• Sonuç bulunamadı

Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun; Kurân-ı Kerim’de Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“َشْغُعْنا ُىُكِب ُذَِشَُبَنَو َشْغُُْناُىُكِب ُهَّهنا ُذَِشَُ”

“Allah size kolaylık ister, zorluk istemez”. Şehadet ederiz ki bir tek Allah’tan başka ilah yoktur, O’nun ortağı da yoktur. Yine şehadet ederiz ki Muhammed Allah’ın kulu ve elçisidir. Hadis-i Şerifinde “Ben kolaylık ve hoşgörü dîni ile gönderildim” buyurmuştur. Salât ve selam Peygamberimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) üzerine, ailesi ve ashâb’ının üzerine olsun.

Hiç şüphe yok ki, İslam şeriatında büyüklüğün örnekleri sayılmaktan daha fazladır ve İslam dininin en yüce manada ortaya koyduğu şeylerden hoşgörü ve kolaylıktır. Dolayısıyla dinde ne zorluk ne meşakkat ne de şiddet görülür. İslam’a mensup olanların bazıları, dinin en şiddetli şeyleri gerektirdiğine inanıp aşırılığa çağırıyorlar. Bunlar, dinde en şiddetli olanın en dindar ve Allah’a en çok itaatkâr olduğunu zannederek millete aşırılık kapılarını açtılar. Hoşgörü ve kolaylık üzerine kurulu olan bu dinin büyüklüğünden habersiz olduklarını gösterir. Allah Teâlâ “O, sizi seçmiş, babanız İbrahim'in yolu olan dinde sizin için bir zorluk kılmamıştır. Daha önce ve Kuran'da, peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için size Müslüman adını veren O'dur” buyurmuştur. Peygamber efendimiz “Din kolaylıktır. Dini aşmak isteyen kimse, ona yenik düşer. O halde, orta yolu tutunuz, en iyiyi yapmaya çalışınız, o zaman size müjdeler olsun; günün başlangıcından, sonundan ve bir miktar da geceden faydalanınız” buyurdu. Süfyân es-Sevrî (r.a) da bu konuda şunu söyler: “İlim, güvenilir bir âlimden işitilen ruhsata tabi olmayı gerektirir. Aşırılık ise herkesten alınabilir”.

İslam’da hoşgörü, söylenecek bir söz ya da yükselen bir slogan

75

değildir, ancak ilahi bir yöntemdir. Yüce Allah'ın kullarına davrandığı ve kendi aralarında davranmalarını emrettiği ilkelerinden biridir. Allah Teâlâ “Allah kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükler” başka ayette

“Allah size kolaylık ister, zorluk istemez” yine başka ayette “İnsan zayıf yaratılmış olduğundan Allah sizden yükü hafifletmek ister”

buyurmuştur. Cenab-ı Hak Kurân-ı Kerim’de en çok ümit veren ayette tüm kullarına umut, bağışlama ve merhamet kapısını açarak şöyle buyurur: “De ki: 'Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım!

Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, merhametlidir'”, başka bir ayette “Bununla beraber, Rabbin mağfiret ve merhamet sahibidir” ve yine başka bir ayette “ancak tevbe edenler, ıslah olanlar ve gerçeği ortaya koyanlar müstesna; işte onların tevbesini kabul ederim. Ben, tevbeleri daima kabul ve merhamet edenim”.

Ebû Hureyre -radıyallahu an- şöyle dedi: Resûlallah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allah mahlukları yarattığı zaman kendi yanında Arş’ın üstünde olan kitabında ‘Rahmetim öfkeme gâlip olmuştur’ diye yazdı". Kutsi Hadiste Yüce Allah “Ey âdemoğlu! Sen bana dua ettiğin ve benden affını umduğun sürece, işlediğin günahlar ne kadar çok olursa olsun onların büyüklüğüne bakmadan seni bağışlarım. Ey âdemoğlu!

Günahların gökleri dolduracak kadar olsa, sen benden bağışlanmanı dilersen, günahlarını affederim. Ey âdemoğlu! Sen yeryüzünü dolduracak kadar günahla huzuruma gelsen, fakat bana hiçbir şeyi ortak tutmamış, şirke bulaşmamış olsan, ben de seni yeryüzü dolusu mağfiretle karşılarım”

buyurmuştur.

