• Sonuç bulunamadı

Hibrit Savaş ve Ekomomi İlişkisi

2.2. Hibrit Savaşın Özellikleri

2.2.4. Hibrit Savaş ve Ekomomi İlişkisi

Klasik savaşların, vergilendirme veya resmi devlet borçlanması yoluyla finanse edilmesine rağmen; hibrit savaşlar, paramiliter gruplardan ulus üstü şirketlere kadar bir takım devlet veya devlet-dışı birey, örgüt, kurum veya kuruluş tarafından finanse edilir.

Savaşla ilgili yapılan çalışmaların çoğunda, ekonomik çatışmaların ve açgözlülüğün şiddetli çatışmaların temel itici güçleri olduğu ileri sürülür. Gerçekten de, şiddetin kendisi girişimcilik ve kâr için fırsatlar yaratır; askeri zafer yerine şiddetin devam etmesi daha önceliklidir. Bu bağlamda, Keen (1998: 11–12) çatışmanın, genellikle isyancılar veya savaş ağaları tarafından kontrol edilen ve uluslararası ticaret ağlarına bağlı bölgelerde savaş ekonomileri yaratabileceğini öne sürmüştür; silahlı çetelerin üyeleri yağmalamadan yararlanabilirler ve rejimler muhalifleri saptırmak, destekçileri ödüllendirmek veya kaynaklara erişimini sürdürmek için şiddeti kullanabilirler. Bu koşullar altında, iç savaşları bitirmek zorlaşır. Diğer analistler, bunu küreselleşme bağlamına dahil ederler (Berdal ve Malone, 2000: 3).

Kaldor'a göre: “Bazı karşılıklı yararlar ekonomik olabilir. Çağdaş çatışmalar; yağmalama, adam kaçırma, kontrol noktaları oluşturma, uyuşturucu kaçakçılığı veya insan kaçakçılığı, insani yardım veya diasporadaki işçi dövizlerini harekete geçirme gibi çeşitli araçlarla finanse edilmektedir. Bu faaliyetlerin savaşı finanse etmekle ilgili olup olmadığı veya savaşın bu faaliyetleri yürütmek için bir teminat sağlayıp sağlamadığı genellikle net değildir. Afganistan'daki savaş gerçekten Karzai hükümeti ve Taliban arasında bir irade yarışması mı? Ya da Taliban'la uyuşturucuya dayalı kârlı bir karşılıklı girişim içinde hükümetle işbirliği yapan savaş ağaları mı?” (Kaldor, 2010: 275).

Bu tür savaşların içsel eğilimi sınırlı savaş değil, sonu olmayan savaştır. Bu şekilde tanımlanan savaşlar, siyasal kimliğin ve daha fazla ekonomik çıkarların yeniden üretilmesi için savaşta paylaşılan kendi kendini sürekli kılan çıkarları yaratır. İşte bu yüzden 'sürekli çatışma' (George Casey, ABD Ordusu Genelkurmay Başkanı), 'uzun savaş' (Rumsfeld), 'sonsuza kadar savaş' (Dexter Filkins) veya 'sonsuz savaş'

(David Keen) gibi terimlerin ortaya çıktığını görüyoruz (Kaldor, 2010: 275). Rupert Smith'in iddia ettiği gibi, klasik savaşlarda öncül, barışla sonuçlanacak bir çabadır; ancak hibrit savaşlardaki amaç ise sürekli savaş durumu izlenimi yaratılması ve kriz halinin sürdürülmesidir (2005: 17).

Son yıllarda iç savaşın yaşandığı belli toplumlarda uluslararası ticaretin yoğunlaştığının görülmesi, bize 20. yüzyılda çatışmaların farklı bir boyutunu da göstermiştir (Reno, 2000: 43-44). Aynı zamanda iç savaşların başlamasındaki esas nedenin de ekonomik gündemlerin olduğu ileri sürülmektedir (Collier, 2000: 91). Birçok iç savaşın yoksulluktan değil, bir kaynak zenginliğinden kaynaklandığına ve beslendiğine dair kanıtlar da bulunmaktadır (de Soysa, 2000: 113-114).

