• Sonuç bulunamadı

Ayrıca sosyal hareketliliğin farklı anlamları arasında bütünsel bir yaklaşım bulunabilir. Yani yukarı doğru sosyal hareketlilik sağlamak aynı zamanda coğrafi

D. Hipotezler ve yöntem

D.Hipotezler ve yöntem

Çalışmada sıklıkla vurgulandığı gibi bu uygulamanın amacı, Türkiye’de toplumsal ağların elit kabul edilen eğitim kurumlarının dışlayıcı olarak algılanan pratiklerini, kendi gündelik stratejileri ve dayanışmacı eğilimleriyle kendisi için avantaj haline dönüştürme kapasitesine değinmektir. Bu temel amaca ulaşmak için, dört alt bölümde tasarlanan sonuçlara dayanılması hedeflenmiştir. Temelde bu dört alt bölüm, uygulamanın nitelikleri kadar, teorik çerçevenin gerekliliklerini ifade etmek için oluşturulmuştur. Birinci alt bölüm

“elit okul” ile ilgilidir. Burada temel hedef söz konusu “elit okul”un öğrencilerin sosyo – ekonomik kökenleri değerlendirildiğinde, bu tanımının değiştiğidir. Amaç, dayanışmacı stratejilerin, eğitim sisteminin niteliklerini kendi koşulları uyarınca şekillendirmesi

sonucunda bu tür kurumlara görece rahatlıkla girebildiğidir. Dolayısıyla bu okullar, batılı muadillerine oranla seçim (selectivity) aşamasında değil, eğitim koşullarının niteliğiyle farklı kurumlar olmaktadır. Bu bakımdan meritokrasiye daha yakın kurumlar olduğu düşünülebilir. Ancak bu kurumlara ulaşabilmek için tek unsurun yetenek olmadığının da göz ardı edilmemesi gerekir. Yani “elit okulun” öğrencilerinin sosyo –ekonomik kökenlerinin kozmopolit bir yapı göstermesi, bu kurumların yetenek temelinde seçim geliştiren okullar olduğu sonucuna neden olmaz. Daha çok Bourdieusian anlamda kuşaklararası hakimiyetin oluşması, yani eşitsizliğin kurumsallaşması yönündeki etkilerin zayıf kalması söz konusudur. Bu zayıflık, dezavantajlı grupların alternatif kaynaklar yoluyla alana ait avantajlara yönelmesine yol açmıştır.

İkinci alt bölüm, ailenin bu hareketlilik imkanlarını nasıl algıladığını göstermeye çalışacaktır. Önceki bölümün girişinde de gösterildiği gibi, bu imkanların değerlendirilmesinde ailenin desteği ve eğitime yönelik algısı son derece belirleyicidir. Bu etkinin “elit okul” öğrencileri açısından değerlendirilmesi büyük önem taşımaktadır.

Özellikle dezavantajlı sosyo-ekonomik koşullara sahip öğrencilerin aile desteği konusunda da benzer dezavantajları taşıdığına yönelik yaygın kanaatin aksine, bu çalışmada söz konusu grupların aile desteğini imkanlar ulaşmak için bir kaynak olduğu varsayılacaktır.

Elbette daha avantajlı sosyo-ekonomik koşullar ve özellikle ebeveynlerin eğitim durumu, yüksek oranda bir aile desteği yaratabilir. Ancak bu desteğin sadece avantajlı konumların ayırıcı bir özelliği olmadığı, aksine dezavantajlı grupların da benzer kaynakları yaratabileceği iddia edilecektir. Bu nedenle Türkiye’de eğitime verilen önemin “sınıfsal” bir habitus olmadığı ileri sürülecektir. Yani Türkiye’de özellikle Anglo – Sakson ülkelerini kapsayan çalışmalardan farklı olarak eğitime verilen değer orta sınıflar için geçerli bir özellik olmadığı ve dezavantajlı toplumsal sınıfların da, hareketlilik kanallarının açık olmasına paralel olarak, eğitim ve eğitimle elde edilen statülere değer verdiği iddia edilecektir.

Üçüncü bölüm, toplumsal ağların ebeveynler dışındaki boyutuna yani yakın çevre ve akrabalardan gelen etkilerin eğitim desteğini nasıl şekillendirdiğine değinmeyi amaçlamaktadır. Bir önceki bölümün başında belirtildiği gibi dezavantajlı gruplarda akraba ağlarından kaynaklanan destekler, üniversite eğitim açısından belirleyici olmaktadır. Bu bakımdan “elit okul” öğrencileri arasında bu desteklerin niteliği değerlendirilmeye çalışılacaktır. toplumsal ağların etkisinin zayıflamaya başladığına ve piyasa mekanizmalarının genişlemesinin bu etkilerin yerini almaya başladığına ilişkin görüş, bu

etkinin sınırlı kalacağını ileri sürebilir. Ancak piyasalaşma yönündeki bu etkinin Türkiye’de sosyal hareketliliğin niteliğinde de belirleyici olmaya başlandığı kabul edilmekle birlikte, akraba ağlarının etkinliğinin halen işlevsel bir araç olacağı düşünülmektedir. Dezavantajlı gruplar açısından akraba ağlarının sağladıkları dayanakların eğitim başarısı için önemli olduğu beklenmektedir.