Ayrıca, Cenâb-ı Hak; Kurân-ı Kerim’de birçok yerde kullarını hoşgörü ve affediciliğe çağırdı. Allah Teâlâ “Sen af yolunu tut, bağışla, uygun olanı emret, bilgisizlere aldırış etme”, başka ayette “İyilik ve fenalık bir değildir. Ey inanan kişi: Sen, fenalığı en güzel şekilde sav;

o zaman, seninle arasında düşmanlık bulunan kişinin yakın bir dost

76

gibi olduğunu görürsün. Bu, ancak sabredenlere vergidir; bu ancak o büyük hazzı tadanlara vergidir” ve yine başka bir ayette “Affetsinler, geçsinler. Allah'ın sizi bağışlamasından hoşlanmaz mısınız? Allah bağışlayandır, merhametli olandır” buyurmuştur.

Şüphesiz, Resûlullah’ın hayat gidişatını okuyan, hoşgörü ve kolaylık konusunda ümmetine ve tüm insanlığa bir örnek olduğunu bilecektir.

İşte Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) şöyle buyuruyor: Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) iki şey arasında muhayyer bırakıldı mı o, günah olmamak kaydıyla, mutlaka en kolay olanı tercih ederdi. Günah olursa da, bundan en uzak insan da, O olurdu. Allah’u Teâlâ’nın hürmeti çiğnenmediği sürece nefsi için intikam almamış ve eğer Allah’u Teâlâ’nın hürmeti çiğnenmiş ise, onun cezâsını mutlaka vermiştir".

Yüce Allah’ın yoluna, hikmetle ve güzel öğütle çağırmak hususunda, Peygamber efendimizin hayatından alınacak bazı örnekler üzerine duralım: Enes radıyallahu anh şöyle dedi: Bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve:

- Ey Allah’ın Resûlü! Ben cezayı gerektiren bir iş işledim, cezâmı ver!

dedi. Tam o sırada namaz vaktiydi. Adam, Resûlullah ile birlikte namazı kıldı. Namazdan sonra:

- Ey Allah’ın Resûlü! Ben cezayı gerektiren bir iş yaptım, cezamı ver!

dedi.

Hz. Peygamber:

- “Sen bizimle birlikte namaz kıldın mı?” buyurdu. Adam:

- Evet, dedi. Hz. Peygamber de:

- “Öyleyse sen affolundun” buyurdu.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi: Bedevînin biri Mescid-i Nebevî’de küçük abdestini bozmuştu. Sahâbîler onu azarlamaya kalkıştı.

Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Adamı kendi haline bırakın. Abdest bozduğu yere bir kova (veya büyük bir kova) su dökün. Siz kolaylık göstermek için gönderildiniz, zorluk çıkarmak için değil”. Hz. Aişe şöyle anlatıyor: Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)

77

kucağına oturttuğu bir çocuk onun elbisesi üzerine işedi. Resûlullah su istedi. Suyu azar azar (sidiğin üstüne) döktü de onu yıkamadı.

Muâviye İbni Hakem es-Sülemî radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in arkasında namaz kılarken cemaatten biri aksırdı. Ben de hemen “Yerhamükellah (çok yaşa)” dedim. Cemaat bana dik dik bakmaya başladı. Bunun üzerine: Vay başıma gelenler! Yâhu bana niye öyle bakıyorsunuz? deyince de, ellerini uyluklarına vurmaya başladılar. Onların beni susturmaya çalıştıklarını görünce kızdım; ama yine de sustum. Anam, babam Resûl-i Ekrem’e fedâ olsun. Ne ondan önce ne de ondan sonra kendisinden daha iyi bir öğretici görmedim. Vallahi beni ne azarladı ne dövdü ne de sövdü. Namazı kıldırıp bitirince bana:

“Bu ibadetin adı namazdır. Namaz kılarken dünya kelâmı konuşulmaz.

Çünkü namaz tesbih, tekbir ve Kur’an okumaktan ibarettir” dedi.

