• Sonuç bulunamadı

1 2 3 HERAKLEĐTOS’TA “LOGOS”U KAVRAMASI BAKIMINDAN “ĐNSAN”

Herakleitos’ta (M.Ö. 544-484) kendisinden önce gelen filozoflardan farklı olarak açıkça bir varlık kuramı, bir bilgi kuramı, bir ahlak kuramı, bir siyaset kuramı ve bir tanrı kuramının varlığı görülmektedir. Yazmış olduğu eserinden elimizde en fazla sayıda fragmanın bulunduğu ilk filozoftur. Aynı zamanda evren hakkında işlenmiş bir öğretiye dayalı pratik bir kuramı, insan hayatının anlamına ilişkin tutarlı bir sistemi ileri süren ilk filozoftur.59

Parmenides ile çağdaş olan Herakleitos, her değişmenin bir bakıma karşıtına dönüşme olduğunu, karşıtından doğduğunu savunmuştur. Bu noktada Parmenides’ten ayrılan en önemli yanı, Parmenides’in değişmez varlığına karşı, ‘oluş’un gerçekliğini öne sürmesidir.

Herakleitos’a göre, her şeye hükmeden bir tek tanrısal dünya kanunu vardır ki bu ‘logos’tur. ‘Logos’, “yasa, kural, ilke ve ölçü” anlamında kullanılmıştır. Herakleitos, bir tek ‘logos’u ruhsal-maddesel olarak görmüştür ki bu, ateş’tir. Bizim dünyamız sonsuz canlı ateşten değişmeyle meydana gelmiştir ve bir vakit gelecek sonunda her şey ateşe

57 Kranz, s. 51.

58 Cevizci, a. g. e. , 2000, s. 41. 59 Arslan, ĐFT 1, s. 180.

gidecektir.60 Evrenin arkhe’sinin ateş olması, sürekliliği ve oluşu göstermektedir; her şeyin ateşten gelip tekrar ateşe dönmesi karşıtları içinde taşıyan bir logostur.

Herakleitos’a göre kosmos’ta yer alan her varlık, logosa, yasaya ve kurala uygun davranmalıdır. “Her sürüngen kırbaçlanarak otlağa güdülür.”61 Yani bunu yorumlayan Çakmak’a göre, belirlenen sınırlara uymayanlar kırbaçlanarak doğru yola, adalet’in yoluna, sokulur. Bunun için de insanın doğasına uygun yaşaması gerekir. Ancak insan dışındaki her varlık doğasına uygun davranırken, insan doğru yoldan çıkabilir ve cezasını öder. Bu bakımdan insanın kendini tanıması gerekir. “Kendini tanıma ve ölçülü

olma olanağı her insanda bulunur.”62 Đnsanların ölçülü olması ve kendi doğasına uygun yaşam sürmesi mümkün bir durumdur. Bilgece bir yaşam sürmek için insanın önce kendini; insan olmanın doğasını tanıması ve bilmesi gerekir. Ancak insanların büyük bir çoğunluğu doğalarını tanımak ve ona uygun yaşamak istemezler.

“Altın arayanlar çok fazla toprak kazarlar ve çok az bulurlar.”63 Altın, Herakleitos’a göre hakikatin simgesidir. O hem derinlerdedir ve hem de öyle kolaylıkla açığa çıkmaz. Hakikate ulaşmak için derinleşmek ve üzerini örten ön yargılardan kurtulmak gerekir. Bu da sıradan insan için çok zor bir uğraştır. Çünkü bu tür insanlar çerçöpü, bilgiye tercih ederler. Çerçöpe takılıp kalan sıradan insanlara karşın kendini soruşturan ve sıradan insana göre daha üstün olan insanlar da vardır.