Jung’a göre; hibrit savaşların sosyal ve ekonomik bağlamı, zayıf ya da başarısız devletler ve suçlu gruplar arasında doğal kaynaklar ya da yasadışı ticari faaliyetler üzerindeki rekabetleri ile şekillenmiştir. Küreselleşme, hibrit savaşların ekonomi politikasının önemli bir bileşenidir. Küreselleşme ile beraber devletin otoritesi aşınmış ve şiddetli savaş ekonomileri ortaya çıkmıştır (2003: 12).

Suçluluk, yolsuzluk ve verimsizliğin yaygınlaşması, artan organize suçun ve paramiliter grupların ortaya çıkmasıyla şiddetin giderek daha fazla özelleştirildiğini ve siyasi meşruluğun ortadan kalktığını belirtmiştir (Kaldor, 2001a: 5). Bu, küreselleşmiş bir savaş ekonomisidir, savaş tarafları kendilerini yağma ve karaborsa ya da dış yardım yoluyla finanse eder. Bu kaynaklar, şiddet yoluyla devam ettirilir (Kaldor, 2001a: 9). Duffield'e göre, bu mantık, bir çöküş veya kaos durumundan ziyade kendi kendini idame ettiren savaş ekonomisi düşüncesidir ve rasyoneldir (2001: 14).

Şiddetli çatışmalar, genellikle devlet ve devlet-dışı aktörleri etkileyen sosyal bir ortamla bağlantılıdır. Devletin zayıflaması, devlet otoritesini ve kamu mallarını aşındıran neoliberal ekonomik anlayış, küreselleşme bağlamında görülen bu ortamı hazırlayan faktörlerdir. Dolayısıyla bu argümana göre, çağdaş savaşların mekânsal bağlamı, devletler arasında değil, genellikle devletlerin içinde yer alır ve aktörleri; isyan grupları, suç çeteleri, diaspora grupları, etnik partiler, uluslararası yardım kuruluşları ve paralı askerler ve aynı zamanda düzenli ordulardır. Newman’a göre,

(2004: 175) kendi çalışmasının en ilginç gözlemlerinden biri, 'uluslararası toplumun, uluslararası yardım ve müdahalenin yeni savaşları şiddetlendirdiği düşüncesidir. İllegal bir şekilde ortaya çıkan ekonomi yöntemleri ve uzun süren iç savaşlar genellikle uluslararası müdahalelerin birer sonucudur. Jung’a göre aslında amacı asgari düzeyde sosyal güvenliği sağlamak olan hükümler, kendi amaçlarına ters düşecek sonuçlara neden olmuşlardır (Aktaran: Newman, 2004: 175).

Kuşkusuz, hibrit savaşın faydalarının yanında maliyetleri de dikkate alınmalıdır. Bu tür savaşlar hemen netice vermedikleri için sabır ve özveri gerektirir. Yerel halk, savaşa hazırlanmadan önce propagandalarla beslenmeye ihtiyaç duyar ve propagandanın hedef kitlede karşılık bulması zaman alabilir. Son olarak, herhangi bir savaşta olduğu gibi, yanlış hesaplamalar olasıdır; çünkü savaşan tarafa hizmet eden yerel ajanlar kendi çıkarlarını önceleyebilir ve silahlandıkları zaman taraflarını değiştirebilirler (Lanoszka, 2016: 181).

Özetle küreselleşme, modern savaş tezlerinde iki süreci temsil etmektedir. Birincisi; devletteki değişimleri, özellikle devlet otoritesinin ve kamu mallarının aşınmasını ve sosyal savunmasızlığı savunur. İkincisi ise; küreselleşmenin hem yasal hem de yasadışı olmak üzere, sınır ötesi ticaretin iç savaşta ekonomik güdüler için fırsatlar yarattığını savunur. Modern savaşlar literatürü, esas olarak ekonomik ve kimlik temelli motiflere odaklanmaktadır. Snow, modern iç savaşların politik terimlerle çok ilişkili olmadığını ve iç savaşta net politik hedeflere ulaşılma gibi amaçların olmadığını söyler (1996: 57). Gerçekten de, net politik hedeflerin olmayışı ve eylemleri haklı çıkarmak için fark edilebilir bir politik ideolojinin olmaması, yeni savaş analizlerinin ortak bir temasıdır. Kaldor (2001a: 6), yeni savaşların hedeflerinin, önceki savaşların jeopolitik veya ideolojik hedeflerinin aksine kimlik ve ekonomi politikaları ile ilgili olduğunu öne sürmektedir.