Şüphesiz, Rabbimizin Kitabını ve Peygamberimizin Sünnetini takip edersek, dünyanın şu anda acı çekmekte olduğu her türlü aşırılık ve şiddeti ortadan kaldıran bir hoşgörü, kolaylık ve nezaketin nice örneklerini bulacağız. İnanç bakımından, İslam’ın kimseyi Müslüman olmaya zorlamaz ki, herkesin inanç özgürlüğünü sağlamıştır. Allah Teâlâ

“Dinde zorlama yoktur; Artık hak ile batıl iyice ayrılmıştır” diğer bir ayette “Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi inanırdı.

Öyle iken insanları inanmaya sen mi zorlayacaksın?” buyurmuştur.

İbadetler bakımından da, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) kolaylaştırmayı, hafifletmeyi ve aşırılıktan uzaklaşmayı çağırdı ve hadis-i şerifte “Ey cemaati hakikaten içinizde nefret ettirenler var (Bundan böyle) hanginiz cemaate imam olursa namazı hafif kıldırsın! Çünkü arkasında yaşlı ve zayıflarla ihtiyaç sahipleri vardır” buyurdu. Bazı sahabeler Muaz bin Cebel’in uzun kıldırdığı namazdan şikayet etmişler, bunun üzerine Peygamber: “Ey Muâz, (üç defa) sen fitnebaz mı oldun yoksa? “Güneşe ve onun ışığına andolsun” ve “Yüce Rabbinin adını tesbih et” gibi sureleri (okusaydın!)” buyurdu. Diğer bir rivayette “senin arkanda yaşlı ve zayıflarla ihtiyaç sahipleri vardır” buyurdu. Enes radıyallahu anh şöyle

78

dedi: Resûlullah mescide girmişti. İki direk arasına uzatılmış bir ip gözüne ilişti: “Bu ip nedir?” diye sorunca, sahâbîler: Bu, Zeynep Binti Cahş’a ait bir iptir. Namazda ayakta durmaktan yorulunca ona tutunuyor, dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz: “Onu hemen çözünüz. Sizden biriniz canlı ve istekli olunca nâfile namaz kılsın, yorgunluk ve gevşeklik hissettiği zaman ise yatıp uyusun” buyurdu. Câbir radıyallahü anh anlatıyor: Arkadaşlarımla beraber sefere çıkmıştık, içimizden birinin başına taş isabet etti ve başını yaralayıp kemiğini kırdı. Sonra aynı adam uykuda ihtilâm olduğu için, arkadaşlarına:

— Teyemmüm edebilir miyim, bu hususta benim için ruhsat buluyor musunuz? diye sordu. Arkadaşları da:

— Hayır, su mevcut oldukça teyemmüme ruhsat yoktur, diye cevap verdiler. Bunun üzerine o şahıs gusül abdesti aldı ve açık vaziyetteki yaradan içeriye giren suyun tesiri ile vefat etti.

Peygamberin huzuruna geldiğimiz zaman, kendisine hadiseyi naklettiler.

Bunun üzerine Resûlullah:

— Adamı öldürmüşler, Allah onları öldürsün. Eğer bilmiyorlarsa sorsaydılar; cehaletin ilâcı sormaktır, o adama teyemmüm etmek kâfi gelirdi. Yarasına da bir bez parçası koyar, üzerine mesh eder ve vücudunun diğer yerlerini de yıkardı” buyurdu.

Yine bu bağlamda, İmran bin Husayn (radıyallahu anh) şöyle dedi:

“Benim bir hastalığım vardı, Resûlullah’a namazı nasıl kılacağımı sordum? Resûlullah: ‘Ayakta namaz kıl! Eğer ayakta namaz kılmaya gücün yetmez ise oturarak kıl! Eğer buna da gücün yetmezse yanının üzere yatarak kıl’ buyurdu”. Başka bir hadiste şöyle buyurdu: ″ Yeryüzü benim için mescit (namaz kılma mahalli) ve temiz kılındı. Ümmetimden kim bir namaz vaktine erişirse, hemen bulunduğu yerde namazını kılsın…″ . Peygamber, hoşgörüyü İslam’ın büyüklüğünü gösteren pratik bir şekilde somutlaştırmıştı. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem): "Ben namaza, içinde kıraati uzatmak niyetiyle dururum da geriden bir çocuğun ağlamasını duyunca, anasına meşakkat vermek istemediğim için,

79 namazımı kısa keserim" buyurmuştur.