Kendine sorular sorarak kendini soruşturan Herakleitos, kendimi tanıma anlamında “Kendimi keşfettim”64 sonucuna ulaşmıştır. Herakleitos’a göre insanın gizlerini incelemeksizin doğanın gizlerini kavramaya olanak yoktur. Gerçekliği bilmek ve anlamını anlayabilmek için, kendini-düşünme (self-reflection) isteğini yerine getirmemiz gerekir. Bu nedenle, Herakleitos için, felsefenin tümünü iki sözcükle belirleme olanağı ortaya çıkmıştır: “Kendimi keşfettim”. Grek felsefesinin özünde bulunan bu ilke, asıl yetkin biçimini ancak Sokrates ile kazanacak olsa da Herakleitos’un Sokrates’e çok yaklaştığını söylemek mümkündür.65

Herakleitos, kendi ruhunun derinliklerine dalmış, “kendi kendisini araştırmaya” koyulmuş ve Anaksimandros’un dünya bütünü için dediği gibi, o da ruh için “sonsuz”

60 W.Kranz, s. 57-59.

61 Herakleitos, Fragmanlar 11, (Çev. Cengiz Çakmak), Đstanbul: Kabalcı, 2005, s.51. 62

a. g. e. Frag 116, s. 269. 63 a. g. e. Frag 22, s. 73. 64 a. g. e. Frag 101, s. 237. 65 Cassirer, s. 17.

demiştir. Ruhsal ve maddesel olarak düşünülen insan ruhunda tanrısal logos-ateşinden bir parça bulunmaktadır; bu parça çoğalır, azalabilir, “daha kuru” veya “daha yaş” olabilir. Đnsanın ruhsal güçleri henüz tam olarak birbirinden ayrılmamışlardır ve düşünen varlık olarak insan bir ortaklığa girmiştir; yani bütün insanlarda düşünme, ortaktır ve düşünme ilkeleri, herkes için geçerlidir.66 Bu bakımdan insanların yapabileceği en iyi şey logosa uygun yaşamak olacaktır.

“Düşünme herkese ortaktır.”67 Bu fragmanı yorumlayan Çakmak, düşünme ve anlamanın herkeste ortak olmasına karşın, bundan, her insanın doğru düşüneceği ve hakikate uygun davranacağı sonucunun çıkarılamayacağını belirtir. Bilgece düşünmek ve yaşamak erdeme yani ölçüye dayalı temkinli bir yaşam sürmeye işaret eder. Bu durumda ise “Ölçülü olmak en büyük erdemdir. Bilgelik doğaya kulak vererek hakikati

söylemek ve doğru olanı yapmaktır.”68 Dolayısıyla erdem, insan olmanın gereklerine uygun bir yaşam sürmektir.

“Eşekler, samanı altına tercih eder.”69 Herakleitos, bu aforizmatik deyişiyle yığınları eleştirmiştir; çünkü çoğunluk değersiz olanı, değerli olana tercih etmektedir. Her varlık kendi doğasına göre davranır. “Bana göre, bir insan çok iyi ise bin kişidir.”70 Yığınları küçümseyen Herakleitos, bilge olan bir kişinin yığınlardan çok daha değerli olduğunu belirtmek istiyor. Böylece bilge olan insanlar dışındaki insanlar, yığından farklı değillerdir.

O, insanların büyük bir çoğunluğunun hem onun sözlerini hem de kozmosta her zaman mevcut olan “logos” u anlamadıklarına inanmıştır; böylece insanlar içinde “yığın” denilen logos’u anlayamayan bir kalabalığa dikkat çekerek logos’u anlayabilenlere ahlak alanına ilişkin bazı belirlemelerde bulunmuştur. Ahlaki kuramının içinde yer alan “insan” görüşü, insanın ruhsal yönü ile şekillenmiştir. Ahlak felsefesinin temelini de özellikle onun yığın-seçkinler ayrımında bulabiliriz; bu ayrım, salt psikolojik veya sosyolojik bir ayrım değil aynı zamanda etik ve politik bir ayrımdır. Başka deyişle, kendisine dayanarak bir ahlak ve politika kuramının ortaya atılabileceği bir ayrımdır. 66 Kranz, s. 59. 67 Herakleitos, Frag 113, s. 263. 68 a. g. e. Frag 112, s. 261. 69 a. g. e. Frag 9, s. 47. 70 a. g. e. Frag 49, s. 127.

