• Sonuç bulunamadı

Karesi gazetesinde üç hikâye yayımlanmıştır. Bu hikâyeler Mütenevvia bölümündedir. Gazetedeki ilk iki hikâye 89 numaralı nüshada yayımlanmıştır: “Riyalli Masa”, “Letaif”. Riyalli Masa hikâyesi Teâvün-i Aklâm adlı ceride-i edebiyeden alınmıştır. Letâif Tarik gazetesindendir. Gazetede ilk defa yayınlanan hikâye, Darüşşafaka mezunu ve vilayetteki Medrese-i Edebiye’nin kurucusu Ahmet Nurettin ‘in “Zail Olmuş Bir Gece” adlı hikâyesidir.

İlk hikâye 89 numaralı nüshadaki Teâvün-i Aklâm adlı ceride-i edebîyeden alınmış olan Riyâlli Masa’dır. 17. yüzyılın sonlarında geçen hikâyede ünlü Ressam Piyer Pol Ruben’in kaldığı oteldeki otelci ile para yüzünden anlaşamaması ve otelci ile yaşadıkları anlatılmaktadır. Hikâye Paris’te geçer. Ruben o dönemde ünlü bir ressamdır debdebe ve ihtişama düşkündür. Kazandığı paraları kısa sürede harcayan Ruben giyimine de önem vermektedir. Ruben parası olduğunda harcar, olmadığında otele olan borcunu bile veremez duruma gelir. Böyle bir günde yine otel sahibi Ruben’den parasını ister. Ruben ısrarcı olan otel sahibine parasını vermek için resimlerden birini iki bin frank karşılığında satmak için bir pusula ile arkadaşına gönderir. Arkadaşı resme sekiz yüz franktan fazlasın veremeyeceğini söyleyince yaptığı resmîn bu kadar etmeyeceğini söyleyerek sinirlenen Ruben, resmî ayağının altına alıp parçalar. Olayı bir kenardan izleyen otel sahibi de sinirlenerek Ruben’in oteli terk etmesini ister. Ruben borcunu sekiz gün içinde vereceği konusunda yemin ederek adamı ikna eder. Sekiz gün boyunca odadan hiç çıkmaz. Sekizinci gün adama borcunu odaya bıraktığını söyleyerek gider. Telaşla odaya giden adam kapıyı açınca masa üzerindeki altın ve gümüşleri fark eder heyecanla onların yanına gidince onların birer resim olduğunu anlayarak sinirlenir. Aklına dolaptaki kıyafetleri satmak gelir ve dolaba yönelir kıyafetlerde resimdir. Otelci sinirlenerek ilk önce masayı bodruma atar. Odanın duvarlarını yıkamayacağı için oda o şekilde kalır. Bu olayın duyulması üzerine Paris’te bir çok kişi odada kalmaya gelir.

Sanattan anlamayan otel sahibi her gelene Ruben’i şikayet eder. Ressamın hayranlarından bir İngiliz resimleri almak istediğini söyler. Otelci de bu resimleri de masa gibi bodruma atamayacağı için orada kaldıklarını söyleyince İngiliz masayı görmek ister ve satın alır. Böylece Ruben borcunu faiziyle ödemiş olur.145 Bu olay tam bir hikâye sayılmasa da tahkiyeli unsurlar taşıdığı için hikâye olarak ele alınmıştır.

Gazetede yayımlanan ikinci hikâye Letâif başlığını taşımaktadır. Letâif Tarik gazetesinden alınmıştır. İngilizlerin tuhaflıklarını anlamaktadır. Hikâyedeki iki kişiden biri arabacı, diğeri asilzadedir. Asilzade bir gün vapurla kısa bir yolculuğa karar verir. Kendisini iskeleye götüren arabaya gelene kadar beklemesini söyler. Asilzade vapura binince Amerika ve Afrika’ya gitmeye karar verir. Arabacı adamı bir sene bekler. Asilzade seyahatten dönünce arabacının kendini beklediğini görür ve adama olan borcunu sorar ve bir çek yazar. Daha sonra arabacı adamı evine götürür. Adam içeri gireceği sırada arabacı sefer ücretini de ister. Adam da ücreti çıkarır, verir. Bu hikâye İngilizlerin bakış açılarını yansıtmaktadır.