İşler bakımından ise, İslam şeriatı satış ve satın alma konusunda insanların müsamaha ve kolaylık göstermeye çağırdı. Allah Teâlâ “Ey İnananlar! Mallarınızı aranızda haksızlıkla değil, karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle yiyin, haram ile nefsinizi mahvetmeyin. Allah şüphesiz ki size merhamet eder” ve diğer bir ayette “Borçlu darda ise, eli genişleyinceye kadar ona mühlet verin. Bilmiş olsanız borcu bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır” buyurmuştur. Peygamber efendimiz hadisi şerifinde “Satışta, alışta ve borcunu istemekte kolaylık gösteren kimseye Allah rahmet etsin” buyurdu. Satışta kolaylık göstermek, satıcı cimri, abartılı, tekelci ve ölçüleri eksik tutan bir kişi olmamalı demektir. Satın almada kolaylık göstermek ise alıcının insanların hakkını azaltmaması demektir. Borçta kolaylık göstermek de: adamın alacağını istediği zaman yumuşak ve tatlı dille olması gerektiği anlamına gelir.

Peygamber Efendimiz, işlerde gösterilen kolaylığın ahirette kurtulma sebeplerinden biri olduğunu söyledi. Hadisi şerifte şöyle buyurdu: “bir adam, borcunu istemekte ve ödemekte kolaylık gösterdiği için cennete girmiştir”, başka bir hadiste “Sizden önceki ümmetlerden bir adam hesaba çekildi; hayır namına hiçbir şeyi bulunamadı. Fakat bu adam insanlarla düşer kalkardı ve zengin bir kimse idi. Hizmetçisine, darda kalan fakirlerin borcunu affetmesini emrederdi. Azîz ve Celîl olan Allah: "Biz affetmeye ondan daha lâyıkız; onu affediniz" buyurdu.

Bu sözlerden sonra kendim ve sizin için Yüce Allah’tan bağışlanmayı dilerim.

* * *

Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun. İnsanların Efendisi son peygamber Hz. Muhammed’e (sallallahu aleyhi ve sellem) ehli ve ashabının hepsine salât ve selam olsun.

Kıymetli Müslüman Kardeşlerim:

İslam'da hoşgörü ilkesi, yalnızca Müslümanların birbirleriyle davranmalarına ilgilenen bir ilke değil, ancak bütün insanların

80

yaşayabileceği kapsamlı bir yöntemdir. Allah Teâlâ “insanlarla güzel güzel konuşun” ve başka bir ayette “Allah, din uğrunda sizinle savaşmayan, sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimselere iyilik yapmanızı ve onlara karşı adil davranmanızı yasak kılmaz; doğrusu Allah adil olanları sever” buyurmuştur. Abdullah İbn-i Amr (r.a)’dan rivayet edildiğine göre: Kendisi için bir koyun kesildi de kölesine şöyle der: Yahudi komşumuza hediye verdin mi? Yahudi komşumuza hediye verdin mi?” Resûlullah (s.a.v.)’in şöyle dediğini işittim: Cibril, komşuya tavsiye edip durdu. Öyle ki, onu mirasçı kılacağını zannettim”.

İmam Şafi'i (r.a), nefsin hoşgörüsü ve cömertliği hakkında şöyle söyler:

Ört onu cömertlik ile çünkü her eksiklik Denildiği gibi onu örter cömertlik

***

Gösterme düşmanlarına zilletini kesinlikle Çünkü beladır düşmanların alay etmesi kişi ile

***

Cimriden el açıklığını bekleme

Çünkü susayan suyu bulamaz ateşte

Ey Allah, dinimizi doğru anlamamızı nasip et, bize hidayet ver ve bizi hidayet vesilesi kıl!

* * *

81