Ruh, sıcak bir buhara benzemektedir. Ona göre insan ateş, su ve topraktan meydana gelmiştir. Đnsan ruhu ise esas olarak ateşten meydana gelmiştir; ancak bu ateş, bireysel ruh haline dönüşürken “nemlenen” bir ateştir. Daha doğrusu nasıl ki, genel olarak ateş sönerken su, hava ve toprak olursa, bireysel ruh haline gelirken de o, ateş olma özelliğinden hayli kaybederek “ıslak” olur. O halde aslında ateş-ruhun insan varlığına girişi ve buna bağlı olarak ortaya çıkan nemlilik durumu, bir tür ölümdür.71

“Ölümsüzler ölümlü, ölümlüler ölümsüz. Biri diğerinin ölümünü yaşar, diğeri de

ötekinin yaşamını ölür.”72 Đnsan, biri ölümsüz, diğeri ölümlü olmak üzere ikili bir doğaya sahiptir. Ölümsüz yanı ruhtaki saf ateş ve kuru hava; ölümlü yanı ise bedendir. Bu bakımdan, bedeni yaşayan, ruhu öldürür; bedeni öldüren ise ruhu yaşar.

“Ruhları nemlendiren haz veya ölümdür. Biz onların ölümünü yaşarız, onlar

bizim ölümümüzü yaşar.”73 Herakleitos için ruhun nemlenmesi demek bilinçten bilinçsizliğe geçiş, iyiden kötüye geçiş gibi bir anlam taşır; bunu ise bedensel hazların peşinden giderek yaşar. Bedensel hazlar ve tutkular ruhu nemlendirerek ölümü yaşatır. Bu bakımdan bedenin yaşamı ruhun, ruhun yaşamı ise bedenin ölümüdür. “Ruhu nemli

olan biri, sakalı bitmemiş bir çocuk tarafından nereye götürüldüğünü bilmeyen sarhoş gibidir, yalpalar durur.”74 Bilgi ve bilinçten uzak bir yaşam süren insanın ruhu nemlenir ve ıslanır. Ruhu nemlendiren ve ölümüne sebep olan şey ise bilinçlilikten uzaklaşıp hazların peşinden koşmasıdır. Eğer “Mutluluk bedensel hazlardan

kaynaklanmış olsaydı, öküzler yemek için burçak bulduklarında, onlara mutlu varlıklar derdik.”75 Böylece mutluluğun bedensel hazlardan kaynaklanmadığını göstermeye çalışan Herakleitos, mutluluğun, logosa uygun yaşamak olduğunu bir kez daha vurgular. Ruh sıcak ve kuru iken yani ateş iken logosa en yakın konumdadır. Ruhun logosa yakınlığı aynı zamanda onun bilgeliğinin de kanıtıdır. “Parlak ve kuru olan ruh,

en iyi ve en bilgedir.”76 derken vurguladığı gibi, ruhun bilgeliği logos ile ilgilidir. Bilgelikten uzaklaşıp bedensel hazlara takılan ruh nemlenip ıslandıkça logostan uzaklaşır; fakat bu durum nemli ruhun hep nemli kalacağını göstermez. Bir ‘oluş’ filozofu olan Herakleitos’ta nemlenen ruh, tekrar sıcak ve kuru olana yani ateşe 71 Arslan, ĐFT 1, s. 201. 72 Herakleitos, Frag 62, s. 155. 73 a. g. e. Frag 77, s. 187. 74 a. g. e. Frag 117, s. 271. 75 a. g. e. Frag 4, s. 37. 76 a. g. e. Frag 118, s. 273.

dönüşecektir. O halde ruhun bedensel hazlardan kurtulup tekrar bilge olması mümkündür.