Ahmet Nurettin’in Zail Olmuş Bir Gece adlı hikayesi ilk kez Karesi’de neşredilmiştir. 91, 92, 93, 94, 96, ve 99 numaralı nüshalarda yayımlanan hikâyede kadın düşkünü bir adamın başından geçenler anlatılmaktadır. Hikâyenin kahramanları, Madam Elen, Mösyö Antuan ve Madam Mari’dir. Madam Mari ve Madam Elen güzel iki kadındır. Mari erkeklerle arkadaşlık arzusu pek olamayan bir kişidir ve Küçük Vahşi lakabı ile anılır. Elen ise işve-baz, dul bir kadındır. Antuan, zen-perest (kadın düşkünü), bayağı bir adam olarak tanıtılmıştır.

“Madam Mari’nin siyaha yakın gözleri, nigah-ı cazibânesi pek dil-rübâdır. Boyca, tenâsüb endamca her ikisinin beyninde bir fark bulunamaz. Şu kadar var ki birinin zerrin diğerinin siyah saçları arasında lem’a nisâr melahat olan iki lehçeden evvelkisi deryâ-yı nûr-ı maşrık ortasında arz-ı didâr eden afitâbı, ikincisi leyle-i sevdâ arasında şa’şaa-bahş-ı etraf olan bedr-i tâmı andırır146.” cümleleriyle iki kadının güzellikleri anlatılmıştır.

145 İmzasız, “Riyallı Masa” Karesi, Nr. 89, 28 Rebi’ül-Evvel 305 ve 2 Kanun-ı Evvel, 303, s. 4.

146 Ahmet Nurettin, “Zail Olmuş Bir Gece”, Karesi, Nr. 91, 13 Rebî’ül-Âhir 305 ve 16 Kanun-ı Sânî 303,

Elen’den hoşlanan Antuan, onun gözünde iyi bir mevki kazanmak için evlilik teklifinde bulunur. Buna karşılık Elen ise Antuan gibi birisinden intikam almak hevesine kapılır. Madam Elen havuz başındayken Antuan onu ziyarete gelir. Ve ona olan aşkını dile getirir. Elen ondan bir şey istediğini söyleyince tereddüt yaşamasına rağmen yine de kabul eder. Elen’in teklifi Mari ile ilgilidir. Madam Mari’nin kıskanç olan kocası Piyer’in onu hiçbir baloya göndermediğini anlatan Elen, Antuan’dan bir geceliğine Mari’nin yatağında yatmasını ister. Bu isteğinde Piyer’in eve geç geldiğini ve karısını rahatsız etmediğini ikna edici unsur olarak kullanır. Antuan teklifi kabul edince onu kadın kılığına sokmak için gerekli hazırlıklar yapılır. Sevda uğruna kadın giysileri giyen Antuan Mari’nin yatağına yatar. Bir süre sonra Piyer sandığı kişinin yatağa girmesiyle Antuan korkmaya başlar. Hele Piyer kolunu ona doğru uzattığında bu korku daha da artar. Daha sonra zil çalar ve içeri birileri girer. Korkudan yorganı başına çeken Antuan kadın seslerini duyar. Yataktan kaldığında içeri girenin Mari olduğunu görür. Yatakta yatan ise Elen’dir. İki kadın kendisiyle alay etmiştir. O ana kadar yanındaki kadını fark etmeyen Antuan için bu gece zail olmuş bir gecedir. Bu yüzden hikâyeye bu ad verilmiştir.

Hikâye Paris yakınlarında geçmektedir. Bunu Elen’in konuşmalarından anlıyoruz. Elen Mari’nin kocasının Paris’ten son tren ile dönüp ilk tren ile gittiğini Antuan’ı ikna etmek için söylemiştir. Zail Olmuş Bir Gece’de mekan tasviri olarak Elen’in evinden bahsedilmiştir. Hikâyede olaylar 3. tekil kişinin ağzından anlatılmıştır. Vak’a bir günlük zaman dilimi içinde geçmektedir.

Karesi gazetesinde yayımlanan hikayelerden ilk ikisi alıntıdır ve aynı sayıda Mütenevvia başlığı altında yayımlanmış ve iki sayı sonra da Karesi’de Mekteb-i Edebiye’nin kurucusu A. Nurettin hikâyesini gazeteye göndermiştir. Böylece gazetenin edebiyat bölümünde olmayan yeni bir nesir türünün yayımına başlamıştır. Hikâye yayımına başlayan gazete kısa bir süre sonra kapanmıştır.