Dördüncü bölüm, ilk bölümün sonunda belirtilen teorik model ve bir önceki bölümün üçüncü alt bölümünde işlevselliği açıklanan sosyal sermaye anlayışının devamlılığını gerçekleştiren ve kuşaklararası alışveriş anlamına gelen karşılıklılıkların nasıl şekillendiğine odaklanılacaktır. Dezavantajlı gruplardan gelen öğrenciler için ebeveyn ve akrabalarından kendisine yönelen sosyal desteğin karşılıklığının ifade edilmesi çok önemlidir. Ayrıca bu etki toplumsal ağların işlevselliğin devamı açısından sadece White (1999: 143) belirttiği borcun geri ödenmesinin değil, aynı zamanda toplumsal ağların işlevselliğini devam etmesini sağlar. Bu bakımdan sadece ebeveynlerin fedakarlıklarını değil, eğitim yoluyla elde edilen avantajların akraba ağlarının diğer üyeleri tarafından kullanılmasına katkıda bulunur. Nitekim literatürde, dezavantajlı grupların özellikle ihtiyaç duyduğu yönlendirmenin sağlanmasında ebeveynlerin boşluğu bu tür öncü akrabalar tarafından doldurulduğu bilinmektedir. Bu bakımdan karşılıklılığın dezavantajlılar arasında daha belirleyici olduğu savunulacaktır.

Beşinci bölüm “elit okul” öğrencilerinin kariyer beklentileri ile toplumsal ağların gücü arasındaki ilişki ele alınacaktır. Temel beklenti, açık sosyal hareketlilik kanallarının aynı zamanda kariyer bakımından iyimserliğe neden olmasıdır. Doğal olarak bu okulun öğrencileri daha yüksek kariyer beklentilerine sahiptirler. Fakat güçlü toplumsal ağlar bu iyimserliğin genelleştirilmesine de katkıda bulunabilir ve güçlendirebilir. Karşılıklılığın tersi olarak kariyer beklentileri daha çok bireysel iyinin karşılanması anlamına gelmektedir. Bu bakımdan kariyere ilişkin tutumların maddi ilişkilere odaklandığı düşünülebilir. Nitekim çalışmada elit okul öğrencilerinin yüksek kariyer beklentilerine sahip olacağı, ancak sosyo-ekonomik koşulların bu beklentileri dönüştüreceği ileri sürülecektir. Avantajlı gruplar karşılıklılık ilişkilerine daha az bağımlı olduğu için dezavantajlı gruplardan daha yüksek kariyer beklentilerine sahip olmasının normal karşılanması gerekmektedir.

Grafik. 7 AraĢtırmanın aĢamaları

Çalışmada öncelikle bu aşama ve hedeflere uygun olarak değerlendirme yapılacaktır.

Ancak her bölümün içerisinde ilgili kaynakların farklı toplumsal yapıları nasıl değerlendirileceğine ilişkin olarak karşılaştırmaya da yer verilecektir. Bu karşılaştırma toplumsal tabakalaşma ve sınıf yapısı bağlamında ele alınacaktır ve avantajlılar ile dezavantajlıların değerlendirilmesini ifade edecektir. Toplumsal sınıfların ve tabakalaşma yapısının ne tür bir yöntemle değerlendirileceği önemli bir tartışma konusudur. Martin (2009: 164 – 167) elit okullar bağlamında bunun en etkin yolunun farklı kaynak türlerine göre bir dağılım yapılması gerektiğini düşünmektedir.

Buna en uygun yöntemlerden biri EGP sınıf şemasıdır. İlk bölümde de tartışıldığı gibi bu şema, emek piyasası konumlarından hareket etmekle birlikte çok farklı göstergelerin kombinasyonları sonucunda bir sınıflama şansı sunar. Özellikle üniversiteler üzerindeki araştırmalarda, kullanılan bir başka kriter ilk kuşak öğrenci (first generation students) kriteridir. Ebeveynleri arasında üniversite mezunu bulunmayan öğrencileri tanımlayan bu kategori, aynı zamanda çok boyutlu dezavantajları gösterme kapasitesine sahiptir (Pascarella & et.al.,2004: 251). Üniversite eğitiminin sadece finansal açından değil, kültürel açıdan da kuşaklarasılığı içerdiğinden ötürü bu sınıflandırma önemli hale gelmektedir. Bu çalışmada dezavantajlılar kategorisi EGP sınıf şeması ve ilk kuşak öğrenci kriteri beraber değerlendirilerek oluşturulmuştur. Breen (2004b: 16-17)EGP şemasının üçlü bir versiyonunu sunarken I+II+III.a’dan oluşan bir beyaz yakalı sınıftan bahseder ve bu sınıfın birikim yaratan IVa. Sınıfıyla beraber değerlendirilmesini ön görür.

Buna ek olarak ikinci kuşak öğrenci kriteri ile avantajlılar kategorisi, diğer sınıf kategorileri