Đnsanlar bazı şeyleri iyi ve arzu edilebilir, bazı şeyleri de kötü ve arzu edilmez olarak değerlendirerek sadece iyi ve hoş olan şeyleri isterler. “Her arzu edilenin elde

edilmesi iyi değildir.”77 diyen Herakleitos’a göre kötü ve arzu edilmeyen şeyler olmadan, iyi ve arzu edilen şeylerin varlığının bir anlamı yoktur; çünkü yaşam karşıtların birlikteliğindedir. Bunları görmek ve yorumlamak gerekir. “Karşıt olan

şeyler bir araya gelir ve uzlaşmaz olanlardan en güzel uyum doğar. Her şey çatışma sonucunda meydana gelir.”78 Birbirine karşıt olan, uzlaşmaz ve birbirinden ayrı duran öğeler bir araya gelerek bir uyum oluşturur; yani uyum, uzlaşmaz olanların birliğidir.

Herakleitos, insanı evrenle açıklamaktan çok, evreni insanla açıklamaya çalışan bir bakış açısına sahiptir. Nitekim onun evrensel doğa yasası dediği şey, yalnızca ve esasta doğa yasası anlamında yasa değildir; aynı zamanda normatif yasa, toplum yasası ve insani anlamda iyi ve güzel olana yönelik bir çabadır. Doğa yasası, bir insan yasasını, normatif bir yasayı tanımlar gibi tanımlanmaktadır. “Güneş ölçülerini aşmayacaktır;

eğer bunu yaparsa adaletin hizmetkarları olan Erinnysler onu yakalayacaklardır.79

Herakleitos’ta doğa yasasıyla, toplum yasası veya tanrısal yasa bir ve aynı mükemmelliğin bütünü içinde görülür. Öte yandan, zaman zaman onun toplum yasalarının temeline doğa yasalarını koyma yönünde bir eğiliminden de sözetmemiz mümkündür. Daha doğrusu O, doğa yasasını veya logos’u toplumsal, ahlaki ve dini yasayı doğa yasasına dayandırarak meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Evren için sözkonusu olan sürekli oluş ve değişme, akış içinde olma olgusu, insan için de geçerlidir. Đnsan, sürekli bir akış ve değişme içinde bulunmaktadır. Herakleitos nehir benzetmesini bu kez insan için, insanın oluş ve değişme içinde olmasını vurgulamak için kullanılmaktadır; “Aynı nehirlere gireriz ve girmeyiz. Biziz ve biz değiliz.”80 bu doğrultuda gerek evrenle ilgili gerekse insanlarla ilgili olarak zaman içinde değişmeyen, süregiden şeyden söz edilebilir mi? Başka bir deyişle eğer sürekli olarak değişiyorsak, akıyorsak, birliğimizi, özdeşliğimizi sağlayan şey nedir? Bunun cevabı makrokozmosta birliği ve özdeşliği sağlayan şey ne ise insanda, onları sağlayan şeyin o olduğudur. 77 Herakleitos, Frag 110, s. 257. 78 A. g. e. Frag 8, s. 45. 79 Arslan, ĐFT 1, s. 200-201. 80 Herakleitos, Frag 49, s. 129.

Bizde de ateş sürekli olarak su, su toprak olur. Ancak yine bizde bunun tersine yukarıya doğru giden yol, yani tersi olan süreç de meydana geldiğinden biz hep aynı varlık olarak kalıyor gibi görünürüz.81 Đnsanın yukarı doğru gitmesi logosu karayıp kavramaması ile de ilgilidir. Buradan iki tür insanın varlığından yani logos’u kavrayamayan sıradan insanlar ve logos’u kavrayabilen insanların birbirinden ayrıldığı sonucu çıkarılabilir.

Logos’u kavramak sadece teorik bir bilgi ya da bilme arzusu değildir; aynı zamanda bu

kavrayışa uygun bir yaşam tarzını yani pratik alanı da kapsar. Çünkü Herakleitos’un tek ve biricik amacı sadece logosu insanlara kavratmak değildir; onları bu logos’a uygun olarak davranışta bulunmaya da sevk etmektir. Bu ise temel amacın sadece teorik bir kavrayış olmadığını aynı zamanda ona uygun yaşamak olduğunu gösterir.

Bu filozofların dışında insanın sadece kavram olarak ele alınmadığı, yaşamın içinde eylem ve etkinliklerine yönelik pratik alanına vurgu yapan, bir araya getirilmek istendiğinde başka bir ekol ve grup oluşturan plüralistler de vardır.