yerde bulunan insan topluluğu, bir kimsenin etrafında ona inanan ve ona tabi olan insanlar, taraftarlar, bir şeyi hak eden, layık olan anlamalarına gelen “ehl” kelimesi ile; genel kullanımda sükûnet ve doğal kullanım yeri anlamlarında çadır ve binanın her ikisini kapsamakla birlikte özelde kişinin evini, hanesini, çadırını, köşkünü veya sarayını ifade eden “beyt” kelimesinin bir arada kullanılmasından oluşturulan “Ehl-i beyt” tamlamsı, “ev halkı” “hane halkı” anlamına gelmektedir.134

İslam lieratüründe, “ehl” yerine âl ve ıtre gibi eş anlamlı klimelerin kullanılabildiği kavram, Âlu’l-beyt, Ehlu beyt’i Rasûl-illah, Âlu’n-Nebî, Âlu Beyti’n- Nebî şeklinde de ifade edilmiştir. “Ehl-i beyt” kelimesi Kur’anı Kerim ve hadislerde de geçmektedir. Kur’an-ı Kerimde üç yerde geçen Ehl-i beyt ile Hz. İbrahim ve Hz. Muhammed’in hanımları135 ile Hz. Mûsa’nın ev halkı kasdedilmiştir.136

Ehl-i beyt kavramı hadislerde de farklı şekillerde kullanılmıştır. Konuyla ilgili yapılan çalışmalarda, hadis literatüründe Ehl-i beyt’le ilgili hadislerin, Ehl-i beyt’in tanımlamasına yardımcı olanlar ve bunun haricinde Ehl-i beyt’in önem ve faziletini ortaya koyanlar olmak üzere iki grupta ele alındığı görülmektedir.137

Kur’an ve hadislerdeki kullanımına bağlı olarak Ehl-i beyt’in kimler olduğu hakkında değişik görüşler ortaya çıkmıştır. Bu farklılığı besleyen en önemli unsurun daha çok siyasi olduğu görülmektedir.

Ayet ve hadisler değerlendirildiği zaman Ehl-i beyt’in kim olduğu hakkında şu görüşler ortaya konmuştur. Ehl-i beyt sadece Peygamber’in (s.a) hanımlarıdır; sadece Hz. Peygamber, Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’dir; Hz. Peygamber’in çocukları, hanımları ve Ehl-i kisadır; Ehl-i kisa, Vâsile b. Eskâ, Ümmü Seleme ve

       134 İbn Manzur, a.g.e., XI, 29-30   135 Hûd 11/73; Ahazab 33/31–32  136 Kasas 28/11–12 

137 Ehl-i beyt için bkz., Varol, M. Bahaüddin, Ehl-i Beyt-Kavramsal Boyut, Yediveren, Konya, 2004, 137- 158 

Selman-ı Fârisî’dir; Hz. Peygamber’in çocuklarının da dahil olduğu bütün akrabalarıdır; sadakanın kendisine haram olduğu kimselerdir; Hz. Peygamber’in ümmetidir.138

Tarihi süreç içinde zamanla bu kavram imametin Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hüseyin’in soyundan gelen oniki imama ait olduğunu söyleyen İmamiyye Şia’sının dayanak noktası olmuştur. İmamiyye Şia’sı başlangıçta Ehl-i kisa rivayeti olarak bilinen şu rivayetle ele aldığı Ehl-i beyt kavramı içerisine, oniki imamı almış ve artık masumiyet, velayet vb. bütün doktirinleriyle bu çerçeveye dayanan bir imamet nazariyesi oluşturarak, bunu temel inanç esaslarından bir unsur haline getirmiştir. Ümmü Seleme’den aktarılan rivayete göre: “Rasûl-i Ekrem (s.a) benim odamdayken Hz. Fatıma odaya geliverdi… Peygamber Fatıma’ya: “Ey Fatıma! Git eşini ve iki evladını buraya getir!” dedi. (Hz. Fatımanın onları çağırması üzerine) Ali, Hasan ve Hüseyin gelip odaya girdiler ve hepsi de birlikte yemek yemeğe başladılar. Bu esnada Peygamber bir döşeğin üzerinde oturmuştu. Üzerinde bir Hayber kisası (aba) vardı. Ümmü Seleme diyor ki; Ben o odanın bir köşesindeki hücreye çekilmiş namaz kılmak ile meşgul iken Allah’u Teala şu ayeti nazil etti. “Allah siz Ehl-i beyt’ten her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz

etmeyi irade eder.” Ümmü Seleme diyor ki: Ben başımı odaya sokarak şöyle dedim; Ben

de sizden miyim ey Allah’ın Resulü? Buyurdular ki; “sen hayır üzeresin, sen hayır üzeresin.”139

Ehl-i beyt’in kimliği, özellikle Ehl-i Sünnet ve İsnaaşeriyye arasında önemli bir ihtilaf konusudur. Bu beraberinde siyasî-itikadî ayrışmaları da getirmiştir. Esasen ihtilaf büyük ölçüde Şia’nın Ehl-i beyt kavramını kendi düşünce sistemine göre tanımlamaya çalışmasından kaynaklanmaktadır. Daha önce de belirttiğimiz gibi bu kavram ve bu kavrama yüklenen içerik Şia’nın siyasî-itikâdî iddiaları bakımından önemlidir. Onlara göre Allah bütün mahlûkatı Hz. Peygamber ve Ehl-i beyt için yaratmıştır. Ehl-i beyt olmasaydı Allah gökleri, yeri, cenneti, cehennemi, Adem’i, Havvây’ı, melekleri yaratmazdı.140

Şia’nın daha çok siyasi kaygılarla ortaya attığı ve ısrarla üzerinde durduğu görüşe göre Ehl-i beyt sadece Hz. Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’den oluşmaktadır.141

      

138 Ayrıntılı bilgi için bkz.; Varol, a.g.e, 65-98  139 Tirmizî, Menâkıb, 31; Küleynî, a.g.e., I, 287 

140 Türcan, Galip, “İmâmî Ehl-i beyt Tanımının Dînî Taihî Temelleri”, Marife, sayı 3, 2004 (İbn Bâvebeyh, Ebû Cafer Muhammed b. Ali, Risâletu’l-İ’tikadâti’l-İmamiyye, çev. Ethem Rûhi Fığlalı, A. Ü. Basımevi, 1978, 109’dan naklen) 

Hz. Peygamber’in eşleri Ehl-i beyt’ten değildir.142 Yine Şia’ya göre Rasûlullah’ın Hz. Fatıma dışındaki çocukları, Hasan ve Hüseyin dışında kalan torunları Ehl-i beyt’e dâhil değildir.143 Şia’ya göre daha geniş anlamda Hz. Hasan ve Hüseyin’in soyundan gelenler de Ehl-i beyt’tendir.144

Ehl-i Sünnetin ise Ehl-i beyt’in kapsamı hakkında iki görüşü vardır. Birincisine göre Ehl-i beyt tamlamasının geçtiği ve Ahzab sûresinin 33. Ayet-i kerimesinde: “Evlerinizde oturun, eski cahiliyyede olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekatı

verin Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin. Ey Ehl-i beyt! Allah sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” buyrulmuştur. Bu ayet-i kerime Efendimiz’in hanımları

hakkında nazil olduğu için, Ehl-i Sünnete göre bu kavrama sadece Hz. Peygamber’in eşleri dâhildir. İkinci görüşe göre Ehl-i beyt’ten kasdedilen, öncelikle hanımları olmakla birlikte, Hz. Peygamber’in bütün çocuklarını, kız-erkek bütün torunlarını, amcalarını ve amcalarının çocuklarını ve torunlarını ve diğer akrabalarını, yani Haşimoğulları’nı içine alan bir kavramdır.145 Ehl-i Sünnetin ikinci tanımı Kur’an’dan bağımsız olarak düşünüldüğünde doğru olsa bile tarihi bağlamla ilişkisi olmadığı için yeterince açıklayıcı değildir. Ayete bakıldığında Ehl-i beyt’in Hz. Ali, Fatıma, Hasan, Hüseyin ve Hz. Peygamber’in hanımlarından olduğunu söylemek makul olmakla birlikte, bu tamlamanın içine tüm muttaki müslümanların ya da ümmetin146 girdiğini ileri sürmek, Şia’nın iddiasını buharlaştırma gayreti gibi görünmektedir.